Güncelleme Tarihi:
Polis haftasını geride bıraktık. Senin de bir polis çocuğu olduğunu biliyorum. Bu konuda neler söyleyeceksin? Nasıldı polis çocuğu olmak?
- Şimdi yeni mezun polisleri görüyorum da ben aslında 40 yıllık polisim babamdan dolayı. Babam mesleğini çok ciddiye alırdı. Böyle olunca polislik daha stresli bir hâle geliyor. Hem onun açısından hem de eve gelince ailesi için.
Ne gibi?
- Babam emniyet müdürüydü. Türkiye’nin ilk kaçakçılık daire başkanlığını kuran kişi. Ve sert bir polisti. Çok disiplin ve düzenliydi. Sabah erken kalk, dolaplar düzenli olsun, yatağa belli saatte gir. Beyazıt Öztürk ve Saadet Işıl Aksoy da polis çocuğu; onlar da yaşamıştır benim yaşadıklarımı. Baskı sanatsal yanımızı ortaya çıkarıyor belki de.
DENGELERİ KORUMAK İÇİN SİLAHA İHTİYAÇ VAR
Başka zorluklar da yaşamışsındır...
- Tabii, hep korkular vardı. 80’li yıllarda birkaç yerde bizim evlerimiz kurşunlandı. Kapıdan ablamı kaçırmaya kalktılar. Bizi çoğu zaman gelip korumalar alırdı. Tehdit telefonu geldiğinde babamın koruması Yavuz abi sorgusuz sualsiz gelir, sınıfa girer, beni alırdı.
Polisiyeler, aksiyon filmleri gibi bir çocukluk yaşamışsın.
- E tabii... Herkes su tabancası ile oynarken bizim elimizde içinde mermi olmayan gerçek silahlar vardı.
Silah ne anlam ifade ediyor senin için?
- Dengeleri korumak için silaha ihtiyaç var. Bir hayvan öldürmek, insan öldürmek, hatta çiçeği bile koparmak çok saçmayken silahlar insan öldürmek için kullanılır hale geldi. Artık biri silah yapıyor, öbürü füze yapıyor; ben de yapayım ki bana saldırmasın diye dengeleri koruman gerekiyor. Ama tabii ki sevmiyorum silahı. Askerde kullandım, poligona da gittim, atış yaptım, ama evimde bulundurmuyorum.
Bu baskı, disiplin büyüme döneminde seni nasıl etkilemiş olabilir? Travmatik olaylar da cabası!
- Yaşananlar insanın hayatını renkli kılıyor aslında. Hayata dair tepkilerini daha net vermeye başlıyorsun. Mesela ben lisedeyken çok kavgacı bir çocuktum, ailenin yaşadığı gerginlik senin hayatını da etkilemeye başlıyor. Konservatuara girince değişti ama. Hocalarımdan biri, kendimi yukarıdan izlememi öğütledi. Oyunculuk insanın kendini keşfi bir yerde. Şimdi ben karşımda duran Ömür’e baktığımda saçından tırnağına, ayakkabısına kadar her şeyi anlamaya çalışıyorum. Yere baktığı zaman neden öyle baktığını bile biliyorum.
Lise dönemindeki kavgacı Bekir gitmiş yerine mantıklı biri gelmiş. Peki nasıl yatıştırıyorsun öfkeni?
- Kendime yukarıdan bakıyor, bağırıp çağıracağım yerde sükunetimi korumayı tercih ediyorum. Ama bu benim hiç kavga etmeyeceğim anlamına gelmez. Bazı değerlerim vardır; bunlardan ilki ailemdir, ikincisi kişiliğim, üçüncüsü dürüstlüğüm.
BİRKAÇ TİNERCİ ÇOCUĞUN HAYATINI DEĞİŞTİRDİM
Oyunculuğa gelelim. Hani derler ya, çocukluğumdan beri şu meslek aklımdaydı diye... Sende durum nasıldı?
- Hiç aklımda yoktu. Ben başka şeyler yapmak istedim... Futbol oynamak istedim, ticaret yapmak istedim, ama oyuncu oldum. Bunda başarılı oldum mu, olmadım mı bunu değerlendirmek bana düşmez.
Peki ya baba mesleği? Polis olmak istemedin mi hiç?
- Babam istedi diye sınavlara girdim ama aslında ben hiç istemedim. Kazanamadım da zaten. Dedem askerdi, babam polis ve ben aynı şeyleri yaşamak istemedim. Artık hırsızları başkaları yakalasın, bizim ailenin kotası doldu!
Sosyal medya deyince aklına gelen ne?
