Güncelleme Tarihi:
Vücudumuz gün boyu her türlü işlevinde oksijen kullanmakta ve bu oksidasyon yani paslanma, hücrelerimizdeki yaşlanmanın temelini oluşturmaktadır. Anti-aging tedavinin özü bu oksidasyonla savaşmaktır. Bu savaşın da en önemli silahları antioksidan besinler, vitaminler ve minerallerdir.
Antioksidan etkili vitamin ve minerallerin başlıcaları E vitamini, çinko ve selenyumdur. E vitamini oksijeni hızla kabul ederek vücudu oksidasyonun yıpratıcı ve zararlı etkisinden korur. Antioksidanlardan yararlanmanın en iyi yolu hiç kuşku yok ki doğal yiyecekler tüketmektir. Bitkisel yağlar (mısır, soya, pamuk tohumu), tam taneli hububatlar, baklagiller, fındık ve ceviz gibi kabuklular ve koyu yeşil bitkiler E vitamininin en zengin kaynaklarıdır. Selenyum ise en fazla fındık, ceviz ve deniz ürünlerinde bulunur. Kuşkusuz her şeyin fazlasının zararlı olduğu gibi yüksek dozda E vitamininin, hayvan deneklerde ve erişkin kişilerde pıhtılaşma bozukluğuna, hipertansiyona, tiroid fonksiyon bozukluklarına ve kan yağlarında yükselmeye neden olduğu bildirilmiştir.
Birçok uzman 35 yaş öncesinde koyu renkli sebzeler ve taze meyvelerin yeterli tüketilmesi halinde günlük vitamin ihtiyacının karşılanabileceğini belirtmektedirler. En emin ve sağlıklı yol da budur. Kişi doğal yollar dışında ve özellikle 35 yaş sonrasında dışarıdan destek almak istediğinde ise öncelik verilmesi gerekenler aşırıya kaçmamak koşuluyla güçlü birer antioksidan olan E vitamini (100-400 Ünite/gün) ve selenyumdur (100mg/gün).
Â
Vücut hormon düzeylerinde 35 yaştan başlayarak azalma söz konusudur. Bu özellikle büyüme hormonunda ve kadınlarda testosteron kaynağı olan DHEA’da belirgindir. Bu hormonları arttırma yoluna gitmek veya yerine koyma tedavisi vücut ve ruh sağlığında olumlu gelişmeler saylayacaktır. Fazla beslenme ve yetersiz bedensel hareket sonucunda yaşlanmayla birlikte görülen insülin direncini olabildiğince geciktirmek için ise vücut ağırlığımızı kontrol altında tutmaya ve yaşa uygun düzenli egzersiz yapmaya özen göstermeliyiz. Akıldan çıkarılmaması gereken insan ömrünü uzatan kanıtlanmış tek faktörün kalori kısıtlaması olduğudur. Sigaradan uzak durmak ve düşük kalorili beslenme yalnızca yaşlanmamızı geciktirmeyecek, yaşam süremizi de uzatacaktır. Anti-aging beslenme kısa dönemli bir rejim değil bir yaşam biçimidir ve aynı zamanda kansere karşı da koruyucudur.
Anti-aging tedavide ozon tedavisi gibi yeni yöntemler de uygulanmaktadır. Ozon tedavisinin ana amacı oksijenin yol açtığı kötü etkileri ortadan kaldırmaktır.Â
Yaşlanmaya karşı iddialı olarak piyasaya sürülen kozmetik ürünler ne yazık ki derinin sınırlı geçirgenlik özelliğinden dolayı amaçladıkları etkiyi sağlayamamakta ve genellikle yararları derinin üst tabakasını nemlendirmek veya kırışıklıkları geçici bir süre için doldurmakla kalmaktadır.
Günümüzdeki anti-aging programları yaşlanmanın önemli bileşeni olan genetik kodlanmaya etkisiz kalıyor olsa bile önümüzdeki 10 yılda genetik şifremizin belirlenmesinde kaydedilecek ilerlemelerle birlikte inanıyorum ki bu konuda da büyük adımlar atılacaktır. O güne dek uygun beslenme, uygun egzersiz, vitamin ve anti oksidan desteği ile yaşlanmayı geciktirmek için elimizden geleni yapmalıyız. Kısacası kendimize iyi bakmalıyız.
Dr. Göksel,  Kariyer Destek / Sorun Yanıtlayalım / Sağlık bölümünde sorularınızı yanıtlıyor.    Op. Dr. Abdülkadir Göksel Dr.Göksel'in yenibir.com'da yayınlanan diğer yazıları: Denge Bozukluğu: Baş Dönmesi (Vertigo)
Baş ağrsı ve sinüzit
Ses kısıklığını önemseyin!
Her 10 kadından birinin kabusu: Meme kanseri!
Burundan estetik ameliyat olmadan önce...
Gürültü sağlığımızı tehdit ediyor
Horlama Seksi Öldürüyor
Çocuklarda Alerji ve Sinüzit
Lazer ile Gözlüğe Elveda!
Ciddi bir hastalık: Şişmanlık (Obezite)
Kulak kiri bir hastalık mı?