OluÅŸturulma Tarihi: Mart 22, 2004 00:00
Biri çocuğunu kurban verdi uyuşturucuya, diğeri dibe kadar vurdu. Hülya Avşar’ın gündeminde uyuşturucu var. Bu röportaj, uyuşturucu uğruna yok olan hayatlarla dersler almanızı sağlayacak.Aslında ben burada sizden daha heyecanlıyım. Bir anne olarak uyuşturucu kullanan gençlerin sayısının gitgide artması beni çok rahatsız ediyor. Gazetelerin üçüncü sayfasında uyuşturucudan ölmüş çocuk haberlerini okuduğum zaman bütün günüm mahvoluyor. Hiçbir şey yapamıyorum. Uyuşturucu gençliği kaplamış vaziyette ve yaş ortalaması 12-13’e kadar düşmüş durumda. Sizlerle konuşmaya başlamadan önce ben her şeyin başının eğitim ve aile olduğuna inandığımı söylemek istiyorum. Neden insan durup dururken uyuşturucuya başlar ki yoksa? Siz mesela Sezai, son derece yakışıklısınız. Cin gibi bakıyorsunuz. Anlamak çok güç benim için. Siz mimarsınız Egemen Hanım, eğitimli bir kadınsınız. Oğlunuz sizce neden başladı? Ya siz iki yabancı dil bilen, genel kültürü son derece yüksek Umut Bey, siz neden 30 yıl kullandınız bu mereti? Nahide Hanım, Esrahan’ın 60 kez hastaneye yatmasına rağmen her seferinde yeniden başlamasının bir nedeni olmalı değil mi? Ben mutlaka bir hatanız vardır diye düşünüyorum. Asla kabul etmiyorum hatanız olmadığını...1961 doğumluyum. Uyuşturucuyla 74 senesinde tanıştım. Almanya’da yaşıyorduk. Ama bizim aile çok moderndi, bir kuşak çatışması yaşamadım. Ben bağımlı olmakla birlikte kötü bir örneğim. Çünkü hakikaten iyi bir aileden geliyorum. Yetenek olarak bir hayli artılar bulunduruyorum. Hamburg Üniversitesi İktisat Bölümü mezunuyum. İki yabancı dili ana dilim gibi konuşabiliyorum. Buna rağmen eroin ve diğer tüm maddeleri 30 sene kullandım. Cezaevine kadar düştüm. 30 yılın belli dönemlerinde temiz olduğum dönemler oldu. O dönemde 85-88, evliydim. Sabıkam olunca profesyonel iş hayatından ayrılmak zorunda kaldım. Neden başladığımı söyleyeyim, meraktan! O zaman abi-abla olarak adlandırdığımız, özendiğimiz kimseler, yani sevdiğimiz müzisyenler vardı ve onlar uyuşturucu kullanıyordu. İşte Jimi Hendrix, Mick Jagger gibi isimler vardı hayran olduğum. Bu isimlerin yansıttıkları imaj, onlar için hayalimizde canlandırdığımız resimde ‘uyuşturucu’ da vardı. Ben kendimi o yıllarda şöyle kandırıyordum. ‘Madde kullanarak kişiliğimi buluyorum ve ‘creative’liğimi (yaratıcılığımı) bununla geliştirebiliyorum’ diye düşünüyordum. Temiz olunca fark ettim ki başarılı olmak için herhangi bir şey kullanmama gerek yokmuş. Kendimi önemli ve özel hissediyordum. Bir yere ait hissediyordum. Bu dünya büyülü görünüyor uzaktan. Şimdi genç yaşlarda çabuk kanılacak bir dünya olduğunu kabul edelim bir kere. Başlamanın 50 tane nedeni olabilir. Ama aile tek neden değil, aile aciz. Aileden hiçbir eksiklik görmüyordum. Zaten ailemin normlarının dışında yaşasam da ben hep örnek insandım. Annemin babamın benden bekledikleri yegane olay okuldaki başarıydı. Sadece bağımlı kimliğimle birlikte, bir de ailemin dışında bir yaşam kurdum kendime. Evdeki tamamen role dönüştü. Belki onların tek hatası bu konuda bilgi sahibi olmamalarıydı. Alkolden başlayıp 10 sene boyunca uyuşturucu hap, esrar, eroin hepsini kullandım. Yerin dibine kadar gitmiştim ve kurtulmaya karar verdim. Annemin kolundan uyurken altın bileziğini aldım. Büyük marketlerden jilet çalıp, sattım. Tüm hayatınız, uyandığınız andan itibaren uyuşturucu temini, nereden bulacağınız, nereden alacağınız sorularıyla, uyuşturucuyla doluyor. Annem ev kadını, babam emekli makine teknisyeni. Ayrı yaşıyorlar. O dönemde çok mutlu olduğum söylenemez. Dışarıda arıyordum mutluluğu. 