Güncelleme Tarihi:
Seren Serengil’in Küçükçiftlik Park’taki “Yeniden Gazino Geceleri” programında yer alacağını duyduğumda hemen aradım bizimkini. “Hayırdır, sahnelere geri dönüyormuşsun” dediğimde Seren’den beklediğim iddialı yanıtı alıverdim hemen; “Geri dönmüyorum, kaldığım yerden devam ediyorum.” Malum artık duyduğuma değil gördüğüme inanacak yaşa geldiğimden, atladım gittim “sahnelerin en genç assolisti”nin provasına. Bizim kız bir heyecanlıydı ki sormayın. Kakara kikiri yaparken bir de röportaj sıkıştırdık muhabbetimizin arasına. Bendeniz kemanı elime alıp maestro oldum, Seren de 16 yaşından beri alışık olduğu gibi assolist olarak geçti kameraların karşısına. Hayatında yeni bir sayfa açtığından, aşktan “izinli” olup, kendine ve işine konsantre olduğundan bahsetti sürekli. Haydi buyrun siz de benim gibi ortak olun Seren’le muhabbetimize.
* “Sahnelerin en genç assolisti” unvanıyla tanıdı pek çok kimse seni. Peki kariyerin tam doludizgin ilerlerken neden geri çektin kendini?
- Herkes tercihini yaşadı diyebilirim... Kimileri şöhret olmanın, para kazanmanın hırsına kapıldı, bense aile kurmanın telaşına düştüm ve bu süreçte mesleğimi yapmak istemedim.
* Demek sana kalsa Angelina Jolie’nin hep evde oturması gerek.
- (Gülüyor) Bizimki öylesine fedakarlık gerektiren bir iş ki, ben ikisinin bir arada yürüyebileceğine inanmıyordum. Planım çoluk çocukla, bağrış çağrışlarla dolu neşeli bir evde ailece yaşamaktı.
* Sahnelere dönünce “aile planlaması” askıya mı alındı?
- İstediğini değil de yazılanı yaşıyorsun İzzet. Bunu anladıktan sonra kaderi daha fazla zorlamamaya karar verdim. Her yıl mesleğimle ilgili bana gelen ama değerlendirmediğim teklifler oluyordu. Sonunda inandığım bir projeye “Evet” dedim, hepsi bu.
* “The Assolist is back!” mi diyorsun?
- (Gülüyor) Aynen öyle diyorum.
* Kızma ama hâlâ “assolistlik” kaldı mı Allah aşkına?
- Almış olduğun unvanın mekanların açılıp kapanmasıyla doğrudan bir bağlantısı yoktur ki. Senin yerin de, adın da eğlence sektörünün değişik tarzlara bürünmesiyle silinmez. Neysen osundur.
* “Zamana ayak uydurmak” diye bir deyim duydun mu hiç?
- Canım pop moda oldu diye popçu mu olmam gerekiyor yani? Ayrıca eğlencenin küçük küçük mekanlara tıkılıp kalitesiz bir hâl aldığı şu günlerde gazinoların kesinlikle tekrar canlandırılması gerektiğine inanıyorum.
* Gazinolara “hayat öpücüğü” vermek şart öyle mi?
- Gazinoların büyüsü, ağırlığı, kalitesi başka hiçbir şeye benzemez. Oralardaki rafine eğlencenin de, müşteri kitlesinin de yeniden ortaya çıkması için üstümüze düşeni yapmalıyız. Bu projede yer almayı kabul etmemin bir diğer nedeni de bu açıkçası.
* Kulislerdeki “ego savaşları” da rafine oluyor mu peki?
- (Gülüyor) Gazino kulislerinde dönen entrikaların yanında Hürrem’inkiler çocuk oyuncağı gibi kalır.
ARTIK SEREN’LE BAŞ BAŞA KALMAK İSTİYORUM
* Afişlerde Bülent Hanım’la adın aynı büyüklükte yazılmış maşallah.
- Bülent Ersoy duayendir, hepimizin hocasıdır, yanında gık bile diyemeyiz, haddimizi biliriz.
* Ama iş afişlere gelince...
- Hınzırlık yapma. Eğer senin unvanın assolistse, adın aynı yerde, aynı büyüklükte ve mevkiide yazılır. Kıdemine göre bu durum değişmez.
* İşin raconu bu yani...
- Gayet tabii. Mesela ben assolist olduğumda daha 16 yaşındaydım. O günlerde kadromda İbrahim Tatlıses gibi dev bir isimle çalıştım. Afişler basılıp, gazinonun ışıklı tabelaları hazırlandığında, onun adı bile altta yazardı. Benden küçük bir isim olduğu için mi? Tabii ki hayır! Koskoca İbrahim Tatlıses’ten bahsediyorum, ama gazino ilanlarının kaidesidir bu.
* Nasıl bir sahnelere dönüş repertuarı hazırladın kendine?
- Klasik Seren Serengil repertuarı.
* O nasıl oluyormuş bakalım?
- Ayrılık şarkıları ağırlıklı süper bir repertuar hazırladık. Ben artık bu tip parçaları söylemeyi kendime misyon edindim açıkçası. Kafası bozuk olanlar hiç düşünmeden gelsinler diyorum.
* Sevgilin ne diyor sahnelere dönmene? Hafiften kıskançlık durumları olmuştur mutlaka.
