Güncelleme Tarihi:
Yaş ortalamaları ondokuz.
Müzik piyasasına gireli sadece altı ay oldu. Ama onlar 2000 yılının Altın Kelebek'ini kaptılar bile! İnsanların düşledikleri sürece varolduğuna inanan Grup Düş'le, müzik, başarı ve kalıcılık üzerine konuştuk.
ONLARI takdir etmemek elde değil. Bir kere yaşları çok küçük. Ama hayaller ve başarma hırsı asla yaşa bakmıyor. Bu gerçekten yola çıkarak hareket eden Cevat, Can ve Alper yani bizim onları tanıdığımız isimleriyle Grup Düş bu senenin en iyi grubu seçilip Altın Kelebek ödülünü almaya hak kazandı. Benim en çok hoşuma giden; seslerini duyurabilmek için Ercan Saatçi'nin arabasının sileceğine bir not bırakmaları oldu. Oldukça yaratıcı değil mi? Gerçi bugüne dek bu tarz yüzlerce mektup, not, faks alan Ercan Saatçi notu ciddiye almayıp yırtıp atmış. Sonra grubun kendini göstermeyen elemanı Ali Haydar Paşalıoğlu'nun, Saatçi'den bir randevu kopartıp müziklerini dinletmesiyle ve; ‘‘Beni gençliğime götürdünüz’’ demesiyle düşler gerçek olmuş. Ali Haydar, grubun kurucusu olmasına rağmen göz önünde olmayı sevmiyor. Sadece söz ve beste desteği vermeyi yeterli görüyor.
Grubun esas oğlanı Can 19 yaşında. Marmara Üniversitesi Müzik Bölümü'nde okuyor ve Cevat'la lise arkadaşı. Bu arada Cevat, ‘‘Gel Etme’’ şarkısının klibinde bağıra bağıra şiir okuyan çocuk, hatırlarsınız! Grubun en çok gülen suratı Alper ise; 20 yaşında ve Cevat'la mahalle arkadaşı. Görüyorsunuz Cevat burada ortak eleman oluyor! Alper, Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde okuyor ve İTÜ Konservatuvarı'na hazırlanıyor. Cevat ise Tıp Fakültesi'ni kazanma derdinde. Şaşırdınız mı? ‘‘Bir kız arkadaşım vardı. Tıp Fakültesi'ni kazandı. Sonra da ayrıldık. Ama bu anlattığım olay dört sene önce oluyor. Sanırım bunun etkisinde kaldım. O yüzden mutlaka iyi bir jinekolog olmak istiyorum.’’ Müzikle tıp bir arada ne kadar olur bilmiyoruz ama Grup Düş elemanlarında bu inanç oldukça onlar daha çok düşlerini gerçekleştirirler.
İlk albümünüz ve ilk ödülünüz... Kazanacağınızı tahmin ediyor muydunuz?
Hayır. Aklımızın ucundan bile geçmedi. Bu ödül bizim için çok değerli.
Efsane olmak istiyorlar
Gerçekten de kendinizi Türkiye'nin Back Street Boys'u olarak görüyor musunuz?
Bunun küçük bir esprisi var. Bizim prodüktörümüz Ercan Saatçi biliyorsunuz. Onun eski evinin arka sokağında oturuyoruz. O yüzden arka sokağın çocukları esprisini yaptık.
Albümüzde kendi söz ve besteleriniz yer alıyor. Bu konuda da başarılısınız demek ki, Ercan Saatçi'nin güvenini kazandığınıza göre...
Bizim müziğe başlamamız, Ercan Saatçi'yle tanışmamız tamamen bir kader işi. Türkiye'de birçok insan güzel besteler yaptığı halde bu piyasada kendine bir yer bulamıyor. Bizimki şansla alakalı. Müziğe atılmamız bizim için iyi sonuçlar da doğurabilir, kötü de olabilir. Bunu zaman gösterecek. Sonuna dek müziğin arkasındayız. Elimizden gelenin en iyisini yapmak istiyoruz. Amacımız kızların bizim için çıldırması değil. Kızlar bizim için daha önce de deliriyordu zaten! Şaka bir yana, bize gelen hayran mektuplarında da çoğunlukla yaptığımız işlerin övüldüğünü ya da eleştirildiğini görüyoruz. Kimse yakışıklısınız gibi şeyler yazmıyor.
Ne tür konularda eleştiriliyorsunuz?
Mesela ‘‘Albümdeki bütün sözler neden aşk üzerine? Siz bu ülkede yaşamıyor musunuz? İnsanlık ve tabiat üzerine beste yapın’’ diye bir mektup geldi. Ismarlama besteye karşıyız biz. Bir ağaç görünce ‘‘Dur şuna bir beste yapayım’’ diyemeyiz. Ama birine aşık oluyoruz ve beste yapıyoruz. Hissetmekle alakalı birşey bu.
Sizce kalıcı olmanın şartları nelerdir?
Yurtdışında birçok efsane grup var. O grupların üyelerini teker teker tanımayabilirsiniz ama o grubu mutlaka bilirsiniz. Biz de öyle olmak istiyoruz. Grup Düş'ü bilsinler ama bizim tek tek zevklerimizi, isimlerimizi bilmesinler. Bir lise öğrencisi gitara başlamaya karar verdiğinde ilk bizim bestelerimizle başlasın. Mesela bu sene Altın Kelebek'i kazandık. Önümüzdeki sene de kazanabilmek için daha çok çalışacağız.
Yürüyüşümüz bile değişti
Albümünüzü yaz albümü diye çıkarttınız. Peki kışın ne olacak?
Yok canım. Sadece yazın çıktığı için ve hareketli bazı parçalarımız olduğu için böyle denmiş olabilir. Ama bir o kadar da hüzünlü, duygusal ve ağır parçalar da var. Bizimki bir aşk albümü.
Hayatınızda çok şey değişti mi?
Giyim tarzımız değişti. Eskiden daha sade bir yaşam tarzımız vardı. Hatta yürüyüşümüz bile değişti. Çünkü yolda insanlar bize bakıp birbirlerine birşeyler söylüyorlar. Bu da sizi ister istemez sıkıntıya sokuyor. En kötüsü de; programlara çıkıp kendi kişiliğimizi ortaya koyamamamız. Çok sakin ve sessiz bir insan bile olsanız ekrana çıktığınızda ‘‘Lay lay lom’’ yapmak zorundasınız. Bunu yapınca insanları kandırıyormuşuz gibi geliyor ve rahatsız oluyoruz. Gözlerinde gerçek bir ışıltı olmadan gülmek mutsuzluk veriyor açıkçası.
TİYATRONUN DEVLERİ
Üçüncü klibimiz ‘‘Yeterdi Bana’’ tiyatro dünyasının duayenleriyle çekildi. İlk olarak ortaya atılan görüş, yaşlılığımızı aile fertlerimizin canlandırmasıydı. Necdet Mahfi Ayral, Münir Özkul, Erol Günaydın, Suna Selen, Ülkü Ülker, Ayşe Tunaboylu isimleri ortaya atılınca ilk sorumuz şu oldu; ‘‘Peki biz ne yapacağız orada?’’ Bu isimlerle klip çevirmek bir yana, yanyana gelmek bile heyecan verici. Çekimler sırasında gördük ki; bu sanatçılar yılların tecrübeli isimleri olmanın ötesinde gerçek birer insan.