Artık sanal değil aileden biri olacağım

Güncelleme Tarihi:

Artık sanal değil aileden biri olacağım
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 10, 2005 09:44

Ajda Pekkan bu akşam, ‘Süperstar Ajda’ adlı yepyeni bir şov programıyla Kanal D ekranında olacak. Ünlü sanatçı, yaşadığı keyfi, Kelebek ile paylaştı.

Beş aydır üzerine çalıştığı ve çok heyecanlandığı bu proje ile ‘Artık sanallıktan kurtulacağım’ diyen ünlü sanatçı, yaşadığı keyfi, Kelebek ile paylaştı.

Çok uzun zamandır her şeyden uzaktınız. Yine derin bir sessizliğe gömülmüştünüz ki Kanal D ile buluştunuz. Bu program nasıl ortaya çıktı?

Günün birinde, benimle örtüşen, bana yakışan, benim ağırlığımı taşıyan bir televizyon programı yapmak istiyordum. Çünkü beni tanımayan, seven izleyicilerim var. Bunun yanında önyargılı olanlar da var. Ancak bunların hepsi ayrı ama neticede aynı. Bütün o uçlar birleşiyor ve beni seviyorlar. Bunca yıl hep onların sevgisiyle Ajda Pekkan olarak var olduğuma inandığım için, karşılarına iyi bir projeyle çıkmak istedim. İşte bu programın iyi bir proje olduğuna inanıyorum. Bu teklif bana, Karma’dan sevgili Müge Turalı’dan geldi. Önce Ayşe Ersayın’la bu fikri paylaşmışlar. Ardından hep beraber oturduk ve bir arada beş ay geçirdik. Sonuçta beni böyle bir program yapmaya ikna ettiler ve bugünlere kadar geldik.

- Neden ikna etmek zorunda kaldılar? Endişeleriniz mi vardı?

Uzunca bir aradan sonra birden böyle bir şey yapmak çok zor. Mesela ilk çekim yaptığımız günü, hoş bir anekdot olarak hayatım boyunca hep hatırlayacağım. Yani o ilk gün elim, ayağım, saçım her şey birbirine dolandı. Üzerimde bir sürü aletler var. Konsere çıkarken alışığım ama bir tanesine alışığım, 10 tanesine değil ki! Kulağımda kulaklık, üstümde aparatlar, elimde bir tane mikrofon, misafirlerin mikrofonu, yaka mikrofonu, kağıtlar uçuşuyor, her şey birbirine karışmış. Tam bir karambol! Bütün bunlara bir de benim heyecanım eklenince zor bitirdim ilk programı.

- Sevenleriniz ile diyalog kurmayı da özlemiş olmalısınız...

Evet, galiba özledim. İnsanlarla iletişimi, onlarla göz göze kontak kurmayı özledim. Sanal olmak istemiyorum artık. Belki de o sanallıktan kurtulmak istedim. O yüzden bu programı yaptığım için inanılmaz mutluyum. Bir şeyler oldu bana. İçimdeki o sorgulamalar gitti. Hep, ‘Ben tek miyim bu dünyada da, böyle her şeyden uzağım’ diyordum kendi kendime. Tek olmadığımı görmeye başladım. İşte güzel olan, beni rahatlatan bu oldu.

- Tek olmadığımı görmeye başladım derken neden bahsediyorsunuz?

Korkularımın, paniklerimin, sevinçlerimin, hüzünlerimin hatta gördüğüm renklere kadar bütün hislerimin herkesle aynı olduğunu fark ettim. Tamam bir sanatçı olarak yaptığım farklı, insan olarak hissettiklerim de farklı ama bir yerde aynı. Bunu görmek beni rahatlattı.

DÖNEM DÖNEM KENDİMİ SESSİZE ALIYORUM

- Bu program sayesinde bizlerden hiç de farklı olmayan bir Ajda Pekkan’ı göreceğiz...

Evet aynen öyle. Herkes beni bir kutuya koymuştu. ‘Acaba bizim gibi yemek yiyor mu, gözünü açıp kapatıyor mu’ diye merak ediyordu. Bütün bunlardan çok yorulmuştum. Benim, herkes gibi normal bir insan olduğumu görmelerini istiyorum artık. Nasılsam bunu televizyon programım sayesinde paylaşmak, yaşamak istiyorum. Hani insanların uzaktan tanımladığı o soyut kavram değil de aslında daha somut, daha yaşayan, daha ayağı yere basan, insanlar ile birlikteyken çok güzel diyaloglar kurabilen Ajda Pekkan’ı görmelerini istiyorum.

- Siz hep, ‘Acaba yanlış yapar mıyım, hata yapar mıyım’ diye kendi kabuğunuza çekildiniz. Yani Ajda Pekkan bilinmiyorsa, bu yüzden bilinmiyordur.

Doğru! ‘Acaba hata yapar mıyım’ diyerek hep kenarlarda yaşadım. Benim ruhumda bir köşem vardır. Dönem dönem kimse görmeden oraya çekilip, bir anda her şeyden uzaklaşabiliyorum. Ne de olsa burcum da yengeçlik var. Onun için kenarda kalmak, gözlemlemek çok hoşuma gider. Zamanı gelince atak yapmayı seviyorum. Tabii ağlara takılmazsam.

- Dünya starlarına baktığınız zaman da çoğu sizin gibi yaşıyor. Ama siz, bu inzivaya çekilmeleri çok uzatıyorsunuz.