- Annem dahil olmak üzere birinci dereceden tüm yakınlarıma artık kendimle baş başa kalıp işime konsantre olmak istediğimi söyledim. Anlayacağın şu an beni kıskanabilecek kimse yok hayatımda.
* “Anlayacağın” diyorsun ama inan anlamadım, bu ayrıldınız mı demek oluyor şimdi?
- İki yıldır süregelen arkadaşlığımız, sevgisi ve hoşgörüsü için kendisine teşekkür ederim. Ama bundan sonra biraz Seren’le baş başa kalmak, açıkçası kendimi yaşamak istiyorum.
SERTAB’IN DEDİĞİ GİBİ YATAKTA ÇAPRAZ YATIYORUM
* Bunun senin için kolay bir karar olmadığına eminim.
- Farklı kişilerle de olsa 10 yıldır bir evlilik hayatı yaşıyordum. Derken yine ciddi bir ilişkinin içine girdim. Haliyle emekler verildi, bazı fedakarlıklar yapıldı ama sanırım artık ben yoruldum.
* Yoruldun mu, akıllandın mı?
- Öyle demeyelim ama kim olduğumu ve nasıl yaşamam gerektiğini hatırladım. Şimdi malum çalışmaya odaklandım, ister istemez ona hak ettiği zamanı ayıramayacağım. Bundan dolayı huzursuzluklar başlamıştı bile. Yaşamış olduğumuz güzel günlere gölge düşürmemek adına bu kararı aldım, ona mutluluklar dilerim.
* İşi aşka tercih etmiş görüyorum seni.
- Aşktan izinliyim diyelim. İşimle ilgili oradan oraya koşturup, akşamları eve gelince müziğimi açıp yalnızlığın tadını çıkarıyorum.
* Karşımda ilk defa bu kadar olgun bir Seren var.
- Biraz böyle kalmak istiyorum. Hem ayrılığın güzel yanları da var.
* Hadi ya, neymiş onlar?
- Sertab’ın dediği gibi yatakta çapraz yatıyorum. (Gülüyor)
* Dur bakayım doğru anlamış mıyım... Aşk kadını Seren önümüzdeki dönemde işine konsantre olacak, aşk ikinci plana atılacak, eski sevgiliye falan dönülmeyecek... İnanalım mı bunlara Sero?
- Bugün için hissettiklerimi, bugün için olması gerekeni ve bugünkü kararımı paylaştım.
* Yarın ola hayrola.
- (Gülüyor) Aşk bu, yeniden bir yerlerden karşına çıkabilir, eskiye geri de dönebilirsin. Konu sevgiyse büyük konuşamazsın, ahkam kesemezsin. Yarınla ilgili ne bir planım ne de büyük sözlerim var.
TAKİP EDİLMEK İÇİN SÜREKLİ BİR ŞEY ÜRETMEM GEREKMİYOR
* Sevenin kadar sevmeyenin de var ama bakıyorum sana fazla kayıtsız kalamıyor kimse. Hiçbir şey yapmasan bile saçın, kaşın, köpeğin her daim tartışma konusu...
- Dünyanın hiçbir yerinde sanatçılar her yıl albüm yapmaz veya sürekli bir şeyler üretmez. Bu alaturka sistem yalnız bize mahsus. Altı ayda bir albüm çıkarmazsan sana “Bitti” gözüyle bakıyorlar.
* Kural buysa senin çoktan “tükenmiş” olman lazım.
- Ben sevilmek, takip edilmek, hayranlık duyulmak için her daim bir şey üretmem gerektiğine inanmıyorum.
* Ve iddia makamı Seren huzurlarınızda...
- (Gülüyor) Yıllardır duruşum, kimseyi taklit etmeyişim, birçok şeyi ilk defa yapışım zaten beni bir marka haline getirmiş. Hâlâ takip ve taklit edilmemin sebebi de bu zaten. Sırf TV’de, gündemde veya sahnede olayım diye 2. sınıf işlere asla itibar etmediğim için bugünkü yerimi koruyabiliyorum ve döndüğümde kaldığım yerden başlayabiliyorum.
BENİM BİTME KAYGIM YOK
* Seren Serengil ne olursa olsun “bitmez” mi diyorsun?
- Bitmem, çünkü bitme kaygım yok. Bu tarz endişelerden uzak bir şekilde hayatımı bütün natürelliği ile yaşıyorum. Kameralara oynamıyorum, asla yapmacık değilim.
* Bu son dediğine itiraz edenler olabilir...
- Hakikaten samimi, aklı başında insanlar benim de onlar gibi samimi olduğumu görüyor zaten. Geri kalan fesatlar ise umrumda bile değil.
SADECE KALBİMİN ATTIĞINI SEVDİM
* Senin gibi iddialı, şatafatlı bir kadın aşka gelince niye hep kendisine tezat, mütevazı hayatların peşinde koşuyor?
- Sen sende olmayan şeylerin peşinden koşarsın. İyi bir soyadın yoksa prestijli bir soyadının, paran yoksa parası olan birinin, mevkii edinmek istiyorsan iyi bir ailenin gelini olmak için yırtınırsın ki günümüzde bunun örnekleri çok.
* Peki ya sen?
- Bütün bunlara doğuştan sahipsen böyle kriterlerin senin için önemi yoktur. Ne şanslıyım ki ben her zaman kalbimin hissettiğini seçtim. Şartsız, kuralsız, beklentisiz, menfaatsiz, sadece kalbimin attığını sevdim.