Güncelleme Tarihi:
Aileniz oyunculuğu meslek olarak seçmenizi nasıl karşıladı?
- Karşı çıkmadılar ama teşvik de etmediler açıkçası. Beni kendi halime bıraktıklarını söyleyebilirim. Sanırım o dönemde meslek seçimim avukatlık, mimarlık gibi somut bir iş olmadığı için endişelendiler de...
Oyunculuğunuzda “ilk büyük çıkışım” dediğiniz rolünüz hangisi?
- Öyle bir arayış içinde olmadım hiç. Benim derdim oyunculuktu; karakter ortaya çıkarmaktan heyecanlandım her zaman. Geri kalanı biraz artistliğe giriyor. Oynadığım tüm rollere baktığınızda bunu görürsünüz zaten. şöyle diyebilirim, bugüne kadar canlandırdığım karakterler beni bulunduğum yere getirdi. Büyük-küçük demeden bir an önce o dünyanın içine girmekti niyetim. Bu dünyanın içinde yavaş yavaş kendimi görmeye, tanımaya, kendime fırsat yaratmaya çalıştım.
Canlandırdıklarınız arasında bugüne dek sizi en çok etkileyen karakter hangisi?
- “Gişe Memuru” filminde bana Altın Portakal kazandıran Kenan karakteri etkileyiciydi... Peyami Safa’nın bir edebiyat uyarlaması olan “Gölge” filmindeki Halim karakterini oynamak da çok heyecan vericiydi.
Peki, tiyatro mu, sinema mı, dizi mi?
- Valla oyunculuk ya... Ayrım yapmam söz konusu değil ama hepsini denemiş biri olarak mesajlarının, enerjilerinin farklı olduğunu biliyorum. Galiba en çok sinema heyecanlandırıyor yine de. Sinema kamerası çok tanıdık geliyor, dizide dijital kamera önünde biraz daha tedirgin oluyorum.
“KAYIT” DENDİĞİ AN BAŞKA BİRİ OLURUM
Genelde bütün oyuncuların verdiği cevap aşağı yukarı aynıdır bu soruya; ‘Sinema diğerlerinden hep bir adım daha önde’ derler.
- Sanırım bu kalıcı olmakla alakalı. Yerli ya da yabancı izlediğiniz bir diziyi canlandırın kafanızda, net hatırlayamazsınız. Ama sinema filmi kalır, hayata dair daha rafine hikayeler anlatır. Zorlayıcıdır, üretken olmaya teşvik eder. Dizide bir önceki hafta içinize sinmeyen oyunculuğunuzu bir sonraki çekimlerde düzeltme şansınız vardır. Sinema filminin bir önemli özelliği de çekildiği yıllarda fazla ilgi görmemiş olmasına rağmen yıllar sonra kült bir çalışmaya dönüşebilme olasılığıdır. Düşünürseniz, zamanında yeterince izlenmemiş ama günümüzde sinema tarihinin köşe taşları olmuş bir sürü film vardır. Diziler geçicidir, dizi oyuncuları için de aynı şey geçerli. Popülaritesini televizyonda yakalamış insan televizyona mahkumdur.
Oyuncuların normal olmadıklarını düşünürüm hep. Yanlış anlamayın, sıradan değildirler demek istiyorum. Sormak istediğim zor rollerin üstesinden nasıl geldiğiniz, farklı karakterlere nasıl bir anda bürünebildiğiniz? “Gişe Memuru”nda Kenan karakterini canlandırmak mesela “çetin ceviz” bir oyunculuktu bana göre...
- Senaryoyu okuduğum andan itibaren Kenan karakterini anladım. Ona öyle bir sahip çıktım ki, o kesinlikle bendim. Yönetmenim de çekimler boyunca oyunu bana bıraktı. Eğer senaryoyu okur okumaz içinde olursanız, size kimsenin bir şey anlatmasına gerek kalmıyor. Önemli olan o atmosferin içine sokmam kendimi.
Yani “motor” dedikleri anda bambaşka biri oluveriyorsunuz...
- Aslında bir formülü yok bir karaktere anında bürünebilmenin, en azından benim için. Önce beni biraz tedirgin etmeli. Hemen içime aldığımı söyleyemem canlandıracağım karakterleri. O kafamdaki yoğunluğu, yaratmaya çalıştığım atmosferi her zaman içimde barındırıyorum. Kayıt dışında da bir şekilde kendime zaman tanıyarak, bir yerde tutarak onu kayda hazır hale getirmeye çalışıyorum. Kayıt dendiği zaman da başka bir kimliğe dönüşüyorum.
18 YAŞINDAYKEN KARDEŞİMİ KAYBETTİM
Hayatta en çok canlandırmak istediğiniz rol hangisi? “İşte bu beni bir adım daha ileriye götürecektir” dediğiniz...
