Aşk şarkıları söyledim bölücülükten yargılandım

Güncelleme Tarihi:

Aşk şarkıları söyledim bölücülükten yargılandım
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 2010 00:00

68 kuşağının üniversite işgallerinde sazıyla, sözüyle öne çıkan Rahmi Saltuk; elinde sazı, dudaklarında Nazım Hikmet, Ahmet Arif ve Hasan Hüseyin’den besteleri, davudi sesi, bükülemeyen duruşu, yurdun hemen her köşesinde verdiği, veremediği konserlerle 1970’leri de salladı.

Haberin Devamı

Şerif Gören’in yönettiği ‘Almanya Acı Vatan’ filmindeki rolüyle belleklere kazındı. Konserleri en çok engellenen, nedenli, nedensiz yasaklanan, gözaltına alınan ozan olarak tarihe geçti. Hukuk okudu, yaşamı hukuksuzluklara karşı mücadeleyle geçti. Sanat yaşamının 40 yılını geride bırakan Saltuk, 35 yıl sonra DMC etiketiyle yeniden basılan ‘Acıyı Bal Eyledik’ albümü vasıtasıyla acı ve tatlı günlerini anlattı

Saza ve müziğe ilgim aileden gelen bir şey. Sarı Saltuklar’danız biz. Babam da cem, cemaat yürütürdü, zakirliği vardı. Balıkesir Lisesi’nde okurken, Tunceli’deki müzik öğretmenim bu okula tayin oldu, müzik kolu kurdurdu, ben de başkanı oldum. 13 yaşımdayken il radyosunda cumartesi günleri bir saat müzik kolu olarak program yapar, türküler söylerdim.
1966’da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdim, TİP üyesiydim. Fakültenin avlusuna hoparlör konulurdu, işgallerde türküler söylerdim. Bu konserler ismimi öne çıkardı. Halk Oyuncuları tiyatro topluluğunu yöneten Umur Bugay ve Tuncer Necmioğlu o günlerde gelip beni buldu. ‘Pir Sultan’ı sahneye koyuyorlardı, sahnede anlatıcı rolünde oyunculuk yaptım.

Haberin Devamı

TUNCELİ’DE PİR SULTAN FALAKASI

‘Pir Sultan’ oyununa Ankara’da kapalı gişe başladık. Yaygın bir turne yaptık. Fatsa’dan Hatay’a, Diyarbakır’dan Gelibolu’ya, Gaziantep’ten, Tunceli’ye pek çok yerde sergiledik bu oyunu. Tunceli’de olaylar oldu, gözaltına alındık, topluluk olarak falakalara yatırıldık, işkence gördük. Nesimi Çimen, Tuncer Necmioğlu ve ışıkçımız tutuklandı. Elazığ’da da oynayamadık.
12 Mart’tan sonra Almanya’ya gittim. Natalie adlı, Rus asıllı bir arkadaşımız vardı, avukat stajyeriydi. Adliyede bir savcının yanındayken tanık olmuş; “Senin 45’liğini getirip şikayet dilekçesi verdiler” dedi. Savcı, “Bu adamı yakacaklar, sürekli ihbar ediyorlar” demiş. Ecevit 1974’te hükümeti kurunca döndüm. Hasan Hüseyin bir yemeğe çağırdı. ‘Acıyı Bal Eyledik’ şiirini bestelemiştim, bizzat kendisine okudum. Zaten konserlerime de geliyordu.

KÜRTÇE ŞARKILARIMI AFİŞE ETTİM

Ara ara 45’likler çıkardım 70’li yıllarda. Bunları yıllar sonra sahaflardan topladım. Şimdi DMC tarafından 35 yıl sonra yeniden basılan albümüm ‘Acıyı Bal Eyledik’in o zamanki adı ‘Dosttan Dosta’ idi. Ne film, ne de müzik şirketlerine evet diyemedim, LP’yi kendim yaptım. ‘Acıyı Bal Eyledik’te ‘Ha Gulezar’ adlı bir parça vardı. Küçük bir Kürtçe bölüm vardır. Her konserimde söylüyordum. 12 Eylül’den sonra yasaklandı. Sosyalist düşüncemden ötürü yasaklara, baskıya, sömürüye karşıyım. O nedenle 1989’da bilinçli bir şekilde, afişe ederek üç adet Kürtçe parça okudum albümüme. Hemen toplatıldı. Hepsi aşk türküsüydü, bölücülükten yargılandık.
1979’da TİP’ten istifa ettim. Sanatçı olarak partinin disiplinine uymak gerektiği zaman sanata sınır geliyormuş düşüncesine vardım, partinin kendi kuralları, tüzüğü var, parti suçuna kadar giden şeyler var. Dedim ki; bundan böyle hiçbir partiye üye olmayacağım. Hala da bu düşüncedeyim. HEP kurulduğu zaman Fehmi Işıklar çok ısrar etti kurucu üye olmam için, “Bu defteri kapattım” dedim.

