Yeni doğan hemşiresi Nehir’i kucağıma verdiğinde içimden sessiz bir çığlık attım. 9 ay 10 gün boyunca (Bu süre kızımın aceleciliği yüzünden 8 aya inmişti) kızımın yüzünün nasıl olacağı, kime ve neye benzeyeceği konusunda hep hayal kurmuştum. Ultrason görüntülerinden kafamda aşağı yukarı bir görüntü belirlemiştim. Anneler iyi bilir; doğumun gerçekleştiği ilk birkaç saatte karmakarışık duygular yaşarsınız.
O duygular içinde Nehir’i kucağıma alınca gerçekten şok olmuştum. Bu çocuk benim hayal ettiğim, beklediğim çocuk değildi. Kucağımda, 2 kilo ağırlığında, şiş gözlü ve ağzının kenarında 3-4 santimetre genişliğinde bordo bir doğum lekesi olan bir çocuk vardı. Annem ise Nehir’i gösterdiklerinde ‘Acaba çocuklar mı karıştı, bu çocuk herhalde bizim değildir’ demiş. Ama şiş gözlü, doğum lekeli o kız benim kızımdı. Çirkin ördek yavrusu deyimi, doğduğunda Nehir için hafif kalır. Nehir tam anlamıyla çirkin kurbağa yavrusuydu. Şimdi mi? Yandaki fotoğraflara bakın anlarsınız. Melez bir kuğuya döndü.
Dönmeseydi ne olurdu? Yine benim dünyalar tatlısı kızım olurdu. Nehir, dört yaşına kadar doğum lekesini benimsedi. Çünkü ben o lekeyi hep sevdiğimi, o lekenin ona bir ayrıcalık getirdiğini söyledim. Zaten Nehir de lekeyi alerji sananları ‘Hayır canım, alerji değil, doğum lekesi’ diye düzeltiyordu. Ama son birkaç aydır, sanıyorum okuldaki arkadaşları nedeniyle, doğum lekesinin ne zaman geçeceğini soruyor. Zaten, büyüdükçe, kilo aldıkça doğum lekesinin rengi de azalıyor. İlk günler ‘hemen geçmeli’ diye baktığım şey, artık umurumda değil.
KIYASLAMA YAPMAYINBunları neden mi anlatıyorum? Çoğu anne çocuğunu komşusunun veya arkadaşının çocuğuyla kıyaslar. Bu kıyaslama ilk yıllar genellikle fiziksel özelliklere atfen yapılır. Ama toplum genelinde yaygın olan ‘bir çift mavi göz ve sarı saç’ için yapılan ‘çok güzel, mavi gözleri, sarı saçları var’ yakıştırmasını hiç anlamam. Ne yani, sadece gözleri mavi, saçları sarı diye, anlamsız bakan gözler, ifadesiz bir surat niye çok güzel olsun ki!
Bir doğum gününde veya beş çayında yapılan güzel çocuk muhabbeti bazı annelerin yüreğine ok gibi saplanır. Hele kendi çocuğuna iltifat edilmiyorsa üzülür. İçinden ‘keşke o çocuk benim olsaydı’ diyenlerin sayısının az olduğunu sanmayın.
Çocukların yaşı büyüdükçe diğer çocuklarla kıyaslamaya okuldaki başarı unsuru da eklenir. Ve anne-çocuk çatışması başlar. Bu arada gözden kaçan nokta şudur; Kıyaslanan çocuk için söylenen her güzel söz, kendi çocuğunuzun özgüveninden bir parçanın kaybına yol açar.
40’lı yaşlarının başında olan, kendine olan özgüveni konusunda herkesin hemfikir olduğu bir arkadaşım, 10 yaşlarında Pamuk Prenses rolüne hazırlanırken, annesinin babasına söylediği ‘Sen kızının güzel olduğunu mu sanıyorsun? Onlar sıradan bir çocuk, hiçbir özelliği yok’ sözlerini unutamıyor. Yıllar içinde annesi defalarca ‘Çok güzel’ olduğunu belirtmesine rağmen, ilk söylediği sözleri hiç hafızasından silememiş.
Hangi yaşta olursak olalım, çocukluğumuzda bizim de bu tür bir hikayemiz, kendimize olan güvenimizin sarsıldığı dönemler olmuştur. İyi futbol oynadığı için babasının ‘aferin’le takdir ettiği arkadaşınızı kıskandığınız olmadı mı? Ya da saçınızın kısa olduğu bir dönemde komşu kızın uzun saçlarına iç geçiren annenize kırılmadınız mı?
