Güncelleme Tarihi:
 FAHRİYE EVCEN FOTOĞRAFLARI
Başrolü Tolga Sayışman'la paylaştığı "Aşk Tutulması" adlı bir filmin çekimlerine başlayan Fahriye Evcen, sette Kelebek'e çok özel açıklamalarda bulundu. Şu sıralar Özcan Deniz aşkıyla gündemde olan genç oyuncu, "Doğru adamı sonunda buldum. Özcan'la daha ilk karşılaşmamızda birbirimize aşık olduk" dedi.
Almanya’da doğup büyümüşsünüz, ama        dikkat ettim de çok güzel Türkçe konuşuyorsunuz...
- İlkokulda dört yıl Türkçe dil eğitimi aldım. Babam Türkçe öğrenmemize çok özen gösterdi, ülkemizden, dilimizden ve dinimizden kopuk yaşamamızı asla istemedi.
Almanya’da nerede yaşıyorsunuz?
- Solingen’de doğup büyüdüm. Ailem hálá orada yaşıyor.
- Evet... Solingen’de yaşayan Türk sayısı çok azdır. Sanırım bu kundaklama için de orası bilinçli olarak seçilmiş. Ben 1993 yılında 7 yaşındaydım. Çok fazla bir şey hatırlamıyorum. Sadece kundaklanan evin bizim oturduğumuz yere yakın bir yer olduğunu, bu durumun ailede sıkıntı yarattığını biliyorum, o kadar. Bir de babamın evde ciddi önlemler aldığını hatırlıyorum.
Ne gibi önlemler?
- Mesela gece oldu mu evin bütün panjurlarını indirir, hiç ışık yakmazdık. Bizim oturduğumuz ev, müstakil bir evdi. Babam üst katlarda yatmamızı yasaklamıştı. Ailece alt katta yatıyorduk. Hatta babam herhangi bir olay durumunda kaçabilmemiz için balkonlara halatlar falan asmıştı. Kısacası tam bir yıl çok dikkatli yaşamak zorunda kaldık. Çünkü birkaç eve daha kundaklama girişiminde bulunulmuştu.
Almanya’da sosyoloji-psikoloji eğitimi alırken tesadüfen tanıştığınız Oya Aydoğan vasıtasıyla oyuncu olmaya karar verdiniz. Oya Hanım sizi teşvik etmese bu işlere hiç bulaşmayacak mıydınız?
- Aklımda oyuncu olmak yoktu. Tiyatro eğitimi almak istiyordum ama televizyonda bir şeyler yapmak hiç aklıma gelmemişti. Oya Abla "Gel dene, çok başarılı olursun" deyince denemek istedim. Olacağı varmış, oldu. Açıkçası ayağıma bir şans geldi ve ben bunu değerlendirdim. Ailem de destek olunca "Denerim, olmazsa dönerim" dedim ve okulumu bir yıllığına dondurup tek başıma İstanbul’a geldim.
Buraya geldiğinizde işiniz hazır mıydı?
- Tabii. İbrahim Mertoğlu "Asla Unutma" dizisini yapıyordu. O diziye 10’uncu bölümde girdim. 13 bölüm oynadıktan sonra dizi bitti. Biter bitmez ben de Almanya’ya dönmeye karar verdim.
Neden?
- İşi çok sevmiştim. Ama sonrasında ne yapacağımı bilmiyordum. Bağlı olduğum bir ajans yoktu. Önümü göremiyordum. Bir iş olursa geri gelirim düşüncesiyle uçak biletimi aldım. Gitmeme iki gün kala Abdullah Oğuz’un ajansından bir menajer ile tanıştım. O menajer burada kalmamı, güzel işler yapabileceğimi söyleyince Abdullah Oğuz’un "Acans" şirketiyle çalışmaya başladım. Ondan sonra "Hasret" dizisini çektim. Her şey arka arkaya oldu. "Hasret"ten sonra da "Yaprak Dökümü" başladı.
- Öyle oldu, evet. "Yaprak Dökümü" benim için okul oldu. Dizinin her bölümünde kendimi geliştirdiğimi gördüm. Mutlu oldukça işimin üzerine bir şeyler daha katmaya çalıştım. Kattım da... Geldiğim nokta bana bunu gösteriyor.
