Güncelleme Tarihi:
Kendinizi fark ettirmek için ektra çabanız yok ama yine de inanılmaz bir hayran kitlesine sahipsiniz. Nedir bunun sırrı?
- Ortak zevke sahip olmak bence bir şans. O konuda şanslıyım. Beğendiğim işler, çoğunluk tarafından da beğeniliyor. Onun dışında insanların seni kabul edip etmemesi neye bağlı bilmiyorum. ıyi bir ürün ortaya koymanız, onun gerekliliğini yerine getirmeniz lazım. Ondan sonra iyi videolar, devam edebilme, iyi konserler, iyi ekip, iyi performans... Uğraşıyoruz yani... “şöyle yapsak belki daha iyi olurdu, böyle olsaydı iyi olurdu” demek yerine en iyisini yapmaya çalışıyoruz.
Ürün dediğimiz şey aslında sizin kalbinizden geçenler, hisleriniz...
- Evet, aynen öyle. Paylaştığınız, yazdığınız şeyler bir süre sonra bandrollü olarak karşınıza çıkıyor. Garip bir şey aslında bu...
İnsanlar mutlaka kendi kliplerinde görünmek isterken, siz nasıl oluyor da yüzünüzü bile göstermiyorsunuz? “Son Defa” örneğin...
- Klibin senaryosunu ben yazdım, ondan sonra da yönetmeni oldum. Senaryoda bana yer yoktu. Mutlaka yüzümü göstermenin çok anlamı olduğunu düşünmüyorum. Önce şarkı var, sonra klip... “Afili Yalnızlık”ta şebnem (Dönmez) kendine aşık bir kadını canlandırıyordu. Orada benim evin içinde şarkı söyleyerek dolaşmam kadar komik bir şey olamazdı mesela...
Ama herkes sizin gibi düşünmüyor...
- Ama bence doğru olan bu, çünkü orada sen şarkıyı vermeye çalışıyorsun. şunu düşünüyorlar; “ıyi makyajla, iyi ışıkla çıkarsam belki beni daha çok severler.” Zevk, göreceli bir iştir. O konuda hiçbir garantin olamaz.
SAHNEDE YÜKSELMEK İÇİN EGO GEREKİYOR
Normalde sessiz biri gibi görünüyorsunuz fakat sahneye çıktığınızda devleşiyorsunuz. Sizi ilk izlediğimde şoke olmuştum...
- Orası sahne. Her yeri sahne olarak algılayıp algılamamanla alakalı bir durum bu... Sahnede hakimiyeti sağlamanız açısından, seyirciye sahip olabilmelisiniz. Sahip olamazsanız, kimse eğlenemez. Herkes bağımsızlaşır. Başka yerlerde bağımsızlaşmaları iyi olabilir ama sahnede iyi değil. Orada beraber bir şey yapılması gerekiyor ki bir sinerji yakalansın, birlikte keyifli vakit geçirilsin. Sahnede biraz ego gerekiyor yükselmek için.
Normalde çekingen misiniz?
- Değilim aslında ama bilmiyorum niye öyle görünüyorum. Slow bir adamım. Çekingen olmasam da birisine ikinci görüşmemizde “Sen” diyebilecek bir adam değilim. Sektör biraz daha rahat olduğu için herkes çok açık ve rahat hareket ediyor. Eleştirmek için söylemiyorum ama orada rahat olup olmamak yapı meselesi.
ŞARKICILAR HANGİ ŞEHİRDE OLDUĞUNU UNUTUR
Nasıl bir ortamda büyüdünüz, nasıl geçti çocukluğunuz?
- Isparta’da doğdum. Annemle, babam eczacı... Annemin memuriyet zamanı oraya tayini çıkmış, orada doğmuşum. Sokakta oynanan bir ortamda büyümüşüm. Dışarı çıkan son nesildenim muhtemelen.
Türkiye genelinde çok yerde konser verdiniz mi?
- Verdim. “Afili Yalnızlık”ın turnesi 3,5 sene sürdü.
Güzel mi yeni insanlar tanıyıp, yeni yerler keşfetmek?
- İstanbul’da bir doymuşluk var. Küçük şehirlerde bizi izlemeye gelenler daha çok eğleniyorlar. O konserler genel olarak daha güzel geçiyor, bu hep böyledir. Ama gittiğiniz yerin neresi olduğunuzu unutuyorsunuz bazen. Çünkü şehirleri gezemiyorsunuz ki; sadece sahneye çıkıyorsunuz. Bir kere sahnede yanlış şehrin adını söyledim, birden bir sessizlik oldu. Güldüm, ne yapayım. Bunu sadece benim yaptığım bir yanlış sanıyordum. Bir gün Rolling Stones belgeseli izliyordum. Bir baktım; monitörde sürekli “şu şehirdesin” yazısı geçiyor. O zaman çok normal bir şey demek ki başıma gelen...
ÖZEL HAYATIMI SAKLAMAK GİBİ BİR GAYRETİM YOK
Özel hayatıyla gündemde olmayan biriyken, ilk kez özel hayatınızla basında yer aldınız. Mine Tugay’la el ele görüntülendiniz.
- Alışveriş merkezinden ara kablo almaya gittiğimizde fotoğrafımızı çektiler. Televizyona bağlamak için ara kablo almıştık sadece, onun için çıkmıştık. Üzerimizde de eşofmanlar...
Çok şaşırdınız mı fotoğraflarınızın çekildiğini farkedince?
- Şaşırıyorsun biraz tabii. Alışveriş merkezinin içinde ilk defa böyle bir şey başıma geldi.
Bundan sonra dikkat edecek misiniz sevgilinizle fotoğraflarınız çekilmesin diye?
- Dikkat etmiyoruz, her şeyi öyle programlayamazsınız. Ne ilişkimiz basına yansısın diye uğraştık, ne de yansımasın diye... Bir ilişki yaşıyoruz, evet... Özel olarak saklama gayreti içinde değilim. Gittiğimiz yerlere dikkat edelim diye bir şey de olmadı. Bir yere eğlenmeye de gideriz, orada fotoğraflarımızı da çekerler.
AŞK PEK DE NEŞELİ BİR ŞEY DEĞİLDİR
Ünlü olduğunuzu ilk ne zaman anladınız?
- Turnede anladım. Konserler başladı, 300 kişi civarında gelen oldu. Mekan 500 kişilik kapasiteye sahipii. Sonra üç dört ay geçti, devam ediyor turne, tabii duyuldum. Isparta ya da Antalya konserinde çok büyük bir salondu, doluydu ve giremeyenler vardı. Orada çaldığımız her şey beğenildi. O gün “Tamam, bu albüm çok başarılı olmuş” dedim.
Hüznünüzü kağıda döküp, kendinizi ifade etme konusunda gayet başarılısınız. Peki sizi hiç neşeli bir şarkı söylerken göremeyecek miyiz?
- Aşk pek neşeli bir şey değildir. Aşkın mutlu zamanlarında şarkı yazıp, zaman kaybetmene gerek yok. Zaten neşeli şarkıları çok dinlemediğim için yazamıyorum da! En sevdiğim hareketli parça bile MFÖ’nün “Ele Güne Karşı Yapayalnız”ı!