Benzer olayları hepimiz yaşamışızdır. Ancak bazı insanlar yaşamlarının belli bir noktasında bu özgüven eksikliğini aşabiliyor. Bazıları ise ömür boyu özgüvensiz, beceriksiz ve yetersiz kalıyorlar.
Demek ki çocuğu doğurmak ve karnını doyurmak çok önemli değil. Önemli olan çocuklarımızın gönlünü doyurmak. Farkında olmadan doğdukları günden itibaren çocuklarımıza karşı öyle sözler söylüyoruz ki, yıllarca hatta bir ömür boyu sürecek kişilik bozukluklarına ve özgüven yoksunluğuna yol açıyoruz. Hiçbir anne-baba özgüveni yoksun bir çocuk yetiştirmek istemez. Bu durumda, yaptıkları işlerde takdtir, motive etmek ödevimiz olmalı. Başkalarıyla kıyasladığınızda çocuğunuz ‘acaba çirkin miyim, başarısız mıyım, yeteneksiz miyim’ sorularının cevabını bulmaya çalışırken, kendi yolunu kaybedebilir.
Nehir’in değişimi
Nehir doğduğunda beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Hemen kendimi topladım ve kızımın her bir özelliğini çok sevdim. O ise bugün 5,5 yaşında ve bir kuğu kadar güzel, akıllı, dünya tatlısı bir çocuk oldu.
UNUTMAYINZor dönemi kolay atlatınAnne sütünden katı gıdalara geçiş genellikle 6’ncı ayda olur. Çoğu anne için bu geçiş dönemi tam bir ıstıraba döner. Çünkü çocuk yeni yiyecekleri reddeder. Mama sandalyesinde yaşanan bu çekişmeyi kazanmak istiyorsanız, reddedilen gıdada ısrarcı olmayın. Çocuk yoğurdu reddetmişse, içine rendeleyeceğiniz kayısı veya şeftali ile yeniden deneyin. Bunu da reddediyorsa başka bir alternatif arayışına girin. Sevmediği ve reddettiği ama
yemek zorunda olduğu bir gıdayı birkaç günlük aradan sonra yeniden yedirin. Bu çoğunlukla başarılı olmuş bir yöntemdir.
NOT DEFTERİ
İndirimi kaçırmayınGeçmiş yıllarda yaz indirimleri genellikle Ağustos sonu veya Eylül başında yapılırdı. Mağazalar indirim dönemini Haziran sonuna aldılar. Chicco’daki yüzde 50 indirimi kaçırmayın derim. Özellikle ayakkabı reyonuna mutlaka uğrayın. Size tavsiyem jean kumaşından yapılmış spor ayakkabılarından çocuğunuza bir tane almanız. 17 milyon liraya satılan bu ayakkabıların kırmızı ve lacivert renkleri var. Eşofman takımları ise 24 milyondan satılıyor.
Gerçek bir hikayeAmerika’da bir mucit profesöre, kendisini diğer insanlardan farklı kılan şeyi sorup, başarısının sırrını söylemesini istiyorlar. Çok ilginç bir cevap veriyor; ‘Başarımın sırrı annemin 6 yaşımdayken bana takındığı bir tavırdır. 6 yaşımdayken buzdolabından süt alırken süt şişesini düşürüp kırdım. Annem olayı görünce beni dövmedi, kızmadı. ‘Aaaa Henri sütten ne güzel bir göl oluşturmuşsun. Bu gölde benimle biraz oynamak ister misin?’ dedi.
Bir süre oynadıktan sonra annem; ‘Biliyor musun Henri, herkes kendi yaptığı şeyleri kendisi toplamalıdır. Şimdi bu süt gölünü temizlemek için benden sünger mi istersin, havlu mu?’ diye sürdürdü konuşmasını.
Elimden geldiğince dökülen sütü temizledikten sonra annem beni bahçeye çıkardı. Süt şişesinin, düşürmeden nasıl taşınacağını bana gösterdi. Bu olay benim diğer insanlardan farklı olmamı sağlamıştır’
Neler yapmalıyız?Başka çocuklarla çocuğumuzu kıyaslamayalım.
Çocuğumuzun hatalarını onu kırmadan söyleyelim.
Onların olumlu taraflarını fark edip takdir edelim, onore edelim.
Beğenmediğimiz bir yönü varsa bunu farklı sözlerle dile getirelim.
Güvensizliğini hissettiğimizde güzel sözler söyleyelim.
Gelecekte onun başarılı olacağına inancımızı tekrarlayalım