Oluşturulma Tarihi: Kasım 28, 2004 00:00
‘Araba aldım, kadın oldum.’ Kitabın adı bu. Nokta Kitap’tan çıktı. Bu kitap sayesinde tanışıyorum onunla. Karşımda son derece alımlı bir kadın oturuyor. Anlattığı öyküler arasında hep ilginç ÅŸeyler bulunuyor: ‘Otururken kadın, ayaÄŸa kalktığında sakat’ gibi. Ä°nsanların sıfatlarının nasıl deÄŸiÅŸtiÄŸini anlatıyor.Ä°nsanların nasıl acımasız olabileceÄŸini anlatıyor. Son derece etkileyici, son derece çarpıcı bir biçimde. Ama asla kendisini acındırmıyor. Tanıyıp tanıyabileceÄŸiniz en komplekssiz sakat o! Bir de komik, insanı sürekli güldürüyor. Galatasaray’daki küçük evine konuk olduÄŸum Nazmiye Güçlü, aynı zamanda bir internet yazarı. Bianet’in eki Biamag’ta ‘Sakat Bakış’ adlı bir köşesi var. Acayip hoÅŸ yazılar yazıyor. Yepyeni bir kadın o. Ä°nsana, ‘Nasıl olur da hiçbir gündelik gazete bu kadını köşe yazarı olarak keÅŸfetmedi?’ dedirtiyor. Nazmiye, bıcır bıcır anlatıyor. Ondan o kadar çok ÅŸey öğreniyorum ki. Bugün sizi deÄŸiÅŸik ve çok renkli biriyle tanıştırıyor olmaktan mutluluk duyuyorum...Kırmızı ışıkta durdum. Yandaki arabanın ÅŸoförü bir ÅŸey söylüyor gibi geldi. Ne dediÄŸini anlamak için camı tamamen açıp, dikkatli bir ÅŸekilde baktım, ‘Çok güzelsin yavrum’ dedi. O güne kadar sadece sakattım, araba alınca birden kadın olmuÅŸtum! Güldüm, teÅŸekkür ettim. Adam ÅŸaşırdı. Heyecandan her yanım titriyordu. 35 yaşındaydım ve hayatımda ilk defa bir erkek bana laf atıyordu. Yıllardır sokakta yürürken sadece alay etmek amacıyla, ‘Bak topal geçiyor!’ ‘Vah vah pek de güzelmiÅŸ!’ gibi laflar atmıştı bana erkekler. Oysa, ÅŸimdi kadın olduÄŸum için laf atıyorlardı. Tacizden hoÅŸlanıyor olmamı kimselere anlatamıyordum. Utanç verici bir ÅŸeydi ama hoÅŸlanıyordum iÅŸte.Ben sizin gibi ‘topal’ tanımadım! Böyle dememin sebebi, sizin bu sıfatı benden rahat kullanıyor olmanız. Topallıkla ilgili bütün komplekslerinizi aÅŸmış gibi duruyorsunuz. Gerçekten öyle mi?- Valla, ben de benim gibi topal tanımadım! Topal olmak, beni rahatsız eden bir ÅŸey deÄŸil. Sakat olmak, benim için uzun saçlı ya da mavi gözlü olmak gibi, tanım belirten fiziksel bir ÅŸey....Hep mi böyleydi, yoksa sonradan geliÅŸen bir ÅŸey mi? - Hep böyle deÄŸildim tabii ki! Eskiden sakat görünce başımı çevirirdim, yolda bir sakat bana doÄŸru gelince gözlerimi kaçırırdım. En tuhafı da, boy aynasında kendime bakamazdım! Sokaklarda bana bakılmasından ‘Aaa sakat geçiyor, topal geçiyor’ diye laf atılmasından da hiç hoÅŸlanmazdım...Åžimdi hoÅŸlanıyor musunuz?!- Yooo. Ama biri ‘Topal, topal’ diye seslenince, dönüp ‘Efendim?’ diyorum. O da dumura uÄŸruyor! Yüzündeki hayreti ve ÅŸok ifadesini anlatamam. Ve ben gülüyorum. Böyle davranabilmeyi Sakatlar DerneÄŸi’ne borçluyum...Nasıl yani?