AÅŸkı çağırırsan ya kimse gelmez ya da yanlış kiÅŸi gelir

Güncelleme Tarihi:

Aşkı çağırırsan ya kimse gelmez ya da yanlış kişi gelir
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 29, 2003 00:00

Bilmem, özgeçmiÅŸindeki baÅŸarıları tek tek sıralamaya gerek var mı? O ulaÅŸtıklarının ötesine geçmeyi baÅŸarabilmiÅŸ bir insan. O kadar mütevazı ki, bir an geliyor karşısında ÅŸaşırmadan duramıyorsunuz: ‘‘Acaba yanlış bir ÅŸey mi yaptım!’’ Ama hayır, onun tarzı öyle. BaÅŸka insanlar için çok önemli olabilecek bir sürü ÅŸey, onun için deÄŸersiz. Bazen söylediÄŸi bir cümle önünüzü, ufkunuzu, yolunuzu açıyor, içinizi ferahlatıyor; bazense kafanızı karıştırıyor, hayatınızı karartıyor, neye uÄŸradığınızı ÅŸaşırıyorsunuz. Engin Geçtan'ın pek çok kitabı var (Ä°nsan Olmak, VaroluÅŸ ve Psikiyatri, Dersaadet'te Dans, Kırmızı Kitap, Kızarmış Palamut'un Kokusu vs.) ama ortalıkta, ‘‘o kanal senin bu kanal benim’’ dolaÅŸanlardan deÄŸil. Etrafında görünmez bir duvar var sanki. UlaÅŸmak çok zor. Bir kere ulaÅŸtığınızda da sizi etkilediÄŸi kesin. ‘‘Hayat’’ onun son kitabı. Kitaptan yola çıkarak konuÅŸtuk. Derya gibi bir adam. Bu röportajı yaptığım için ben çok sevindim, bakalım siz okuyunca ne düşüneceksiniz?Ä°nsanın kendine yeni bir hayat ısmarlaması neden mümkün deÄŸil? Bir dolu ÅŸarkı var bize ümit veren, sanki bu olabilirmiÅŸ hissini geçiren...- ‘‘Hayat’’ kitabını yazarken bir tanesini ben de duydum. Yanılmıyorsam Sertab Erener'in. ‘‘Yeni bir ben’’den söz ediyor. Ben kendimi kabul etmiyorsam, ‘‘yeni bir ben’’ ısmarlamak durumundayım, deÄŸil mi? Kendi tarihini kabul edememiÅŸ insanlar ve toplumlar var. Türkiye de onlardan biri. Böyle bir kopukluÄŸumuz var...Peki ‘‘aynı ben’’le yeni bir hayat ısmarlamak?- Tanıdınız mı bunu baÅŸarabilen birini, ben tanımadım da! Hayatı projeler olarak yaÅŸayan insanlar var. Tabii ki planlar, projeler yapacağız. Ama biz o giden yolu denetleyemeyebiliriz, sapabilir bir yerde. Kendini de proje olarak yaÅŸayanlar var...Bana da soruyorlar bunu, sen bir proje misin diyorlar. Ben de bir proje olamayacak kadar abuk sabuk ÅŸeyler yapıp her ÅŸeyi mahvedebilme yeteneÄŸine sahip olduÄŸumu söylüyorum.- Ä°sabet ediyorsunuz! Ä°nsanın an be an kendi içinden gelen sese uyabilmesi önemli. Ben sizden ayrıldıktan sonra kim olacağımı, ne yaÅŸayacağımı bilmiyorum. Projelerde geleceÄŸi ipotekleme eÄŸilimi var. Yani geleceÄŸi denetim almak adına ÅŸimdiki zamanın içine etmek!Bazen dışarıdaki ses o kadar fazla oluyor ki, o gürültüde insan kendi iç sesini duyamaz hale geliyor...