Aşk, kendinden vazgeçme hali

Güncelleme Tarihi:

Aşk, kendinden vazgeçme hali
Oluşturulma Tarihi: Haziran 04, 2013 00:00

İçgüdülerimizle mantığımız arasında gidip geldiğimizi düşünüyor. Kendisine tek kişilik bir gösteriyle meydan okumayı planlıyor. Aşkı ise idiosantrik bir gerçek olarak nitelendiriyor... “Yalan Dünya”nın Bünyamin Karataş’ı Okan Çabalar, hakkında bilinmeyenleri Marie Claire dergisine anlattı.

Haberin Devamı

*Sizce dışarıdan nasıl birisiniz?
- Sürekli değişen bir varlığın kendini tarif etme çabası anlamsız. Biriyle tanışıp üç yıl ilişki yaşayan sonra da “Ben seni hiç tanımamışım” diyebilen varlıklarız sonuçta.

*Nasıl bir ailede büyüdünüz?
- Öğretmen bir anne babanın oğluyum. Ailemin tayinleri nedeniyle çok gezdim. ‘Kalender’ dediğimiz türden mütevazı, gerçek mutluluğu bulmuş bir ailem var. Beni iyi inşa ettiler ve zengin bir çocukluk yaşattılar. Ayrıca benden dokuz yaş küçük olmasına rağmen çok olgun ve özel bir kardeşe sahibim. Panik yaptığım anlarda beni sakinleştirip tavsiye veren, ehlileştiren biri. Ayrılık merasimleri bana dokunur... Bu yüzden eğitimi için iki yıllığına Avustralya’ya giderken havaalanına dahi götüremedim onu. Sanki evin yakınında bir kafeye gidiyormuş gibi ayrıldık.

*Şehir şehir dolaşmak size neler kattı?
- İzlediğim filmlerle Hollywood etkisinde büyürken Anadolu gerçeğiyle tanıştım ve ülkenin birçok rengini gördüm. Bu da ister istemez gözlem yeteneğimi kuvvetlendirdi. Barış Manço’nun dediği gibi; ‘Doğu’dan bakınca Batılı, Batı’dan bakınca Doğulu bir ülke gibi’ görünüyor Türkiye. Benimki de o hesap... Yine de sıkıntısı büyüktü. Hani öğretmen derse girince herkes ayağa kalkar, öğretmen de “Oturun çocuklar” der ya... Ben oturmadım hiç! Tayin çıkacak ve her an gidecek gibi geçirdim çocukluğumu çünkü.

*Kendinizi şu anda İstanbul’a ait hissediyor musunuz peki?
- İzmir’deyken gözüm İstanbul’daydı zaten. İzmir’i sevmediğimi sanmayın; oranın yeri bende ayrıdır ama yine de işimi yapabilmemin verdiği özgürlükten gelen, İstanbul’un ritmiyle uyumlu bir ruh halim var. Osmanlı dönemine çok meraklıyım bu yüzden, şehrin dokusu bana farklı dönemleri de yaşatıyor. Örneğin Sultanahmet’te, Kapalıçarşı’da mesaim çoktur...

DOĞAÇLAMA YAPMIYORUZ
*“Yalan Dünya”ya nasıl dâhil olduğunuz?
- “5’er Beşer” programının kaliteli, mizahtan anlayan bir izleyicisi vardı. Meğer bu kitlenin içinde o sırada “Yalan Dünya”nın oyuncu kadrosunu oluşturmakla meşgul olan Gülse Birsel de varmış... Tanıştığımızda ikinci sezonda bana bir karakter yazacağını, bir yere ayrılmamamı söyledi. Ardından Bünyamin’i yazdı ve diziye dâhil oldum. Çalışacağım insanlarla setten önce kaynaşma şansım oldu aslında. İlk sezonun sonunda, birlikte çıktığımız yaz tatilinde ekibe girmiştim.

*Dizi fenomene dönüştü. Bu projenin içinde olmak size neler hissettiriyor?
- Şimdiye kadar yaptığım her iş benim için çok önemli ama dediğiniz gibi “Yalan Dünya” fenomene dönüştü. Dizide ne yapıyorsanız, ertesi gün sokakta anında tepkisini alıyorsunuz. O yüzden beni çok motive ettiğini söyleyebilirim.

*Dizide senaryoya bağlı kalmadan doğaçlama yaptığınız sahneler var mı?
- Sıfır doğaçlama! Biz yazılan metni birebir oynuyoruz. Kimi zaman aklımıza bir mizansen ya da farklı bir espri geldiğinde önceden Gülse Birsel’e söylüyoruz. O da metne entegre ediyor, çünkü farklı fikirlere çok açık bir yazar... Örneğin “Genç Bakış” ile ilgili esprimi sette arkadaşları güldürmek için yapıyordum. Gülse Birsel görüp; “Ben sana bunu yazıyorum, sen de oyna” dedi ve böylece senaryoya ekledi.

SAHNEDE EĞLENEN BİR ADAMIM
*İşe gişede bilet satarak ve afiş asarak başladığınızı duydum. Oyunculuğa açılan ilk kapı mıydı bu?
- İlk oyunculuk deneyimim İzmir’de Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği “Bir Varmış Hiç Yokmuş” adlı bir çocuk oyunuydu. O dönem şirketlerde çalışmamak için Kemeraltı’nda bir arkadaşın dükkânına gelen gideni güldürerek zaman geçiriyordum. Bir gün oyuncu arkadaşım Timur Acar’la karşılaştım ve Işıl Kasapoğlu’nun İzmir’de bir çocuk oyunu için seçme yaptığını öğrendim. Seçmeleri kazandıktan sonra bu vesileyle yakın bir zamanda yitirdiğimiz Alaattin Eraslan’la da tanışma fırsatını yakaladım. Gişede bilet satmak, afiş asmak dahi mesleğin tüm zorluklarının yanı sıra Alaattin Eraslan’ın bana müthiş katkısı olduğu, büyülü bir dönem geçirdim.

