Güncelleme Tarihi:
“Aşkın Masum Çocukları” 2011’in şubat ayında çıkmıştı. Yeni albüm “Sessiz Sinema”nın erken geldiği söyleniyor, ne diyorsunuz buna?
- Aslında kısa bir zaman değil, 15 ay geçmiş üstünden ama insanlara öyle geldi. Bana da “Biz hâlâ ‘Aşkın Masum Çocukları’nı dinliyoruz” diyenler oldu. Ama ne güzel işte, üstüne bir 10 şarkı daha geldi. (Gülüyor) Yeni albüm için şarkılarımız hazırdı zaten. Bundan altı ay öncesinde repertuvar elimizdeydi. Şarkılar hazırken çok da bekletmek istemedim.
Piyasada bir dönem dinlenip sonra hemen unutulan çok şarkı var. Sizinkiler kalıcı olduğu için mi böyle tepkiler geldi acaba?
- Doğrudur... Yeni albümüm de çok güzel oldu. Repertuvar çok içime sindi. Zaten içime sinmeseydi yapmazdım. Çok heyecanlandım, bir an önce dinleyiciyle buluşsun istedim.
Neydi sizi bu denli heyecanlandıran şey?
- Prag Senfoni Orkestrası’yla çalışmak... Güzel bir iş olunca bekletmek istemedim. Hemen çıksın istedim, tezcanlı davrandım.
Prag Senfoni Orkestrası’yla yollarınız nasıl kesişti?
- Ben yıllardır istiyordum.
Neden? Özel bir nedeni mi vardı bu kadar istemenizin?
- Yok, özel bir nedeni yok. Ya Berlin Filarmoni Orkestrası ya da Prag Senfoni Orkestrası olsun diyordum. İki orkestrayla da görüştük, Prag’ın zamanı uydu bize.
Albüm senfonik mi oldu peki?
- Hayır, pop albümü oldu. Yaylılarını onlar çaldılar. Dünyaca ünlü bir orkestra grubunun benim albümümün yaylılarını çalmış olması çok güzel bir şey. Onun dışındaki tüm enstrümanları Türk müzisyenler çaldı.
SİNEMA YA DA TİYATRO OLABİLİR AMA DİZİDE OYNAMAYI DÜŞÜNMEM
Albümde Yıldız Tilbe, Niran Ünsal ve Onur Baştürk’ten aldığınız şarkılar da var. Bu şarkıları hikâyelerini paylaşır mısınız bizimle?
- Onur’la daha önce de çalışmıştık. “Aslında” diye bir şarkısını söylemiştim. Bu albümü hazırlarken de “Bana uygun bir şeyler var mı?” diye sordum, birkaç şarkı gönderdi. Aralarından “Yazık”ı seçtim.
Peki ya sözlerini Yıldız Tilbe’nin yazdığı, albüme de ismini veren “Sessiz Sinema”nın öyküsü nedir?
- Febyo (Taşel) birkaç beste yapmıştı. Acaba Yıldız Tilbe söz yazar mı diye düşündük. Üç şarkı yazdı. İçim, “Sessiz Sinema”da yükseldi.
Klibi de farklı olmuş “Sessiz Sinema”nın. Biraz “The Artist” filmini anımsattı bana...
- Film de sessiz sinema, doğal olarak 30’lu yıllar ve sessiz sinemayı çağrıştırdı. Klibi Murad Küçük çekti. Murad çok sevdi şarkıyı, klibe de çok özendi. Kısa film gibi çektik.
Klipte bir sessiz sinema aktrisini oynuyorsunuz, bayağı da oyunculuk yapmışsınız. Var mı oyunculuğa adım atmak gibi bir düşünceniz?
- Klip benim için farklı bir deneyim oldu. Bu kadar oyunculuk yaptığım bir klibim olmamıştı. Anladım ki konuşmak büyük kolaylıkmış. Sessiz sinemada her şeyi mimiklerle göstermek zorundasınız. Beğendiler performansımı da. Duygu olarak yükseleceğim bir iş olursa, bir filmde ya da tiyatroda müzikal kariyerimin önüne geçmeyecek şekilde rol alabilirim ama dizide oynamam.
