Oluşturulma Tarihi: Mart 05, 2004 00:00
Amazon’dan kendime çok hoş bir kitap aldım. İsmi Aşıklar İçin Ucuz Psikolojik Hileler. (Cheap Psychological Tricks for Lovers). Durup dururken niye bu kitabı aldın diyorsunuz değil mi? Sizi düşünmediysem ne olayım.Psikolog Dr. Perry Buffington daha romantik bir hayat peşinde koşanlar için tam 55 tane strateji öneriyor. Laf olsun torba dolsun şeklinde de değil. Buffington önerilerini kanıtlarıyla, belgeleriyle de destekliyor. Örneğin süper aşk reçetelerinden ilki şu: Göze yakın olan, gönüle de yakın olur.Buffington’a göre insanları düzenli olarak aynı ortamlarda görmeye başlarsanız, onlara çekici gelmeye başlarsınız. Niye insanlar daha çok sınıf arkadaşlarıyla, folklor arkadaşlarıyla, tango arkadaşlarıyla evleniyor dersiniz? Çünkü birbirlerini sıkça görüp, alışıyorlar daha sonra birbirlerine güzel gelmeye başlıyorlar da o yüzden. O halde yapacağınız şey basit. Eğer sevgili istiyorsanız daha fazla sosyal ortamlara gideceksiniz, hem de sürekli olarak. Şimdi diyeceksiniz ki ‘Bunlar bayat hileler biz bunları biliyoruz zaten!’ Doğru buraya kadar bayat. Peki böyle sosyal ortamlara girince tam ortada durmanız gerektiğini biliyor musunuz. İşte Dr. Buffington’un ‘10 Derste sevgili tavlama sanatı’ literatürüne getirdiği en önemli katkı: Eğer sosyal bir ortamdaysanız ve arkadaş peşinde koşuyorsanız mutlaka merkezde durun. Bütün bilimsel araştırmalar bu taktiğin çalıştığını söylüyormuş. Haftaya Buffington’un kitabına devam edeceğim.Cuma TakıntısıBu hafta size kült bir lokanta önereceğim. Kaşıbeyaz’ın
balık bölümü. Florya’da. Kült lokantaları bilirsiniz. İster bugün gidin ister beş yıl sonra her şey, her lezzet aynıdır. Kaşıbeyaz’da böyle, ne ısmarlarsanız ısmarlayın kalite standarttır. Bugünlerde çinekop öneririm, Kaşıbeyaz usulü yeşil salatayı da unutmayın. Cuma ParıltısıBu haftaki gülümseten parıltımız Karadeniz Ereğli’den, Gülgün Hanım’dan:Doğumevi bekleme salonuna hemşire koşarak girer, ilk sırada oturan adama yaklaşır ve: ‘Sizi tebrik ederim, ikiz çocuğunuz oldu’ der. ‘Ne tesadüf’ der adam. ‘Minnesota İkizleri Basketbol Takımı’ndayım.’Bir saat sonra, ayni hemşire yine koşarak gelir, ‘Mr.Smith’ ismini anons eder. Mr.Smith yerinden heyecanla doğrulur, hemşire ‘Müjde’ der ‘Artık üçüz babasısınız’. Mr.Smith şaşırır ve ‘Olacak şey değil, ben de 3M şirketinde çalışıyorum’ der. Hemşire bir daha göründüğünde üçüncü adama seslenir; ‘Eşiniz dördüz doğurdu, kutlarım’. Adam da şaşkınlıkla ağzından ‘Ben de Dört Mevsim (Four Seasons) Oteli’nde çalışıyorum’ sözcükleri dökülür. O sırada yanında oturmakta olan adam şakkadanak düşer bayılır. Hemşire sorar; ‘İyi misiniz, ne oldu beyefendi ?’ Adam kendine gelmeye çalışarak doğrulur: ‘ Yüzbir Dalmaçyalı mağazasının müdürüyüm de...’Gürzap ve Aksel şiir gibi oynuyorlarBir dönem düşünün ki, o dönemde yaşananlar nedeniyle önce asker darbe yapsın, sonra devlet mahkemeler kursun, sonra da vatana ihanet suçundan Başbakan’ı, Maliye Bakanı’nı ve Dışişleri Bakanı’nı assın? Böyle bir dönemde olan biteni merak etmez misiniz? Böyle bir dönemde Başbakan o dönemin ünlü opera sanatçılarından biriyle yasak aşk yaşamışsa ve bu aşkın ayrıntıları devrim mahkemelerine kadar düşmüşse bu yasak aşk kapsamında yaşananları merak etmez misiniz? Ben ederim. Bu dönemle ilgili kim nasıl yorumlar yapıyor onu da merak ederim. Bu nedenle kalktım Tiyatro Kare’de oynayan ‘Yarım Bardak Su’ oyununu izledim. Yarım Bardak Su’yu Tarık Günersel yazmış, Hakan Altıner yönetmiş. Oyun, astığımız Başbakanımız Adnan Menderes ile opera sanatçımız Ayhan Aydan arasındaki yasak aşkı konu ediyor. Sadece yasak aşk yok ama oyunda. Tarık Günersel yasak aşkı anlatırken parlak bir siyasi