Güncelleme Tarihi:
Konservatuvara girmeden önce mi başlamıştınız piyano çalmaya?
- Hayır, konservatuvara 7 yaşındayken yarı zamanlı öğrenci olarak başladım aslında. Şarkı söylüyordum, kulağım çok yatkındı. Dayımın duyduğum sesi hemen taklit edebilme ve notaya dönüştürme yeteneğimi fark etmesiyle müzik eğitimim başladı. Piyanoya başlamama da konservatuvara girişimle hocalar tarafından karar verildi. Yani büyük bir şans. Başka bir enstrüman da gelebilirdi bana ama sanırım o zaman bu kadar devam ettirmezdim.
Konservatuvar olmasaydı yine müzisyen olur muydunuz?
- Evet, küçüklüğümden beri başka bir şey olmak istemiyordum. Konservatuvar olmasa yine bir yolunu bulup müzisyen olurdum.
Çocukluğunuzdan beri kendinize örnek aldığınız müzisyenler var mıydı?
- Zaman içinde sürekli değişiyor. Çocukluk dönemimde piyanist Verda Erman vardı. 15-16 yaşlarındaysa doğaçlamayla caz müziği hayatıma girdi. Kendim beste yapmaya başladım ve dediğim gibi zaman içinde örnek aldığım müzisyenler değişti.
Geçen haftalarda çıkardığınız ‘Başka’, beşinci albümünüz oldu. Onu diğerlerinden ayıran özellik nedir?
- İlk albümüm ‘Just About Jazz Live’ canlı bir kayıt. İkinci albümüm ‘Trio/Sürprizler’de çalıp söylüyorum. Bass, piyano ve davul çalıp söylüyoruz. Türkçe sözlü olmasına rağmen daha kapalı bir albüm. Sözleri kendini hemen ele vermiyor. Üçüncüsü piyano solo albümü. O tamamen doğaçlama. Dördüncü albüm de ‘Answers’, bunda hiç söylemiyorum sadece bestelerimi çalıyorum. Bu son albümüm ise geri dönüş oldu, aslında 2005’ten beri ilk defa yeniden şarkı kaydediyorum. Bu albümde çok fazla insan çalıyor. Gitar, yaylı sazlar, saksofon, piyano gibi enstrüman açısından çok zengin bir albüm olduğu için bu albümün adını ‘Başka’ koyduk.
Albümdeki parçalar oldukça romantik, yaşanmışlık var içlerinde sanki...
- Evet, albümdeki parçaların hepsi kadın-erkek ilişkilerinin özüne dayalı sözler. Ben kendimi tamamen açarak söz yazan birisiyim. Şarkılarda aşk hali olmasına rağmen o kadar umutsuz değil parçalar. Mesela ‘Başka’ parçasında “Bakın bundan sonra başka ne var?” gibi geleceğe yönelik beklentiler var. ‘Kim Bilir?’de de öyle. Belki bir yıl belki de üç yıl sonra istediklerin olacak gibi bir tavır var. Sözlerin içinde yaşanmış şeyler var kesinlikle. Hayal kırıklıkları, birisine sinirlenip çaktırmadan laf geçirdiğim gibi şeyler var ama onları müzikte direkt ifade etmekten hoşlanmıyorum.
Peki, bu kadar çok yoğun duygunun bu albümde toplanmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Bu albüm benim olgunluk dönemim. Beşinci albümde böyle bir döneme giriyorsun. Müzikte ilk başta kendini olduğu gibi ifade etmekten korkuyorsun çünkü kabul edilmek veya edilmemek gibi endişelerin oluyor. Kayıt yaparken “Şöyle bir müzik yapmayayım kimse sevmez” gibi kaygıların oluyor. Gerçekten özgürleşmek çok zaman alıyor. Bu albümde yaylı sazlar aranjmanı, yaylı tambur, elektronik bir parça ve yabancı şarkılar var. “Başkası dinler mi? Sever mi?” durumu o kadar umurumda olmadı ki... İstediğimi yapabilme aşamasına geldim. Ne istediysem yaparım artık müziğimde.
Özgürlükten yola çıkan bu albümün diğer aşamaları nasıldı?
- 24-25 Eylül tarihlerinde Cengiz Baysal, Demirhan Baylan ve Ediz Hafizoğlu ile Müzik Evi stüdyosunda tüm altyapıyı canlı canlı kaydettik. Sonra çalışmak istediğim müzisyenler tek tek stüdyoya gelip kayıtların üzerine benim yaptığım aranjmanlara göre çalmaları gerekenleri çaldı. Böylece canlı kaydedilmiş caz albümü havasını koruyarak bir prodüksiyon albümü kaydetmiş olduk.
Sıkıntı yaşadınız mı?
- Kayıtların zamana yayılması beni biraz zorladı. Çalıştığımız stüdyo Müzik Evi benim de ortaklarından olduğum bir stüdyo. Müşterilere öncelik vermek önemli olduğu için mekân dolu olduğunda beklememiz gerekti. Çalıştığımız müzisyenlerin hepsi dalında çok iyi ve genellikle aktif olduklarından onların da yoğunluklarının az olduğu dönemleri beklememiz gerekti. Mix/mastering aşamasının uzun olması da biraz yorulmamıza sebep oldu.
Albümün hem sözlerini yazmak hem bestelemek hem de diğer enstrümanları bilip, yönetmek... En zoru hangisi?
- Hepsi zor. Büyük emek sarf etmek gerekiyor gerçek bir müzisyen olmak için. Ben kimseye eğilip bükülmeden, kendimi doğru düzgün ifade edebilecek bir insan olmak için eğitmeye çalıştım. Çok zahmetli bir yol ve devam ediyor. Ama kafamda duyduğum müzikleri çok büyük kayıplar olmadan ifade edebildiğim için de kendimi şanslı sayıyorum. En zoru her şeyin en başıydı. Müziği öğrenmeye ve uygulamaya başladığın o an yeni bir dil öğrenmek gibidir. Kendini geliştirdikçe daha rahat iletişim kurabiliyorsun. Limitler ortadan kalktıkça da özgürleşiyorsun.
Bundan sonraki albümünüz nasıl olur?
- Ocak ayında başlamış olduğum ‘Blue Band’ projesini kaydedeceğim. Blue Band, Jazz Combo diye bilinen, altı nefesli ve üç ritim grubu enstrümanından oluşan bir grup. Türk caz camiasının en harika müzisyenlerinden bir seçki ile oluşmuş bir grup insan, bu oluşum için bestelediğim müzikleri Borusan Muzik Evi’nde çaldık. Çok heyecanlı, uzun nefesli müzikler. Hem dinleyicilerin hem de müzisyenlerin tepkileri çok cesaret vericiydi. Muhakkak bunu kaydedeceğim. Türkiye sınırları içinde daha önce böyle bir albüm çıktığını sanmıyorum.
Selen Gülün, yeni albümünün şarkılarını 7 Mayıs’ta Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde söyleyecek.
(212) 245 63 13