Aşık oluyoruz çünkü...

Güncelleme Tarihi:

Aşık oluyoruz çünkü...
Oluşturulma Tarihi: Haziran 19, 2009 10:06

Bilim, bunca gelişmenin arasında aşka kayıtsız kalamazdı elbette! Bilim adamları aşkı da laboratuvara soktular ve bakın neler buldular! Fiziksel olarak neden ve nasıl aşık oluyoruz, hiç düşündün mü?

Haberin Devamı

Öncelikle aşağıdaki belirtilere göz at. Ve aşık olup olmadığı öğren!

- Onu görünce kalbin çok fazla çarpmaya başlıyor.

- Son günlerde, içindeki sevinç, mutluluk duygusu arttı.              

- Hayata, olaylara daha umursamaz bakıyorsun.       

- Arkadaşların gözlerinin pırıl pırıl baktığını ve son günlerde yüzüne bir canlılık geldiğini söylüyorlar.                                                                  

Eğer bu belirtileri taşıyorsan, aşık olduğun şüphe götürmez bir gerçek! Aşık olduğumuzda hepimiz benzer duygular yaşarız; ayaklarımız yerden kesilir, aklımız başımızdan gider, hep onu düşünür, hep onun hakkında konuşmak isteriz. Bunlar aşık olan herkesin bildiği ve binlerce yıldır yaşanan süregelen duygular. Farklı olan ise, artık tüm bunların sebebinin biliniyor olması! Aşık olunca insanların neden “tuhaflaştığı”, bilimsel gerçeklerle kanıtlandı! Üstelik suçlu, kalbimiz değil beynimiz çıktı!

Haberin Devamı

Neden?                                                  

Aşkı, duygularımızın, düşüncelerimizin, alışkanlıklarımızın, yetişme tarzımızın ve daha birçok şeyin etkilediğini zaten biliyorduk ama hormonlarla olan ilişkisini yeni öğrendik. Ve hemen Tanı İletişim ve Danışmanlık Hizmetleri’nden Psikolog Işın Akı ile görüştük. Işın Hanım, özellikle son birkaç yıldır aşk araştırmalarını yakından takip ediyor. Bakın bize neler anlattı.

 Vücuda çeşitli maddeleri salgılayarak bizim sağlıklı, mutlu yaşamamızı sağlayan salgılara, hormon deniyor.

 Aşık olduğumuzda gösterdiğimiz dengesiz davranışlarımızın sebebi, vücudumuzun salgıladığı feronom maddesiymiş! Aşk, vücutta feronom maddesinin salgılanmasıyla başlıyormuş. Aşkın kokusu olarak tanımlanan bu madde, beynin ilgili bölümlerini uyarıyor ve aşk doğuyor!

 Feronom, vücudumuzun salgıladığı hormonlardan sadece biri. Feronom’a “aşk hormonu” da deniliyor. Aşıkların, her dakika aşık oldukları kişiden söz etmeleri bu hormondan kaynaklanıyor. Aşık olunduğunda vücudun fazla feronom salgılamasıyla kişilerin fiziksel yapılarında ve davranışlarında değişiklikler oluşmaya başlıyor. Kalp çarpıntısı, gözlerin parlaması gibi değişiklikler oluyor ve “O da beni seviyor mudur”, “Acaba şimdi nerededir” gibi sorular artmaya başlıyor. Obssesive yani takıntılı kişi davranışları gözlemleniyor.

Haberin Devamı

 Aşkın yerini sevgiye bırakması da hormonlarla ilgili. Zamanla serotoninin azalması, oksitoksinin artmasıyla, aşk yerini zamanla sevgi ve şefkate bırakıyor.

 Yaz aylarında insanların daha sık aşık olmasının da bilimsel bazı sebepleri var. Özellikle bahar ve yaz aylarında, güneş ışınları insanların hormonel sistemini etkiliyor ve bu durumda aşk daha yoğun hissediliyor. Melanosit denen vücuda renk veren hücreler de, bu aylarda artıyor.

 Tanı İletişim ve Danışmanlık Hizmetleri, aşk acısını gidermekte de yardımcı oluyor. Aşk acısını gidermek için yararlanılan teknikler ise NLP (Neuro Linguistic Programming - Sinir Dili Programı), Neurofeedback ve Bilişsel Terapi.

Haberin Devamı

Aşk acısını dindir

Işın Hanım, şu sıralar mevsimin de etkisiyle kendilerine en çok aşk acısı çekenlerin başvurduğunu söylüyor ve bu acının nedenlerini, uyguladıkları yöntemleri şöyle

Aşık oluyoruz çünkü...
özetliyor: “Aşk acısı çeken biri, sevgilisini unutamamıştır, her gördüğü şeyde, her olayda ondan bir parça bulur. Bir yandan yaşadıklarına inanamaz. ‘Gerçekten bu aşk bitti mi’, ‘Onsuz ne yaparım’ gibi duygulara kapılır. Bizim yaptığımız, bunun altında yatan nedenleri analiz etmek. Kişinin kendine güvensizliği mi var, ailesinin ona yüklediği baskılar mı var, hayata mı güvenmiyor?.. Önce sorunun nedenlerini bulup sonra NLP veya Bilişsel Terapi ile bunu ortadan kaldırıyoruz. Olaya bakış açınızı değiştirdiğiniz zaman olaylar daha farklı gelişiyor. Mesela vapurdan denize baktığınızı düşünün. Denizde çöp görüyorsunuz. Aynı çöpe bir kaptan kamarasından, bir sahilden bir de uzaydan bakın. Hepsinde gözünüze ne kadar farklı görünür. İşte, biz danışmaya gelen kişilere de o olaya kuşbakışı bakmalarını sağlıyoruz. Bu çok kolay olmuyor. Çünkü doğru ya da yanlış öğrendiğimiz her şey, tecrübelerimizi oluşturur. Çocukluğunuzdan itibaren, ‘Hayır, yapamazsın’, ‘Kahvaltını etmezsen derslerin iyi geçmez’ gibi, günde 10 olumsuz ileti aldığınızı düşünün. Bir yılın sonunda 3600 olumsuz iletiyle dolu oluyorsunuz! 14 yaşına geldiğinizi düşünürsek kafanızda 48-50.000 tane olumsuz ileti olur. Bunları değiştirmek tabii ki güç oluyor. Öğrendiğimiz olumsuz şeylerin yerine olumlularını koymak çok önemli. Bizim danışmalarda uyguladığımız yöntem, kişinin geçmişle ilgili iç engellerini, önyargılarını, olumsuz düşüncelerini ortadan kaldırmak. NLP’de de, Bilişsel Terapi’de de bunu yapıyoR, %85-90 olumlu sonuç alıyoruz Eğer kişi çok patolojik durumdaysa ilaca da başvuruyoruz. Öyle kişiler oluyor ki, mesela çayında eski sevgilisinin resmini görüyor, eve giremiyor.”

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!