Güncelleme Tarihi:
Zuhal Olcay, Perihan Mağden'in öyküsünden uyarlanan "Beni Unutma" dizisiyle yıllar sonra yine TRT'de sevenlerinin karşısına çıkacak. TRT Radyo Televizyon Dergisi'ne konuşan Olcay, "Ara sıra benim de gücümün tükendiği, sendelediğim, her şeyin bittiğini zannettiğim anlar oluyor. Ama yine de güçlü olduğumu düşünüyorum" dedi.
Oyunculuğu, sesi ve güzelliğiyle yıllara meydan okuyan sanatçı Zuhal Olcay, Perihan Mağden’in öyküsünden uyarlanan "Beni Unutma" dizisiyle yıllar sonra yine TRT’de sevenlerinin karşısına çıkacak. TRT’nin Radyo Televizyon Dergisi’ne konuşan Olcay, "Ara sıra benim de gücümün tükendiği, sendelediğim oluyor. Ama yine de güçlü bir kadınım" diyor.
- Ben, Peride adlı bir doktoru canlandırıyorum. Peride, güçlü ve zengin bir aileden geliyor. Kendisi gibi doktor olan kocasını bir trafik kazasında kaybetmiş. 16 yaşındaki oğluyla hayata tutunmaya çalışıyor. Ailesinin kendisini maddi olarak desteklemesine izin vermiyor. İdealist, güçlü bir kadın karakteri yani... Çok sıcak ve güzel bir öykü olduğunu söyleyebilirim. Sesli çekilecek olması beni çok mutlu etti. Çünkü sesli çekimlerin atmosferinin izleyiciyi çok daha fazla etkilediğini düşünüyorum. Umarım "Yeditepe İstanbul" gibi ses getiren bir dizi olur. Biliyorsunuz o da TRT’de yayınlanmıştı, yine Uğur Polat vardı. İnsanlar hálá övgüyle bahsediyor o diziden.
Tamamen farklı dünyalardan iki insanın aşkı anlatılıyor...
- Evet, çok farklı sosyal sınıflardan, tamamen zıt karakterlere sahip bir kadın ve erkeğin ilişkilerine tanık oluyoruz. Aslında böyle tezatlar, karakterlerdeki bu tarz açmazlar benim dramatik açıdan hep ilgimi çekmiştir. Çok inanıyorum bu diziye. Sırf Perihan Mağden ismi bile bana tek başına harika bir yolculuğa çıktığımı söylüyor.
Şu sıralar bir müzik programının da hazırlığı içindesiniz. Nasıl bir program olacak?
- "Mevzuhal" adında canlı bir program. 20 Mart Perşembe günü yayınlanmaya başlayacak. Konuklarımızla sohbetlerimiz olacak, şarkılar söyleyeceğiz. Zaman zaman küçük sürprizler yapacağız.
Yakın zaman için bir albüm projesi var mı?
- Evet, başladı albüm çalışmaları. Şarkıların neredeyse 7-8 tanesi seçildi. Artık yavaş yavaş stüdyoya girilecek. Sanırım yaz başı gibi de albüm çıkmış olacak. Tabii bir aksilik olmazsa demek zorundayım. Çünkü çok yoğun bir döneme giriyorum. Bir yandan dizi, bir yandan program, diğer taraftan konserler ve tek tük de olsa oyunlar var...
Hep güçlü bir kadın imajı çizdiniz. Duruşunuz ne kadar doğruyu yansıtıyor?
- Mezarlıktan geçerken ıslık çalanlar korkmadıkları için değil, tam tersine çok korktukları için ıslık çalarlar. Bazen de çok korktuğumuz için güçlü görünmeye çalıştığımız olur. Yine de şunu söyleyebilirim, ara sıra benim de gücümün tükendiği, sendelediğim, her şeyin bittiğini zannettiğim anlar oluyor. Ama yine de güçlü olduğumu düşünüyorum.
Uzun yıllar süren bir evliliği noktaladınız birkaç yıl önce. Yalnızlığın sizden aldığı ve özgürlüğün size kattığı neler oldu bu süre boyunca?
- Evliyken de özgürlüğümün çok kısıtlı olduğunu söyleyemem. Bu haksızlık olur. Ama yalnız yaşamanın getirdiği başka konforlar var. İşin kötüsü ben o konforlara bayağı alıştım. Şikayetçi değilim yalnızlıktan. Aslında yalnız da değilim. İstediğim sürece yanımda birileri zaten oluyor, olacaktır da. Benden götürdüklerini ise herhalde ilerleyen zamanlarda anlayacağım. Yarım kalmış, bitmemiş bir şey var gibi hissetmiyorum. Dolayısıyla ortada trajik bir durum yok.
Hayattaki vazgeçilmezleriniz neler?
- Hiçbir şey... Hiçbir şey vazgeçilmez değil.
Aşka kapım her zaman açık
Gerçekleştiremediğiniz hayalleriniz var mı?
- Hayır, yok galiba. Çünkü hayallerim konusunda çok uç noktalarda olmadım hiç. Gerçekleştiremeyeceğim şeylerin peşinden koşmadım. İyi bir oyuncu olmak, mesleğinde başarılı olmak, anne olmak gibi şeylerdi benim hayallerim. Bilmiyorum, belki doğrusu çok daha büyük hayaller kurmaktır. Biraz sağlamcı gitmiş, hatta korkak davranmış olabilirim. Büyük hayaller kurmak bir cesaret işidir çünkü.
"Aşk geçici bir hastalık" demişsiniz bir röportajınızda. Korkuyor musunuz bu hastalığa yakalanmaktan?
Güzel, ateşli bir hastalık. Ama maalesef geçici. En azından aynı güçle seyreden bir duygu olmadığını biliyoruz. Yakalanmaktan korkmamak lazım, nasıl olsa geçiyor. Benim de kapım her zaman açık aşka.