Meslektaşınız Tuba Büyüküstün, ilk öpüşme sahnesinin "Çemberimde Gül Oya" dizisinde olduğunu ve çekimden önce yapımcının ailesinden izin aldığını söylemişti. Siz de "Yaprak Dökümü"nde bu ilki yaşadınız. Ailenizden izin alındı mı?
- Aileme sormadım ya da sormadılar, ama ben haber verdim. "Şu bölümde böyle bir sahne var, haberiniz olsun" dedim. Onlar da bana "Olması gerekiyor mu? Gerekiyorsa tabii ki yapacaksın. Sonuçta işinin bir parçası" dediler. Ben de buna çok dikkat ederim. Eğer o öpüşme ya da sevişme sahnesi filmi bir yere taşımıyorsa asla yapmam. Ama o sahne hikayenin önemli bir noktasındaysa ve hikayeyi bir yere taşıyorsa, bunu reddetmek çok amatörce bir davranış olurdu.
Ben bir şey duydum Fahriye Hanım, bir yapımcı sizden isminizi değiştirmenizi istemiş, doğru mu?
- Evet, doÄŸru. Fahriye çok eski bir isim olduÄŸundan, bir yapımcı bana ismimi deÄŸiÅŸtirmeyi isteyip istemediÄŸimi sordu. Ä°stemedim. Çünkü Fahriye benim anneannemin adı. Çok da güzel bir anlamı var. Fahriye, Osmanlı döneminde ÅŸairlerin kendini övdükleri ÅŸiirlere denirmiÅŸ. Ben bunu öğrendikten sonra ismimi çok sevdim. Hiç de deÄŸiÅŸtirmeyi düşünmedim.Â
Peki... Siz ilk "Cennet" filmini çektiniz. O psikolojik bir dramdı. Şimdi romantik-komedi tarzında çekilen "Aşk Tutulması" filminde rol alıyorsunuz. Bu teklifi kabul etmenizdeki en önemli etken ne oldu?
- Romantik-komedi tarzında bir film olduğu için kabul ettim. Bağımsız filmler, sanat filmleri, çok doğrular, çok güzeller. Ben bu filmlerin çok daha iyilerini de yapacağımıza inanıyorum. Komedi anlamında belki doğruları bulamadık ama yapılan işler de kendi içlerinde başarılıydı. Sonuç olarak bir oyuncunun kendini bu alanda kısıtlamasını çok doğru bulmuyorum. Ben yolun çok başındayım. İki yıldır bu işi yapıyorum. Her şeyi tatmak istiyorum. Beni bundan birkaç yıl sonra aksiyon filminde, dramda, komedide, bağımsız bir filmde de göreceksiniz. O yüzden "Aşk Tutulması" çok doğru bir film. Her şeyden önce romantik-komedi tarzında uzun yıllardır film çekilmiyordu. Bu şans benim ayağıma geldi, değerlendirdim.
Filmde işkolik bir sigortacıyı canlandırıyorsunuz, değil mi?
Takım tutar mısınız ya da futbolla ilgilenir misiniz?
- Futbola karşı bir ilgim yok. Takım da tutmam. Ama milli maçları heyecanla izlerim.
Fanatiği olduğunuz bir spor ya da başka bir şey var mı?
- Basketbol. Fanatik olmak, bir şeyi çok sevmek, bir şeye çok aç olmaksa, bir de felsefe diyebilirim.
Filmde fanatik Fenerbahçeli bir gence aşık oluyorsunuz. Aslında bu film, futbol aşkıyla birlikte tutkulu bir aşkı da anlatıyor. Ve sevgiliye duyulan aşk, sonunda futbol aşkından daha ağır basıyor...
- Evet. Karşı cinse duyulan aşk, futbolu, fanatikliği, yani her şeyi ezip geçiyor.
 Futbol, kadın ve araba... Size göre bir erkek için hangisi vazgeçilmezdir?
- Buna şöyle cevap vermek istiyorum. Üç tür erkek vardır aslında. Kadını sadece seks objesi olarak gören erkek, araba, futbol gibi büyük tutkuları hep birinci planda tutan erkek, bir de kendi içinde çok duygusal olan, kadına değer veren erkek vardır. Filmde Tolga Sayışman’ın canlandırdığı Uğur karakteri, sadece futbolla ilgilenen, başka hiçbir hayatı olmayan bir erkek tipi. Hayatında annesi ve kız kardeşinden başka kadın yok. Babası olmadığı için onlara baba gibi davranan bir çocuk. O yüzden de kadınlara hep kız kardeşi veya annesi gibi davranıyor. Onları sürekli korumaya çalışıyor. Uğur’un tek deşarj olduğu şey ise futbol. Sadece orada mutlu oluyor.
