Arabeskle şöhret oldu

Güncelleme Tarihi:

Arabeskle şöhret oldu
Oluşturulma Tarihi: Ekim 26, 2000 00:00

Haberin Devamı

İzmir'in tanınmış bir rock'çısıydı. Dört ay dil döküldükten sonra İstanbul'a getirildi. Şimdi tüm kanallarda ‘‘Nikah Masası’ şarkısıyla dikkat çekiyor. Ama Sarp bu duruma hiç de şaşırmış görünmüyor. Çünkü tüm bunların olacağından eminmiş. ‘‘Sahnede bizden iyisi yok’’ diyecek kadar da iddialı.

Sanki rock'çılar çok çılgın olur gibi geliyor insana. Onlar asidir, onlar baş kaldırır, hatta karşılıklı konuşurken bile yerlerinde duramazlar. Yok canım, böyle bir şey yok! İşte Sarp. Kendisiyle iki saat röportaj yaptık. Öyle sakin, öyle mülayim ki... Üstüne üstlük bir de rock'çı! Son günlerde ‘‘Annem Annem’’ şarkısıyla müzik kanallarında boy gösteriyor. Bir de Ümit Besen'in meşhur ‘‘Nikah Masası’’nı kendine özgü yorumuyla, işin içine elektro gitarı da katarak söylüyor. Zaten en çok bu yüzden herkesin dikkatini çekiyor. Bu röportajdan önce Sarp'la ilgili en çılgınca şeyin çenesindeki piercing'i olduğunu düşünürken, asıl bombayı röportajın sonuna sakladığını öğrendik. ‘‘Çılgınlıkları söylemenin anlamı yok aslında. Ancak olup bittikten sonra çılgınlık olduğunu anlıyorsun zaten. Hareket halindeki bir arabanın üstüne atlayıp, 120'yle gitmiştim bir kere. Bir de motorla şeridin ortasına geçip, son hızla ilerliyordum. Karşımda bana doğru gelen bir sürü araba vardı.’’ Şimdi anlıyor musunuz, Sarp'ın ne kadar sessiz, sakin ve mülayim olduğunu?

Ankara, Denizli, İzmir ve İstanbul. Müzik yaşamınız ve bu dört şehir arasındaki bağlantı nedir?

1977'de Ankara'da doğdum. Sonra Denizli'de yaşamaya başladık. Lise çağlarında rock müziğe iyice gönül verdim. Fakat Denizli'de bir rock kafe bulunmuyordu. Normal bir kafeye gidip, ‘‘Bizim grubumuz var, müzik yapmak istiyoruz’’ diye teklif götürdüm. Az bir para karşılığında çalmaya başladık. 18 yaşından küçük olduğumuz için barlarda çalışmamız yasaktı. Sonra Denizli'de konserler vermeye başladık.

Peki sizin ya da gruptaki diğer arkadaşların beste çalışmaları var mıydı? Neler söylüyordunuz konserlerde?

Beste çalışmalarımız vardı. Ama sahnede cover yapıyorduk. Her zaman yabancı parçalar söylüyorduk. Sonra kimya fakültesini kazanıp, eğitimim için İzmir'e gittim. Orada da devam ettim müziğe. Bir sürü yazlık yerde çalıştım. Bodrum, Marmaris, Kuşadası, Çeşme gibi...

18 yaşından önce profesyonel anlamda müzik yapmaya karar vermişsiniz. Neden tercihiniz konservatuvar olmadı?

Annemler başka yönlerden ümitliydi. Anadolu Lisesi mezunuyum. Hep çok başarılı bir öğrenci oldum. Takdir, teşekkürle geçtim. Kimya bölümüne birinci olarak girdim. Fakat hayat tarzı olarak cazip gelmedi bana. Annem müziğin hobi olarak devam etmesini istiyordu. Ama öyle devam ettiremedim.

İzmir'den İstanbul'a geliş nasıl oldu?

İzmir'de Punta'da çalıyordum. Erhan Güleryüz oradan geçerken kalabalığı görüyor ve benimle konuşmaya karar veriyor. Ondan sonra da olaylar gelişti ve ben İstanbul'a geldim.

Olayların böyle gelişeceğine inanıyor muydunuz?

