Güncelleme Tarihi:
“Eksik Sayfalar”ı yapma fikri nasıl oluştu?
- Ozan Çobanoğlu: Benim böyle bir hikayeden haberim yoktu açıkçası. Hikayeden, uygulayıcı yapımcı Erman Erbek bahsetti. Ben hikayeyi okuduğumda tamamlanmamış bir senaryo halindeydi. “Bunun üstünde biraz uğraşır mısın?” dediler, sevdim, kabul ettim.
Filmdeki karakterlerin kıyafetleri dikkatimi çekti. Diğerleri daha sade renklerdeyken, Tuvana Türkay’ın oynadığı Ayşegül kıpkırmızı bir elbise giyiyor. Özellikle mi seçildi bu renk?
- Ozan Çobanoğlu: Olay olmadan önce karakterlerin giydiği bazı renkler var, bunu flash back sahnelerinde de görüyoruz. Olay olduktan sonra hepsi kendilerini bir kılıfa büründürüp siyah giyiyor. Ama Hüseyin Avni Danyal’ın oynadığı yeni patron, onlara olay olmadan önce giydikleri kıyafetlere uygun renkte giysiler seçiyor. Kadının kırmızı giymesi de dekorun bir parçası. Aynen bulundukları odanın beyaz olması gibi. Kırmızı, orada kadını, dişiliği temsil ediyor. Bir çekiciliği vardır kırmızının malûm; ve bazı kadınlar çekiciliğiyle ayakta kalır, iş yaparlar.
Bu dekor oyuncuları nasıl etkiledi?
- Tuvana Türkay: Beyaz rengin insana huzur verdiği düşünülür ama pek de öyle olmuyor. Bir yerde kapalı kaldığın zaman zaten sıkışmış hissedersin kendini, beyaz o sıkıntıyı artırıyor. O yüzden dekor bizi çok etkiledi. Sürekli aynı yerde durmak insanı geriyor ister istemez.
Doğal bir gerilim yarattılar yani...
- Tuvana Türkay: Evet. Hatta bazen sette küçük tartışmalar yaşandığı oldu. Bir de ölüm korkusu başlı başına büyük bir gerilim sebebi, kime sorsanız ölümden korkar. Ve bizler de o odanın içinde, o dekorda bir de patron tarafından ölümle korkutuluyoruz.
GÜNÜMÜZDE HEPİMİZ KONTROL ALTINDAYIZ
Filmdeki karakterlere çipler takılıyor ve her an her yaptıkları izleniyor. O izlenme durumu nasıl hissettirdi sizlere?
- Tuvana Türkay: Vallahi gerçek hayatta da çipliyiz zaten. Her şeyimizde bir numara var. Artık hiç rahat değilim onu söyleyebilirim. İzlenme duygusu, sürekli dinleniyormuş duygusu adımlarımı daha temkinli atmama neden oluyor.
- Ozan Çobanoğlu: O çip çok gerçekçi görünmek zorunda değil. Sadece bir gönderme. Herkes herkesin kontrolü altında. Orada sekiz kişiyi kontrol eden patron da öyle... Evrensel düşündüğümüzde o çip zaten hepimizde var, kontrol altındayız.
Tuvana Hanım, sizin canlandırdığınız Ayşegül karakteri bir sahnede “Buraya daha fazla şeytan çağırmanın bir anlamı yok, zaten yeterince var” diyor. Siz başından beri Ayşegül’ü şeytani bir karater olarak mı gördünüz?
- Tuvana Türkay: Aslında şeytani bir karakterden olmaktan ziyade itiraf edemediği şeyler var onun. Yoksa ben Ayşegül’ü hiçbir şekilde kötü bulmuyorum. Bence bir şeylerin ezikliğini yaşamış, bu yüzden de yükselme hırsı var. Sürekli bir şeylerin mücadelesini vermiş, bu mücadelede çekiciliğini kullanmış, birilerini basamak yapmış kadınlardan...
