Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 2005 00:00
İzmit, Bolu, Gerede, Karabük, Kastamonu, Taşköprü derken bir de baktık ki, Dranaz’ın zirvesindeyiz. Gecenin bir yarısında dik yollar indik, dik yokuşlar çıktık, keskin virajlar aldık ve sonunda Gerze’ye ulaştık.Mavi ile yeşilin kucaklaştığı, poyrazıyla, lodosuyla, horozuyla, Sibirya turnası Nanki’siyle ünlü Gerze’ye. Neden mi buradayız? Hakkari’de 1993-1995 arasında yaşadığı 778 amansız günü anlatan ‘Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok’ adlı satış rekorları kıran kitabın yazarı Osman Paşa’yla randevumuz var. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde 43 yıl üniforma giymiş, Hakkari Dağ ve Komando Tugayı ve Güvenlik eski komutanı Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu’yla PKK terörünü konuşmaya geldik.Emel-Osman Pamukoğlu çifti, sülale boyu Gerzeli oldukları için yaz aylarında buraya göçüyorlar. Osman Paşa’yla káh Küre Dağları’na tırmandık, káh balıkçı takalarıyla Karadeniz’de turladık. Tatlıca şelalelerine çıktık, paşanın sempatik kayınbiraderi Kadir’in elinden ‘çarpan balığı’ tavayı tattık. Ya Emel Hanım’ın cevizli mantılarına, nokullarına ne demeli?.. Nuri dede simitiyle Bafra karpuzu da cabası. Buyursunlar Sayın Pamukoğlu, yediğimiz içtiğimiz bizim olsun, gözümüz, kulağımız sizin anlatacaklarınızda.PKK terör örgütü son aylarda yine hayli etkin hale geldi. Neler oluyor, şu anda geldiğimiz nokta neresi paşam? - PKK ile mücadelede hem 1980, hem 1990’lı yılların başlarına dönmüş durumdayız. 1995’ten sonra ‘Terör bitti’ denmeyecekti, bu sözler PKK’nın işine geldi. 1995 sonuna kadar yürütülen mücadele sonucu terör örgütünün 13 binlerdeki dağ kadrosu, 6 binlere düşürüldü ve silahlı gücü durduruldu. Bunun üzerine PKK, İmralı’daki hainin talimatıyla sözde ateşkes ilan etti. İşte o sırada ‘Terör bitti’ denmesi, PKK’nın ekmeğine yağ sürdü, o dönem içinde cephe örgütünü geliştirdi. Bu mücadelede terör örgütünün sadece dağ kadrosuyla uğraşmak yetmez. Bunların cephe örgütleri, sivil kuruluşları, illegal partileri var. İmralı’daki hain, hálá eli kanlı terör örgütünün sarsılmaz lideri durumunda. EŞKIYANIN YERİ HİÇ DEĞİŞMEZ - Birkaç zibidi, Elazığ-Erzincan yolunu kesip onlarca aracı durduruyor, kadın erkek demeden yolcuları indirip sorguya çekiyor. İş bununla da kalmıyor, asker, belediye başkanı kaçırıyor. Sonra inanılmaz bir büyük facia daha oluyor, Şemdinli’nin göbeğindeki ilçe jandarma komutanlığı basılıp 5 erimiz şehit ediliyor. Bunca tecrübem olmasına rağmen bu son olay karşısında durakaldım, aklım ermedi. Bu tablo, şu anda hangi hal ve koşullarda olduğumuzu gösteriyor. Halbuki, 1921 Koçgiri İsyanı’nda eşkıya neredeyse bugün de orada, yeri hiç değişmez. O günden bugüne bunca yıl geçmiş, hala o yerlerin nereleri olduğunu nasıl bilemezseniz? PKK’NIN HALK DESTEĞİ VAR- PKK artık ne halka saldırıyor, ne köy, mezra basıyor, ne de kaçırdıklarını öldürüyor. Demek ki, bölgede kendisine yeteri kadar halk desteği var, lojistik ve istihbarat olarak. 1986’da sadece askeri hedeflere saldırdı, 1987’de ise halkı sindirme harekatına girişti. Cephe örgütünün güçlenmesine o kadar izin verdik ki, adamların 2000’deki aldığı 7 maddelik karar, bir yıl sonra Türkiye’ye ‘AB İlerleme Raporu’ diye geldi. Hükümetin irade ve kararlılığı ile halkın yüksek desteği birleşmeden bu tür mücadelelerden başarıyla çıkılamaz. Cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar, öteki bölgelere bir gidiyorlarsa, buralara da gitmeleri lazım. Neticede, unvan ve konumumuz ne olursa olsun, hepimiz bir can taşıyoruz. Oralarda çocuklarımız nasıl aslanlar gibi duruyorlarsa, siz de aynen durursunuz veya duramazsınız. Her şeyden önce, bölge insanıyla sosyal ve kültürel kaynaşma içinde olmamız şart. Valisinden kaymakamına, komutanından nüfus memuruna, banka müdürüne savcıya kadar. Sadece kendileri değil, eşleri, çocukları da halkla iç içe olacak. Onların köyünde, mezrasında, onların türkülerini söyleyip birlikte halay çekeceksiniz. Ve o gece, onlarla birlikte kalacaksınız, onlarla birlikte uyanacaksınız. Eğer içten değilseniz, bunları şov