Güncelleme Tarihi:
‘Ademler ve Havvalar’ın 17 yıllık tarihi boyunca kaç karikatür çizdiniz?
PİYALE MADRA: Saymadım, hesaplamak lazım.
Zorlanıyor musunuz her gün yeni bir konu bulmakta?
P.M.: Çizime başladığım ilk yıllarda kendi kendime ‘Eyvah bir tane daha eksildi’ paniği yaşıyordum. Ama zaman içinde profesyonelleştim. Ayrıca biliyorum ki insan ve toplum sonsuz bir kaynak. Çoğunlukla günü gününe değil, bir hafta önden gitmeye çalışıyorum. Bu da bana rahatlık veriyor.
‘Ademler ve Havvalar’da ilişkileri anlatıyorsunuz. Sizi en çok ne besliyor?
P.M.: Her şeye eleştirel bakmak gibi bir huyum var ve onun getirdiği gözlem sonucu çıkıyor konular. Gazete haberleri, arkadaşlarım, kızım, çevrem, aslında her şeyden besleniyorum.
Ne kadar zamanda çiziyorsunuz bir karikatürü?
P.M.: Sabah bir Türk kahvesiyle çalışma masama oturuyorum. Eskiz defterlerimi karıştırıyorum, bir şeyler çıkacağını hissediyorsam masada kalıyorum. Yoksa gün içinde tekrar tekrar deniyorum. Gününe göre değişiyor diyelim.
17 yıldır ‘Ademler ve Havvalar’ı çiziyorsunuz ve bu süreçte ilişkiler de değişiyor, öyle değil mi?
P.M.: E tabii. Bakıyorum, çizimlerim de değişmiş. Zaman içinde ilişkiler de, düşünce yapıları da, moda da, yaşam tarzı da, jargonlar da değişiyor. Bu değişimden de besleniyorum tabii... Geçenlerde atkuyruklu, küpeli bir adam çizdim. Sisteme karşı duran ve aynada kendisiyle konuşan bir tip. Esme “Anne, sisteme atkuyruğu ve küpeyle karşı olunmuyor artık! Biraz retro olmuş bu. Ben bu adamı görsem, ‘Tamam amca’ derim” dedi. Ben de tipini tamamen değiştirdim tabii.
Esme de çizime yabancı değil...
ESME MADRA: Kendi kendime çiziyorum ben. Eğitim almadım. Çizimlerimi arkadaşlarıma falan gösteriyorum. Yakın bir arkadaşım çocuk kitabı yazacak, o kitabın çizimlerini yapacağım. Masal kitabına çizme fikri çok hoşuma gidiyor.
Esme’yi çizim konusunda yüreklendiriyor musunuz? Çok az kadın çizer var çünkü...
P.M.: Esme’nin kendine özgü bir tarzı var. Bu da çok önemli bir şey. İsterse devam eder. Kadın karikatürist sadece Türkiye’de değil, dünyada da çok az. Hemen hemen tüm sanat dallarında olduğu gibi.
‘Çoğunluk’taki oyunculuğunuzla çok övgü ve bir o kadar da ödül aldınız. Siz yolunuzu oyuncu olarak çizdiniz galiba?
E.M.: Küçükken Barış Pirhasan’ın ‘O da Beni Seviyor’ filminde oynamıştım. Lisede güzel sanatlarda tiyatro okudum. Sonra Mimar Sinan Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümünü bitirdim. Geçen yıl da Seren Yüce’nin ‘Çoğunluk’ filminde oynadım. En son ‘Zenne’de rol aldım. Gay olduğu için babası tarafından öldürülen Ahmet Yıldız’ın hikayesi. Ben de onun kardeşini oynuyorum. Bu sene yurtdışındaki bazı festivallerde ve 48. Altın Portakal Film Festivali’nde yarışacak. Annemin de filmde küçük bir rolü var bu arada.
P.M.: Filmin yapımcıları ve yönetmenleri Mehmet Binay ile Caner Alper’e “Bana da küçük bir rol yok mu?” dedim.(Gülüyor) Benimkine oyunculuk filan denemez tabii sadece o ortamın içinde bulunmak istedim. Çizim yapmak tek başına bir iş. Kolektif işler, kalabalık ortamlar hoşuma gidiyor. Hem eğlendim hem de o ortamı yaşayıp gördüm. Ne kadar yorulduklarına ve küçücük bir sahne için ne kadar emek harcandığına da bire bir şahit oldum.
DEĞİŞİMİ ESME’DEN TAKİP EDİYORUM
Anne-kız ilişkiniz nasıl, birlikte mi yaşıyorsunuz?
P.M.: Bu aralar benimle oturuyor ama yakında yine gidici.
E.M.: Üniversitede ayrı eve taşındım ama geçenlerde evimden çıktım ve şimdi yeniden ev bakıyorum. O süreçte de annemleyim.
Anlaşabiliyor musunuz?
P.M.: İyiyiz. Bir araya geldiğimizde anlatacak çok şeyimiz oluyor. Çok iyi bir diyaloğumuz var.
E.M.: Evet, iyi anlaşıyoruz.
P.M.: Tabii ki ergenlik çağında bazı sorunlarımız, çekişmelerimiz oldu. Ama şimdi o sorunları yaşamanın sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Arada o günleri konuşup gülüyoruz.
O çekişmeler karikatürlere yansıdı mı hiç?
E.M.: Tabii. Ben annemin çizimlerinde kendimi görüyorum sürekli. Bir karikatür çizmişti. Genç kız telefonda, bacakları duvara dayalı, acayip pozisyonlarda döne döne konuşuyor. Baktım, ayağında benim çoraplarım, benim hareketlerim. Aslında daha ilkokulda başladı bu. Demiştim ki mesela, “Anne, Zeynep Ozan’a aşık” Sonra bir baktım, Zeynep-Ozan diye birbirine aşık iki çocuk çizmiş. Okulda Zeynep geldi, “Annen bizi çizmiş” diye bana bağırdı.
Barış için sergilenecek
PİYALE MADRA
Le Monde çizeri Jean Plantu 2006’dan beri ‘Cartooning for Peace’ (Barış İçin Karikatürler) adı altında sergiler düzenliyor. Yeni Zelanda’dan Amerika’ya, Afrika’dan Avustralya’ya benim de içinde bulunduğum 80 çizerin yer aldığı bir çalışma. Sergi bu kış büyük ihtimalle İstanbul’da gerçekleşecek. Ayrıca üniversitelerde seminerler, atölye çalışmaları, konferanslarla da desteklenecek. Serginin bütün amacı insanlara, özellikle gençlere barış kültürünü aşılamak.
Tiyatro sahnesine hazırlanıyorum
ESME MADRA
Serbest Bölge adlı tiyatro grubuyla Görkem Şarkan’ın yazıp yönettiği ‘Yok Oğlum Biz Evdeyiz’ adlı oyunu sahnelemeye hazırlanıyoruz. 17 Ekim’de Beyoğlu’nda İkincikat adlı mekanda oynamaya başlayacağız. Şimdi onun provalarını yapıyoruz. Ayrıca Açık Radyo’da da ‘Sanat Kafası’ adlı bir program yapıyoruz iki arkadaşımla beraber.