Araç kullanmak hayatın en ciddi işi

Güncelleme Tarihi:

Araç kullanmak hayatın en ciddi işi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 22, 2004 00:00

Ben hızdan çok korkarım. Motor sesi duyunca bile gerilirim. Hayatım boyunca yanımdan hızla araba kullanarak geçenlere baktığımda ‘Tüh.. sana.. İt’ dedim.Ve en çok küfrederek deşarj olduğum anlar da kornaya basan insanlar. Yine her şey ailelerin eğitimine denk geliyor. Ben kalabalık yerde yüksek sesle kahkaha atmamasını da öğrettim çocuğuma. İhbar şimdiye kadar etmedim ama eğer sonuç alındığını söylüyorsanız, bundan sonra edeceğim. Fakat bir kez yapılmaması gereken yerde U dönüşü yapan trafik ekibine ehliyet sordum. İlkel insan yoktur, ilkel ruhlar vardır. Modern kıyafetler içinde, lüks arabalar içinde aynı ilkel ruhların içerisinde kendilerini gösterirler. Bu ilkel ruhlar çocuklarını direksiyonda air-bag yerine koyarak araç kullanırlar. Oysa trafiğe çıkan her insan ‘Şu anda hayatımın en ciddi işini yapıyorum’ demeli. Vicdan değil, nefsin geçerli olduğu bir zamanBoray URASTrafik bir sonuç. Bu sosyal ve toplumsal ahlakın, toplumsal ve sosyal eğitimin ortaya çıktığı bir ayna. Eğitimimiz ne olursa olsun, eğer kurallara saygılı iyi bir vatandaşsanız, ortada bir levha, işaret olarak bir kanun varsa, tek bir polis olmasa da durursunuz. Akıl ve mantık yürüterek, nasihatlerle pekiştirilen, görmeyle özümsenen bir davranış biçimi var: Otokontrol. Bu da hiçbir zaman diplomayla alınmıyor. 12 dil bilseniz de olmuyor. Eğer anneanne kültüründe yoksa, vicdan yerine nefsin geçerli olduğu bir ortam içindeyseniz kurallara uymuyorsunuz. İhtimaller hesabından giderek, riskleri azaltmak için frene basar, durur, sinyal verirsiniz. Özenti neslin çocukları ya katil, ya kurban Türkiye’de şu anda kayıp bir nesil var. 1945’ten itibaren doğan bir nesil. Ta ki 95 senesine kadar bu süreç içinde kayıp nesil doğmuştur. Bu kayıp neslin çocuklarının şu anda her biri potansiyel katil ve kurban, aynı anda. Hem öldürebilir, hem ölebilir! 18- 24 yaş arasındaki gençlerin her biri her an ölebilir, öldürebilir! Kayıp neslin kendisi ise öldürebilir. Ölmüyor, o kayıp neslin altındaki arabalara bağlı olarak ancak bir otobüsle çarpışırsa ölebilir. Tabii altlarındaki jeepe güvenmesinler, doğa karşısında hiçbir güvenlik sistemi ilahi kurallara tabi olunduğu andan itibaren o ortamda kontrol kaybedildiği anda, her jeep bir tabuttur. Bu nesil yokluklar içinde varlığın bilincinde olarak büyüdüler. Türkiyede bir tarafta yokluklar dönemi, bir tarafta bunlar.. Ruhsal ve psikolojik çatışmalar yaşandı. Amerikada tüketimin en fazla yaygınlaştığı dönemde Amerikan eşyaları satılırdı ve özenti bir nesil oluştu. İçinde bir tarafta frene, bir tarafta gaza basarak büyüdüler. Milyonlarca parası vardı ama cebinde 3 USD ile yakalanınca hapse atılıyordu. Bu özenti haleti ruhiyesi içinde büyüyen hastalıklı nesil, anne ve baba olunca çocuğuna kendi çektiği özentileri yaşatmamak istedi. Turgut Özal dönemiyle hızla değişen ekonomiyle, bu nesil birdenbire çok zengin ama altkimliği çiftçi olan kimseleri para sahibi yaptı. Kendilerinin hayal ettiği araçları çocuklarına verdiler. Türk sanayi sistemi ehliyetlerin kolay verilmesini sağlıyor Bonus kredi kartına 6 ve 12 taksitle ehliyet verecek sürücü kursları bulabiliyorsunuz. Yakında her trafik aracından kredi kartıyla bile alınır hale gelecek neredeyse! Ehliyetlerin bu kadar kolay verilmesi Türk sanayi sisteminin bir sonucu. En üstten en alta kadar her seviyede birisi çocuğunu ya trafiğe kurban vermiştir, ya da çocuğu katil olmuştur. Herkese bir şekilde bulaştı. Eğer siz yüzünüzü üzüntüye kedere döndürmeyip, yüzünüzü unutmaya, gece