Tamam ama ben şunu soruyorum: Size göre bir kadın, tutkulu bir aşk, bir erkeği her şeyden vazgeçirebilecek güce sahip midir?
- Tabii ki. Bunu Uğur karakterinde çok net göreceğiz. Futbol fanatiği bir gencin, aşık olduktan sonra nasıl değiştiğini izleyeceğiz. Futboldan başka hiçbir hayatı olmayan bu çocuğun karşısına öyle bir kadın çıkıyor ki, ona futbol dahil herşeyi unutturuyor. Kadın ve aşkın, her şeyi değiştirebilecek, kötülüklükleri yok edebilecek bir gücü olduğu doğru.
- Bunu daha birkaç gün önce arkadaşımla konuştuk. Dünyayı bir kadın yönetse, gerçekten her şey çok farklı, çok renkli olabilir. Bütün sorunlar, kavgalar güzel bir şekilde çözümlenir diye düşünüyorum. Kadının ve aşkın böyle bir gücü var, özellikle de erkekler üzerinde. Aşkla uzaktan yakından ilgisi olmayan erkeklerin, tutkulu bir aşkla nasıl değiştiklerini, nasıl bambaşka bir erkek olduklarını çok gördüm.
Daha 22 yaşındasınız, öyle tutkulu bir aÅŸk yaÅŸadınız mı bilmiyorum, ama acaba bir erkeÄŸi aÅŸkınızla deÄŸiÅŸtirmiÅŸ olabilir misiniz?    ÂÂ
- Benim öyle çok flörtüm olmadı. Fakat şunu söylemek isterim, ben bir erkeği alışkanlıklarından vazgeçirmeye çalışmam. Eğer bu anlamda çaba göstermem gereken bir erkekse, ben o erkekle zaten beraber olmam. Beraber olduğum erkek benim çizgimdedir ve onda çok fazla değiştirmem gereken şey yoktur. Ufak tefek törpülemeler yaparım, o kadar. Onun dışında bir insanın çok net olan alışkanlıklarını değiştirmeye çalışmam. Çünkü o erkek hiçbir zaman istediğiniz kıvama gelemez. Size sadece şunu söyleyebilirim ki, 22 yaşındayım ve şu güne kadar aşkı gerçekten buldum diyemem. Bugüne kadar bulmamıştım. Ben çok ince elerim. İlişkiyi yaşamak için yaşamam. Bu çok yanlış. Aşkta, bir şeyleri oldurmaya çalışırsan, asla mutlu olamazsın. İlk anda bir şeyler hissediyorsan, o öyle devam ediyor. İşte o ilk anda bir şeyler hissedebileceğin insanı bulmak çok zor. Her şeyi ile doğru insanı bulmak bugüne kadar benim için de zordu.
Doğru kişiyi bulmak bugüne kadar zordu diyorsunuz. Bugün doğru birini bulduğunuza inanıyorsunuz galiba...
- Evet, inanıyorum.
ÖZCAN’LA BİRBİRİMİZE İLK GÖRÜŞTE AŞIK OLDUK
 Özcan Deniz, birkaç gün önce gazetecilere güzel bir ilişki yaşadığınızı açıkladı. Nasıl tanıştınız kendisiyle?
- Bu konuda çok fazla konuşmak, detay vermek istemiyorum. Sonuç olarak Özcan’la çok güzel bir ilişkim var. Kendisinin yaptığı açıklamalara aynen katılıyorum. Fakat şunu söylemek isterim ki, biz çok uzun zamandır birbirimizi tanımıyoruz. Kısa bir süre önce tesadüfen tanıştık. Bu kısa süreye göre birbirimizi çok çabuk ve çok iyi anladık.
Siz de "Aşk Tutulması" yaşıyorsunuz...
- Evet. Ben bugüne kadar böyle bir şey yaşamadım. Şu an yaşadığım şeyler çok güzel ve beni çok mutlu ediyor. Allah nazardan saklasın. İyi ki Özcan’ı tanımışım diyorum.