liderin yükseliş ve düşüşüne ait ipuçlarını da metnin içine yedirmeyi ihmal etmemiş. Bu ipuçları daha çok o döneme ilişkin klişe cümlelerle veriliyor ve bu cümleleri biliyorsanız oyunu izlemek daha keyifli oluyor. Günersel oyunun sürükleyiciliğini Menderes ve Ayhan arasındaki ideolojik çatışmayla sağlamış. Bu çatışma iyi, güzel, bazen esprili ama oyunun sonuna gelindiğinde izleyiciyi biraz düşündürtüyor. Bunun nedeni şu: Oyunun sonundaki mahkeme sahnesinde Ayhan Ayhan’ın konuşması mahkeme kayıtlarından alınmış ve bu konuşma da oyun boyunca süren çatışmayı desteklemiyor. Yarım Bardak Su’da yönetmen Hakan Altıner, Adnan Menderes’in yükseliş ve düşüşünü birbirinden doğan iki farklı dekor öğesiyle çok başarılı bir şekilde anlatmış. Simgeyi çözdüğünüzde tüyleriniz diken diken oluyor. İşin sırrı bozulmasın diye bu simgesel anlatımın ayrıntılarını vermiyorum, sadece diyorum ki oyun bitinceye kadar gözlerinizi sahnedeki büyük çerçeveden ayırmayın. Oyunculara gelince... Eğer Ayda Aksel ve Can Gürzap olmasa Yarım Bardak Su’yu izlemek bu kadar keyifli olur muydu bilemiyorum? Hem Gürzap hem Aksel şiir gibi oynuyorlar. Bazen kendimi tenis maçı izliyor gibi hissetmediysem ne olayım. Söz bir orada bir burada, bir orada bir burada üstelik servis karşılayamayan da yok!Teknik olarak bakarsanız Yarım Bardak Su büyük bir prodüksiyon falan değil ama Gürzap ve Aksel onu o kadar büyük oynuyorlar ki, sanıyorsunuz karşınızda yüzbinlerce dolara malolmuş bir oyun var. Bu da oyunculuğun gücü işte... Önerim Yarım Bardak Su’yu mutlaka izlemeniz. Bu oyunculuk şöleni kaçmaz. Üstelik ‘Böyle bir liderin sadece aşk hayatıyla ilgilenmek doğru değil’ diyen Hüsamettin Cindoruk’a da katılmıyorum. Adnan Menderes’in hayatındaki temel güdüleyicilerin ne olduğunu kim gerçekte bilebilir ki? (Tiyatro Kare: 0-212 216 93 14) Not: Hüsamettin Cindoruk Aydın Menderes’le birlikte idam edilen dönemin Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın yeğeni Dilek Hanım’la evlidir. Cuma AlıntısıErkekler uzun yaşamak istiyorlarsa kendilerinden genç bir kadınla, mutlu bir evlilik istiyorlarsa kendilerinden yaşlı bir kadınla evlenmeliler (Perry W. Buffington) Mona Lisa Gülüşü bayıyorMona Lisa Gülüşü resmen baydı. Filmin ilk yarım saati geçti hálá bir çatışma olsun, bir şey olsun diye bekliyoruz ama yok! Bazıları diyor ki ‘Ölü Ozanlar Derneği’ne benziyor, mutlaka gidin.’ Hadi canım sizde! Mona Lisa Gülüşü, Ölü Ozanlar Derneği’ne benziyorsa Julia Roberts da hık demiş Robin Williams’ın burnundan düşmüş. Kabul ediyorum konu çok ilginç ama senaryo fiyasko! Üstelik yönetmenin Amerika’da hayatın modernleşmesine yönelik kullandığı simgeler de çok çok Amerikan! 1950’li yıllar, İkinci Dünya Savaşı sonrası ortalık ‘evlendim kafalı’ liseli kız öğrencilerden geçilmiyor. Tam o sırada New England’taki Wellesley Koleji’ne idealist bir öğretmen geliyor. Kızlara diyor ki: ‘Okuyun kızlar, evlenmeyin!’ Üstelik kızları ikna etmek için de 1950’li yıllardaki gazete reklamlarını kullanıyor. O dönemde Amerikan kadını gazete reklamlarının vazgeçilmezi. Nerede ütü, buzdolabı, çamaşır makinesi satılıyorsa evinin kadını Amerikan kadını da orada! (Bu öyküyü bir yerden anımsıyor musunuz?) Julia Roberts kadınların sadece ev kadını olarak resmedildiği reklamları öğrencilere gösteriyor ve diyor ki ‘Bu mu istediğiniz hayat?’ Kızlar da ‘evet’ diyorlar ve
film böylece devam ediyor. Bir de Julia Roberts’a karşı okul yönetimi var tabii ki. Gidelim mi? Julia Roberts hayranı iseniz bile değmez. Uyarayım Mona Lisa Gülüşü filminin baygınlığı insanı Julia Roberts’tan bile soğutabilir. Bu hafta sonu öyle müthiş alternatifler var ki, gelin kendinizi baymayın, başka alternatifler seçin.
button