- Dalay Lama diyor ki, günde bir süre yalnız kalın. Ama öyle bir durumdayız ki, bir kesimin yaÅŸayış ÅŸekli ÅŸu: ‘Annem nerede?’ Bebeklikten çocukluÄŸa geçildiÄŸi dönemde, çocuk, ilk bağımsız denemelerini yaparken, bir taraftan da annesinden uzakta olmasına raÄŸmen onun evin neresinde olduÄŸunu sürekli denetler. Åžimdi bu durumu hatırlatırcasına cep telefonu devreye giriyor. ‘‘Yerinde mi telefonları’’ diyorum ben ona. ‘‘Security check’’ yani. Sevgilisinin, eÅŸinin dostunun nerede olduÄŸu bilmek istiyor. Kendini öyle güvende hissediyor. Ä°yi ama ben sürekli sizin nerede olduÄŸunuzu biliyorsam, siz de benim nerede olduÄŸumu biliyorsanız, hababam telefonda anlamsız konuÅŸmalar yapıyorsak, bir araya geldiÄŸimizde birbirimize anlatacak hikayemiz olmuyor! Bunda aynı zamanda insanların o anda kendileriyle ne yapacaklarını bilememelerinin de payı olabilir. Bir hikayesizliktir gidiyor. Bazen bana ‘‘Siz dünyayı nasıl böyle olduÄŸu gibi kabul edebiliyorsunuz?’’ diyorlar, ‘‘Cepten yiyorum’’ diyorum. Kendi kuÅŸağıma bakınca ÅŸunu görüyorum: Bizim hayatlarımız kendiliÄŸinden akmış gibi. TelaÅŸsız bir biçimde. Halbuki ÅŸimdi bazı genç insanlarınki ya akmıyor ya da diÅŸli çark gibi duruyor. Bir dinozor olduÄŸum için de böyle görüyor olabilirim tabii! Ama hayatı kendimize ısmarlamak için debelenmediÄŸimizde hayat bize gelir...AÅŸk da öyle midir? Çağırmayınca mı gelir?- Zaten çağırsanız ya kimse gelmez ya da yanlış kiÅŸi gelir!Hız, çağımızın uyuÅŸturucusuHız, günümüzde bir uyuÅŸturucu mu?- Bence öyle. ‘‘Trafik ışığı kırmızıya dönmeden geçelim’’ ‘‘Asansör gelmiyor mu, hemen merdivenlere yönelelim...’’ Hiç bir ÅŸeye yetiÅŸemeyecekmişçesine koÅŸturuyoruz. Ben artık öyle yaÅŸamıyorum.Bunu nasıl becerdiniz?- Proje out ‘‘o an’’ in! Kendi zamanını yaÅŸamak diye bir ÅŸey var. Seneler önce Ankara'dan Londra'ya gitmek üzere Ä°stanbul'a geldim. Devam edecektim. Bir anda vazgeçtim. Ve harika bir yaz geçirdim. Hızın olduÄŸu yerde kendi sesimizi duyabilmemiz mümkün deÄŸil...‘‘Çok iÅŸim var, çok meÅŸgulüm’’ diyerek biz kendimizden mi kaçıyoruz?- Bunu çok insan kabul etmeyecektir. ‘‘Şartlar öyle’’ diyecektir. Ama bana kalırsa öyle. Bir de tabii hız bekleyen, hız isteyen üst sistemler var. Ama bunlara kurban olmadan da yaÅŸamak mümkün...Hızlı yaÅŸayarak biz neyi uyuÅŸturmaya çalışıyoruz?