“KURTLAR SOFRASI” DEDİLER BİR ÜRKEKLİK YAŞADIM
İlk albümünüzü çıkardığınızda müzik sektöründen beklentileriniz nelerdi ve bugüne kadar karşılandı mı beklentileriniz?
- Beklentilerim karşılandı, çünkü ben ne istediğimi bilerek çıktım yola. İşimizin maneviyatı daha önemli. Albümün satılması, beğenilmesi, güzel yorumlar almak milyarlara değer.
Ne istiyordunuz yolun başında?
- Şimdi olduğum yerden çok mutluyum. Zaten bunu başarabilmek istiyordum. “Funda Arar” denince insanların aklına güzel albümler, müzikler yapmış biri gelsin istiyordum. Bunu bir nebze de olsun başardığımı düşünüyorum. Tabii daha yapmak istediğim çok albüm var... İşe ilk başladığınızda neyle karşılaşacağınızı hiç bilmiyorsunuz. Size hep bir şeyler anlatılmış, “kurtlar sofrası” denmiş. Bir çekingenlik, ürkeklik oluyor tabii. O zamanla aşılıyor ama bu sefer de üstünüzdeki baskı, stres artıyor. Beklentiler çoğalıyor, ruh haliniz değişken olabiliyor. Bu da bu mesleğin sizde bıraktıkları...
Ortada anlatıldığı gibi bir kurtlar sofrası var mı gerçekten?
- Ben öyle bir şey görmedim, çünkü sektörün biraz uzağında yaşıyorum, çok göz önünde değilim. Ama her meslekte kötü kalpli insanlar vardır, bu meslekte de var.
Bu albümde size ait bir şarkı yok. Bundan sonrası için sadece kendi şarkılarınızdan oluşan bir albüm yapmayı düşünmez misiniz?
- Ben kendi yazdığım şarkılara karşı çok acımasız oluyorum. Beğenemiyorum bir türlü. Ama bir gün sadece kendi şarkılarımdan oluşan bir albüm yapmak istiyorum.
Stüdyo çalışmaları sürecinde şarkıları sık sık duyuyorsunuz ya, albüm çıktıktan sonra da dinleyebiliyor musunuz? Bir bıkkınlık mı geliyor yoksa?
- Yok, bıkkınlık gelmiyor. Albümü her şey bittikten sonra daha farklı duyuyorsunuz, her şey daha güzel geliyor. Kritik yapmak zorunda olduğum için de dinliyorum.
Sadece kritik yapmak için mi? Bir akşam da “Şu albümümü bir keyifle dinleyeyim” demiyor musunuz?
- Yok... Eşimize dostumuza dinletiyoruz ama kendi albümüm için hiç “Koyayım dinleyeyim” dediğimi hatırlamıyorum.
Son olarak albümün ilk konserinin ne zaman olacağını sormak istiyorum...
- 7 Temmuz’da Kuruçeşme Arena’da olacağız.
BU ŞARKILARA KAFA YORMAK LAZIM
Bu albümü hangi sözlerle tanımlıyorsunuz?
- Çok güzel bir aşk albümü oldu. Aşıkların elinden düşüremeyecekleri bir albüm bu. Müzikalitesi de çok yüksek. Bir önceki albümü katladığını söyleyenler çıktı. Uzun bir ara vermeden böyle güzel bir repertuvar çıkarmak zor, bunu başarabildiğim için mutluyum.
“Aşkın Masum Çocukları”nda da aşk şarkıları vardı, siz böyle aşıklar için çalışmaya devam mı edeceksiniz?
- Evet. Şarkıların yüzde 90’ı aşk üstünedir zaten. Benim anlatımımın daha şiirsel ve içli olduğunu düşünüyorum. Hemen dinleyip de geçeceğiniz şarkılar değil bunlar, biraz kafa yormak lazım.
AŞKTA KAYBETME KORKUSU VARDIR
Siz aşkı nasıl tanımlıyorsunuz?
- Kolay bulunan bir şey değil. Belki de benim şıpsevdi bir mizacım yok, o yüzden böyle düşünüyorum. Tarifi zor. Aşkı en güzel Aşık Veysel tarif etmiş; “Kızla oğlan birbirini sever, kavuşamazlar aşk olur”... Kavuşsan bile hep kaybetme korkusu vardır aşkta.