Güncelleme Tarihi:
“Ben aşk hakkında pek bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü yaşanan şey aşksa, çok da cümlelere dökülüveren bir şeymiş gibi gelmiyor. Yaşanıyor... Ama aşk hastalığına hiç yakalanmadım.”
Şu sıralar “Adanalı” dizisinde polis amiri İdil rolüyle izleyici karşısına çıkan Selin Demiratar, Hello dergisinin sorularını yanıtladı. Rol arkadaşı Mehmet Akif Alakurt ile yaşadığı ilişki üzerine konuşmak istemeyen genç oyuncu, aşk hakkında yorum yapmaktan ise kaçınmadı: “Yaşanan şey aşksa, cümlelere dökülmüyor, yaşanıyor. Ama ben aşk hastalığına hiç yakalanmadım.”
“Adanalı” dizisinde polis amirini canlandırıyorsunuz. Bu rol hoşunuza gitti mi?
- Güzel, keyifli bir rol oynuyorum. Bu rol, kendi içinde ikiye ayrılıyor. Biri emniyet amiri, diğeri ise suçlu olduğu düşünülen bir adama karşı öğretmen sevgili... İçinde aksiyonu barındırdığı için tempo hiç düşmüyor, bu yüzden polisi oynamayı seviyorum. Çocukluğumda da asker olmayı çok istedim. Fakat oyunculuk hayatımın heyecan noktası, o yüzden çok memnunum bu kararımdan. Umarım bir gün askeri de oynarım, böylece çocukluk hayalim bir nevi gerçekleşmiş olur.
Sırada hangi proje var?
- Şu anda okumakta olduğum bir senaryo var. Beni heyecanlandıracak bir sinema projesi olursa yer almak isterim.
Kameralar “motor” dediğinde nasıl bir ruh hali içinde oluyorsunuz?
- Kayıt ve stop zamanları içinde etrafımdaki hiçbir şeyi görmüyorum. Karakterin ruh haline bürünüyorum. Öyle zamanlar oluyor ki, izlerken görüyorum nasıl oynadığımı... O anda ben değil de İdil oluyorum.
Sanat için her şeyi yapar mısınız, yoksa kuralları olan bir oyuncu musunuz?
- En başta insanın kendisinin kuralları olması gerekir bence. İnandığım sürece de her karakteri oynarım. Ama karakterin düşünülen kişiliğine uymayan hiçbir şey yapmam.
Tiyatroyu seviyorsunuz ve eğitimini de aldınız. Sahneye çıkma şansınız oldu mu?
- Konservatuvarda değil ama belediye tiyatrosunda eğitim aldım. Daha önce hiç sahneye çıkmadım. Ama tabii ki sahneye çıkmak isterim. İnandığım kişilerle, hele ki aralarında ustaların da olduğu bir tiyatro oyununda yer almak, onlarla aynı sahneyi paylaşmak, tiyatronun da tozunu yutmak, seyirciyle birebir temasta olmak beni çok mutlu eder.
Hayalinizde bir rol var mı peki?
- Sağır ve dilsizi oynamak istiyorum. Üzerinde çalışılması gereken bir rol. Onların iç dünyalarına girmek, sessiz çığlıklarını nasıl dışa vurduklarını öğrenmek isterim. Bu benim hep merak ettiğim bir konudur. İyi bir senaryoda böyle bir karakteri oynarsam, bana çok şey öğreteceğini ve beni heyecanlandıracağını düşünüyorum.
SEMPATİK BİRİ GÖNLÜMÜ ÇALABİLİR
Rol arkadaşınız Mehmet Akif Alakurt ile dizi aşkının gerçek olduğu doğru mu?
- Hiçbir zaman özel hayatımla ilgili konuşmadım ve yorum yapmadım. ‘Özel hayat’, adı üstünde. Yıpratılmaya açık bir sektörün içinde yer aldığımız için, bu tür soruları cevaplamaktan yana değilim. Anlayış göstereceğinize inanıyorum.