hayatına, çok daha önemli saydığınız günlük yaşamla ilgili maddi değerlere çevirirseniz o zaman bu konu sizin duymak ve görmek istemediğiniz bir konuya dönüşüyor. Arabadaki arkadaşları da onun kadar suçlu Araba yarışlarında alkol birlikte alınıyor, hız yeri birlikte planlanıyor ve sonra yarışacak olan kişi direksiyon başına oturuyor ve arabayı kullanan asli kişi o. Ama yanında arkadaşları üç kişi daha var. Ve bir kaza olunca bu yüreklendiren insanlar, sonuçta suça iştirak etmiş oluyorlar bana göre. Ama asli olarak arabayı kullanan kişi polis tarfından sorgulanırken, arabada şoför dışında aynı araba içinde bulunan kişiler de yargılanmalılar. Ama tam tersi onlar şahit olarak ifadeleri alınıyor. O da suçlu, ona ne soruyorsunuz! Bizim başımıza bu geldi. Bizim olayda şahit olarak dinlenen, aynı araçta bulunan kişi, daha önce motosikletle çarparak birinin ölümüne neden olmuştu. Ve bu kişi öğleden sonra yargılanacaktı. Sabah şahitlik yaptı, öğleden sonra aynı suçtan sanıktı. Kanunlar buna izin veriyor. TCK’da değişmesi gerekenlerden biri de bu! Onların şahitlikleri kabul edilmemeli. O zaman ne olacak,. bu çoçuklar ‘Ben senin arabana binmiyorum, sen hızlı araba kullanacaksın bir kaza yapıp, benim de başımı yakacaksın’ diyebilecek. Ayrıca arabada kimse olmayınca da şoförün hava atacağı biri de kalmıyor. Çocuklarını air-bag yapıyorlar İlkel insan yoktur, ilkel ruhlar vardır. Modern kıyafetler içinde lüks arabalar içinde aynı ilkel ruhların içerisinde kendilerini gösterirler. Bu ilkel ruhlar çocuklarını direksiyonda airbag yerine koyarak araç kullanırlar. Bugün Türkiye’de çocuklara biyoloji öğretiyoruz, terliksi hayvanı öğretiyoruz ama suç, ceza öğretmiyoruz. Temel hukuk dersleri verilmeli. O derslere girecek olan çok sayıda avukat var. Milli Eğitim Bakanlığı bunu da müfredatına almalı. Bilinçli taksir nedir, fail nedir, fiil nedir, ceza nedir hepsini bilir. Kızıma ‘Evleneceğin kişinin kim olduğunu ben trafikte anlayacağım’ demiştimHepimiz her an kurban veya katil olabiliriz trafikte. Kendimizi bir insan olarak düşününce, aklımız var, mantığımız var. Araba kullanırken aklımız bize söylemeli ki ‘Şu anda ben, hayatımın en ciddi işini yapıyorum. Bu en ciddi işinde son derece dikkatli temkinli ve tedbirli olmak zorundayım. benden, aracımdan, yoldan ve karşıdan, meteorolojiden kaynaklanan hatalar olabilir.’ Tüm bunları bilirsek, bir de hapşırırken gözlerimizi kapattığımız 3 saniye içerisinde aracın 45 metre gittiğini bilirsek, o aracın frene basmayacağından emin değiliz. Ona göre mesafe ayarlarsak, tüm bu tedbirleri alırsak, araca bakım yaptırırsak.. Acılı anne- babalara psikolojik destek şartPsikiyatrik tedavi gören kişi araba değil, bisikle dahi kullanamaz. Bir araç bir silahtır. Psikolojik tedavi sadece ve sadece trafik kurbanlarının yakınlarına uygulanmalı. Onların geçirdiği 9 ayrı travma var, 5 sene süreyle. Travmaların en basiti kadınlar erken menopoza giriyor, sosyal hayat, cinsel hayat kayboluyor, alkolik olabiliyor. Elinizdeki kristaly kadeh çatlıyor. İkinci çocuğunuz varsa onun ölüm korkusu her an çevrenizde. Ve siz asla ve asla eski siz olamıyorsunuz. Trafik kazası yapan kişinin ailesi ise suskundur. Evladını korumak ister, anne ve babadır. Ben kızıma ‘Seni karakoldan almam’ derdim İstedi, ama almadım. Ehliyet alabilirdi ama araba kullanabilmesi için benim imtihanımdan geçmeliydi. Ona ve arkadaşlarına her zaman şunu derdim. ‘Araba kullanırken hayatınızın en önemli işini yapıyorsunuz. Sizi hastaneden alabilirim, sizi morgtan alabilirim ama hiçbir zaman sizi bir karakoldan çekip almam. Aynen hakimin veya topmuun öngördüğü şekilde cezanızı çekersiniz.’ Kendisi ve arkadaşları bana inandıkları için kurallara çok saygılıydılar. O yüzden kurallara saygısız insanlar tarafından öldürüldüler. Ben kızıma ‘Senin evleneceğin kişinin kim olduğunu ben trafikte anlayacağım, Topkapı’ya kadar gideceğim onunla’ derdim. Tüm dürtüler orada var. ‘Senin evleneceğin kişi iyi bir adamsa her halükarda düzgün araç kullanırsa, pasif şekilde affedici araç kullanan kişi ise o zaman özel hayatında da öyledir. Nefsine hakim olmaz, hiçbir eşyayı da gösteriş amacıyla kullanmaz. Kaliteyi nicelikte değil, nitelikte bulur’ derdim. AB ehliyetlerimizi kabul etmeyecek Yakında AB bize bunu mutlaka söyleyecek. Avrupa Birliğine girince, serbest ulaşım hakkı doğuyor. Ve Türkiyeden ortalama bir şoförün Londra’ya gittiğini düşünün. Londra sokaklarında bir serseri mayın olarak düşünün onu. Dünyada araba kullanmamız bile yasaklanabilir! Diyecekler ki sen burada yürüyen konuşan gülen bir canlı bombasın. Amerika’daki turistlerin sağlığı için onlara tavsiyelerde bulunuluyor ve diyorlar ki.. Diyebilirler ki Türkiye’de verilen ehliyetlerin hiçbiri Avrupa ve Amerika’da geçerli değildir. Teknoloji gelişse de kullanan ilkel Nur YAYCIOĞLUYunan Gazetelerinde ‘Ölmek istiyorsanız, Türkiye’ye gidin diye bir yazı okudum. Biz de ‘Ben hızlı araba kullanmaya, silah atmaya meraklıyım’ diyenler var. Meraklıysan uğraş ralli yap, poligona git. Ortada bencilce, şov yapma! Erkek çocuk hayatı boyunca babasıyla yarış halindedir, zaten öyle büyütülür. Aktiftir, sen erkeksin derler ama büyütürken bunun başkalarına zarar vermemesi de öğretilmeli. Biz imkanları haketmeden elde ediyoruz. Teknoloji gelişiyor ama kullanan ilkel. Ehliyet elinde alınsa da tekrar çıkartabiliyorlar başka şehirden. Önemli olan en baştan ehliyet verilmemesi. Özel ehliyet kurslarında direksiyon başında oturmadan, derslere devam etmeden, ehliyet alanları biliyoruz. Dünyanın her yerinde suça eğilimli yaş 18- 25’tir. Heyecanları donanımların önünde gider. Kimi bunu hormonlara bağlar. Heyecanlarını kontrol edecek, frene basacak bir mekanizma gerek. Araba, erkek kültürünün bir parçası. Erkeklerde bedensel saldırganlık, kızlarda ise oral saldırganlık vardır. Yüksek kültürde bunları geliştirirseniz çok iyi sporcular, hatipler olursunuz. Ama aksi takdirde saldırganlık, kapkaç hepsi birbirinin devamı. İhbar müessesesi çalışmalı. Trafikte gördüğümüz her yanlışta ‘154’ aranmalı derhal. Polis, ‘Bize adınızı, adresinizi verdiğiniz an hemen o aracı çekiyoruz kenara’diyor. İsmimizi isteme nedeni bir husumet olup olmadığını araştırmak için. Biz bir vatandaş olarak üzerimize düşeni yapmazsak, polisi, kanunu şikayet etme hakkımız yok! Cem SOFUOĞLU - AvukatBağdat Caddesi önemliBoray URASBağdat Caddesi, parayla, özentinin birleştiği bir mozaiktir. Dağdaki gecekondudan o caddeye gelen insanlar kendilerini başka bir dünyada görürler. Zengin ve fakir çocuklar orada buluşuyor. Bu kültür içinde zengin babaların aldığı Mercedeslere binip babasından ‘Ne yaparsan yap yeter ki beni meşgul etme’ sözlerini duyan çocuk da var, araba tamircisi çocuklar da var, arabayı modifiye eden işyerleri de var. Bağdat Caddesi, 1960’lardan beri yarışların yapıldığı yerdir. Düz bir caddedir, yarışa çok uygundur. Giriş olan Bağdat Caddesi teknik olarak arabaların yarış yapmasına uygun, geniş ve hız bariyerleri yok. Nur YAYCIOĞLUBilinç altında Bağdat Caddesi’ne yönelik bir saldırganlık oluyor. Ya otoriteye, ya başkalarına kızmıştır ve bilinçaltı bu şovu yapacaktır. Şunu da söylemeliyim, seyirci yoksa, şov da olmaz. Cem SOFUOĞLUBağdat Caddesindeki çocuklardan biri bize yarış pisti yapsınlar diye talepte bulundu. Kızlara gösteriş için yapıyorlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!