*İlk oyunculuk deneyiminizden bugüne neler değişti?
- Bakış açım beslendikçe ve ustaları takip ettikçe oyunculuğum ister istemez kendi kendine şekilleniyor, gelişiyor, olgunlaşıyor. Doğal bir gelişim süreci bu aslında... Mesleğe ilk kez çocuk oyunuyla başladığımda sınırlarımı bilmiyordum ve kendimden çok emin değildim. Gerçek hayatta insanları güldürüyordum ama iş sahneye çıkmaya geldiğinde; “Acaba orada da bu kadar komik olabilecek miyim?” kaygısı taşıyordum. Semaver Kumpanya, Oyun Atölyesi gibi topluluklardaki profesyonel oyuncuları izlerken; “Burada kendime nasıl bir yer bulurum?” düşüncesine kapıldığım bir dönem de oldu. Ancak provalardan sonra gelen tepkiler benim doğru yolda olduğumu gösterdi. Sırtımı dayadığım ve bildiğim en iyi dalın komedi olması her zaman güven verdi bana.

*Sizce farklı rollere bürünmek benliğinizden uzaklaşmak anlamına mı geliyor?
- Aslında son zamanlarda benim de kendime sorduğum bir soru bu... Böyle bir genelleme ne kadar doğru bilmiyorum ama şimdi daha ciddi düşününce evet, şu zamana kadar oynadığım karakterlerde benden eser yok! Tek tük parçalar var sadece.

*Oyunculuğa ara vermek istediğiniz bir dönem oldu mu hayatınızda?
- Yaşadığım hayatı iş haline getirdim ben. Ancak “Şen Yuva”dan sonra hiçbir projede yer almadığım bir sekiz ay geçirdim. Bu süreçte sadece okudum, gezdim, biriktirdim ve beslendim.

*Zor koşullar içinde sahne almanız gerekti mi hiç?
- İzleyici anlamasa da çok zor durumlarda ya da moralim bozuk olduğunda bunu sahneye yansıtıyorum ama morali çabuk bozulan biri değilim zaten. Ortada çok zor bir koşul varsa hayati bir mesele gibi görerek de çıkmam sahneye. Ben sahnede eğlenen bir adamım çünkü.

ASİL VE AKILLI KADIN SEKSİDİR
*Kendinize meydan okumanızı istesek, bunu nasıl yapardınız?
- Tek kişilik gösteriyle... Kesinlikle yapacağım bunu!

*Çalışmadığınız, sadece size ait olan bir günü nasıl geçiriyorsunuz?
- Sette değilsem genellikle Beşiktaş’tayım. Dışarı çıkmak için program yaptığım çok arkadaşım yoktur benim. Koleksiyona, antikaya ve film figürlerine meraklıyım. Sultanahmet’te zaman geçiririm, hafta sonlarındaysa müzik dinleyip birkaç kadeh içerim. Çok sık sinemaya giderim ve aklıma estikçe kitap karıştırırım.

*Şu sıralar üzerinde çalıştığınız projeler neler?
- Şu sıralar gelecek yıl çekmeyi planladığım bir film üzerinde çalışıyorum. Ayrıca başka bir film dosyası da var elimde, ikisinin de türü trajikomedi. Bir de tek kişilik bir gösteri yazıyorum.

*Âşık olduğunuzda nasıl bir insansınız?
- Aşk kesinlikle idiosantrik bir durum bence, kendinden vazgeçme hali, bir tür adanmışlık yani... Bence aşkı en güzel şiir anlatır, kısa ve öz.

*Sizin için bir kadını neler seksi kılar?
- Öyle bir soru sordunuz ki cevabı roman gibi, uzun ve ayrıntılı ama illa ki kısaca cevaplamam gerekirse, asil ve akıllı kadındır diyebilirim.

*İçgüdü mü mantık mı?
- İçgüdü tabii ki! Ama içgüdü biraz da öğrenmeyle alakalı. Şöyle anlatayım; içgüdü ile hareket edip tosladığınızda yeni içgüdüler geliştirip onlara yöneliyorsunuz. Öte yandan sürekli mantıklı hareket etiğinizde de içgüdülerinizi öldürüyorsunuz. Kısacası ikisi arasında pinpon topu gibi gelip gidiyoruz bence hepimiz.

WOODY ALLEN NİYE MORALİMİZİ BOZUYOR
*Woody Allen’ın hayat felsefesine göre gerçek mutluluğu yakalamak imkânsız. Siz yakaladığınızı düşünüyor musunuz?
- Woody Allen öyle mi demiş? Gerçek mutluluk çok göreceli bir kavram bence. O gerçek mutluluğa ulaşamadı diye niye bizim moralimizi bozuyor? (Gülüyor) Ben gayet mutlu bir insanım! Klişe bir tanım olacak belki ama hayal kurabildiğin müddetçe mutlusun, benim motivasyonum da budur.

Haberin Devamı

DÖNÜM NOKTAM HALETİRUHİYE
*Sizin için dönüm noktası olan proje hangisi?
- Ben en çok kendi yazdığım, kendi ruhumu tam anlamıyla katabildiğim işlerde mutlu oldum. Hayatımın dönüm noktası ise “Haletiruhiye” oyununu yazmaktı. Tüm maceranın başlama nedenidir bu oyun. Biraz önce sorduğunuz zor koşullarda en iyi performansı çıkarmak buna tekabül ediyor aslında. Şu ana kadar dâhil olduğum projeler hep içinde olmayı hayal ettiğim, çıktığım yolu güzelleştiren işlerdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!