Oluşturulma Tarihi: Mayıs 17, 1998 00:00
Lale BARÇIN İMERAjda Pekkan'ın son albümünündeki telif sorunuyla ilgili haberim müzik çevrelerinde büyük bir fırtına kopardı. Hele ki bu dünyanın kalbinin attığı Unkapanı'nda. İtiraf etmeseler de; bu, koca bir gerçek... İşte bu fırtınayı dindirmek adına, Kültür Bakanlığı'nın bana gönderdiği faksta Yıldırım Aktuna'nın kendilerine bandrol için hiç bir şekilde baskı uygulamadığını belirtti. Ve de söz konusu şirketin verdiği taahhütnameye güvendiğini. Gel de gülme şimdi... Yani bakanlık böyle bir skandalın ardından kalkıp da bana ‘‘Evet, Ankara dolaylarının yoğun baskısı altındaydık. Dayanamadık, bandrolü verdik’’ mi diyecekti? Onların böylesine ‘‘yürekli’’ davranamayacağını anlayacak kadar büyüdük artık. Diyelim ki bir şirket Kültür Bakanlığı'na ‘‘Ben bestecilere ulaştığım zaman telif ücretlerini ödeyeceğim’’ dedi... Peki, ya ulaştığı bestecilerden biri, ‘‘Ben izin vermiyorum’’ derse ne olacak? O arada satılan albümlerin hesabını kim verecek? Ben galiba havanda su dövüyorum. Albüm çıkmış, iş bitmiş. Yapımcı hafif ‘‘dayı vaziyette’’ olayı rededip iyi niyetli olduğunu beyan ettikten sonra, sanatçı (ki teliflerin ödenmesi onun prestijidir) televizyon televizyon dolaşıp, ‘‘Beni karalıyorlar’’ diyorsa, her şey siyah beyaz ortadayken (albüme bakmak yeterli) televizyondaki bazı meslektaşlarım söz konusu kişilerin sırtını sıvazlayıp ‘‘Zaten siz böyle bir şey yapmazsınız’’ diyorlarsa, geçmiş olsun sevgili okuyucularım. Bundan böyle hiç bir yapımcı bana ‘‘Efendim biz müzik dünyasını kurtarmak, Unkapanı zihniyetinden uzaklaştırıp daha çağdaş, daha profesyonel bir çizgiye getirmek için çalışmalıyız’’ demesin, yemeyeceğim. Kökü çürümüş bir ağaç, çiçek açsa ne yazar?..Küçük bir öyküBir Üniversite'nin kampüsünde sahne kenarı... Yaşı en fazla sekiz veya dokuz... Saçları kısa, siyah... Resim gibi bir yüzü var... Düşünceli ve biraz da şaşkın. Sahnenin kenarına yaslanmış, bir elinde taşımakta güçlük çektiği kocaman okul çantası, bakışları sahne üstündekilerine konsantre olmuş. Neler düşünüyor, neler hissediyor acaba... Yanına gidiyorum ve soruyorum... ‘‘Hiç’’ diyor, ‘‘Sadece ilgimi çekiyor, hayatım boyunca hiç bu kadar çok ve bu kadar değişik gitarlar görmedim...’’ Peki hoşuna gitti mi, diye soruyorum... ‘‘Evet çok hoşuma gitti bu müzik’’ diyor. Onu düşleri ve merakıyla başbaşa bırakıp yanından ayrılıyorum. Mutlu olduğunu düşünüyorum... Yer Diyarbakır Dicle Üniversitesi... Sahnede Mavi Sakal var ve beşinci parçasını çalıyor. Konserde Üniversiteli gençlerin yanı sıra, ev kızları, ‘‘ev erkekleri’’, ilk okul öğrencileri, öğretmenler bulunuyor. Hepsinin gözlerinde umut var. Onları izlemek hoşuma gidiyor. Her biri sahnede olup biteni ilgiyle izliyor. Arabesk müzik söyleyen sanatçıların konserlerine aşinalar, ama bir rock grubunun şehirlerine gelip konser vermesi de hoşlarına gitmiş, besbelli. Mavi Sakal, önemli bulduğum son albümünün hemen ardından yine önemli bir şey gerçekleştirip doğu illerinde konserler veriyor. Doritos sponsorluğunda gerçekleşen bu konserler sayesinde bu illerde gençlerimiz sadece eğlenceli ve farklı dakikalar yaşamıyorlar. Hiç kimsenin fark etmediği bir anda, küçüçük bir çocuğun hayata bakış açısın ve amaçları da değişebiliyor. Kimbilir o küçük belki bir kaç yıl içinde ailesine bir gitar almaları için için diretecek ve başarırsa gitar da çalmaya başlayacak. Ve, bambaşka bir yaşam öyküsüne sahip olacak... Dicle Üniversitesi'nde izlediği o Mavi Sakal konseri sayesinde.Grup GündoğarkenHazır konserlerden söz açmışken geçtiğimiz hafta sözünü ettiğim Yapı Kredi Sanat Festivali açılış konserinin bu gece 21.15'te Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu'nda yapılacağını hatırlatayım dedim. Asıl ilginci bu açılış konserini Grup Gündoğarken'in veriyor olması. ‘‘Mest Of...’’ isimli albümlerinde yer alan müzisyenlerle birlikte uzun zamandır bu konsere hazırlanan topluluk, festivali görkemli bir biçimde açmayı planlıyor. ‘‘Bugüne kadar yaptığımız konserleri unutup bunu izlemeye gelin’’ diyen İlhan Şeşen son albümleriyle ilgili şunları söylemesi etkileyiciydi: ‘‘Kaldığımız yerden memnun değildik... Başkalarını kırmamak için müziğimizi kırmışız. Bugüne kadar çalıştığımız müzisyenler kötü değildi belki, ama hayallerimizi bizimle paylaşamadılar. Lafımızı ön plana çıkaramamışız. Kendimizi harcamışız. Şimdi ilk kez bir konser öncesi böylesine heyecanlıyız. Ve sizlere içtenliğimizi ve samimiyetimizi vermek istiyoruz.’’
button