- Ben 30 küsur iÅŸte filan çalıştım. Kasiyer, sekreter, öğretmen, reklamcı, sigortacı, pazarlamacı, gazeteci.... Bir ara da, kitap satıyordum. Ä°ÅŸte bir gün yine kapı kapı dolaşıp kitap satmaya çalışırken, yanlışlıkla Sakatlar DerneÄŸi’nden içeri girmiÅŸim. GirmiÅŸim diyorum çünkü ben nereye girdiÄŸimi bilmiyorum. Nasıl ÅŸaşırdım anlatamam! Hayatımda ilk defa o kadar sakatı bir arada görüyorum. Kiminin kolu yok, kiminin bacağı yok, kimi tekerlekli sandalyede, kimi koltuk deÄŸnekli, kör, kambur, çolak her çeÅŸit sakat. Ne ararsan var. Bazıları tavla, bazıları okey oynuyor, bazıları kitap okuyor, bazıları kucağında çocuk sallıyor. Bir de ortalıkta cüceler dolaşıyor. Acayip bir görüntü. Kendimi gerçeküstü bir film sahnesinde filan zannettim. ‘Buyrun nasıl yardımcı olabiliriz?’ dediler. ‘Şey ben kitap satıyorum!’ dedim, ama öyle bir havayla söyledim ki, sanki ben sakat deÄŸilim, sanki ben onlardan biri deÄŸilim. Güldüler! ‘Tamam o zaman biz sizden kitap alalım, siz de bize üye olun’ dediler. ‘Neden?’ dedim. ‘Biz sakatların hakları için mücadele ediyoruz’ dediler. ‘Bizim haklarımız mı var!’ ‘Biz diye bir ÅŸey mi var!’ Ben o güne kadar kendime sakat bile dememiÅŸim...Bir sakatın da, bir dönem kendine sakatlığı kondurmadığı oluyor yani!- Bir dönem mi? Pek çok sakat tanıyorum iki bacağı felçli ama kendisine ‘Ben sakatım’ demiyor. O, Omurilik Felçlileri DerneÄŸi üyesi. Yani sakat deÄŸil, omurilik felçlisi! Nedense tıbbi ismini kullanmayı tercih ediyor, kendisini sakat olarak görmüyor...Size doÄŸrusu ne gibi geliyor?- Ben ‘sakatım’ demeyi, ’topalım’ demeyi bir kompleks unsuru olarak görmüyorum. Bunu da o dernekte öğrendim. Yalan mı? Ben esmer, uzun beyaz saçlı, sakat bir kadınım! ‘Sakat’, bizi tanımlayan en doÄŸru, en güzel kelime aslında. Ama yüklenen olumsuz anlamlar yüzünden kelime yıpratılmış. 1960 yılında kurulmuÅŸ Sakatlar DerneÄŸi. O zamanlar ‘özürlü’ ve ‘engelli’ gibi kelimeler yokmuÅŸ...Zaten siz o iki kelimeye de gıcıksınız deÄŸil mi?- Evet. Åžimdi söyleyin bana, ben ne engelliyim? KoÅŸma engelli miyim? Yooo, koÅŸarım ama sizin kadar hızlı koÅŸamam, belki siz de bir erkek kadar hızlı koÅŸamazsınız. Demek ki, herkes birine göre daha yavaÅŸ. Ben aÄŸaca da tırmanırım, aslında hiçbir ÅŸeye engelli deÄŸilim ama bazı ÅŸeyleri yapmak beni çok yoruyor, acı veriyor. Özürlüye gelince, bizim Zeytinburnu’nda pazarda özürlü ürünler tezgahı olurdu. Adamlar bağırırdı: ‘VatandaÅŸ gel... Defolu bunlar, özürlü bunlar!’ Ve o mallar daha ucuza satılırdı. Defolu ya, defolu olmayandan daha az deÄŸerli ya... Åžimdi birinin kolu, birinin bacağı, birinin gözü sakat diye neden sizden daha az deÄŸerli olsun? Åžuna direkt ‘sakat’ desek de iÅŸi bitirsek...MUALLA BENÄ°M FELÇLÄ° SAÄž BACAÄžIMYazılarınızda Mualla en yakın arkadaşınız gibi duruyor. Mualla kim?- Mualla, benim felçli saÄŸ bacağım! DiÄŸerinden daha kısa, daha zayıf. Ona bu ismi bir arkadaşım taktı. Benimsedik bu ismi. SaÄŸ bacağım bağımsız bir kiÅŸilik haline gelince oÄŸlum Deniz’in özellikle hoÅŸuna gitti. Kışın gelir okÅŸar, ‘Anne Mualla üşümüş’ der, masaj yapar...Mualla neden hapiste?- Bu benzetmeyi de komÅŸunun küçük kızı yaptı. Çocuk felcinden dolayı kaslarım geliÅŸmediÄŸi için dizim kilitlenmiyor. Denizde mesela Mualla alıp başına gidiyor. Bağımsızlığına pek düşkün. Hiç söz dinlemiyor. Bu cihaz onu tutuyor. O yüzden Mualla hapiste...Siz bu cihaza ne diyorsunuz?- Yürümelik. Tıbbi adı, brez ya da ortez. Ne var ki, ortez deyince kimse anlamıyor. Oysa yürümelik deyince millet ‘Ha anladım. Senin yürümene yardımcı oluyor’ diyor. Yürümelik olmadan yürüyemiyor musunuz?- Yürümemem gerekiyor. Çünkü Mualla, diÄŸer bacağımdan 6 santim kısa olduÄŸu için omurgamın dengesi bozuluyor....Neden Mualla sık sık kırılıyor?- Çocuk felci geçiren kol ve bacaklarda öyle oluyor. Kemikler ve kaslar daha zayıf. Un ufak oluyor. Yanlışlıkla bir bastılar, 7 yerinden kırıldı. Burkuldu 16 yerinden kırıldı. Her seferinde alçıya alınıyor. Herhangi birinin bir yeri 3 haftada kaynar, maÅŸallah Mualla bir senede kaynıyor. Ben hayatımın çoÄŸunu yatarak geçirdim. Gezip tozmayı çok sevmemin nedeni de bu. Bir sene yattıktan sonra, yürümeye baÅŸlayınca beni tutabilene aÅŸk olsun! Hemen arabama atlıyorum...BAKANA BAKMA OYUNU‘Oturunca kadın, kalkınca sakat’ ÅŸoku... Bu durum sizi üzüyor mu, eÄŸlendiriyor mu?- Eskiden üzerdi. Mesela, üniversitede yemekhanede oturuyorum. Biri içeri giriyor, bakışıyoruz, birbirimizden hoÅŸlanıyoruz. Sonra yanıma geliyor, konuÅŸuyor. Ä°nanılmaz hoÅŸ bir çocuk, çok heyecanlanıyorum. O sırada ben ayaÄŸa kalkıyorum, sakat olduÄŸumu görüyor. Yüzünde bir ÅŸok ifadesi. Vınnnn diye ortadan kayboluyor! E üzüyordu bu durum tabii beni. Åžimdi ‘Canım, hıyarın teki zaten ne üzüleceÄŸim!’ diyorum, ekliyorum: ‘Irkçı biriyle benim ne iÅŸim olur!’Peki kendi kendinize geliÅŸtirdiÄŸiniz oyunlar...- ‘Bakana bakma oyunu’ diye bir ÅŸey geliÅŸtirdim. Çok eÄŸlenceli. Genellikle Ä°stiklal’de oynuyorum. Yürürken eskiden etrafa bakmazdım. Sonraları dikkat ettim, herkes bana bakıyor. Kadın, erkek, çoluk çocuk... Neyime mi? Tabii ki Mualla’ya bakıyorlar! Çünkü sakatlar, çoÄŸunlukla sakatlıklarını gizlerken, ben mini etek giyiyorum ve bu onları ÅŸaşırtıyor. Trene bakar gibi bakıyorlar...Siz ne yapıyorsunuz?