Güncelleme Tarihi:
Yedi senedir bu belediyeyi yönetiyorum. Günde ortalama 18-19 saat çalıştığım günler oluyor. Hem çalışırım hem kadroyu izlerim. Şu anda içeri alınanlar, benim 42 yıllık arkadaşlarım. Bu insanlar benim kendim gibi bildiğim, hepsini de evinden, işinden kaldırıp “Gel kardeşim bana sahip çık, benim namusumu koru” diye getirdiğim insanlar. Acaba büyük bir ihalede benim atladığım, bilmediğim bir problem mi var diye sorguları okudum. İşin farklı olduğunu gördüm. Bu operasyonun hedefi ben miyim bilemiyorum. Bu süreçte tek endişemiz, yedi arkadaşımızın tutukluluk sürelerinin uzaması. 13 ay gizli kameralarla izlemişler. Fakat elimizde bir tek, karakol ve savcılıkta tutulan sorgu tutanakları var. Soruşturmayla ilgili olarak özel yetkili mahkemenin belgelere kısıt kararı var. O arkadaşlar da neyle suçlandıklarını sorulardan biliyorlar. Başka hiçbir bilgimiz yok. Hala operasyonun devam ettiğini söylüyorlar, belgeleri vermiyorlar. Dinleme, izleme, kamera koymayla ilgili mahkeme kararını bile göstermiyorlar avukatlara. Tutanaklardaki sorulara ve basına sızdırılan suçlamalara göre suçlamaları anlamaya çalışıyoruz. Yok mandalina, yok yangın merdiveni! Fayans 15 santim kısaymış, süt kooperatifinden süt almışız. İki bakan, operasyonun zamanlamasından şikayetçi olduklarını söyledi, operasyondan değil. İzmirliler bize sahip çıktı. 10 bin kişi kendiliğinden toplandı o gün. Hala sahip çıkıyorlar. Bütün sivil toplum örgütleri, muhtarlar desteğe geliyor. Seçime nasıl etkisi olur bilemiyorum. Onun ölçülebilmesi için biraz soğuması lazım.
İZMİRLİ SİYASETTE GERİLMEK İSTEMEZ
Başından beri İzmir’de CHP’nin oyu yüzde 50’nin üzerinde, AKP’nin oyu da yüzde 30’un altındadır. İzmirli gerilmek istemiyor. İzmir’deki siyasetin atmosferi farklı. Mesela Bornova’da 12 kişi yarıştık 2004’te. Televizyon programlarında birbirimize iltifat ediyor, bir taraftan makara yapıyorduk. Hiç kavga gürültü yoktu. İzmir’de siyaset böyle gidiyor. 2009 seçimlerinde de hiçbir aday birbirimize laf etmedik. Ben dürüst olduğumu biliyorum ama AKP adayı olarak benim karşıma arenaya çıkmış insanın “Aziz Bey dürüsttür” demesi Taha Bey’in (Aksoy) yüceliğini gösterir.
Başkanlık aile geleneği
ÇOCUKLUĞUM
Çocukluğum eğlenceli geçti. Atın terkisinde yaylaya gider, üç-beş gün orada kalırsın. Kalabalık bir aileydik. Şimdi yapmıyorlar gerçi ama ailemizin bir tarafı çiftçiydi, bir tarafı hayvancılıkla uğraşıyordu. Ben de 27 yaşına kadar çiftçilik yaptım. Benim büyüdüğüm kazanın ilk belediye başkanı da büyük büyük dedem. Dedem il genel meclisi üyesiydi. Babam da 73-80 yıllarında Tokat Erbaa’da belediye başkanıydı. Küçüklüğümde belediye başkanlığı hayalim yoktu. Çünkü babamın belediye başkanı olduğu günler bizim için çok sıkıntılıydı. CHP’li bir ailenin çocuğuyuz. O zamanlar birleşik oy pusulası yoktu, her partinin oy pusulasını partililer dağıtırdı. 1954’te altı yaşımdayken Erbaa’da, seçmenlere CHP’nin oy pusulalarını dağıttım.
