Aşkı anlatmazsak aç kalırız

Güncelleme Tarihi:

Aşkı anlatmazsak aç kalırız
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 26, 2014 04:18

Yazarlığında olgunluk dönemini yaşadığını söyleyen Halil Bezmen ile yeni kitabı “Mustafa Kemal’e Aşklanmak” için bir araya geldik. Romanında aşk ve tarihi harmanlayarak anlatan Bezmen, Kurtuluş Savaşı’nı her açıdan ele aldığını söylüyor.

Haberin Devamı

Röportaj Müge SEÇREK BİROĞLU
Fotoğraf Sinan ÖZBALKAN

Yeni kitabınız “Mustafa Kemal’e Aşklanmak”ta tarih ve aşkı bir arada yorumluyorsunuz. Böyle bir romanı yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
- İki, üç senedir tarihi roman yazıyorum ve tarihi bilgilerimi kullandığım için yazarken çok rahat ediyorum. Tarihi roman yazmanın birtakım incelikleri vardır, ben bunların hepsine hakimim.
Ne gibi incelikler?
- Tarihi roman sadece Türk tarihini bilerek yazılmaz. Tarih tek başına yaşanmadığı için sadece kendi yaşadığınız ülkenin değil, çevre ülkelerin de tarihlerini bilmeniz gerekiyor. Bu Türkiye’de ihmal edilen bir nokta. Dolayısıyla her ne kadar istisnalar olsa da Türkiye’de yazılan tarihi romanların çoğu yüzeysel ve yanlış oluyor. Üstelik bizdeki tarihi romanlar sadece “Türk kahramanlığını” ön plana çıkarıyor. Ancak artık gençler bu romanlara aldanmıyorlar.
Siz tarihe ne kadar hakimsiniz?
- Yurtdışında okuduğum için hem Fransız hem de Alman tarihini, Türk tarihi kadar iyi biliyorum. Dolayısıyla bu bilgilerimi kullanarak güzel bir tarih altyapısı oluşturuyorum. Savaşla aşkı birleştirince ortaya erotik bir güzellik çıkıyor. Biri ne kadar çirkinse diğeri o kadar güzel.
TARAF TUTMADAN HERKESE
HAKKINI VERMEYE ÇALIŞTIM
Günümüzde Kurtuluş Savaşı’nı anlatan birçok tarihi roman var, bu kitabın diğerlerinden farkı nedir?

- Kitapta tamamen olaylara objektif bir romancı gözüyle baktım ve her ülkenin savaş sırasında neler yaptığını eşit olarak ele aldım. Taraf tutmadan herkesin hakkını vermeye çalıştım, aksi taktirde bu kitap roman olmaktan çıkardı. Ben bir fikri savunmak istemiyorum. Ayrıca işin için de bir de aşk olunca ortaya çok farklı bir tat çıktı.
Peki Atatürk’ü nasıl ele aldınız?
- Kitap daha başlarken Atatürk’ün bir dahi olduğunu ele alarak başlıyor. Aksi taktirde olayların hiçbiri şey yerine oturmaz. O, bizden farklı bir insan. Atatürk, Türk milletinin önüne hiçbir zaman set çekmedi, her zaman onları serbest bıraktı.
AŞKI ANLATMAZSAK AÇ KALIRIZ
Kitapta anlatılan aşk nasıl gelişiyor peki?