Elimde olmayan nedenlerden dolayı kendimi sessize alıyorum. Kapsama alanı dışında oluyorum. (Gülüşmeler) Bu kötü oluyor tabii ki. Şimdi hayat o kadar çabuk gelip, geçiyor ki. Biliyorsunuz hiçbir ressam hayatı boyunca hep en güzel resmi yapamaz. Bu sanatın her dalı için geçerli. Fakat ben şimdi şuna karar verdim; Bugüne kadar yaptığım şöhreti, insanlarla paylaşıp, hep birlikte bu işin keyfini çıkarmak istiyorum.

- Yani Ajda Pekkan’ın üzerinizde yarattığı o ağırlıktan kurtulacak mısınız?

Evet o ağırlığı üzerimden atacağım. Belki bunu bir çok kez söylemişimdir ama şimdi farklı. Dedim ya bana bir şeyler oldu! Ama iyi şeyler oldu.

SON PROGRAMDA İPBİLE ATLAYACAĞIM

- Sohbet ederken, ‘Ben şöhret olmayı beklemiyordum. Sadece şarkı söylemek istiyordum’ dediniz.

Evet, bin yıl düşünsem, günün birinde 40 yıllık bir kariyerimin olacağı hiç aklıma gelmezdi. Dolayısıyla şöhreti beklemiyordum ve istemiyordum da zaten. Ben, Moda’da yaşayan bir kız olarak şarkı söylemek istiyordum. Ama kaderimde bir gün ünlü olacağım yazılıymış. Şöhreti taşımak çok ağır ve yorucu. Daha doğrusu şöhreti iyi kullanamadığın yani dengelemediğin zaman, şöhret seni çok kötü kullanıyor. Dolayısıyla çevrendeki kişiler de senin şöhretini, sana karşı çok güzel kullanıyorlar. Bunu çok sık yaşadım. İşte biraz da kendi köşeme çekilmenin nedeni de bunlar.

- Artık köşelere çekilmeyin. Genç kuşak da sizi tanımalı.

Bu program sayesinde tanıyacaklar. Son programda ip bile atlayacağım. (Gülüşmeler) Sinema yaptığım dönem, herkes beni ailesinden biriymiş gibi hissediyordu. İşte benim o evlere yeniden girmem gerek. Aradan zaman geçti. Televizyon, bir takım değerlere bugün başka bir açıdan baktığına göre, ‘Demek ki benim de sıram şimdiymiş’ diyorum.

- Ajda Pekkan’ın çok zor bir kadın olduğu söylenir hep, mesela çalışma ortamında...

Şöhretin getirdiği o geçmiş zaman içindeki yanlış anlaşılmalar, o darbeler, o tırmıklar, o kuyruğumu çekmeler, seni daha temkinli yapıyor. Zor kadınsam bu anlamda zorum!

- Bazı durumlarda hayatı akışına bıraksanız.

Ama bu bir karakter, bir yapı. Ne kadar istenesiniz de, değiştiremezsiniz ki!

- Evinizin içinde bizlerden bir farkınız yok ama şu kapıdan dışarı çıktınız mı, her şey değişiyor.

Polonezköy’de çok rahat çıkıp dolaşıyorum. Şehirde rahat olamıyorum. Nişantaşı’na çok uzun zamandır gitmiyorum. Nişantaşı bir anda yok oldu benim için.

- Evet sizi büyük alışveriş merkezlerinde de görmüyoruz.

Göremezsiniz çünkü gitmiyorum. Alışverişe gelince de mecmuadan seçiyorum, telefonla sipariş ediyorum.

Nil’in kalemine bayılıyorum

- Uzun zamandır son albümünüz üzerinde çalışıyorsunuz...

Ah, benim şu anda en büyük mutsuzluğum albümüm! İstediğim şarkıyı bulamıyorum, olmuyor. Sanki her şey tıkandı. Bir türlü şarkı denk düşmüyor.

- Bu tıkanma anlarında, ‘Keşke yaratıcı olabilseydim’ dediğiniz oluyor mu?

Çok çaresizken düşündüğüm olmuştur ama sonra baktığım zaman Madonna beste yapmıyor, söz yazmıyor. Jennifer Lopez de aynı şekilde. Dünya geneline baktığın zaman da bir çok sanatçı söz yazmıyor, beste yapmıyor. Nasıl ‘Sanatçı doğulur, olunmaz’ diye bir söz vardır, beste yapmak, şarkı sözü yazmak da öyle. Çok yapmak istedim ama olmadı.

- Gençlerden kimi beğeniyorsunuz?

Mesela Nil... ‘Gitme yoksa alırım uyku haplarını’ diye bir şarkısı var, bayılıyorum o şarkıya, ölüyorum. Melodisine, sözlerine, içindeki alayca tavra. Ama şimdi ben Ajda Pekkan olarak bu şarkıyı nasıl söylerim? Sonra bana, ‘Bu kadın ne diyor’ derler. Yine ‘Bütün kızlar toplandık’ şarkısına da bayılıyorum. Nil’in kalemi içimdeki ben işte! Fakat ben söyleyemem o şarkıları. Nil rahatlıkla söylüyor, ne güzel.

- Yeniliklerin, ilklerin kadını Ajda Pekkan, Nil’in şarkılarını da söyleyebilmeli.

Belki de. Zaten Nil’e, ‘Albümü kapatmadım, senden bir şarkı bekliyorum’ dedim. Benim altıncı hissim çok güçlüdür. Bu programlar süreci içinde bir takım yeni oluşumlar olacağına inanıyorum. Nedir onlar, beste olabilir, söz olabilir, bir sürü güzellikler olabilir. Dolayısıyla şu dönem televizyon programımın olması çok iyi oldu. Şimdi bir şeylerin patlayacağına inanıyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!