Güncelleme Tarihi:
Onların aldatması için bir neden gerekmez!
İhanet etmeye meyillidirler zaten.
Bir bakışla, bir sözle, bir işaretle ihanetin peşinden giderler.
Hem de koşa koşa…
İhanetin takım elbisesini giyerler.
Bu elbisenin hiç yakışmadığını, birkaç beden büyük geldiğini, üstlerinde sırıttığını, aynı zamanda birkaç beden küçüldüklerini bilseler de…
E, huylu huyundan vazgeçmez.
Israrla devam ederler.
Hem de sevgilileri / eşleri varken…
Üstelik onları çok severken!
Üstelik sevgilisinin / eşinin hem görüntü hem de karakter olarak tam zıttı biriyle…
İşte bunu anlamak daha da zor.
Sahi erkekler neden aldatır?
‘Sadece erkekler mi, kadınlar da aldatıyor’ diyenleriniz olacaktır şimdi.
Kadınlar da aldatıyor evet ama onlar sebepleri olduğunda…
Sevdikleri tarafından ilgi görmediklerinde ya da sevilmediklerini hissettiklerinde, bundan emin olduklarında…
Ama erkekler, sebepsiz ve canları öyle istediği için…
Evet.
‘Sebepsiz olmaz erkeklerin aldatması’ diyorsanız açıklayın o zaman sevgilisini / eşini çok severken aldatan erkeğin yaptıklarını!
***
Bazen hayatın sigortası atar; ışıklar söner ve her yer karanlığa gömülür. Sesler seslere, nefesler nefeslere karışır; doğrular yalana bulanır. Gözbebekleri büyür, gözbebekleri küçülür.
Hani sanki fırtınalar kopar, alaboralar olur, tersine döner dünya.
Kendi karanlığınızda kalıverirsiniz bir anda.
Tuzla buz olursunuz.
Ama hayata devam etmek zorundasınızdır.
Bu halde nasıl devam edecekseniz…
Edeceksiniz işte; yolunda giden, daha doğrusu yolunda gittiğini sandığınız her şey bitse de bir anda.
Üstelik saçma sapan bir nedenle bitse bile…
Açıklaması olsa ‘Öyle ya da böyle, bir sebebi varmış’ dersiniz de…
***
İşte, Maraz, hiç beklemediği bir anda kendi karanlığında kalan genç bir kadının, Aslı'nın hikâyesi. Aniden tuzla buz olan bir evlilik ve sonrasında büyük bir hızla tersine dönmeye başlayan dünyasındaki yaşadığı bocalamalar...
Karşılaştığı bu durumun nedenini anlamaya, öğrenmeye çalışıyor.
Hani geçerli bir sebep bulsa ‘Tamam…’ diyecek. Ama…
Romanın kahramanı Aslı, yaşadığı bu tatsız olaydan kurtulmaya çalışırken, yanında olan kişilere bakın.
Aldatan bir koca,
Kocası başka bir kadınla evlendiği için bunu kabullenemeyen ve sürekli söylenen, mutsuz bir anne,
İçine kapanık bir kız kardeş,
Daldan dala atlayarak aşkı arayan bir kız arkadaş,
Aşkın ne olduğunu bilmeyen, karşısındakinin başına gelenlerle ilgili empati yapamayan bir erkek arkadaş,
Rahat bir yaşamı tercih ettiği için evlenen ve bütün dünyası evi ve çocukları olan başka bir kız arkadaş,
Bu zor zamanında ummadık anda karşısına çıkan ve apansız ve garip bir şekilde hayatına giren kişi…
***
Ne kadar tanıdık değil mi bu kişiler?
Ben, siz, o…
Çevremizdeki kişilerin birçoğu bu romanda bir araya gelmiş.
Sadece bu insanlar değil, anlatılan olay, yaşanan bocalamalar da çok tanıdık…
Hayatın gerçeklerinden…
Romanda bahsedilen, can acıtan gerçekler ama Hande Altaylı, ‘Maraz’ı; öyle akıcı, yaşadıklarımızı öyle aşina bir şekilde kaleme almış ki, acıtan olayların bizden olması ve kanıksamamız bu yüzden belki de.
Bir kitap dört saatte okunup, biter mi?
Biter, ki Hande Altaylı’nın iki kitabını da çok kısa sürede okuyup bitirmiş biri olarak…
Dört saatte okumanın yanı sıra ‘Ben anlattım da, beni görüp de mi yazmış bunları’ diyorsunuz.
O kadar içimizi okumuş yani.
‘Maraz’ kalp burukluklarının mahrem romanı!
Zira Hande Altaylı, ilk kitabında da bu kadar akıcı yazdığı için çok okunmuş ve ‘Aşka Şeytan Karışır’ kitabı, 2006 yılında en çok satan kitaplar arasında yer almıştı.
İnsanı alıp götüren, sürükleyici, akıcı romanlar yazan Hande Altaylı’ya, ‘Aşka şeytan karıştıran maraz’ demekte haksız mıyım? :)