2,5 yıldır temizim. Tedavi olmaya karar verdim, hastaneye yattım ve daha ilk tedavide başarılı oldum. Bunun bir istisna olduğu söyleniyor. Ama hala paradan korkuyorum, gidip ağabeyime teslim ediyorum. Taksim’e gitmekten uzak duruyorum. İki ağabeyim var. Sigara ve alkol bile kullanmıyor biri. Diğeri yanımda sigara içmiyor. Ben de şu anda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tinerci çocukları topluma kazandırmak için ağabeylik, koçluk yapıyorum. Şunu bir açıklığa kavuşturalım. Sigara da bir madde bağımlılığıysa, ailenin eğitimini suçlamak ne derece doğru? Ben de dış kaynaklı yabancı müzik dinliyordum. Uyuşturucu kullandığını bildiğiniz ya da öyle olduğunu zannettiğiniz insanlar vardır. İstanbul’da takıldığım ortamlarda esrar içenler olduğunu öğrendim. Ve başladım. Kendimizi farklı hissettiğimiz için başlıyoruz zaten. Zamanla bağımlılık yapar diye düşünmemiştim. Bunların hepsi basamak basamak. 95’te askere gittim. Şanssızlık diyorum, askerliğimi İstanbul’da yapmaya başladım. Oysa ben esrardan kaçmak istemiştim. Çarşı iznine çıkıyordum mesela. Ve firar ediyordum. Cezalar vermeye başladılar. Sene 95-96. Benim esrar kullandığım o dönemde tüm dışarıdaki arkadaşlarım eroine geçiş yapmıştı. Çıkınca baktım arkadaşlara, torbacılardan eroini alan gidiyor. Ben de denemek istedim. Bu hayatımı mahveden ilk adım oldu.Oğlum Can’la 2,5 yıl, hapla, esrarla başlayıp eroine kadar uzanan ve eroinle biten bir maceramız oldu. Oğlumu maalesef kaybettik. O ölene kadar, çocuğu uyuşturucudan ölen anneler bunun utancını yaşıyor ve konuşmuyorlardı. Ben eğitimli bir kadınım. Mimarım, restoratörüm. Uyuşturucu konusunu tartışmak ve aileleri bilinçlendirmek istedim ve ilk kez böyle benim konumumdaki bir anne susmamayı seçti. Neden başladı diye soruyorsunuz. Eğitimli olmasak, eğitim sorunu irdeleniyor. Eğitimli aileler de ‘Acaba çocuğu çok mu fazla serbest bırakıyorlar’ diye eleştiriliyorlar. Tam tersine, takipçi ama çok ilgili bir anneydim ben. Eşimle ayrıydık ama sosyal aktivitelerimiz ortaktı. Can da müziğe meraklıydı, sinemaya meraklıydı. Anlayamadım nasıl başladığını. Odasına kapanınca, çıplak kadın resimlerine bakıyor sanıyordum. Oysa şizofren hastaların kullandığı bir ilaçla başlamış. Benim gibi ilgili bir anne bile fark edemedi. Hoşlandığı kızın ortamı yüzünden girdiği arkadaş çevresiyle başlamış. Her şeyi merak etmek, dünyayı ve kendini tanımak istemekle başlıyor galiba nedenler. Oğlumun öldüğü o üç-beş yılda torbacılar esrar almak isteyenlere eroin tavsiye ediyorlarmış. Ellerinde kalmış yurtdışına gitmesi gereken bir parti. Bak Sezai’nin arkadaşlarının hepsinin esrardan eroine geçişi de aynı döneme denk geliyor. ‘Aşırı dozdan ölümler çok oluyor’ diye haberler çıkıyor gazetelerde. Oysa kötü mallar veriyorlar. Sonra aynı miktarda, aynı paraya başkasından saf eroin alıyorsun ve ne oluyor, ölüyorsun. Yani aşırı dozdan değil, intihar da değil bu, sana verilen mal başka! Olay bu! Dört çocuk annesiyim. 63 doğumlu olan kızım Esrahan, üç numara. 