Peki gönlünüzü nasıl biri çelebilir diye sorsam?
- Beraber vakit geçirmekten hoşlanabileceğim naif ve sempatik biri gönlümü çalabilir. Çok büyük beklentileri olan biri değilim. İstediğim ve istemediğim şeyleri biliyorum ve net olmak hayatta benim için çok önemli.
Güzel birisiniz. Nasıl bir koruma kalkanınız var?
- Tanımadığım insanlarla hemen samimiyet kurmam. Bu da otomatikman bir koruma kalkanı olmasını sağlıyor. Doğru da olduğunu düşünüyorum. Belli bir dönem tanıma süreci geçtikten sonra güvenebileceğim insanları ve güvenemeyeceklerimi ayırıyorum.
Aşk için ne söylersiniz? Aşk hastalığına çok yakalandınız mı?
- Aşk için söylenen birçok söz, yazılan kitaplar, çekilen filmler var. Ancak ben bunca şeyin üzerine aşk hakkında pek bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü yaşanan şey aşksa, çok da cümlelere dökülüveren bir şeymiş gibi gelmiyor. Yaşanıyor... Ama aşk hastalığına hiç yakalanmadım.
HAYATA KARŞI BÜYÜK PANİKLERİM YOK
Hayatınızın olmazsa olmazları nelerdir?
- Ailemle vakit geçirmeyi çok seviyorum. Büyük bir ailem var. Bir de Sultanahmet ve Kapalıçarşı’dan vazgeçemem. Oranın hareketliliğini seviyorum, benim için yaşayan bir yer. Tatile gitmek de önemli benim için. Oradaki mimariyi, insanların yaşayış biçimlerini, kültürlerini görmek çok güzel ve gitmeden hayal etmek, araştırmak en keyif aldığım şeylerden biri.
Sizi yakından tanımayan biri için sakin, dingin, cool bir haliniz var. Ne kadarınız böyle, ne kadarınız değil?
- Çocukluğumdan beri sakin, cool, soğuk görünen biriyim ama ruh halim çok değişken. Kimi zaman eğlenceli, kimi zaman sıradan, kimi zaman da gergin olabiliyorum. Aslında herkes gibi biraz. O gün yaşananlar ya da hiçbir şey olmaması, ruh halinizi etkileyebiliyor. Dediğiniz gibi dışarıdan soğuk göründüğümü biliyorum. Ama bu belki de o ‘koruma kalkanı’nın karşılığıdır. Yakın çevrem beni soğuk bulmuyor ama onlar da yanlarında kendimi rahat hissettiğim ve güvendiğim kişiler. İnsan bilinmeyenden korkar. Bu da onun gibi bir şey.
Nasıl bir hayatınız var?
- Yoğun bir çalışma tempom var. Kalan vakitte de ailemle, arkadaşlarımla vakit geçiririm. Bir de çok kitap okurum. Planlı programlı yaşayan biri değilim, iş hariç tabii... Hayata karşı büyük paniklerim ve telaşlarım yok. Yaşamam gerektiği gibi yaşıyorum.
EN BÜYÜK KABUSUM HEYECANIN BİTMESİ
En büyük kabusunuz nedir?
- Hayata karşı heyecanımın bitmesi.
En sevdiğiniz yanınız?
- İnsanlara ve yaşama karşı duyarlı olmayı seviyorum.
En zor yanınız?
- Beni inandırmak zordur. İnanmadığım şeyleri yapmam.
Nasıl biri asla değilsiniz?
- Abartılı biri değilim.
Tarzını en beğendiğiniz kadın kim?
- Kendinden emin ve güçlü olması nedeniyle Güler Sabancı’nın duruşunu beğeniyorum. Kıyafet tarzı olarak da Angelina Jolie’yi beğeniyorum. Sade, şık, rahat bir giyim tarzı var.