- Facebook’un bir flört aracı olduğunu, Twitter’ın ben buradayım diye bağırmak olduğunu, Instagram ve Foursquare’in en lüks restorandayım diye bağırmak olduğunu biliyorum. Bilinç altında “o kadar değerliyim ki, fark edin beni!” yatıyor. Ama aslında “o kadar değersizim ki, değerli hissettirin beni” demek istiyorlar.
Twitter hesabını takip ediyorum. Ya oyun tarihlerini yazıyorsun ya da futbol muhabbeti yapıyorsun? Nasıl bir medya kullanımı bu?
- Ben o konuda asosyalim, bugün ne yediğimi, ne giydiğimi birilerine anlatamıyorum. Sanki özendiriyormuşum gibi geliyor. Bu biraz da insan sevdiğim için. Mütevazılıktan çok empati yeteneğim var diyebilirim. Biri çok mutsuz ve fakirken ben orada oturup yemek yemem mesela. Çevremde mutsuz biri olunca ben de mutsuz oluyorum.
Ne yapıyorsun peki sosyal sorumluluk projelerinde mi yer alıyorsun?
- Arada onlara da katılıyorum. Ama direkt fiziksel ve ruhsal temas tercihim. Bazen tiner çeken bir çocuğun yanına gidiyorum, oturup konuşuyorum. Birkaç çocuğun hayatını değiştirdim öyle ve meslek sahibi yaptım. Bazı çocuklar giyinip tertemiz geldi yanıma sonra.
HAYATIMDA SPOR SALONUNA 10 KERE GİTMİŞİMDİR
Modelliğe hayır desen de kendine çok iyi bakıyorsun? Nedir fiziğinin sırrı? Spor salonundan çıkmıyor gibi bir halin var?
- Bunu bana hep söylüyorlar ama hayatımda spor salonuna 10 kere gitmişimdir. Son 15 yılda da 2 kere gitmişimdir. Evde kendi kendime bir şeyler yapıyorum. Mutfakta yemek yapmak bile bir şeydir, bazen televizyonda biri pilates yaparken aa ne güzelmiş diyorum ve kendi kendime yapıyorum. Ama spor salonuna gidip, eline halteri alıp, aynaya bakıp vay be demek; işte ondan yok bende.
Yemeklerine dikkat ediyorsundur o zaman...
- Yemek yiyorum aslında. Yoğurda bayılırım. Hatta annem bana hep “seni yoğurtçunun kızıyla evlendireceğim” derdi. Gece mesela çok acıktığım zaman yoğurdun içine yulaf, meyve, ceviz koyar yerim. Ben çikolata çok severdim, aşırı da yerdim ama bir zaman sonra onu da sevmemeye başladım. Şekeri hayatımdan çıkardım, artık içtiğim çayın, kahvenin tadını alıyorum.
“ÇİÇEK TAKSİ” İLE POPÜLER OLDUM
Mesleğindeki kırılma noktan neydi sence?
- Kırılma noktam Müşfik Kenter oldu. Çok şey değiştirmiştir hayatımda. Sonrasında Müşfik hocanın öğrencisiyken Yıldız Kenter, Kenter Tiyatrosu’na aldı beni. Televizyonda ise “Çiçek Taksi” de popüler olmamı, geniş kitlelerce tanınmamı sağladı.
Tiyatro senin için öncelik ama diziler de oluyor. Biri keyif, öteki para için mi?
- Ben para kazanmak için dizi yapmıyorum, oradaki arkadaşlarımla sohbetten, orada olmaktan keyif alıyorum. Sıkıntı 90-100 dakikayı çekmeye çalışmak. 25-30 dakikalık sit-com çeksek nesi kötü?
Bahane hazır, “Seyirci alıştı, kısasını istemiyor” diyorlar?
- İnsanı neye inandır ve kandırırsan öyle gider.
SİNEMADA GEĞİREN ADAM PARA KAZANIYOR
Sinemadan uzak olmanı neyle açıklarsın?
- Ben sinemanın içine çok girmedim. Çünkü skeçleri birleştirip film yapıyorlar. Ama sırf sinema salonunda oynuyor diye o bir sinema filmi olmuyor. Geğiren adam en çok parayı kazanıyor, kıllarına ağda yapan adam popüler oluyor. Tabii ki bunlar da olacak ama bunlar işin şov tarafı. Her vizyona giren şey sinema filmi değil. Ben konservatuvar bitirdim, beni takip eden hocalarım var. Böyle şeylerin içinde yer alırsam mutsuz olurum diye düşünüyorum.
Sinema filmlerinin hepsi de kötü olmak zorunda değil ama öyle değil mi? Haksızlık yapmayalım, çok kaliteli filmler de çekiliyor ülkemizde. Bu tür filmlerden teklif gelmiyor mu?
