OluÅŸturulma Tarihi: Mart 19, 2005 00:00
Bebekler soyut kavramları da anlıyorBebekler sanıldığından çok daha iyi bir konuşma yetisine sahipler. Henüz bir yaşındayken bile anne ve babadan çok daha karmaşık kavramları anlıyor ve bunlara uygun objeleri biliyorlar. Banyo, araba veya yatak Ğ bu tür sözcükleri bebekler her ne kadar konuşamıyorlarsa da bir yaşından önce anlayabiliyorlar. Oysa bilim adamları bebeklerin gündelik yaşamla ilgili olmayan kavramları öğrenebilmeleri için en az iki yaşında olmaları gerektiğini düşünüyorlardı. İngiliz gelişim psikologu Graham Schafer, şimdi tamamen farklı bir sonuç elde etti. Küçük bebekler sözcükleri sanılandan daha iyi kullanabiliyorlar. Reading Üniversitesi araştırmacısı bu tahminini kanıtlayabilmek için sonuçları şimdi Child Development dergisinde yayımlanan bir araştırma yaptı. Schafer dokuz aylık bebekleri olan 52 anne babadan haftanın dört gününde iki saat kadar basit bir oyun oynamalarını istemiş. Bebekler resimli kitap ve kartların yardımıyla balık, elma veya anahtar gibi sözcükler öğrenmişler. Ve üç ay sonra bir yaşına bastıklarında öğrendikleri sözcükler kontrol edilmiş. Bebeklere bu sefer üzerinde aynı objelerin bulunduğu farklı resimler ve kartlar gösterildiğinde, hep doğru yöne bakmışlar. Bu da bebeklerin sözcükleri öğrendikleri anlamına gelir diyor araştırmacı. Oysa anne babaları tarafından çalıştırılmayan diğer bebekler aynı başarıyı gösterememişler. Cildimiz kendi kendini dezenfekte ediyorBedenimizdeki bir madde tehdit altında bulunan beden bölgelerini, bağırsak mikroplarından koruyor. Birkaç yıl önce sedef hastalarında saptanan "Psoriasin" maddesinin mikropları öldürdüğü saptandı. Kiel Üniversitesi Cilt Hastalıkları Kliniği’nde Prof. Jens-Michael Schröder başkanlığında araştıran ekip şimdi sağlıklı cildin de Psoriasin ürettiğini kanıtladı. Bu madde özellikle de bakterilerin daha fazla bulunduğu koltukaltı bölgesi, anüs ve parmaklarda yoğun olarak bulunmakta. Cildin içindeki antiseptik, mikroplar için yaşamsal önem taşıyan çinkoyu emerek etkiyor. Hepatit B’ye karşı genetik patates geliştiriliyorHepatit B’ye karşı bir aşı maddesi içeren genetik patatesler insanlar üzerinde etkili oldu. Genetik patatesler Arizona Eyalet Üniversitesi’nde Charles Arntzen yönetiminde çalışan ekip tarafından geliştirildi. Ancak New Scientist dergisindeki habere göre zorluk, muz, domates veya patates gibi aşı içerikli besinlerin şu sıralar pek ilgi toplamamasında yatıyor. Genetik gıda ürünlerinin eskiden yoksul ülkeler için ucuz bir alternatif olabileceği sanılıyordu. Fakat bugün artık bu tür yiyeceklerin marketlerde diğer ürünlerle karışma olasılığı üzerinde çok fazla durulmakta. Araştırmacılar şimdi bu yüzden aşı maddesi taşıyan bitki yaprakları üretmeye çalışacaklar. Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan yazıda Arntzen, araştırmacıların geçtiğimiz son iki yıl içinde patatesle çalışmadıklarını anlatıyor :"Bugün artık yenilebilir aşılar değil sıcağa dayanabilen oral aşılar üzerinde duruyoruz." Şu sıralar öğütülmüş yapraklar bildik ilaçlar gibi jelatin kapsüller içinde verilmekte. Hayvanlarla yapılan deneyler sonucunda en iyi sonuç Nicotiana benthamiana bitkisiyle elde edilmiş. Yapraklar toplanıp yıkandıktan sonra doğranıyor ve bozulmamaları için de dondurulup kurutuluyor. Bu şekilde dayanıklı hale getirildiklerinde kapsüller, sıcak ortamlarda da saklanabiliyor. Araştırmalar sırasında denekler çiğ olarak rendelenmiş patates yemişler. Aşı maddesini üç kez alan katılımcıların %60’ından fazlasında proteine karşı antikor oluşmuş. Aşı maddesi iki kez verildiğinde bu oran %53’te sınırlı kalmış. Tüm katılımcılar patates aşısından önce normal aşı olmuşlar. Bu da patates aşısının zaten var olan bağışıklığı güçlendirdiği anlamına geliyor. Arntzen, aynı deneyin daha önce aşılanmamış olan kişilerde etkili olması için daha uzun sürebileceğini söyledi. Renk körleri için gözlük geliştirildiRenk körlüğü bilgisayarlı görme testiyle belirleniyorAlman fizikçi Markus Gregor, renkkörleri için renkleri düzelten bir gözlük geliştirdi. Gözlük önemli görme bozukluklarını düzeltiyor. Dünya genelinde yaklaşık olarak 180 milyon renkkörü bulunmakta. Renkkörlüğünün nedeni genelde erkeklerde görülen genetik bir bozukluktur. BioRegio firmasının açıklamasına göre gözlük bu konuda çözüm olabilecek. İnsan en iyi durumda 10.000 rengi birbirinden ayırt edebiliyor. Gerçi renkkörlerinin gözlerinde de tüm renk reseptörleri bulunmakta ama en azından bir reseptör duyarsızdır. Bu yüzden de belli renk alanlarındaki renk ayırım yetisi zayıflamakta. Kırmızı reseptörün yetisi %10 oranında zayıf ise kırmızı bir
trafik lambası yeÅŸil olarak algılanmakta diyor Gregor. Görme bozukluÄŸunun düzeltilmesi için tüm renk alanlarındaki bozuklukların kesin bir ÅŸekilde belirlenmesi gerekiyor. Bilgisayarlı bir görme testiyle bilim adamı önemli bir adım attı. Bu yöntemle renkkörlüğü derecesi en iyi ÅŸekilde belirlenebilmekte. Fizikçi, özel bir matematiksel yöntemle iÅŸleyen ve halihazırdaki filtre malzemeleriyle birleÅŸtirilen bir renk düzeltme aletinden yararlanıyor. 40 renkkörüyle yapılan ilk testler baÅŸarılı olmuÅŸ. Tüm hastalar renkleri ilk kez doÄŸru olarak algılamışlar. AraÅŸtırmacı ÅŸimdi ürünün seri üretimi üzerinde çalışıyor. D vitamini kalp için de önemliD vitamini bir yüzyıl boyunca haksız olarak sadece "kemik vitamini" olarak kabul edilmiÅŸti. Ä°lk keÅŸfedilen vitaminin kemik geliÅŸimi için gerekli olduÄŸu eskiden beri biliniyordu. Ancak son araÅŸtırmalar D vitamininin kalbin iÅŸlevi üzerinde de önemli bir rol oynadığını gösterdi. D vitaminin rolü üzerine yepyeni görüşlere sahip olan Michigan Tıp Okulu farmakologu Prof. Robert Simson, anlaşıldığı üzere bu maddenin bedenimizde çok fazla iÅŸlevi bulunmakta derken, Bonn