Hiç cop yemeden olur mu
68 KUŞAĞI
Bizim ailemiz de Türkiye’nin gerçeği gibi göç veriyor. İlk çıkan göç de benim. Üniversite için İzmir’e geldim. İktisat okudum. İstanbul’u istemedim. Ankara Erbaa’ya yakındı ama gelen giden olur orada okuyamam diye endişe ettim. 68 kuşağında öğrenci hareketlerinde ciddi görevler aldık. Dev-Genç’teydim, 6. Filo’ya karşı eylemlerinde de biraz vardım. Cop yemeden olur mu? 68 hareketinde üniversite gençliği olarak herkes ne yaptıysa biz de onu yaptık. Arkadaşlarımızın büyük çoğunluğuyla diyaloğumuz devam ediyor. 68 kuşağı siyasete 2004’te benim Bornova adaylığımla tekrar girdi. Destek anlamında tabii...
Çok para kazandım
TİCARET
Üniversiteyi bitirdikten sonra İstanbul’a gittim ve işletme masteri yaptım. Ama akademik yaşama devam etmeyi hiç düşünmedim. Ankara’da, Türkiye Elektrik Kurumu’nun muhasebe ve mali işler bölümünde çalıştım. 3.5 sene devlet memurluğu yaptım. İstanbul çok yoğun bir kent, Ankara’da bürokrasi var. Devlet memurluğu yapmak istemedim. Sonra yeniden İzmir’e gelip yerleştim. 78’den beri İzmir’deyim. İzmir’e gelip, Demir Çelik’te işe başladım. Sonra ticarete atılıp, 80’lerde bir aydınlatma firması işlettim. Toprak sanayi işine girdim, tuğla fabrikası kurdum. Ardından beyaz eşya bayiliği aldım. Zor işleri seviyorum. Zaten hayatımda hiç kolay iş olmadı. Ticarette çok para kazandım. işi yarım bırakmadım. O işlerimin bir kısmını büyük oğlum götürüyor. Kardeşim de fabrikanın başında.
Kırmızı çizgilerim var
KİŞİLİĞİM
Sosyal demokrasi, bana en yakın düşünce. Benim biraz da felsefeye düşkünlüğüm var. Nasıl tanımlayayım? Bir terazim var kendime göre. O terazide maddiyattan çok maneviyat, insan ağır basıyor. Doğruyu bulmaya çalışırken her zaman vicdanım devreye girer. Yaşamım boyunca adil davranmaya özen gösterdim. Bunu ticarette, kendi işimde de yaptım. İnsan nasıl insan olur? Yeteneklerinizi geliştirir, eksik ve hatalı olan yanlarınızı törpülersiniz. Bunu ne kadar başarırsanız o kadar insanlığa yaklaşırsınız. Şu veya bu yeteneğimden değil, tüm olarak duruşumdan, yaptığım işlerden mutluyum. 25 yaşındayken üç cepheden bakıyorsam bugün 33 cepheden bakıyorum; o daha doğru kararlar almamı sağlıyor. Çalışmayı severim. Tutarlı olmak benim için çok önemli. 70’li yıllardaki memur Aziz, sonra ticarete atılan Aziz ve nihayetinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz. Bütün bu Aziz’lerin ne çizgisinde, ne değer yargısında ne de yaşam biçiminde bir farklılık olmamıştır. Kırmızı çizgilerim var. Kimse izzeti nefsime dokunacak bir şey söyleyemez, söylerse cevabını alır.
Göztepeliler bana kızgın
FUTBOL YARDIMLARI
İzmir’de altı takım var: Altay, Karşıyaka, Göztepe, Buca, Altınordu, İzmirspor. Kulüplere yardım geleneği vardı, onu denedim. Liglere göre skalalar yaptık, hepsine yıllarca paralar verdik. Fakat hiçbir şey olmadı. 2009’da seçim arefesinde bir karar aldık; “Biz kulüplere yardım etmeyelim, tesis yapalım.” O tarihten beri de hiçbir kulübe yardım etmedim. Sadece Bucaspor stadı büyüttü, onlara 2.5 milyon lira verdik. Şimdi Karşıyaka’ya bir stat yapma sözümüz var. Oraya da 15 milyon lira taahhüdüm var. İzmir’de, bir takıma yüklenmek konusunda birliktelik sağlanamıyor. Altısına birden verdiğin zaman, dokuz kurda bir ciğer oluyor. Biz zaten amatör sporu destekliyoruz. Mükemmel altyapı yatırımları yapıyoruz. Göztepe’nin özel bir durumu da var; orası anonim şirket. Ben bir şirkete nasıl para vereceğim? Onlar sanıyor ki, belediye başkanı verin parayı diyecek; verilecek. Böyle bir şey yok. Göztepeliler ondan bana kızar.