- Kaliteli ama düşük bütçeli, “gel neredeyse bedava oyna” diyen teklifler var. “Sinemadan para kazanılmaz” algısı bana göre değil. Sen uğraş önce, git sponsorunu bul, Kültür Bakanlığı ile konuş. “Bekir gel oyna ama sana para vermeyeceğim” deme.
PİLAVI TUTTURAMASAM DA OTURUR YERİM SONUNDA
Hobilerin neler? Oyunculuk dışında ne yaparsın?
- Sanat eserlerine düşkünüm, antikalarla uğraşmayı seviyorum, motorum var.
Yemek yapar mısın?
- Bak sen de sordun aynı soruyu. Bugünlerde öyle çok karşılaşıyorum ki bu soruyla. Bir televizyon programına katıldım, yanımdaki kadın arkadaş at biniyor, kılıç kullanma dersi falan alıyor, öbür yanımdaki karate dersleri alıyor. Sunucu da bana yemek yapıyor musun dedi! Bir yanımda Zeyna, diğer yanımda antik Roma’dan bir dövüşçü, bana yemek yapıyor musun sorusu!
E devir değişti. Ayrıca en iyi aşçılar erkektir, öyle değil mi?
- Peki peki. Gurme değilim ama evde kendimce bir şeyler yapıyorum. Pilav, fasulye falan... Pilav bazen tutmuyor ama tutsa da tutmasa da yiyiyorum (gülüyor).
KADINLARI SEVİYORUM EŞCİNSEL EĞİLİMİM YOK
Gelelim ilişkilere, aşka.... Kadın erkek ilişkilerinde nasılsın?
- Onlara sorarsan zorumdur belki. Her ilişki aslında zor. Anne-baba, eşcinsel ilişki, kadın-erkek; hepsi zor. Bir ilişkide ne kadar verebildiğin ve ne kadar aldığın önemli.
En uzun ilişkin ne kadar sürdü?
- 5 sene sürdü en uzunu. En son ilişkim, Ebru (Öztürk) ile olansa 1,5 yıl...
Neden zor biri olduğunu düşünüyorsun?
- Aksi halde niye bitsin ki? Karşılıklı sorunlardan bitiyor ama onlar hata bende diye bakıyorlardır belki.
Kendini eleştir. Nerede hata yapıyorsun?
- Kendimi hep eleştiririm zaten ve hata olarak bakmıyorum olaylara. Oyunculuğun farklı bir tarafı var. Ben daha dokunmatik bir adamım, kadınları seviyorum, eşcinsel eğilimim de yok. Kadınları sevdiğim için de güzel bir kadın görünce onunla ilgilenebilirim. Hayatımdaki insanların bana söylediği şey; flörtözsün! İnsanlar kendi kafalarındaki ilişki yaşamayı ve senin kendi kafalarındaki insan olmanı istiyor. Etrafımdaki herkes bilir, ben ilişki içindeysem kimseyi aldatmam.
BEN AURASI OLAN KADINLARDAN HOŞLANIRIM
“Dokunmatik bir adamım, güzel kadınları seviyorum” diyorsun. İlle de ilişki yaşamana gerek yok, sosyal aldatma denen bir şey var ama...
- O zaman herkesi Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde bir odaya kapatacaklar. Öyle bir hayat istiyorlar artık insanlar!
Sen şimdi buradan çıkarak “kıskanç değilim” de dersin! Böyle erkekler kendileri kısıtlanmasın diye “kıskanç değilim” diyorlar çünkü.
- Bir kız arkadaşım gidip beni aldatmayı aklından geçiriyorsa, mini eteğini giyip insanların ona baktığını ve bir beklenti içinde olduklarını düşünüyorsa zaten kıskanç olmama gerek yok ki... Kimseyi kontrol edemezsin.
Bu konu uzar gider tabii. Sevgili demişken, nasıl kadınlardan hoşlanıyorsun?
- Güzel kadınlardan hoşlanıyorum.
Çok klişe oldu ama...
- Aurası olan kadınlardan diyeyim. Beni cezbeden şey gözlerdir, güzel bakıyorsa o kadın güzeldir. Sonrasında bütün olarak değerlendirince aşık oluyorsun.
ANNEM ÇOK ÖZEL BİR KADINDI
Çocuk için geç kaldığını düşünmeye başladın mı?
- 44 yaşındayım ve bu zamana kadar olmadı, olmamasının bir nedeni vardır diye düşünüyorum. Çocuk çok severim aslında. Zamanı gelince olur.
Peki bu koşuşturmanın içine bir çocuk yerleştirebiliyor musun? Ya da düzenli, sakin bir ilişki?
