Aşkın değil barış özleminin şarkısı

Güncelleme Tarihi:

Aşkın değil barış özleminin şarkısı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 05, 2005 01:45

‘Bir Sevgi İstiyorum’ adlı Nihavent şarkıyı dinleyenler, sevgiye muhtaç bir kalbin seslenişini dinlediklerini sanıyorlar. Oysa bu şarkı, Türkiye’nin bir daha yaşamayı istemediği, aksine unutmaya çalıştığı kanlı yılların, kanlı günlerin şarkısı. İnsanlarımızın, sevgiyi, barışı, kardeşliği aradığı günlerin duygularını yansıtan şarkısı.

Bahar, bahçelerde dallarda tomurcuk açmıştı. Erik ağaçları çiçekler içindeydi. Saksıları cam güzelleri, sardunyalar süslüyordu. Telefonun başındaki genç kız, ahizeden dökülen sözleri artık duymuyordu. Kulakları uğulduyor, beyni zonkluyordu. Aylarca umutlarını bağladığı, geceler boyu adını sayıkladığı, rüyalarında, hayallerinde sıcacık dokunuşlarla sarıldığı sevgili, telefonun diğer ucunda, ondan kopuyordu.

‘Olmuyor, olmayacak. Bu aşk yürümeyecek. Göreceksin zaman sana beni de, yaşadıklarımızı da unutturacak!’ diyordu genç adam. Olduğu yerde titreyen, ancak duvara yaslanarak durabilen genç kız, son bir kez inlercesine konuştu. Bu son bir umut zerresi, son bir yalvarıştı:

‘Senden hiçbir şey istemiyorum, sadece bana sevgini ver. Diğer şeyler sonradan yola girer. Sana, sevgine muhtacım!’

Daha başka sözcükler çıktı ağzından. O sözcükleri peş peşe sıralıyor, her sözcüğe bir can kurtaran simidi, yeni bir umut gibi sarılıyordu. Birden radyoda söylenmekte olan şarkıyı duydu.

Bir kadın sanatçıydı şarkıyı söyleyen:

Yılları durduracak

Güneşi doğduracak

Dünyamı dolduracak

Bir sevgi istiyorum

Telefonun ahizesini radyoya doğru uzattı. ‘Duyuyor musun?’ dedi, ’İşte böyle, senden sadece bir sevgi! istiyorum’

Sonra bir an durdu ve sordu:

‘Duyuyor musun?’

Hayır, karşı taraftan ne bir ses, ne bir nefes geliyordu’Aşkım’ diye üzerine titrediği, çok şeylerini verdiği adam yoktu telefonun ucunda.

Duvara tutunmaya çalıştı, tutunamadı olduğu yere koltuğun üzerine yığılıp öylece kaldı. Telefonun ahizesi telin ucunda sallanıyordu. Hıçkırıklara boğuldu. Radyoda şarkı devam ediyordu. ‘Deli gibi sevecek, ömür boyu sürecek...’

BAŞKATİP KAVGAYA MÜDAHALE ETTİ

Türkiye’nin teröre boğulduğu 1970’li yılların sonlarıydı. Gün değil, saat geçmiyordu ki canlar alınmasın. Tabancaların, kalaşnikofların namluları, yurdun her köşesinde ölümler kusuyordu. İşte böyle bir Türkiye’de, bir bahar günü saatler 17.00’yi geçiyordu. Beyazıt Meydanı’nda yürüyen, bekleyen, etrafı seyreden ve koşuşturan insanlar vardı.

Otobüs durakları, kaldırımlar salkım saçak insandı. Adliyenin 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkatibi Halit Çelikoğlu, elinde çantası, telaşlı adımlarla Beyaz Saray’ın önünden Laleli’ye doğru gitmeye çalışıyordu. Birden kendini bir grubun içinde buldu. Üç genç adam, daha doğrusu üç üniversite öğrencisi, bir gencin üzerine çullandılar. Arkadan bir dördüncü, bir beşinci çıktı ortaya. Yumruklar, tekmeler küfürler, naralar savruluyor, acımasız yumruklar gencin suratında, kafasında patlıyor, tekmeler beline, bacaklarına iniyordu.

Ve insanlar donuk, durgun, korku dolu bakışlarla olanları izliyordu. Kimse araya girmiyordu, kimse elini uzatmıyor, kimse saldırganlara ‘Ne yapıyorsunuz, bu gence yazık değil mi?’ diyemiyordu.

Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkatibi Halit Çelikoğlu, bir adliye mensubu olduğunu anımsadı. Adliye mensubu olmasının ötesinde bir sevgi insanıydı o. Şairdi, şiirler yazıyordu. Bestelenen güfteleri vardı. Hepsini hepsini unuttu bir anda, önce bir insan olarak, bu kavgaya müdahale etmek istedi.

‘Çocuklar, gençler yapmayın ayıp ediyorsunuz, yazık değil mi?’ diyecek oldu.

Daha sözünü tamamlamamıştı ki, önce bir el uzandı kendisine, hayır el değil, bir yumruktu. Önce o yumruğu gördü, sonra ateşler, kıvılcımlar saçan bir çift göz!

O öfkeli, o burnundan soluyan genç, ‘Beyim sen bu işe karışma, siyasi bir iş, çekil, yoluna git, başını belaya sokma!’ dedi soğuk ve tehditkar bir sesle.

Ses emredici olduğu kadar, acımasızdı.

Halit Çelikoğlu, etrafına baktı. Herkes sus pustu. O sırada yerdeki genç fırladı, kaçmaya başladı, katillerinden. Halit bey hemen uzaklaştı oradan, karşı tarafa geçti. Kendini ilk otobüse attı. Heyecanını yatıştırdı.

ALTIN KELEBEK ÖDÜLÜ KAZANDI

Otobüste giderken yaşadıklarını düşündü. Kendi kendine ‘Allahım bu insanların sevgiye ihiyacı var. Oysa gözlerinde, bakışlarında öfke ve intikam duygusunun kanlı çiçekleri açıyor!’ diye mırıldandı.

Başını otobüsün camına dayadı. Eli önce çantasına, ardından kalemine gitti, bir kağıt çıkardı. Bir an düşündü ve beyaz kağıt üzerine sözcükleri yazmaya başladı:

‘Bir sevgi istiyorum... ’

O akşam evinde eşiyle, çocuklarıyla konuşurken, yemeğini yerken hep Beyazıt Meydanı’ndaki kavgayı, vahşeti düşündü: ‘Bu ülkenin, bu gençlerin, insanların sevgiye ihtiyacı var. Oysa onlar birbirinin gırtlağını sıkıyor’ dedi. Bir hafta boyunca da ‘Bir sevgi istiyorum... Ama nasıl bir sevgi bu?’ Ve her dize ile sorduğu soruların yanıtını vere vere yazmaya devam etti.

‘Yılları durduracak

Güneşi doğduracak

Dünyamı dolduracak

Bir sevgi istiyorum...’

Şiir, daha doğrusu güfte bittiği zaman, bir hafta da sona ermişti. Şiirle önce, o zamanki Günaydın Gazetesi’nin yarışmasına katıldı. Şiiri ve yarışmayı unutmuştu ki, kendisini Ankara’dan TRT Sanatçısı Bestekar Necdet Tokatlıoğlu aradı. ‘Yeni bir şarkı yaptım, hem de senin bir güften ile. Nihavent bir şarkı oldu, çok beğeneceksin. Göreceksin büyük patlama yapacak!’dedi. Nitekim o yıllarda sadece TRT vardı televizyon olarak.

Kısa zamanda başta Muazzez Abacı ve Samime Sanay olmak üzere 60-70 sanatçı okudu eseri. Ayrıca Hürriyet’in düzenlediği Altın Kelebek yarışmasında da birincilik ödülünü kazandı.

‘Bir sevgi istiyorum’ şarkısı hala radyolarımızda, televizyonlarımızda büyük bir zevkle, sıcacık sevgiler çağrıştıran sözcükleri ve melodi yapısıyla çalınıp söyleniyor. Dinleyenler bu Nihavent eseri bir aşk şarkısı, sevgiye muhtaç bir kalbin seslenişi, yakarışı olarak algılıyor. Oysa bu şarkı, Türkiye’nin bir daha yaşamayı istemediği, aksine unutmaya çalıştığı kanlı yılların, kanlı günlerin şarkısı. İnsanlarımızın, sevgiyi, barışı, kardeşliği aradığı günlerin duygularını yansıtan şarkısı.

BİR SEVGİ İSTİYORUM

BESTE:
Necdet Tokatlıoğlu

GÜFTE: Halit Çelikoğlu

MAKAM: Nihavent

‘Yılları durduracak

Güneşi doğduracak

Dünyamı dolduracak

Bir sevgi istiyorum



Deli gibi sevecek

Ömür boyu sürecek

Gözlerimde tütecek

Bir sevgi istiyorum



Halimi anlayacak

Derdime katlanacak

Benimle ağlayacak

Sevgili istiyorum
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!