60’ın üstünde hastaneye yatışı, tedavisi var. Şimdi yine hastanede. Her seferinde çıkıp tekrar başlıyor. Çocuklarımı ihmal ettim ben, kabul ediyorum. Kızlarımı dadıyla büyütüyordum ama eşimi 76 senesinde kaybedince ailece dağıldık. Ben çalışmak zorunda kaldım. Saltanattan sıfırın altına düştük. Şimdi Esrahan’ı hastaneye bile kendim götürüp yatıramıyorum. Belediye başkanı göndermiş ricam üzerine. Gidip ziyaret bile edemiyorum, ben de hastayım. En büyük kızım da şiddetli depresyon geçirdi, o da tedavi altına alındı.Nedenler için bir sürü sebep sayılabilir. Değişmeyen bir tek kural var. Bu tehdit arkadaş çevresinden gelecek, hem de çok yakın arkadaştan. Yabancıdan beklemiyoruz. Anne babalar da bu nedenle gafil avlanıyorlar. Dünya uyuşturucu trafiği ile ilgili araştırma yapıyorum. Bağımlılık yaşı 11’e düştü deniliyor. Ama üzgünüm, yaptığım araştırmalar, bugünlerin Türkiye’nin iyi günleri olduğunu gösteriyor. Geçen hafta okul önünde ekmek arasında uyuşturucu satıyorlar diye bir
haber çıktı.Yürek isterÅžu yüzeysellik var ya. Ä°ÅŸte bütün her ÅŸeyi allak bullak eden ÅŸey. Daha doÄŸrusu ÅŸov yapmak. Desinler diye yaÅŸamanın hayat felsefesi haline geldiÄŸi toplum içindeki gerçek terörün ne olduÄŸunu anlamadığımız gibi, üstüne üstlük problemleri kendi lehimize kullanıp onları ÅŸov haline getirmiÅŸ, öte yandan rant elde etmiÅŸiz. Sonra da bir köşeye atmışız. Kısacası bu ÅŸu demek oluyor ki insanlığın gururuyla oynamışız. Kendi sorunlarını kendileri çözmeye kalkan insanları, sırf kendimizi yontmak için umutlandırmış, sonra yüzüstü bırakarak bir de onları hayata küstürmüşüz. Ä°ÅŸte size milyonlarca intihar komandosu. Anlayacağınız, bu haftaki konuklarımız beni derinden etkiledi. Asıl terörle karşılaÅŸtım. Ãœstelik bu hemen de öldürmüyor. YavaÅŸ yavaÅŸ, ama hep yerine birilerini bırakarak.Åžimdi beni dinleyin. Aslında ister dinleyin ister dinlemeyin. Hayatta hiçbir ÅŸey için ‘Benim başıma gelmez’ demeyin.Ayrıca hiç kimseden de bir ÅŸey beklemeyin. Hepimiz biliyoruz ki, ne çocuklar ailelerini, ne aileler çocuklarını seçebiliyorlar. Ama ailelerin bir avantajı var ki, çocuklarına iyi ya da kötü bir ÅŸeyler verebiliyor ve topluma sınırlıyorlar. EÄŸer aile kendi ailesinden eksik-yanlış yetiÅŸmiÅŸse, farkında olmadan-istemeden hayatı dangul dungul yaşıyor.Halbuki çocuklarımızı, gençliÄŸe hazırlarken önümüze çıkarılan kurallar gözümüzde çok büyüyor. Aman eÄŸitim, aman saygı, aman terbiye, aman aman aman... Ama hangi sevgi, hangi ilgi, iÅŸte bunlar bize düşenler. Hem de önce bize düşenler. Sonra eÄŸitim, saygı, terbiye. Åžu uyuÅŸturucu, sevgiyi, mutluluÄŸu dışarıda arayanların pembe yuvası. Ãœstelik çok da tecrübeli; bir kaptı mı, o kapış. Sonra biz nerede hata yaptık, hani hep ÅŸov olsun diye bağırıyoruz.Yani ‘EÄŸitim ÅŸart’ diye ben de ÅŸimdi bağırıyorum. ‘Sevgi ÅŸart, ilgi ÅŸart’. Öpmeyi bil, saçını okÅŸamayı bil, gözlerinin içine bakarak konuÅŸ. Onun ne kadar önemli olduÄŸunu ona aksettir sonra eÄŸit. Ya da çocuk yapma. Bana göre çocuk sahibi olup sevgiden, ilgiden habersiz aileler terör yatağıdır.Åžu, ‘Seni seviyorum’ demeyi hepimiz biliyoruz, ama söylemiyoruz. SöylediÄŸimiz zaman ise, doÄŸru yere söylüyor muyuz bilmem? Bence seni seviyorum demek, söylenmesi en zor sözlerden biri. ‘Yürek ister.’Hiç olmazsa kıymeti bilinsin, boÅŸa gitmesin. DoÄŸru yere yatırım yapın. Yani ‘çocuklarımıza.’ Onlar bunu gerçek anlamda sizden duyacak ve hep kıymetli olacak. Siz siz olun, sizin dışınızda da tercihi olacak insanlara bunu, sevginizi harcamayın! Çünkü sevgi, insanlığın en büyük sermayesi. Son sözüm çocuklarımıza ve gençlerimize. UyuÅŸturucu gibi hiç dokunmamanız gereken bir ÅŸeyi ne merak edin, ne de bir kez olsun denemeye kalkın. Â
button