- Güzel soru... Ama bunu gerçekten bilmiyorum.
Mesela haziran ayında bir haftalığına paraşütle atlamaya gidiyormuşsun. Çocuğun olsa yapar mıydın yine?
- Tabii, bunlar hep olabilecek şeyler.
Yakın zamanda anneni kaybettiğini biliyorum. Annen “hadi çocuk yap artık” diye baskı yapar mıydı sana?
- Benim annem çok özel bir kadındı. Bir insanın eşini kaybetmesi zor ama evladın annesini kaybetmesi çok daha zor. Soruna gelince... Annem bana asla şunu yap, bunu yap demedi. Mutlu olmam için her şeyi benim seçimime bıraktı.
Anne ya da babanı kaybettiğinde büyümüş olursun derler. Senin hayatında ne değişti anneni kaybettiğinde?
- O benim içime girdi; Bütün insanlığı, bütün enerjisi, aurası. Bilm kurgu filmlerinde olur ya öyle. Onun bedeni ölüp gidiyor ama ruhu benim içimde hâlâ. Bu da çok olgunlaştırdı beni.
HİÇ HIRSLI DEĞİLİM BUNA GEREK YOK
Tiyatro hep az kazandırır. Diziler ise zenginlik kaynağıdır oyuncular için. Senin parayla ilişkin nasıl?
- Para ihtiyaç duyulduğunda gerekli ama sonuçta bir kağıt parçası. Para hiçbir şey değil, insanların birbirini yemeleri için uydurulmuş! Önemli olan tamamen psikoloji. Kendini iyi hissediyor, doğru iş yapıyorsan para gelir. Parayla ilgili bir sıkıntın varsa, paraya ihtiyacın varsa, para kaçar.
Geldi mi sana? Yoksa kaçtı mı hep?
- Binlerce şükür bana geldi. Ayrıca babam biraz tutumluydu, ben de o yüzden biraz tutumlu bir çocuk oldum.
Hırslı mısın?
- Hiç hırslı değilim, gerek yok. Arada kendimize bir dur dememiz gerekiyor.
Hayalin nedir, mesleğinle ilgili?
- Kendi sinema filmimi çekmek.
Adı?
- “Part Time” diye bir şey yazdım. Hayatı boyunca part time çalışan bir adamın hayatı. Kısmet olursa perdeye aktarılmasını çok isterim.
İLİŞKİ DEĞİL SANKİ SAVAŞ ALANI!
Kısa süre önce 1,5 yıl süren ilişkini noktaladın. Ardından “Bir erkeğe biten ilişkinin ardından konuşmak yakışmaz” dedin ve herkesin takdirini kazandın. Özellikle de biz kadınların...
- Aslında tam anlamıyla böyle demedim. “Ben bitti ya da bitmedi demiyorum. O bir bayan, lütfen ona sorun o ne isterse o benim kabulümdür” dedim.
E bu daha da güzelmiş.
- Benim söyleyeceğim bir şeyin onun hayatını etkilemesini istemem. Arkadaşım aradı beni, “Ayrılmışsınız” dedi. Ben kimseye söylememiştim. “Lütfen onu ara, onun cümlelerini benim cümlem kabul et” dedim.
Hemen bir ters köşe yapayım. Bu açıklamanın nedeni suçluluk psikolojisi olabilir mi?
- Alakası yok. Bizim kendimizi kurtarmak için kullandığımız bütün cümleler karşı tarafı olumsuz etkileyebiliyor. İnsanlar “bitirdim” demekten mutlu oluyorlar. Sanki orası bir savaş alanıydı da ben kazandım. Biten bir şey varsa bunu konuşmaktan çok neden bittiğini düşünmek, önüne bakmak daha doğru.
Prof.Dr. M.Özkan Pektaş (Psikiyatr): Kendisini iyi tanıyor
Ciddi, dürüst, abartıdan uzak, gerçekçi, olduğu gibi görünmekten keyif alıyor. Kendisini iyi tanıyor. Zor koşullara uyabilme adına tahammülü ve toleransı fazlaca gelişmiş, bunu yaşadığı ve yaşamakta olduğu tecrübelerden anlıyoruz. Gözler, herkesin kimliği ve kişiliğini açığa vurur; oyuncumuz bu anlamda çok doğru bir tespit yapıyor, aslında sevme ya da sevilmenin ilk ve son durağıdır gözler. Biten ilişkilerin ardından konuşmamak ise insan olmanın gereğidir, hiçbir ilişki tek taraflı hatalarla bitmez, yalancı ilişkilere de ilişki gözüyle bakılamaz.