Artık beni sesimle değil iç dünyamla tanıyacaksınız

Güncelleme Tarihi:

Artık beni sesimle değil iç dünyamla tanıyacaksınız
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 25, 2013 00:00

Yüksek Sadakat’in eski solisti, beste yazarı ve gitarist Kenan Vural ilk solo albümü ‘Alem Dünya’yı çıkardı.

Haberin Devamı

Geçen 10 senede yazdığı şarkılardan oluşan repertuvarını kullanan Vural albümle ilgili şöyle diyor: “Dinleyici beni sesimle tanıyor ama bu ses daha önce pek nadir kendi sözünü söylemiş. Şimdiyse kendi yazdığı 10 yeni şarkıyla tekrar merhaba diyor.”
Yüksek Sadakat beklentilerinizi karşılamıyor muydu? Neden gruptan ayrılıp kendi yolunuza gitmeye karar verdiniz?
- Öncelikle Yüksek Sadakat’teki arkadaşlarımı çok sevdiğimi ve onlarla ayrıldıktan sonra da görüşmeye devam ettiğimi ve aramızda bir husumet ya da kırgınlık olmadığını söylemeliyim. Bu kararı bir günde de almadım. Yaklaşık altı ay karşılıklı oturup konuştuk, bir yol aradık. Çözmek durumunda olduğumuz bazı konular vardı. Hiçbirimiz için öyle anlık bir heyecanla verilmiş bir karar değildi. Bu şekilde daha iyi işleyeceğine karar verdik.
Gruptan ayrıldıktan sonra hayatınızda müzikal anlamda neler değişti?
- Önce oturup ne yapmam gerektiğini düşündüm. Kariyerime kendi bildiğim şekilde devam edebilmenin yollarını aramalıydım. Daha buna fırsat bulamadan çeşitli projelerden teklifler geldi. İlk önce Türkiye’nin en saygın gitarcılarından Akın Eldes ve Serdar Öztop’un proje grubuna konuk sanatçı oldum. Yine Türkiye caz müzik sahnesinin en değerli gitarcılarından Yavuz Akyazıcı’dan gelen teklifi değerlendirerek ‘Turkish Standards Volume:1’ projesinin solistliğini üstlendim. Bu projeler hem sahnede kalmamı sağladı hem de farklı müzikal kimliğe bürünmüş müzisyenlerle çalışarak kendi iç dünyamı ne kadar büyütebileceğimi bana gösterdi. Yıllar sonra ilk kez başka müzisyenlerle çalmaya başladım. En somut getirisi budur gruptan ayrılmamın. Bir de en önemli yenilik, insanların sesiyle tanıdıkları Kenan Vural’ı bu defa iç dünyasıyla ve bu hayata bakışıyla tanıyacak olmaları.
“Bu albüm nasıl bir müzik adamı olduğumu da anlatacak” diyorsunuz. Bu nasıl olacak?
- Dinleyici beni sesimle tanıyor. Ama bu ses daha önce pek nadir kendi sözünü söylemiş. Şimdiyse kendi yazdığım 10 yeni şarkıyla ‘merhaba’ diyorum. Bence artık bir şarkıyı nasıl söylemem gerektiğini değil nasıl yazmam gerektiğini daha ciddi düşünmeliyim. Sözlerim benim iç dünyamı anlatmaktan başka ne yapıyorlar ki? Sözden geçelim, müziğe gelelim. Kendime has bir şarkı yazma anlayışım var ve bu besteler müzik adamlığım üzerine insanların fikir yürütebilecekleri en doğru mecra. Bestelerim üzerine konuşulsun isterim. İyi ya da kötü önemli değil. Önemli olan, insanların bu şarkılar hakkında konuşurken müzikal olarak beni tanıyor ve anlamaya çalışıyorlar olmaları. Dinleyiciyi böyle bir çabaya sokmak müzikal bir başarıdır. O zaman birbirimizi anlıyor olacağız. Bence bu albüm bunu böyle anlatacak.
Şarkı sözlerini yazarken nelerden ilham aldınız?
- Hayattan.
Jehan Barbur ile düet yapma fikri nasıl çıktı?
- Şarkıyı yazarken direkt Jehan’ın sesini duydum. Sözlerini yazdım önce kendim için. Sonra ‘Bir kadın bunları söylese nasıl söylerdi?’ diye düşündüm. Jehan için düşündüğüm bölümlerin sözlerini ona göre uyarladım ve sonra şarkıyı söyledik.
10 yıl içinde yazılmış bu şarkıları solo albümde yayımlamayı planlayarak mı yazdınız?
- Tam olarak öyle olmadı. Bir şarkı yazarıysanız işiniz şarkı yazmaktır. Mümkün olduğu kadar çok üretmektir. Albüm dediğiniz şey bir kartvizitten başka şey değildir. Bir besteci kartvizit bastırmak için şarkı yazmaz. Bir besteci, şarkı yazabildiği ve bundan mutlu olduğu için şarkı yazar. Bir şarkı yazarı, şarkılarını evinde, arkadaşlarına çalarken de zaten çok mutludur. Albümler bu şarkıların daha etkin bir biçimde paylaşılmasını sağlayan çok işlevsel birer araçtır. Bence albümü planlayarak şarkı yazılmaz ama şarkıların bir albümde toplanma fikrine katılırım.
‘Fark Eder mi?’ şarkısı albümde neden iki versiyonda yer alıyor?
- ‘Fark Eder mi?’ çok önem verdiğim bir şarkı. Daha akustik çalsak nasıl olurdu diye düşünmekten kendimi bir türlü alamadım ve sonunda o versiyonunu da kaydetmeye karar verdim. Sonuç çok hoşuma gitti ve bunu da albüme koyalım dedim.
Albümün tamamını canlı kaydetmeye nasıl karar verdiniz?
- Bu benim yıllardır yapmak istediğim bir şeydi. Etkilendiğim grupların çoğu 60-70’lerde, hatta 80’lerde bu şekilde kaydettiler müziklerini. Bunu mutlaka yapmalıydım. Zaman maliyeti çok daha düşük ama sağladığı fayda çok yüksek. Bir kere, canlı çalıyorsunuz, günahıyla, sevabıyla. Ne çaldıysan o. Bu yüzden kayıtlarda gergin çalınıyor, kimse hata yapmamaya çalışıyor. Bu gerginlik hoşuma gidiyor benim, müziğe iyi bir enerji olarak yansıyor. En azından ben buna inanıyorum. Bir de ufak tefek hataları hiç düzenlemedik biz, onlar da müziğin gerçekten hep birlikte icra edildiğini hissettiriyor. Aynı bir konserde olduğu gibi… İyi ki de böyle yapmışız. Ben sonuçtan çok memnunum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!