Güncelleme Tarihi:
Muayenehanenin kapısından içeriye giren güzel kadın, mutsuz ve asık suratlı görünüyordu. Az sonra yaşının 26 ve yüzünün neden bu kadar asık olduğunu olduğunu öğrenecektim.
İlk izlenimler önemlidir. Ama bazen yanılgıya düşürebilir. İşte bu güzel ve mutsuz kadın hakkındaki ilk izlenimlerim de böyle, yanlış çıktı. Ne mutsuzdu, ne de asık suratlıydı. Bir türlü çözülmeyen önemli bir sorunu vardı! Şikayetini sorduğumda, anlattıkları herkesle paylaşabileceğim kelimenin tam anlamıyla çarpıcı bir örnekti.
Konuşmasını yayınlamak isteğimi belirterek, kaydedip edemeyeceğimi sordum. Çünkü, bu genç öğretmenin yaşadıklarını şu an başkaları da yaşıyor olabilirdi ya da kısa bir süre sonra yaşayacaklardı. “Tabi, memnun olurum” dedi.
Adı bende saklı. Ona bu yüzden kendim bir isim uydurup yaşadıklarını aktarmak istiyorum. Hadi başlayalım.
- Hoş geldiniz Ayşe Hanım. Şikayetiniz nedir?
Ayşe: Doktor bey, nereden başlasam? Ben Ordu’dan İstanbul’a geldim. Bir okulda öğretmenlik yapıyorum. Mesleğimi, çocukları çok seviyorum. Ama… (Uzun bir sessizliğe bürünüyor)
- Lütfen devam edin.
Ayşe: Doktor bey,yaşadıklarım 12 yaşında başladı. Ön dişimde ufak bir kararma, çürük vardı.
- Evet.
Ayşe: Bu dişime dolgu yapıldı. Sonra dolgum düştü! Ardından bana porselen kaplamalar yapıldı. Ve dişlerimle sorunum bugüne kadar hep devam etti, hala ediyor. Bana göre bu son şansım!
- Niye böyle diyorsunuz. Hiç son şans olur mu?
Ayşe: Doktor bey, inanın. Bu son şansım. Çünkü, benim gülen son fotoğrafım 11 yaşında çekilmiş. Anlayacağınız, o günden sonra hemen hemen hiç gülemedim, gülmeye çekiniyorum.
- Olur mu öyle şey. Hiç böyle düşünme. Dişleri kötü olup çekinmeden gülen nice insanlar var.
Ayşe: Anlamalısınız derdimi. Bakın ben ilk gün okula gittiğimde yüzüm istem dışı o kadar asıkmış ki, öğrencilerimin dikkatini çekmiş, hatta korkutmuş. Sonradan beni tanıdıklarında söylediler ilk izlenimlerini. Çok üzüldüm. Dışarıdan nasıl göründüğümü anladım. Gerçekte ben öyle melankolik, asık suratlı bir insan değilim. Şartlı reflekslerim oluştu…
…
Burada biraz duralım ve soralım: 12 yaşında bir çocuğa porselen dişler yapılması doğru mu? “Hayır” doğru değildir. Literatürde, “Büyüme ve gelişme çağındaki çocuklara 18 yaşını doldurmadan porselen ve benzeri malzemeler kullanılarak işlem yapılmamalıdır” yazar.
Devam edelim.
…
Ayşe: Cem bey, dişlerim benim için artık hayatın ta kendisi, eşanlamlı oldu. Hayattaki sorunlar mı yoksa dişlerimi bahane ederek diğer sorunlarımla yüzleşmemeye çalışıyorum! Doğrusu bilemiyorum. Okulumda ikiz olan öğrencilerim var. Birinin dişleri aynı benim gibi. Onun da benim yaşadıklarımı yaşamasından endişeliyim.
- Anlıyorum, umarım olmaz. Peki sosyal hayatın nasıl?
Ayşe: 26 yaşındayım. Özgüvenimi öylesine yitirdim ki, erkekler yanımdan hemen uzaklaşıyor. Nasıl uzaklaşmasınlar diye düşünüyorum sonra. Karşılarında hiç gülmeyen bir kadın…
- Keşke çocukken gittiğiniz doktorla konuşulsaydı ya da bir başka seçenek üzerinde durulsaydı.
Ayşe: Ben çocuktum. Annem babam ise bu konuda hayli bilinçsizdiler. Ben şimdilerde hem kendi sorunumla mücadele ediyor, hem de bugün benim durumumda olmasınlar diye öğrencilerime nasıl faydalı olabilirim diye çabalıyorum. Çevremde gördüğüm kadar, öğrencilere neler yapılması ya da yapılmaması gerektiği hakkında hiçbir bilgi verilmiyor. Ben ve ailemin yıllar önce söylenenlere inanmaktan başka seçeneği yoktu. Ne yapabilirdik ki?
- Haklısınız. Maalesef okullarda çocuklarımız logaritma, integral, türev gibi hayatlarının ilerleyen zamanlarında mühendis olmayacaklarsa hiçbir işlerine yaramayacak bilgi bombardımanına tutulurken, kendi bedenlerini tanıma ve nasıl beslenmeleri gerektiği hakkında çok az bilgi alıyor. Bana göre biz, kendi bedenlerine karşı bilinçsizler topluluğu haline geldik. Sağlıklı olmanın tanımı, “fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik hali iken”sen, 12 yaşında yaşadığın bu tarvma nedeniyle hepsini birden kaybetme noktasına gelmişsin.
Ayşe: Peki yeniden gülebilecek miyim?
…
Herkesin başına gelen, gelebilecek olan bu talihsizliği sizlerle paylaşmak istedim.
Eskilerin dediği gibi, kıssadan hisse: Lütfen çocuklarınız 18 yaşına gelmeden önce kim ne derse desin, dişlerini porselen ya da benzeri malzemelerle kaplattırmayın. Bu hataya ortak olmayın ki, onlar da Ayşe öğretmenin yaşadıklarını yaşamasınlar.
Dikkat! Kim ne derse desin diyorum…
Bir de önemli not:
“Ve vicdanları bunların doğruluğuna tam bir kanaat getirdiği halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları bile inkar ettiler. Bozguncuların sonunun nice olduğuna bir bak…” NEML suresi, 14. ayeti
Saygılarımla,Diş Hekimi CEM ERDOĞAN