Vefatı hayatımın dönüm noktası oldu
AHMET PRİŞTİNA
12 Eylül’den sonra SODEP’e girdik. Birleşmelerle önce SHP, sonra CHP oldu, öyle devam ettik. 99 senesinde CHP barajın altında kaldı. Ben de “Bundan sonra yapacağım iş bana meslek olmaz. Kazandığım parayla gayrimenkul alıyorum, zamanım var, partiyi de toparlamak lazım” diye bir aşçı dükkanında sohbet ediyordum. “Biz sana destek oluruz, partiye gel” dediler. O lafla beraber, 2001’de Bornova CHP İlçe Başkan Yardımcısı oldum. “İki sene toplantıdan toplantıya gelirim, düşündüğümü söyler giderim. Benden başka bir şey beklemeyin kardeşim” demiştim. Tabii öyle olmadı. Kongrede bir sürü olumsuz işler yaşandı. Biz kongreyi kaybettik. “Bu adam nereden başkan olacak kardeşim. Bak mahallesinde delege bile olamadı” gibi laflar oldu. Bu sefer insanlar, “Başkanlığa aday ol” diye gelip gidince, Ankara’ya gidip başvurdum. Hem istekli değildim hem de şansım çok zayıftı. Öyle olmadı, aday gösterdiler; 2004’te Bornova Belediye Başkanı seçildim. Bornova’da başkanlık benim için rahattı. Yolda yürüyenlerin büyük bölümünü tanırım. Her sokağını bilirim. Ahmet Priştina’nın vefatı benim hayatımın dönüm noktası oldu. CHP grubu beni aday gösterdi, büyükşehirde oybirliğiyle seçildim. 2009 yerel seçimlerinde de partim beni aday gösterdi. Seçimleri yüzde 55’le kazandık. Keşke Priştina yaşasaydı da biz de Bornova’da bir dönem başkanlık yapıp, bu cendereden kurtulsaydık. 15 Haziran, Priştina’nın ölüm yıldönümü. Her sene kabri başında anıyoruz.
Benim komutanım
EŞİM
Eşim Türkegül’ün benim için anlamı kelimelerle anlatılmaz. Eşim benim komutanım. Büyük bir sevgi ve dayanışma içindeyiz. Bana karşı her zaman anlayışlı ve hoşgörülü oldu. Belediye başkanı olmamı istemiyordu. Olduktan sonra da çok büyük destek verdi. Eşim, çocuk hekimi. Kadın sığınmaevi, huzurevi, kadın dernekleriyle ilişkiler konusunda hala yardım ediyor. Parti ayrımı yapmadan belediye başkanlarının hanımlarıyla çok iyi ilişkiler içinde. Ama hiç görünmez ortada. 104 yıllık Levanten Evi’nin restorasyonu için büyük oğlum Ulaş ve benim hanım çok uğraştı. Belki 15 senedir kent merkezinde böyle müstakil bir ev arıyordum. Türkegül, gazetedeki ilanı görmüş, fiyatı da çok uygundu. Onlar alıp yaptılar. Sonra ben de ev hazır olunca yatmaya gittim.
Issız yerde yürümeyi severim
HOBİLERİM
Cumartesi sabahı kalkınca, bıktım bu kravattan, spor giyineyim diyorum. Bakıyorum saat dörtte nikah var. Hiçbir şey olmasa akşam bakan karşılamaya gidiyorum pazar günü. Issız yerde kendi başıma yürümeyi ve yüzmeyi severim. Gençliğimde futboldan voleybola kadar sporlarla amatör olarak ilgilendim. Müziğe yeteneğim yok; kulak yok bende. Yakın tarihe ilgim var. Asıl ilgilendiğim dönem 1800’den sonrası. Aydınlanmadan bu tarafa yani. Ne kadar yorgun olursam olayım, her gece yatmadan önce mutlaka kitap okurum.