Oluşturulma Tarihi: Aralık 12, 2004 00:00
Bu sene
Beşiktaş Kültür Merkezi (BKM)’nin 10. kuruluş yılı. 10. Yıl için BKM çalışanlarının seçtiği tema ise aşk. Zira Yılmaz Erdoğan’ın dediği gibi: ‘Gerçekten bu 10 yılın varlığını mümkün kılan bir tek kavrama ihtiyaç varsa o da aşktır.’ Bu yüzden, Erdoğan’ın Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar kitabından uyarlanan Haybeden Gerçeküstü Aşk oyunu, 17 Aralık’ta sahnelenmeye başlıyor.Yılmaz Erdoğan ve Demet Akbağ’ın, ikinci evliliklerini birbiriyle yapan bir kadın ile erkeğin, bir yıl boyunca süren ilişkisini, leziz diyaloglar eşliğinde canlandırdığı oyun, kadın-erkek ilişkilerine ve evlilik müessesine ayna tutuyor. Tahmin edeceğiniz üzre, insanı ortasından yaracak derecede güldüren bir ayna. Ben provayı izledim, kahkaha konusunda kefilim. Bunun yanında Yılmaz Erdoğan’a ait bir şiir kasedi ve Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü oyununun
film versiyonu da yolda... Haybeden bir muhabbet deÄŸil yani, taÅŸ gibi gerçek üretim: Nice 110 yıllara...Haybeden Gerçeküstü KonuÅŸmalar’ı yazarken, ileride oyuna dönüştürmek gibi bir düşünceniz var mıydı?Y.E: Aslında iki kiÅŸilik diyaloglar yazınca insanda oynama arzusu doÄŸuyor. Yazılar belliydi zaten. Ama iÅŸe baÅŸlayınca baktım ki biz o yazılarla yapamayacağız. Oyunun üçte ikisi yeni yazıldı, üçte biri de baÅŸtan yazıldı.Bu, oyunun doÄŸası gereÄŸi bir nev’i kadın-erkek iliÅŸkisi röportajına dönüşecek. Niye ÅŸu evlilik denen sorun yumağı müessese ısrarla kovalanıyor? Demet AkbaÄŸ: Olmuyor ki baÅŸka türlü. Hem birlikte olmadan, hem de bir arada olunamıyor.Y.E: Ben bu oyunu yazarken ilginç bir ÅŸey fark ettim. Oyunun finaline gelince, aÅŸkla ilgili bütün her ÅŸeyin, yani onu tarif etmeye çalışmak, yaÅŸamak, özlemek, kaçmak, kovalamak falan, bunların hepsinin bir takım aksiyonlar olduÄŸunu fark ediyorsun. Fakat kavramın kendisiyle yüz yüze geldiÄŸinde, tuhaf bir ÅŸekilde tarif etmek imkánsızlaşıyor. Belki de bu yüzden ÅŸiir var. Belki bu yüzden ÅŸarkı söylüyor insanlar. Bir sürü ÅŸey bu saçma, belki de kimyasal olduÄŸu söylenen karmaÅŸadan doÄŸuyor. Ve normal, ortalama insanların yaÅŸama refleksleriyle çeliÅŸen bir durum aslında. O yüzden hiçbir aÅŸk ayakta durmuyor. Bizim burada yapmak istediÄŸimiz, yine bir aÅŸkı tarif etme çabası olarak deÄŸerlendirilebilir. D.A: Yalnızlık duygusu, yalnızlık korkusu da var tabii. Ä°ster birinci evlilik, ister ikinci; 15. iliÅŸki, 30. iliÅŸki, hepsi aynı. Ama bir de ‘Yalnız kaldım, ÅŸimdi ne yapacağım’ durumu var. Hemen bir yenisi... Yenisinde de üstelik her ÅŸeyin belki de birebir tekrarı olacağını bile