Asırlık bağ evinin mutfak sırları

Güncelleme Tarihi:

Asırlık bağ evinin mutfak sırları
Oluşturulma Tarihi: Haziran 09, 2012 00:00

Saime Yardımcı (68) eşinden kalan aile şirketinin başındaki bir iş kadını, derneklerde çalışan bir sivil toplum gönüllüsü ve tam bir mutfak aşığı. Konya Meram’daki 250 yıllık bağevine gelin geldiğinde sadece 17 yaşında olan Yardımcı, yıllar boyunca büyüklerden öğrendiği tariflerle özel bir yemek kitabı hazırladı

Haberin Devamı

Konya’nın Meram ilçesinde 250 yıllık bir bağ evindeyiz. Önümüz meyve ağaçlarıyla dolu bir bahçe, arkası mütevazı bir bağ. Kuş cıvıltıları dışında hiçbir ses yok. Evin mutfağında hummalı hazırlık devam ediyor. Bir yandan vişne tiridinin şurubu kaynatılırken diğer yandan terhun çorbası için kuzu gerdanı didikleniyor. Bu telaşın yanından usulca geçip yandaki kış bahçesine ulaşıyoruz. Karşımızda müthiş bir kahvaltı sofrası beliriyor. Masada yok yok: Ev yapımı pastırma, çeşit çeşit peynir, mis gibi köy yumurtası, tandır ekmeği, bir de envai çeşit reçel. Daha önce hiç tatmadığımız iğde ve zambak reçelleri nefis.
Bu sofrayı hazırlayan ev sahibemiz Saime Yardımcı yıllardır yaptığı birbirinden lezzetli yemekleri bir kitapta topladı. Yardımcı bu kitapta hem geleneksel Konya mutfağının bilinmeyen lezzetlerini gün ışığına çıkarıyor hem de kentin bir dönemine tanıklık etmemizi sağlıyor. İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan kitabın adı ‘Konya Mutfağı: Bağ Evinin Asırlık Sırları.’
İçinde 124 ayrı tarif bulunan kitabı şöyle anlatıyor Yardımcı: “Eşim Nazif ailemizde yıllardır bilinen bu yemeklerin unutulmaması, genç kuşaklara aktarılması için beni Meram yemeklerini derlemeye teşvik etti. Bu kitabın ilk halini 2000’de yazdım. Neredeyse bir yıl boyunca o gün evde ne yaptıysam tüm malzemelerini bardakla, kaşıkla ölçtüm. Tarifleri hem not aldım, hem de resimledim. Yemekler ve kitap büyük bir emeğin ürünü.”

Haberin Devamı

KİLERİ BIRAKMAYAN NİNE

Yardımcı, Meram’ın Konya kültürü açısından büyük önem taşıdığını söylüyor ve eski yıllarda yaşananları özlemle anlatıyor: “Kır menekşesi ve güveyiklerin çıkması Meram’a göçün habercisiydi. Eşimin çok köklü bir ailesi var. Soyu Mevlana’nın hocası Seyyid Burhaneddin Tirmizi’ye dayanıyor. Aileye gelen dördüncü gelindim. Meram’daki bu 250 yıllık bağ evine ayak bastığımda eşimin babaannesi Sıdıka Nine 84 yaşındaydı ve hâlâ mutfağın başındaydı. Kilerin anahtarını boynunda taşırdı. O yıllarda Meram’da hayat çok farklıydı. Her yemek bir ibadet, bir aile buluşması gibiydi. Bazı yemekler için günlerce hazırlanılırdı. Benim doğup büyüdüğüm evde de çok güzel yemekler pişerdi, babam da mutfağa çok meraklıydı. Ama kitaptaki pek çok yemeği bu bağevinde öğrendim: Kır menekşeleriyle örtülmüş bulgur pilavı, yumurtalı güveyik salatası, ebegümeci kavurması, iğde ve zambak reçeli, gelincik şerbeti bu evde tanıştığım lezzetler.”

Haberin Devamı

HEM İŞKADINI HEM GÖNÜLLÜ

Mutfaktaki bu becerisiyle beraber Saime Yardımcı’nın hayatı sadece yemek yaparak geçmiyor. Aynı zamanda hem aile şirketinin başında hem de aktif bir sivil toplum gönüllüsü. Konya İş Kadınları Derneği’nin kurucusu, Türk Anneler Derneği Konya Şubesi’nin Başkanı, Kadın Girişimciler Derneği’nin ve Yazarlar Derneği’nin de üyesi. “17 yaşımda evlendim. Eşim benden 14 yaş büyüktü. Okumak, çalışmak istemiştim ama fırsatım olmadı. 45 yıl süren mutlu bir evliliğimiz oldu. Sonra onun sağlığı bozulunca onunla birlikte işe gitmeye başladım. Eşimi kaybedeli yedi yıl oldu. İşlerin başına geçmek zorunda kaldım. Elbette oğlum da işin başında. Dernekten de yazmaktan da vazgeçmiyorum. Ürettikçe dinç kalıyorum.”

Haberin Devamı

VEDAT MİLOR TOK GELDİ İKİŞER TABAK YEDİ

Kitabın arka kapak yazısı Vedat Milor’a ait. Yemek programının bir bölümünü çekmek için Konya’ya gelen Milor’la tesadüfen tanışmalarını Yardımcı şöyle anlatıyor: “Vedat Milor geldi ve ilk önce gerçekten bütün bu yemekleri benim yapıp yapmadığımı, tüm bu şerbetler ve meyve kurularıyla uğraşıp uğraşmadığımı sordu. Tesadüfen o günlerde de elma ve kayısı kurutuyordum. Tepsilere de pestil dökmüştük. Gözleriyle gördü hepsini. Bütün gün tadım yaptığı için yapacağım yemekleri çekeceklerini ama yiyemeyeceğini söyledi. Yine meşhur mönümü yaptım: Su kabağı yemeği, terhun çorbası ve vişne tiridi. Vedat Bey güya toktu ama hepsinden ikişer tabak yedi. Babaannesinin yemeklerinin lezzetinde olduğunu söyledi. Biliyorsunuz hem anne hem baba tarafından Vedat Bey de Konyalı. Sonra kitabım basılacakken ön yazı yazmasını istedim kendisinden. ‘Benim için şeref olur’ diyerek kabul etti. Geçen yaz beni İstanbul’da Adalar’a davet etti. Orada kendisine küçük bir Meram yaratmış. Bahçesiyle, otlarıyla... Bayıldım resmen.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!