Ãœniversitesi’nden Armin Zeidler da 54 kalp hastasında D vitamini oranının %50’daha az olduÄŸunu saptamış. Ve hastalığın ağırlık derecesi de vitamin D eksikliÄŸine baÄŸlı olarak deÄŸiÅŸmekte. Yeni AIDS virüsü çok tehlikeliNew York’da yaÅŸayan bir adamda çok hızlı geliÅŸen bir Aids virüsü saptandı. Son derece ender olan virüs kökü, halihazırdaki Aids ilaçlarına karşı dirençli. Hastalığın etkisinin sadece üç ay içinde ortaya çıkmış olması Amerikalı Aids uzmanlarını endiÅŸelendirirken, New York SaÄŸlık Odası baÅŸkanı Thomas Frieden de "Bu bulguyla çok büyük bir tehlike gördük ve bu hepimiz için bir alarmdır" diye konuÅŸtu. New York SaÄŸlık Odası’ndan yapılan açıklamaya göre, tehlikeli virüs kökü kırk yaÅŸlarındaki bir adamda saptanmış. Virüsü Ekim ayında kapan hasta, cinselliÄŸi uyarıcı ilaç alan çok sayıda erkekle korunmasız anal seks yapmış. Amfetaminlerin hastalığın seyrinde etkili olduÄŸu sanılıyor. Enfeksiyon tarihi, hastanın geçen yıl beÅŸ Aids testi yaptırmış olması nedeniyle kesin bir ÅŸekilde belirlenebilmiÅŸ. Ekim ayındaki korunmasız seksten sonra hasta, Kasım ayında kendisini kötü hissetmeye baÅŸlamış ve Ocak ayında da bildik Aids ilaçlarına dirençli bir virüs saptanmış. Hastalığın hızlı seyri doktorları telaÅŸlandırdı. HIV enfeksiyonunun Aids’e dönüşmesi normalde on yıl sürmekte."Anladığımız kadar hasta, birkaç ay içinde Aids’e dönüşen çok saldırgan bir virüs taşımakta" diyor Aids Healthcare Vakfı’ndan Charles Farthing. New York SaÄŸlık Odası, ÅŸimdi HI-virüsünün bulunduÄŸu tüm hastaneleri virüsün kökünü araÅŸtırmaları konusunda uyardı. Mizah en önemli afrodizyakmış Son bir araÅŸtırmaya göre bir kadının kalbini fethetmenin yolu eÄŸlenceli olmaktan geçiyor. Sonuç, mizahın eÅŸ arayışında en önemli faktör olduÄŸunu kanıtlayan araÅŸtırmayla elde edildi. Kanada’daki McMaster Ãœniversitesi profesörü Eric Bressler, mizahın kadın ve erkek iliÅŸkileri üzerindeki etkisini araÅŸtırarak kadın ve erkeklerin farklı isteklere sahip olduklarını görmüş. Kadınların %62’i kendilerini güldüren erkekleri tercih etmelerine karşın erkeklerin %65’i kendi fıkralarına gülen ama kendileri komik olmayan kadınları tercih ediyorlar. Bressler’in açıklamasına son araÅŸtırma, gelecekteki insan davranışlarıyla ilgili araÅŸtırmaların sadece bir baÅŸlangıcı. Fiziksel faktörler gerçi daha kolay belirlenip ölçülebiliyor ama psikolojik durumlar karmaşık maddeye daha ayrıntılı bir bakış imkanı sunmakta. Sonuçta hoÅŸ bir yüz iliÅŸki için yeterli deÄŸildir diyor Bressler. AraÅŸtırmacı bu nedenle mizahı, çekicilikle iliÅŸkilendirebilmek için daha derinlemesine araÅŸtırmalar yapmaya planlıyor. Uzun süre emzirilen bebeklerde ÅŸiÅŸmanlık riski düşükUzun süre emzirilen bebeklerin yetiÅŸkinlik döneminde zayıf kalma ÅŸanslarının daha yüksek olduÄŸu anlaşıldı. Bilim adamları bu konuda ayrıntılı bir açıklama yapamıyorlarsa da anne sütünün yaÄŸ dokusu