bile...Benim senelerdir mıh gibi aklıma çakılmış bir benzetme var. Bir arkadaşım söylemiÅŸti; ‘Erkeklerin beyni karper peynirine benziyor’ diye... Sekiz ayrı dilim hesabı. Erkek, diyelim kadınla kavga etti, orada konuyu kapatıp iÅŸine gidip tıkır tıkır çalışabilir, iÅŸ çıkışında arkadaÅŸlarıyla oturup futbol muhabbeti koyabilir. Kadınınsa bütün sistemi çöküyor. Y.E: DoÄŸru aslında. Erkekte şöyle bir ÅŸey oluyor: Diyelim ki bir kriz anında, kavga mavga bittikten sonra erkekte aynen seviÅŸmeden sonra da gelen, artık ona ne demeli, böyle bir cinsiyetsiz kalma, uyuÅŸma háli oluÅŸuyor. Erkek onu kadın gibi dıdı dıdı düşünmeden, annesini aramadan, arkadaÅŸlarına anlatmadan geçirebiliyor. Kadınla erkek arasında benim düşündüğüm en temel farklılık, aslında biraz erotik bir tanım gibi de gelebilir kulaÄŸa ama kadının her ÅŸeyi içine alan, içinde saklayan, içinde geliÅŸtiren, hatta bazen içinde çözümleyen bir ÅŸey olması. Erkek de hep dışarı atan, hep üstünden atan... Yani neredeyse bütün oyun, kadının bir konuyu açmaya çalışması ve adamın da topu kaleden uzak tutmaya çalışmasıyla geçiyor.Beraber yaÅŸadığım adam, ben kendi çapımda ciddi bir konuyu konuÅŸmaya çalışırken televizyona kilitlenmiÅŸ, hiç oralı olmuyordu. Bense konudan ibaret bir ÅŸeyim. Sonunda isyan etti; ‘Hep romans hep romans nereye kadar? Bi’ Ciguli’ye bakıyoruz ÅŸurda. Yine mi gerizekálı taklidi yapayım?!’Y.E: Ne zaman insanın zeka düzeyi düşer? Bence enerjisini kaybettiÄŸi zaman. AÅŸk da zaten gerçekten bir tür birbirinden enerji almak. Seni üzeceÄŸini hissetmediÄŸin, senin kendine olan güvenini sarsmayan adama aşık olmuyorsun zaten. ‘Eyvah bu beni üzer!’ de var içinde ‘YaÅŸasın bu beni üzer!’ de; karışık bir durum o... Bir korkuyla beraber geliyor o. Korku da insanın enerjisini de zekasını da düşüren bir ÅŸey. Bütün oyunun mayasını oluÅŸturan o gerzekleÅŸme háli de ondan olsa gerek.D.A: Bir de kendini ispata gidiÅŸ var ya sürekli; kadında da erkekte de... Güven duyma ve adam yerine konma isteÄŸi. Buna çok üst düzeye çıktığı zaman kompleks de diyebiliriz. Bir hayran olunma isteÄŸi var ki karşılıklı bu. O da bana hayran olsun; her türlü. Herhalde kaçma kovalama durumu da burada saklı. Ne kadar hayran olmazsa, o kadar koÅŸuyorsun.BaÅŸta hayran olduÄŸun ve hayatı paylaÅŸacağını, dünyanın yükünü omuz omuza kaldıracağını zannettiÄŸin birini seçiyorsun; sonra bir bakıyorsun, hayatla sidik yarışını üzerinden yürüttüğün bir aparata dönüşmüş karşındaki.Y.E: Tabii... Hayran olduÄŸun bazı ÅŸeylerine alışıyorsun, bazılarına da bakıyorsun ki zaten hayran olunacak bir tarafı yok. Bir kadın arkadaşım tanıştığı bir adamı anlatmıştı: ‘Adamla konuÅŸuyorum, her kitabı biliyor.’ MeÄŸer adam özetlerini okurmuÅŸ! D.A: Bir de gerçekten doÄŸru olsa bile bir süre sonra güzel gelmemeye baÅŸlıyor ya, iÅŸin acı tarafı o. O adam belki o kitapların hepsini gerçekten okumuÅŸ olabilir. Ä°lk tanıştığındaki ‘Biliyor musun her ÅŸeyi biliyor’ bir süre sonra ‘Aman bu da her bir ÅŸeyi biliyor’a dönüşüyor. Y.E: Önce kendi kendimize bir ÅŸey uyduruyoruz kadınla ya da adamla ilgili, sonra da hayalkırıklığına uÄŸruyoruz, a öyle deÄŸilmiÅŸ diye. E deÄŸildi zaten, niye öyle olsun? Yurttaşın biriydi, partide tanıştınız iÅŸte. Bir yerden sonra da hiçbir ÅŸey umurumda deÄŸil háli... ‘BaÅŸlarım okuduÄŸun kitaplara... Bir geveze olma ÅŸurda, oturalım Ciguli’yi seyredelim.’ Yani seninkinin gerzekliÄŸe karşı bulduÄŸu yöntem daha gerzekçeymiÅŸ ama gene de hepimiz öyle yapıyoruz. Bu oyunda kahramanların isimleri bile yok iÅŸte, finalde anlaşılıyor. EVLÄ°LÄ°K GELENEKSEL ENTELEKTÃœEL DEĞİLAÅŸka ilk düşülen o mıç mıç dönemde, aşık çiftler, bir üçüncü kiÅŸiye katlanamazlar. Bir süre geçer bu kez baÅŸbaÅŸa yemeÄŸe çıkmaya katlanamazlar. Nasıl bir ÅŸey bu?D.A: Çünkü birbirlerini çözdüler. BaÅŸkalarının yanında nasıl duruyorlar ona bakarlar. Eve gelince konuÅŸacak baÅŸka ÅŸeyler olsun diye...Y.E:Benim seçtiÄŸim modelde bir yılda bu iÅŸin, o heyecanı, kıl, tüy, gözlerinin mavisi falan biter. Ayrılırlar ya da ayrılmazlar... Benim finali o ÅŸekilde yazmamın sebebi de o. Bazı seyircilerin kafasında şöyle bir ÅŸey olacaktır yani: Sonu bir ÅŸeye baÄŸlanmıyor. E kimse baÄŸlayamıyor ki? Bak hálá konuÅŸuyoruz, yine baÄŸlayamadık. Evlilik de öyle bir ÅŸey. Geleneksel bir kurum, entelektüel deÄŸil. Ayrıca o geleneksel yapı seni öyle bir teslim alıyor ki, ‘Ya evlenmeden önce ne güzel tiyatroya giderdik ama ÅŸimdi hiç gitmiyoruz’a geliyor. Evlilik, bir tür hayattan emeklilik. Türkiye’deki sinema seyircisinin büyük çoÄŸunluÄŸu 15-25 yaÅŸ arasıdır. Bunlar 26’ya girince niye gelmiyorlar? Hayat gailesi diye herkesin kıçından uydurduÄŸu bir kavram var. Alacaksın iki bilet gideceksin iÅŸte; ne ki? Burada ‘Gençken giderdik’ diyenlere sesleniyorum; gelsinler ama herhangi bir kurtarılma ümidiyle gelmesinler yani. Sadece eÄŸlenmeye gelsinler. D.A: Oyunda tartıştığımız bölümleri örnek alıp evde tekrarlamasınlar, seviÅŸtiÄŸimiz bölümleri tekrarlasınlar, onu tavsiye ediyorum.Mümkünse 18 dakikayı zorlasınlar ama deÄŸil mi? (Oyunun kahramanları, sıkı antrenmanlar sonucunda seviÅŸme sürelerini 17 dakikaya çıkarıyorlar!)D.A: 17 dakikaya takılan çıkar mı dersin? ‘O 17 dakika dedi, ben en azından 18 dakika yapıyorum’ diye...Â
button