Güncelleme Tarihi:
Arzum Hanım, "Sessiz Fırtına"da böyle sessiz sessiz dururken, birden elinize silah alıp, tam isabetli atışlar yapmanız patronunuz Yiğit (Erkan Petekkaya) kadar bizi de şaşırttı...
- Arzum Onan: (Gülüyor) Vallahi ben de şaşırdım...
Sıkı bir ajan var karşımızda galiba...
- A.O: Evet, öyle.
Kadın oyuncu için farklı bir rol olsa gerek?
- A.O: Kesinlikle... Heyecan verici. En son "Sahra" dizisini çektim. Geçtiğimiz iki yıl okumadan reddettiğim çok proje geldi. "Sessiz Fırtına"da ise hikáye ile birlikte her şey dört dörtlüktü... Yani senaryoyu sevmenin dışında, yapım şirketi, yönetmen ve cast, bu işi kabul etmemdeki en önemli unsurlardı.
Şu ajanlık durumunuzdan söz edelim biraz...
- A.O: Canlandırdığım karakter Deniz Soykan, devlet istihbarat bölümlerinde çalışan bir gizli ajan. Yurtdışında eğitim görmüş, tahsilli biri. Türkiye’ye döndüğünde devlet adına birtakım görevlerde yer alıyor. Deniz Soykan, gerçek adı bile değil. Çalıştığı şirket, gizli işler yapan, yüzde 20 yasadışı işlerden para kazanan bir şirket. Bu yüzden Deniz şirketin, kimlerle ne gibi bağlantıları olduğunu takip ediyor. Bağlı olduğu birime, içeriden bilgiler sızdırıyor. Babasının suikast sonucu zamansız ölümüyle birlikte, şirketin başına Yiğit Sancaktar giriyor. Hikaye ise bundan sonra başlıyor.
- A.O: Evet, yurtdışında tahsilini tamamlamış, yasal işlerin yapılmasından yana biri ama babası zaten onu hiç dikkate almıyor. Babası "Bu yüzde 20 önemli" derken, Yiğit "Yüzde 80 yasal işlerden para kazanıyoruz ve bu bize yeter" diyor.
Ajanlar da kötü adamlara aşık olabilir. Aşk var mı aşk?
- A.O: Deniz ya da gerçek adıyla Esin, zaman içinde yakalatmak istediği adamın yani Yiğit Sancaktar’ın insani yönünü görüyor. Dolayısıyla aşık olmaya başlıyor. Seyirci, sert, duygularını asla belli etmeyen bir kadın tipi izlerken, bir anda bu kadının zaaflarını ve zayıflıklarını görmeye başlayacak. Esin, zaman içerisinde tanık olduğu, duyduğu birçok olayı üstlerine bile anlatmamaya başlayacak.
Yani aşka boyun eğecek?
- A.O: Bunu ilerleyen bölümlerde göreceğiz. İnanın ben de bilmiyorum... Ama şunu söyleyebilirim ki ajanlık, bir kadın için acayip cazip bir meslek. Gerçek hayatta ajan olan birini tanımak, ondan bu hayatı dinlemek isterdim açıkçası.
- Erkan Petekkaya: Adı üstünde ajan... Onlar gizlidir...
Hoşgeldiniz...
- E.P: Teşekkürler... Ama size bir şey söyleyeyim mi, Arzum müthiş bir atıcı... Rolüne iyi hazırlanmak için zaman zaman poligona giderek atış dersleri aldı, çok iyiydi yani...
Kaç atış sonrası tam isabet yapabildi?
- E.P: İlk atışta tam 12’den vurdu.
- A.O: Doğru. Bundan önceki hayatımda tetikçi miydim acaba? Önce mankenin alnının ortasından, sonra kalbinden, sonra böbreğinden ve en son kolundan vurdum. Sorularınızda dikkatli olmanızda fayda var (gülüyor).
- E.P: Valla ben gördüm, şok oldum... Müthişti...
HAYAT ÖLÜMCÜL BİR OYUN
Daha önceden tanışıklığınız var mı?
- E.P: Hayır, yoktu. Bu dizi sayesinde tanıdık birbirimizi.