üzerinde etkili olan biyoaktif faktörlerden ibaret eÅŸsiz bileÅŸimler içerdiÄŸi kesin. Dahası anne sütünün tadı annenin aldığı besinlere göre deÄŸiÅŸirken inek sütü hep aynı tattadır. Bebekler emzirme döneminde böylece tat duyularını da geliÅŸtiriyorlar. Ve eÄŸer anne iyi besleniyorsa, çocuk da büyüdükten sonra saÄŸlıklı besinlerden keyif alır diyor araÅŸtırmacılar.Kör fare deprem yaratıyorYeraltında yaÅŸayan fare adından da anlaşılacağı gibi kördür. Kemirgen, geçitlerini bulabilmek için ilginç bir taktik geliÅŸtirmiÅŸ. Kafasıyla geçitlerin duvarına vurarak, buradan yansıyan sarsıntıları ayaklarıyla kontrol ediyor. Ä°lginç sonuç Tel Aviv Ãœniversitesi’nde Tali Kimchi yönetiminde çalışan Amerikalı bilim adamlarına ait. Gözleri görmeyen fareler bu sismik yöntemden engelleri aÅŸmak veya bitki köklerinin bulunduÄŸu tabakaya ulaÅŸabilmek için yararlanıyorlar. Kör farelerin (Spalax ehrenbergi) kafalarını geçitlerin tavanına vurarak iletiÅŸim kurdukları daha önceleri de biliniyordu, Journal of Experimental Biology dergisindeki yazıda ÅŸimdi aynı teknikten konumlama için de yararlandıkları bildirilmekte. Kimchi ve ekibi araÅŸtırmalar sırasında fare geçitlerine delikler açmış ve buralara normalde sismik dalgaların ölçüldüğü jeofon yerleÅŸtirmiÅŸ. Engelle karşılaÅŸan kör fareler kafalarıyla her sefer geçitlerin duvarlarına vurmuÅŸlar. Bu minik depremin dalgaları ise karakteristik bir titreÅŸim motifi oluÅŸturmakta. Fareler, sismik dalgaların kuvveti ve dağılımına göre yeraltındaki engellerin büyüklüğü ve uzaklığı hakkında bilgi ediniyorlar. Fareler bu yansımaları patileriyle hissediyorlar. Hatta Kimchi fare patilerini daha ayrıntılı bir biçimde incelediÄŸinde yeraltındaki yaÅŸama olaÄŸanüstü bir ÅŸekilde uyum saÄŸlamış titreÅŸimli reseptörler saptamış. Ä°srailli ve Ä°sviçreli araÅŸtırmacılar kısa bir süre önce kör farelerin konumlama için dünyanın manyetik alanından yararlandıklarını bulmuÅŸlardı. On santim büyüklüğündeki hayvanların yaÅŸam alanları Önasya ve kuzey Afrika’dır.EkÅŸi ÅŸekerlemeler diÅŸlere daha zararlıAlmanya’da gerçekleÅŸtirilen yeni bir araÅŸtırmaya göre meyveli jöle ÅŸekerler veya gazozlu içecekler gibi daha çok çocuklar tarafından tüketilen ekÅŸi abur cubur yiyecekler diÅŸlere tatlı yiyeceklerden daha faza zarar veriyorlar. EkÅŸi ÅŸekerlemeler diÅŸ minesini aşındıran yüksek oranda limon asidi içerdikleri için çocuk diÅŸi daha fazla zarar görmekte. Kuzey Ren Vesfalya tüketiciyi koruma bakanlığının istediÄŸi doÄŸrultusunda gerçekleÅŸtirilen araÅŸtırma çerçevesinde 173 üründeki ph deÄŸeri kontrol edilmiÅŸ. Örneklerden %95’inde 4’ün altında ,%56’sında ise 2-3’lük bir deÄŸer çıkmış. Oysa diÅŸlere zarar vermeyecek ürünlerin 5,7 ph deÄŸerine sahip olması gerekiyor. Çocuklar yoÄŸun miktarda ÅŸekerleme yediklerinde diÅŸ minesindeki mineral maddeleri çözülmekte ki bu da diÅŸ çürümelerine yol açmakta. Â
button