- Aslında kitabı yazmaya başladığımda sonunu pek hesaplamamıştım. Hikayeye bir kız kattım ardından Mustafa Kemal’e aşık oldu ve kendi kendine yolunu buldu. Biz romancılar hep “Aşk dünyayı kurtaracakmış” gibi anlatırız aksi taktirde hepimiz aç kalırız. Aşkın o kadar çeşidi var ki, bin tane aşk romanı yazsam hiçbiri birbirine benzemez.
Aşkı neler sınırlar sizce?
- Devletler insanların özel hayatlarına karışmazlarsa özgürlükler artar. Demokrasi ve özgürlükler arttıkça aşkın da çeşitleri artar. Daha sonra devletlerin ya da ailelerin kalkıp, “Sen doğru yolu bulamıyorsun, ben sana doğru yolu bulmana yardımcı olayım” demesi yanlış oluyor. Baskı insanları sınırlar. Aksine insanları ne kadar özgür bırakırsanız her şey o kadar kolay olur.
Romanı yazmak için araştırma ve yazma süreniz ne kadar sürdü?
- Haftanın altı günü sekiz saat çalışırım. Bu sekiz saatin büyük bir kısmı okumakla geçiyor, bir bölümü de yazmakla geçiyor. Çok okuyorum ve çok araştırıyorum çünkü günümüzde insanlar birçok bilgiye ve deneyime sahip. Venedik’e gidip gelmiş bir adama Venedik’le ilgili cılız bilgiler içeren bir roman sattığınızda o kitap okunmaz. Bu kitabı bir senede yazdım. Araştırma bölümü olmadan sadece aşk yazan bir yazar olsaydım altı ayda kitabı bitirirdim.
Peki romandaki yabancı kimlikleri nasıl oturttunuz?
- Çocukluğum Yeşilköy’de geçti. Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler arasında büyüdüm. Dolayısıyla onlar çok iyi tanıdım. Karakterleri de bu yüzden canlı tuttum, kimlik oturtmakta çok hiç zorlanmadım.
OKURLAR ARTIK ÇOK SOFİSTİKE
Onuncu kitabını yazan bir yazar olarak Türk okuyucularını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Artık çok sofistike bir okuyucumuz var. Eski martavalları yutmayan ve gerçeğin peşinde olan insanlar… Okuyucunun da yazarın da aynı zeka ve kültüre sahip olması gerekiyor.
Diğer kitaplarınızla karşılaştırdığımızda bu kitabın sizin için nasıl bir yeri var?
- Bu kitap için romanlarımın arasında olgunlaşma çağımın ilk ürünü diyebilirim. Diğer kitaplarım ergenlik çağımın kitaplarıydı sanırım.
Sizce yazarlık en çok neden beslenir?
- Allah herkese yetenek vermez. Yetenek olmayınca savaşçı ruhla yeteneği başka yerden telafi etmeye çalışır ve bunun için çok çalışır. Başka biri yeteneğini zekasıyla kapatır. Benim özelliğim ise yaratıcı olmam. Buluş yapma ve icat etme kabiliyetim var. Çalışkan da olduğum için yeteneksizliğimi telafi ettiğime inanıyorum.
Tarihi romanlar okuyucu tarafından sizce ne derece ilgi görüyor sizce?
- “Muhteşem Yüzyıl” dizisini hiç seyretmedim ama dizinin gördüğü ilgiden Türkiye’nin tarihe ilgili olduğunu görüyorum. Dolayısıyla tarihi romanlar da yeterince ilgili göreceklerdir diye düşünüyorum.

Haberin Devamı

AŞKLANMAK’I BEN İCAT ETTİM
Kitabın ismine nasıl karar verdiniz? “Aşklanmak” kelimesi TDK sözlüğünde yer almıyor.

- Birini seversiniz ama karşılık alamazsanız bu, aşklanmaktır. Bu kelimeyi ben icat ettim.
Özellikle dizilerde duyduğumuz cümle kalıpları hemen dilimize dolanır, sizce “Aşklanmak” da böyle olur mu?
- Hiçbir fikrim yok, kitap satılacak mı onu bile bilmiyorum. Beğeni denilen nesnenin hesabı olmuyor ne yazık ki. Tarihi roman yazmanın bir zorluğu da modern kelimeler kullanamamaktır, eğreti durur. Kitabı yazarken buna çok dikkat ettim.

Haberin Devamı

LALE DEVRİ’Nİ ANLATACAĞIM
Yeni kitabınızı yazmaya başladınız mı yoksa biraz soluklanacak mısınız?

- Şu an yazma aşamasında olduğum iki, üç kitabım daha var ama onları henüz istediğim kıvama getiremedim. Kitaplardan birinde “Lale Devri”ni ele alıyorum.
İstediğiniz kıvama bir türlü sokamadınız diyelim. Ne yaparsınız?
- Yayınlamam ama çöpe de atmam. Üzerinde çalışmaya devam ederim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!