Haberin Devamı

RAHMİ VARSA SALON YOK TEHDİDİ

1980 başlarında Egemen Bostancı ile bu işi profesyonelce yapmaya başladık. Konserlerim dolup taşmaya başladı. Şan Tiyatrosu, Arı Sineması konserlerimin biletleri bir hafta önceden tükeniyordu. 1983’te Ankara konserimde Hasan Hüseyin önde oturuyordu. Anonslar yönetimin hoşuna gitmedi. Egemen Bostancı’ya salonu vermemekle tehdit ettiler. “Ya Rahmi, ya salon” dediler. İster istemez yollarımız ayrıldı Egemen ile.
12 Eylül öncesi ve sonrası konserlerim nedensiz engellenirdi. İlk resmi konser yasağı 1985’te, sonuncusu 1993’te geldi. Türkiye’nin toplumsal yaşam biçimi, algıları değişti. Mesela bizim dönemimizde gişe neyse odur, şimdi önemli olan sponsorun var mı? Ahmet Arif’le planladığımız Harbiye Açıkhava konserimin masraflarını ben üstlendim. Konserden önce yasaklama gelince de battım. Sonraki yıllarımı ‘gizli işsiz sanatçı’ olarak yaşadım. Böyle ağır bir baskıya teşkilatı, parası olan parti bile güç yetiremezken, bir sanatçı nasıl dayansın.

Haberin Devamı

ŞİMDİ MAĞDUR EDEBİYATI YAPILIYOR

Hukuk okudum, hiç avukatlık yapmadım ama hukuk okumuş biri olarak hayatım hukuk mücadelesiyle geçti. Hukukun üstünlüğünü bir türlü oturtamadık. Hükümlüden çok tutuklu var bugün. Dosyalar yıllarca bekliyor. Bunu çözmeden hukuku çalıştırmadan, üstün kılmadan demokrasiden söz etmek mümkün görünmüyor.
Ben mağduru oynamıyorum, tam tersine mütevazı, direnen insanı kendime uygun görüyorum. Şimdi çok yapılan mağdur edebiyatını yapmıyorum. Genç yaşlarda bilerek seçtim yolumu, direnen insanı oynuyorum. İşin içine şiddet girmeyecek, şiddetin olduğu yerde ben yokum. Suç da olmayacak. Şiddeti övmek ne oluyor, o da suç. Nitelik olarak hep en iyisini yapmaya çalıştık.

Haberin Devamı

DENİZ, 15’LERİ 10 KEZ SÖYLETİRDİ

Anılarını reddeden, geçmişini inkar eden insanlardan değilim. İyisiyle, kötüsüyle yaşam benim yaşamım. Bu hareketin içinde olmamdan ötürü baş tacı edeceğim anılarım var. Sinan Cemgil, Deniz Gezmiş, Cihan Alptekin, İbrahim Kaypakkaya hepsi arkadaşımdı. Deniz ile sınıf arkadaşıydık. Deniz’le ilgili çok anım var. İşgal gecesiydi hiç unutmam, fotoğraf karesi gibi aklımda: Gece sabaha karşı, herkes uyuyor... Deniz, ben, Zerrin ve İnci arkadaşlar, pencerenin dibine oturmuş sohbet ediyoruz. Deniz bana Mustafa Suphi ve yoldaşlarını anlatan, Ruhi Su’nun ‘15’ler Ağıtı’nı belki 10 kez okuttu. Okulda ne zaman karşılaşsak sürekli “Türkü söyle” diye ısrar ederdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!