Siz bu hikayede kendinizden bir şeyler buldunuz mu?
- Tuvana Türkay: Ben Ayşegül’ün hırsını kendime yakın buldum. Ama tabii benimki öyle ölümcül bir hırs değil. Benim hırsım daha çok sanat ve sinema alanında çıkıyor ortaya...
- Ozan Çobanoğlu: Aslında dönüp etrafımıza baktığımızda trafikte bile insanların bir hırs içinde olduğunu görüyoruz. Okulda arkadaşını geçebilmek için uğraşanlar var, ileriki yıllarda bu hırs iş hayatına yansıyor.
SİZİN EKSİK SAYFANIZ DA BİR GÜN ORTAYA ÇIKAR
Filmde kapitalizm eleştirisi yaptığınızı söylemişsiniz...
- Ozan Çobanoğlu: Biz kapitalizm olmasın da demiyoruz, sistem böyle işlesin de demiyoruz. Biz “Yaptığınız her şey bir gün karşınıza çıkar” diyoruz sadece. Sizin eksik sayfanızı biri mutlaka görecek, bu yüzden bir sonraki adımı düşünerek atmak gerek...
Tuvana Hanım, bu kadar ağır eleştiriler, göndermeler olan bir filmin çekim süreci sizin düşünce yapınızda hiç değişiklik yarattı mı?
- Ozan Çobanoğlu: Çok eski kuşaklar savaş gördü, sonraki kuşaklar ihtilaller gördü. Şimdiki kuşağın büyük kısmını ise üniversite mezunu ama iş bulamayan, hak ettiği yerde çalışmadığını düşünenler oluşturuyor. Tek dertleri çalışayım, para kazanayım, kendimi ispatlayayım... İşte özellikle bu arada kalmış kuşağın filmimizi seveceğini düşünüyorum. Çünkü biraz da onların derdini anlatıyor. Filmdeki sekiz üst düzey yönetici birbirinden, bizlerden pek farklı değil aslında, onları sistem bu hale getiriyor.
TOLGA GÜLEÇ: KIZI VERİRLERSE BİR TAŞLA ÜÇ KUŞ VURACAĞIM!
Sizin “Eksik Sayfalar”da rol almak istemenizin sebebi neydi?
- Filmin yapımcılarından Erman Erbek beni arayıp “Film yapıyoruz, sen de olacaksın” dedi, reddetmek gibi bir lüksüm yoktu! Onun dışında zaten senaryo da çok ilgimi çekmişti.
Bu ilk sinema filmi deneyiminiz sizin... Nasıl geçti çekimler?
- Benim için iyi bir yolculuktu. Çok yorulduğum ama bunun karşılığında çok da keyif aldığım bir proje oldu.
Filmde oynadığınız Ali karakteri hırsları uğruna adam öldürebilecek biri. Sizin büyük hırslarınız var mıdır?
- Yok, ben hırslı biri değilimdir. Azmetmeyi uygun buluyorum daha çok... Hırslansam da onu dizginlemeyi becerebiliyorum.
Ali, her şeye rağmen diğer karakterlere göre daha dürüst gibi geldi bana... Sizce onun farkı nedir?
- Ali, hedefleri uğruna her şeyi yapabilecek derecede hırslı, ancak bir o kadar da dürüst. Fakat bu dürüstlüğü onun ne kadar işine yarıyor, işte orası tartışılır.
Bu arada Yeliz Şar’la evlilik kararı almışsınız... Hayırlı olsun diyelim...
- Teşekkürler. Hemen hemen bir yıldır gayet düzgün giden bir ilişkimiz vardı, yola evlilikle devam edelim dedik. Madem mutluyuz ve aradığımız aşkı bulduk, neden aynı çatı altında, çocuklarımızla bir ömür geçirmeyelim dedik. Ailelerimizle de konuştuk, bu pazar kız isteme, söz ve nişan törenimiz olacak. Tabii kızı verirlerse! Bir taşta üç kuş vurmayı hedefliyorum (gülüyor)...