- Eskiden sırf çok bakıyorlar diye sokaÄŸa çıkmaktan çekinen ben, ‘bakana bakma oyunu’ oynuyorum. Ben de onlara bakıyorum! Ne yapacaklarını ÅŸaşırıyorlar. Kimi gözlerini kaçırıyor, kiminin gözleri kilitlenip kalıyor. EÄŸleniyorum onların bu ÅŸaÅŸkın ördek halleriyle...SAKAT MÃœHENDÄ°SE Ä°Åž VERMÄ°YORLARNe tür zorluklarla baÅŸ etmek zorunda kalıyorsunuz?- Ä°lk aklıma gelen ÅŸu: Ä°stanbul Teknik Ãœniversitesi mezunuyum. Ama hiçbir zaman mühendis olarak iÅŸ bulamadım. Yani bu ülkede mesleÄŸimi yapamadım. Sakat mühendise iÅŸ vermiyorlar! Kimiyle kavga ettim, kimiyle tartıştım. Tabii o zamanlar haklarımı bilmiyordum...Haklarınızı öğrendikten sonra deÄŸiÅŸen bir ÅŸey oldu mu?- Tabii. Åžimdi bana birisi ‘KardeÅŸim sakat mühendis istemiyoruz’ diyecek olsa Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi’ne kadar giderim. Bu ayrımcılıktır, suçtur! Gerçi, beni mühendis olarak iÅŸe almış olsalardı, bu kadar renkli bir hayatım olmayacaktı. Sakat olmasaydım, yazar da olmayacaktım! Hayat böyle bir ÅŸey. Dezavantaj gibi görünen ÅŸeyler avantaj da olabiliyor. O nedenle ben teknik zorluklardan söz edebilirim: Mesela Alkazar Sineması’ndaki filmleri görmek istiyorum. Ama zebella gibi merdivenleri var. Kendimi birilerine taşıtmam gerekiyor. Emek Sineması’nın merdivenleri yok. Ama onun da tuvaleti yerin dibinde...Ve yokuÅŸlar...- Evet, ben yokuÅŸ inemiyorum. Yeni taşındığım evin yokuÅŸu çok dik mesela. Çıkmak kolay da inmek zor. Genellikle yardım istiyorum. Geçenlerde kestaneci yardım etti. Ama yardım etmeyenler de oluyor. Bir kere Tarabya’da düştüm, kalkamıyorum. 18, 20 yaÅŸlarındaki bir kıza ‘Yardım eder misiniz?’ dedim. ‘Acelem var’ dedi. Yerde oturuyorum, aÄŸlamaya baÅŸladım. 10 dakika sonra geri geldi kız, önümden yürüdü gitti, ekmek almış, acelem var dediÄŸi o, halbuki birkaç dakikasını alacak yardım etmek. Pes etmedim tabii, popo üstü, indim o yokuÅŸu. Pantolonum da, donum da yırtıldı, olsun indim ya. Yine de, bu tür olaylar ender oluyor, insanlar genelde yardım ediyor...SAKATLAR ARASINDA HÄ°YERARŞİ VAR MI?Olmaz mı? Ayvalık’ta Sakatlar ÅženliÄŸi düzenlenir. Evlere ÅŸenliktir! Bir masada ortopedik sakatlar oturur. Yani kamburlar, çolaklar, topallar. Bir masada körler, bir masada sağırlar. Bir diÄŸer masada ise zihinsel engelli olanlar. Ortopedik sakatlığı olan masa, şöyle der: ‘Zavallı körler... Onların iÅŸi çok zor!’ Ben de dolaşırım masaları, körlerin masasına gittiÄŸimde ne iÅŸitirim: ‘Nazmiyecim, siz topalların iÅŸi gerçekten zor!’ Kimin masasına gitsen, herkes ötekinin iÅŸinin ne kadar zor olduÄŸunu söyler. Herkes kendisinin en iyi durumda olduÄŸunu iddia eder.. Demek istiyorum ki hiyerarÅŸi her yerde var, sakatlar arasında haydi haydi var...Â
button