- Aslında tek derdim oynamaya değecek bir karakterle karşılaşmam. Öğrencilik döneminde olabilir belki bu söylediğiniz. Oyuncu iseniz, senaryoyu siz yazıp yönetmeyecekseniz, “şunu da oynamak isterim” gibi bir seçeneğiniz çok fazla olmuyor açıkçası. Oyuncunun her rolü oynamak zorunda olduğunu da düşünmüyorum ben. Oyuncu üzerine aldığı rolü oynamakla yükümlüdür. 1.90 boyunda bir basketbolcu arıyorsanız, rolü 1.60’lık birine oynatamazsınız. Dolayısıyla oyunculuğun da kendi içinde bir matematiği var.
Yani oyuncunun çok da uçlarda dolaşmaması mı lazım?
- Uçlarda dolaşılabilir, bence bir problem yok. Çeşit de olmalı. Kendini yenilemek adına, yeni şeyler üretmek adına bu yapılır. Bütün iyi yönetmenlere, iyi oyunculara bakın; mutlaka farklı şeyler ortaya koymaya çalışırlar. Bu da oturup karakter arayarak, “ben şunu oynayacağım” diyerek olacak bir şey değil.
Peki, gerçek hayatta yaşadığınız hayatınızın en zor rolü diyebileceğiniz bir olay var mı?
- Var. Ben 18 yaşına kadar ağabeydim. Kardeşim de 14 yaşındaydı. Ama maaselef kardeşimi kaybettim ve ailenin tek çocuğu oldum. Hayatımda hiç oynamak istemediğim bir roldü bu.
AŞKIMI BELLİ ETME KONUSUNDA SORUN YAŞAMAM
Gelelim aşka... “Peri Tozu” filminde “Sevdiğin insanı bulunca iki defa düşünmeyeceksin” diye bir cümleniz var. Gerçek hayatta da böyle mi düşünüyorsunuz?
- Gerçek hayatta sevdiğim insanı bulduğum zaman düşünmem gerçekten. Ama bunun için iki kişi olmalısınız. ılişkiye başladığınız andan itibaren bütün yaşamınız iki kişiye yöneliyor. Onun içine zamanla giriyorsunuz, zamanla alışıyorsunuz. Zamanla banyoda iki diş fırçası oluyor, eşyalar oluyor, özel mekanlar oluyor. Tek kişilik dünya zamanla anlam kazanıyor bu yolla. Bir ilişkiyi büyütmek, yaşatmak gerçekten önemli. Bulduğum zaman da kıymetini bilirim. Kıymetini bilen kadınlar var mıydı onu bilmiyorum. Aşkımı belli etme konusunda hiç sorun yaşamam. Sadece elimden geldiğince yaşamaya çalışırım.
Dizi çekimleri, ız TV’deki gezi programınız... Elinizde olmayan ayrılıklar etkiler mi ilişkinizi?
- İki insan birlikte yaşıyor olabilir ama herkes bir yandan da kendi hayatını yaşamalı. Yaptığım işler beni var eden, beni ortaya koyan şeyler. Benim ilgi duyduğum şeyler. Tüm bunlardan vazgeçmem söz konusu olamaz zaten.
Geleceğe dönük planlar yapar mısınız hayatınızda?
- Kısa vadeli planlar yapmaktan yanayım. Çocukluğumdan beri asla uzun vadeli planlarım olmadı. Hayallerim olur evet ama onlara ulaşma konusunda kendimi zorlamam, zaman içinde oluruna bırakmayı yeğlerim.
MEHMET ÇOK GÜÇLÜ BİR KARAKTER
Star TV’de başlayan “Yalancı Bahar” dizisindeki rolünüzden de bahseder misiniz biraz?
- Mehmet, zengin bir ailenin tek çocuğu. Anne-babası ayrılmış. Ailenin bütün yükünü üzerine almış. Hayatına yön vereceği sırada annesinin baskısıyla bir kızla nişanlanıyor. Bir Bodrum tatili sırasında da Fahriye Evcen’in canlandırdığı Zeynep karakteriyle tanışıyor. Aşık oluyorlar birbirlerine, evleniyorlar, çocukları oluyor. Dizi başladığında çift 10 yıllık evli. Sonra devreye Selim karakteri giriyor. Aslında tanıştıkları dönemde Zeynep’in hayatında var. Geçmişte Selim’in hırsı yüzünden bazı yasadışı işlere girmişler birlikte. Selim yıllar sonra hayatlarına dahil olmak için Zeynep’in karşısına çıkıyor. “Yalancı Bahar”daki Mehmet karakteri son derece güçlü. Hem ailesini bir arada tutmaya çalışıyor, hem holdingi ayakta tutmaya çalışıyor, hem de ağırlıklı olarak karısı Zeynep’i kaybetmemek için çalışıyor.