- Ölüm içgüdüsüyle ilgili bir ÅŸey aynı zamanda. Bir an önce bitirmek. Yani Freud'un ölüm içgüdüsünü tanımlarken ifade ettiÄŸi ‘‘Hayatın amacı ölüme ulaÅŸmaktır’’ ilkesi var en derinlerde. Ä°nsanlar, ‘‘ucu açık süreçler’’e tahammül edemez oldular artık. Çünkü o bilinmeyeni de beraberinde getiriyor. Oysa biz garanti belgeli hayatlar istiyoruz.Pazar günleri ne yapacağımızı bilmediÄŸimiz için mi bu kadar hızlı yaşıyoruz? Bu kadar hızlı yaÅŸadığımız için mi Pazar günleri ne yapacağımızı bilmiyoruz?- Belki de zamanımızı doldururcasına yaÅŸadığımız için böyle. Yapmak ve olmak meselesi. Haftanın 6 gününü ‘‘yapmak’’la geçirmiÅŸsek, Pazar günü de yapmak zorunda hissediyoruz kendimizi. O günü yine yaparak dolduranlar da var, ama birden kendini boÅŸlukta hissedip ne yapacağını bilmeyip bu duruma tahammül edemeyenler de...MASKELÄ° DEPRESYON YAÅžIYORUZ‘‘Depresyon’’, çağın özellikleriyle birlikte ÅŸekil mi deÄŸiÅŸtirdi? Önce maskesizdi de, sonra mı maskeli oldu? Yani yaÅŸadığımız dönemle mi ilgili?- Bence öyle. Maskeli depresyonun giderek arttığına inanıyorum.Farkında olmadan da maskeli depresyon yaşıyor olabilir miyiz?- Elbette.Ä°yi de farkına varmadığımız bir ÅŸeyin içinden nasıl çıkacağız?- Fark edemiyorsak, zaten bizim için içinden çıkılması gereken bir durum da yok!Belirtileri var mıdır bunun?- Saymakla bitmez! Ä°ÅŸler yolundaymış gibi yaÅŸayanlar. Yani mış gibi yapanlar. Evinde yalnız kalamayanlar, sürekli çalışanlar, durmaksızın koÅŸturanlar, uyuÅŸturucusu ‘‘hız’’ olanlar. İçimizdeki boÅŸluk sözünü ettiÄŸim. Bir ÅŸeylerle sürekli doldurmaya çalışıyoruz. Victor Frankl bu olguyu ‘‘nojenik nevroz’’ olarak adlandırmıştı. VaroluÅŸ ve Psikiyatri kitabımda ben ancak üç sayfada anlatabildim. Sonra bir gün Balık Pazarı'na alışveriÅŸe gittiÄŸimde bir duvar yazısı gördüm. Yazdıklarımı bir cümlede bu kadar iyi anlatacak baÅŸka bir laf yoktu, ÅŸaşırdım. Şöyle yazıyordu: ‘‘Hayat boÅŸtur, ama içine sıçınca dolar!’’SEN KOLAY BÄ°R HAYAT YAÅžADINKitabınızda şöyle bir diyalog var: Biri size ‘‘Beni anlayabilmen zor’’ diyor, ‘‘Sen kolay bir hayat yaÅŸadın.’’ Siz de ‘‘Haklısın. Ama benim senin gibi bir tarihim olmayacak!’’ diyorsunuz. Ä°niÅŸli çıkışlı bir hayatım olmadı diye üzülüyor musunuz?- Söz konusu kiÅŸi benden büyük biri. Farklı bir kuÅŸak. Onlar bir imparatorluÄŸun çöküşüne, savaÅŸlara tanık oldular. Görkemler, düşüşler, yeniden beliriÅŸler yaÅŸadılar. Bir geçiÅŸ dönemi yani. Hiç kuÅŸku yok ki, benim yaÅŸadığım hayata göre çok daha renkli.Peki bizim kuÅŸak ne yapsın? Bırakın sizden bir önceki kuÅŸağı, sizinkine göre bile çok kolay bir hayatımız oldu...