için yapıyorsanız o halk sizi hemen anlar. PKK ile mücadele ona eşdeğer güçle yapılır- Türkiye bütün dünyaya örnek teşkil edecek şekilde bir anti-terör Bakanlığı kurmalı. Göreceksiniz, önümüzdeki en geç 8 yıl içinde bu kurum evrensel hale gelecek. Benim düşünceme göre, bu bakanlığın alt kadrosunda ‘istihbarat konseyi’ yer alacak. Bu konseyin biri başkan olmak üzere 6 kişiden oluşabilir. MİT’ten Genelkurmay’a, jandarmaya, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden bakanlıklara kadar devletin bütün istihbarat birimleri kendisine ulaşan bütün bilgileri hiçbir yorum yapmadan bu merkeze gönderecek. Bu konseye bağlı olarak görev yapan anti-terör birlikleri oluşturulacak. Bu birliklerde görev yapacaklar, serüvene düşkün, hayal güçleri, zekaları, yaratıcılıkları üstün, vatan sevgisi en üst düzeydeki gençlerden seçilecek. Şimdi sokağa çıkıp sorsak, herkes vatanını en üst düzeyde kendisinin sevdiğini söyler. Ama, vatan sevgisinin, vatana bağlılığın gerçek seviyesi, can vermeye gelinen hatta ortaya çıkar. PKK gibi örgütlerle mücadele ona eşdeğer kuvvetlerle yapılır. En başta esneklik, yaratıcılık, yüksek insiyatif ve savaş liderliği şart. Irak’a girersek eli boş döneriz- Diyelim ki, ABD’yi, Avrupa’yı karşımıza alıp Kuzey Irak’a girdik. PKK, Amerika’yla müşterek bir harekat yapacağımız sürprizini beklediği için, oralarda kimseyi bulamazsınız. Belki biraz erzak, birkaç hasta, sakat adam, birkaç da zindana atılmış mahkum bulursunuz. Bunları koruyan da azami 40- 60 kişi vardır. O zaman bunca dünya devletini karşımıza alıp Irak’ta operasyon yapmanın anlamı ne? 1995’in mart ve nisan aylarında Hakkari Dağ ve Komando Tugayı olarak Kandil bölgesindeydik. Çelik-1 Harekatı içinde bölgede 37 gün operasyon yapıp, döndük. PKK, 1997’den beri orada, ta Amerika’nın geldiği 2003 Mart’ına kadar. O zamanlar Kuzey Irak’ta sıcak takip, operasyon yapmak çok kolaydı. Şimdi sormazlar mı adama, 7 yıl zarfında neden siyasi kararlılık ve irade göstermediniz diye? Sansür olmamalı herkes konuşmalı- Eline silah alıp şiddet uygulanmadığı sürece; herkes fikir ve düşünce bazında yazdıkları, çizdikleriyle özgür olmalı. İsteyen istediğini fikri söyler, istediğini okur. Düşünce ve fikir bazındaki bütün sınırlamalara, sansür koymalara kesinlikle karşıyım. Sansür, bu tür mücadelelerde çok büyük tehlikedir. Sansür yapıp, bazı şeyleri yazılı ve sözlü demeçlerle açıklıyorsanız, açıklarınızı kapatmaya çalışıyorsunuz demektir. Bırakın herkes istediğini söylesin, siz de söyleyin, halk bu demeçlerin arasında doğruyu bulur. Fikirleri yasaklarsanız, sansür ederseniz, halk sizin korktuğunuz şeyden daha fazlasını üreterek yayar. Ne zaman ki; toprak bütünlüğümüz, halkımız aleyhine politik amaçlı bölücülük, ayrımcılık yapar, bağımsız devlet hayalleri kurmaya başlar, o zaman devlet kendini korumak için böyle kaynakları söndürür.Terörle mücadele için yasal engeller kalkmalı- Mücadele eden devlet güçlerinin işlerini zorlaştıracak hiçbir yasal engel olmamalıdır, AB nedeniyle değiştirilen terörle mücadele yasası gibi. Eğer bunlar düzeltilmezse, mücadeleye olan inanç azalır, kimse fedakarlıkta bulunmaz. Yener Bey, insan hayatta yalnızca 2 kere yaşar, biri doğduğunda, biri de ölümün yüzünü gördüğünde. Bu tip mücadeleler bir liderlik meselesidir, elde edilecek başarı liderin üstün vasıflarına tabidir. Böyle mücadelelerde tecrübe, bizzat işin içinde olan kişinin bile sadece kendi yaşadıklarıyla sınırlıdır. Koruculuk, aslında terör örgütünün can düşmanı bir kurumdur, onun için PKK hep bunların kaldırılmasını ister. KORUCULUK KURUMU AYNEN KORUNMALI- Koruculuk kurum olarak şu anda aynen korunmalı, belki zaman içinde derece derece azaltılabilir. Korucular bugüne kadar devlete çok başarılı hizmetler yapmış insanlardır. İçlerinden bazılarının saçma sapan işler yaptığı da olmuştur ama, genelde üstün hizmetleri vardır. Mahalli halka kılavuzluk görevi yapıyorlar, köylerini, mezralarını koruyorlar. Bu insanları bir anda tu kaka deyip elin tersiyle itmek çok yanlış olur. Hepsi bu devlet, millet için emek veriyor, can veriyor, ailesini, çocuklarını riske atıyor.
button