- A.O: Benim gerçekten çok önem verdiğim bir iş bu. Durduk yere, yalandan birtakım huzuru bozacak haberlere maruz kalmak istemiyorum. Huzursuzluk verecek her şeye karşı çok duyarlıyım. O yüzden Erkan’ın adını ilk duyduğumda, çok mutlu oldum. Gerçekten bu anlamda çok şanslıyım.
Oyuncu kadrosu oluşturulurken sizin fikriniz önemli midir? Mesela yapım şirketi size gelip, "Arzum Onan oynayacak, ne düşünüyorsun?" diye sorar mı yoksa bu konuda biraz emrivaki mi yapılır?
- E.P: Sormuyorlar da ama seni bir yokluyorlar. Genelde şu oynayacak dedikleri zaman yüzünün haline bakıyorlar ama çok fazla bir etkimiz olmuyor. Fakat yapımcı size ismi söylediğinde, "Yok ben bununla oynamam" deyip çıkıp gidebilirsiniz, onlar da başkasını bulurlar.
Arzum Onan denildiğinde yüzünüzdeki ifade nasıl oldu?
- E.P: Güzel oldu. Çünkü Arzum herkesin sevdiği birisi. Ben de seviyorum. Arzum’u sadece şeytan sevmez. Çok güzel yaratılmış bir insan, hepiniz biliyorsunuz.
- A.O: Benim yüzümde bir değişiklik olmadı çünkü bu projeyi en başından beri biliyordum, Erkan’ın da oynayacağını biliyordum.
Ajan ile aşk yaşayacaksınız... Hangisi daha tehlikeli, yaşanan hayat mı, aşk mı?
- E.P: Hayat ölümcül bir oyun, aşk ise kaçamadığım bir tuzak. Bilmiyorum, ileriki bölümlerde neler neler olacak.
ABD’de dil öğreneceğim
İki sezon süren "Beyaz Gelincik"in üzerine, hemen bir dizi çekmek ne kadar sağlıklı bir karardır oyuncu için?
- E.P: Değil tabii ki... Bir altı ay Türkiye’den gidecektim aslında ama bu dizi istediğim bir iş oldu. Daha önce "Aynalı Tahir"de sokak delikanlısını oynuyordum, "Köpek"te, "Serseri"de bambaşka roller üstlendim. Hayatımda ilk defa "Beyaz Gelincik" dizisinde güzel kıyafetler giydim. Bu dizi ise bugüne kadar yaptığım bütün dizilerin karması bir yapım. Bu yüzden kaçırmak istemedim. Ama bu diziden sonra iki yıl yok olacağım...
Nereye gideceksiniz, siz de mi Amerika’ya gideceksiniz yoksa?
- E.P: Evet... Dil okuluna gideceğim... Tiyatrolara gitmek, bol bol film izlemek istiyorum...
Şimdi "Sessiz Fırtına", "Binbir Gece"nin saat diliminde ekrana geldi... İlk bölümün reytinglerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- E.P: Gayet iyiydi. İleriki bölümlerde, aşk başlayınca daha iyi olacak diye düşünüyorum.
- A.O: İyi bir sonuçtu bence...
- E.P: Ben bu reyting meselesini bir türlü anlayamadım. Bir iş görüyorum, "Bundan bir şey çıkmaz" diyorum bir de bakmışınız ki en tepede o... Bir iş görüyorum, "Harika, helal olsun" diyorum, yayından kaldırılıyor. Çok tuhaf bir durum yani.
- A.O: Çok yetenekli, tiyatroda, sinemada çok kaliteli işlerde yer almış bir dolu oyuncu eminim, sırf bu reyting meselesi yüzünden küskündür.
Dizi oyunculuğuyla seyircinin gönlünde ne yazık ki derin bir iz bırakılmıyor...
- A.O: Televizyon zaten tamamen eğlencelik bir iş. Reklam arası dizi çekiyoruz mantığımız var. Düşünün bir kere akşam 8’de başlayan bir dizi, belki de yemek masasında, mutfakta izleniyor. Seyirci o sırada sadece konuşmaları dinliyor, ekrana bakmıyor bile. Dolayısıyla kimse oyunculuğunuzu görmüyor. Sinema bambaşka tabii ki...