‘‘Nasıl olsa ünlü olacağım’’ diyordum. Zaten kendi çapımda ünlüydüm İzmir'de. Teklifler alıyordum ama ikna edici değildi hiçbiri. Erol Köse beni ikna etti!

İngilizce şarkı söyleyen bir rock'çı nasıl oluyor da Ümit Besen'in ‘‘Nikah Masası’’nı söylüyor?

Erol Köse'nin fikriydi bu. Birgün beni arayıp çok güzel bir fikri olduğunu söyledi. Tabii ki hemen tepki gösterdim. Tartıştık, bir hafta konuşmadık. ‘‘Bir deneyelim. Beğenmezsen koymayız albüme’’ deyince kabul ettim. Sonra çok hoşuma gitti. Sound’unu beğendim, bir de yorumumla değişti şarkı. Yorumumdan kastım şu; hep İngilizce söylediğim için Türkçe şarkı söylemekte zorlanıyordum. Bunun için çalıştık biraz...

Albüm hazır olup, elinize ilk geçtiği an neler hissettiniz?

Bir kere albümün içindeki tüm şarkılar benim bebeğim. İlk olarak bir arkadaşımın arabasında dinledim. Garip bir his. Daha önce de kayıtlarım vardı ama bu benim albümümdü. Üstünde Sarp yazan, benim albümüm.

Ne kadar sürede hazırlandı bu albüm?

Toplam iki ayda. Tüm enstrümanlar canlı çalındı, sadece okumalarım bir haftayı geçti. Sabah dokuzda çıkıyorduk stüdyodan.

Peki klibi ilk seyrettiğinizde neler geçti aklınızdan?

Kendimi yerel kanallarda görmüştüm daha önce. Ama bu film gibi bir şey. O yüzden çok hoşuma gitti. Klibimiz de beş saatte çekildi.

Diğer şarkıcıların albümlerine bakıldığında çok kısa sürede gerçekleşmiş albümünüz ve klip çekiminiz...

Onlar biraz abartılı geliyor bana. Klip için tek mekan kullanılıyorsa kısa sürede çekilir zaten. Stüdyo çalışmasına gelince; daha kısa sürede bile olabilirdi. Hatta bizim bir takım teknik arızalarımız olmasına rağmen iki ayda bitti. ‘‘Şu kadar sene uğraştık’’ diyenlerin abarttığını bu işin içine girdikten sonra anladım.

Orkestradaki arkadaşlarınız İzmir'de mi kaldı?

Hayır onlar da geldi. Ekip olarak devam ediyoruz. Takım arkadaşlarım benim sahnede ne yapacağımı bilirler. Çünkü ben sürekli şarkının gidişatını değiştiririm.

İstanbul'a alışabildiniz mi?

Alışmak çok zor, alışamam da herhalde. Kimse de alışamamıştır. Değişik bir yer burası. İnsanları, trafiği, büyüklüğü...

Neler yapıyorsunuz burada?

Albümden dolayı günler çok yoğun geçiyor. Akşam gidip yatıyorum hemen. İstanbul'un eğlence hayatına girmek gibi bir derdim yok. Her zaman sahnede eğlenip, deşarj oluyorum çünkü. Gezip, tozmayı çok sevmem bu yüzden. Yalnız işim gereği canlı grupları izlemeye çalışıyorum.

Kimleri beğeniyorsunuz?

Çok beğendiğim kimse yok açıkçası. Albüm öncesi baktığımda İzmir'de zaten rakibimiz yoktu. İyi müzik yapanlar var ama hem güzel müzik yapacaksın, hem eğleneceksin, hem de eğlendireceksin. Buraya geldiğimde de gördüm; bizim gibi sahnesi olan kimse yok ortada.

Haberin Devamı

‘‘Nasıl olsa zamanla gerçekleşecek’’ diyerek, her şeyi akışına bırakmış bir insan olduğunuzu görüyorum. Gerçekleşeceğine inandığınız başka neler var?

Bir köşk, bir Ferrari... Bilmiyorum ki! Çok başarılı olacağıma inanıyorum. Stadyum konserleri vermek istiyorum. İngilizcem çok iyi. Yurtdışına açılmak benim en büyük hayallerimden biri aslında...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!