- Kolay ve kendiliÄŸinden akan bir hayatla, ucuza çıkarılmaya çalışılan hayatlar arasında fark var. Buna dikkat etmek gerekiyor. Çünkü o zaman insan çok ağır bedeller ödeyebiliyor.VE SONRA YATTIKNeden sonunda her ÅŸey ama her ÅŸey ‘‘yatmak’’ fiilinde noktalanıyor?- Cinsel iliÅŸkilerde insanlar duygusal iliÅŸkilerde olduÄŸundan çok daha az zedeleniyorlar da ondan! Yani duygusal iliÅŸkide zedelenmemek için belden aÅŸağı kısa devre...Ne demek ‘‘belden aÅŸağı kısa devre’’?- YüreÄŸiyle yaÅŸamak zor geldiÄŸi için orayla halletmeyi tercih etmek! Peki ‘‘yatınca’’ ne oluyor? Kiminle pazarlık ediyoruz, hangi vezneye neyin bedelini ödüyoruz?- CinselliÄŸe herkes farklı anlamlar atfediyor. Biri, boÅŸalım aracı olarak kullanıyor. Bir diÄŸeri, genellikle erkekler, çıktığı yere girip rahatlıyor. Herkes farklı yaşıyor. Ama şöyle bir gerçek var: Eskiden terapide insanlar cinsel iliÅŸkiden söz ederken yaÅŸadıkları duyguları da anlatırlardı. Åžimdi ‘‘Sonra n'oldu?’’ diyorum. ‘‘Yattık’’ deyip baÅŸka bir konuya geçiyorlar. Bunun adı kompulsif cinsellik. ‘‘Compulsive shopping’’ gibi bir ÅŸey. Yatmak zorunda olmak, kendini öyle hissetmek. Hikayesi olmayan cinsellikler...Hayat iÅŸte bu ÇIPLAK VE MASKESÄ°ZOcak ayında Hindistan'daydım. Ãœzerinde peÅŸtamaldan baÅŸka hiçbir ÅŸeyi olmayan insanlar gördüm. Ganj Nehri'nde yıkanıyorlardı. Büyülendim. MülkiyetsizliÄŸin özgürlüğüydü gördüğüm. Ä°mrendim. Onların hafifliÄŸi hoÅŸuma gitti. Orada pek çok kez kendime ‘‘Hayat iÅŸte bu’’ dedim ‘‘Çıplak ve maskesiz’’... Onlar günlük piÅŸirip yiyor, fazlasını ihtiyacı olana veriyor. Bizde ise bunun yerine ‘‘depolama’’ alıyor: ‘Yeni bir araba almalıyım, şöyle bir evde oturmalıyım, ÅŸu iÅŸi de yapmalıyım.’ Bütün bu ÅŸartlanmaların sorumlusu Batı uygarlığı. Bu ‘‘uygarlık’’ tabirini de kendileri kullanıp, bize empoze ettiler. Yakın zamana kadar inandık biz de. KENDÄ°NÄ° Ä°YÄ° HÄ°SSEDECEKSE NEDEN KURÅžUN DÖKTÃœRMESÄ°NAmerika'da yetiÅŸmiÅŸ bir hanımefendi odamdan içeri girdi ve ‘‘Kendimi acayip iyi hissediyorum’’ dedi. Sordum: ‘‘KurÅŸun mu döktürdün?’’ Çok ÅŸaşırdı. ‘‘Nereden anladınız? Yoksa yadırgıyor musunuz böyle ÅŸeyleri?’’ Tabii ki yadırgamıyorum. Herkes kendine ne iyi geliyorsa onu yapar. Kendini iyi hissedecekse niye kurÅŸun döktürmesin?Mışçasına iliÅŸkiler kuruluyor Ä°nsanlar bir ÅŸeyi birlikte yapmış olmaktan ötürü zevk alırlardı. Yapılan ÅŸeyden çok, birlikte yapmış olmak önemliydi. Artık o yok. Bitti. Bugün yapmak birlikte olmaktan daha önemli. Ve insanlar gitgide kendi içlerine kilitleniyorlar. Haliyle ‘‘mışçasına iliÅŸkiler’’ kuruluyor...Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!