Oluşturulma Tarihi: Nisan 13, 2004 01:23
Köyden kente göç, aşk ve futbol dünyasını konu alan ‘Ah Be İstanbul’ adlı dizi, bu akşam Kanal D’de başlıyor. Başrol oyuncuları Yavuz Bingöl ve İpek Tuzcuoğlu, ‘Bizi yakıştırıyorlar’ dedi.
Yenge kavramı Türkiye’de önemli kavramlardan birisi. İpek Tuzcuoğlu da dizinin yengesi.
İpek Tuzcuoğlu: Aslında dizinin ilk ismi Yenge olarak düşünülmüş. Sonradan değişmiş. Dizide Erzincanlı bir ailenin gelini Zümrüt olarak, çoluk - çocuk herkesin yengesiyim. Ama bir o kadar da okuyan, edebiyata düşkünlüğü olan bir karakter. Bilgili, bilinçli, kendi içinde de muhafazakar tarafları olan bir kadın.
Yavuz Bingöl: Sosyolojik açıdan bakarsak herkes köylüdür bence. Daha çok geçmişte yaşıyoruz toplum olarak. Çok geleceği kurgulayan şeyleri önemsemiyoruz. Müzikte de böyle. Çok uçuk müzikler dinlenmez ama bir otantik türkü hep dinlenir.
- Zerda dizinizdeki Şahin Ağa’dan sonra bu kentli antrenör Metin nasıl bir karakter olarak?
Yavuz Bingöl: Ah Be İstanbul’da benim oynadığım Metin karakteri boşanmış, bir çocuğu olan, ailevi sorunları olan gözde bir antrenör. Kötü bir evlilik geçirmiş, gerçek aşkını arıyor. Sonra kırsal kesimden, Emir karakterini üstlenen genç, ünlü futbolcu olma hayalleriyle Metin’in yanına geliyor. Bütün ailesinin de buraya gelmesini sağlıyor. Bir göç var burada.
- Türkiye’deki antrenörlere atıfta bulunma gibi bir durum var mı dizide?
Yavuz Bingöl: Aynı Türkiye’deki Fatih Terim ve Mustafa Denizli’ye zamanında nasıl yapıldıysa, çekilen bölümlerde de aynı şeyleri Metin’de görüyoruz. Mesela holiganlar, fanatik taraftarlar var. - Peki gerçek hayatınızda İpek ve Yavuz olarak neler tam olarak yansıyor hayata ve insanlara?
İpek Tuzcuoğlu: Biz aynıyız Yavuz’la ve benim onu sevmemim nedenlerinden bir tanesi de bu. O kadar ben gibi ki! Yavuz benim erkeğim diyorum. Ben de insanları çok önemsiyorum. Biz bu anlamda ikili olarak aynı tabandayız, yerdeyiz, renkteyiz.
- İllüzyon olmayan bu hayata gelişiniz kısaca nasıl oldu?
Yavuz Bingöl: Ben öğretmen bir babanın ozan bir annenin çocuğuyum. Çok fazla il gezdim. Ama sonuçta azmin elinden hiçbir şey kurtulamıyor. Mesela futbol oynuyordum, Göztepe Yıldızlar’a yazılmıştım, bıraktım, tekrar müziğe geri döndüm.
- Anneniz Şahsenem Hanım ikinizi birbirinize çok yakıştırıyormuş, doğru mu?
Yavuz Bingöl: Annemin dışında da birçok insan böyle düşünüyor. Ben dizi düşünmüyordum, şimdi Şahin ağayı yaratmışsın, insanların kalbine koymuşsun. 6 ay sonra başka bir karakterde insanların karşısına çık! Bana çok acımasız geliyor. Bu proje gelince ve İpek de projede olunca, bu sefer çok istedim.
- Sanırım bir de kontratlarınıza ‘Birbirinizle oynama’ gibi bir şart yazdırmışsınız.
İpek Tuzcuoğlu: O kontrata şunu yazdırmışız, ‘Başrol oyuncusu İpek Tuzcuoğlu, başrol oyuncusu Yavuz Bingöl olacaktır’ diye. Bizi ilk yakıştıran Abdullah Oğuz ve Meral Okay’dır. Öykümüzü Zerda’nın öyküsünü yazan Senay Ülkü yazıyor, senaryoyu Sulhi Dölek kaleme alıyor. Yönetmenimiz Nesli Çölgeçen, yapım şirketimiz ANS. Emir’i oynayan arkadaşımız Alpay adında konservatuarlı bir genç. Yani no name ve tamamen katıksız oyuncu kadrosu. Bence bir dizinin inandıcı olabilmesi için iki ünlü yetiyor. Bütün simalar çok tanınmış olduğunda diziden kopmalar başlıyor seyircide. Kadronun tamamı öz hakiki oyunculardan oluşuyor.
- Gerçek hayatta da yakıştırılıyor musunuz birbirinize?
Yavuz Bingöl: Valla 3 gün önce benim 9 yaşındaki kara kuru güzel yeğenim Ceren, ‘Dayı Dicle’yle evlensene’ dedi. Ben ‘Manyak mısın’ dedim, ağlamaya başladı telefonda. Susmayınca ‘Tamam tamam evleneceğim’ dedim. Ne diyeyim, çocuk! Asmalı Konak’tan beri izliyormuş, yakıştırmış. Bir de şimdi annem, kız kardeşim ben bekarım ya, çok konuşuyorlar. O da onların yanında dinliyor. ‘Bir tane temiz süt emmiş birini bulup evlendiremedik bu oğlanı’ diyorlar. Ufaklık bunları dinliyor, kafasına göre gelin arıyor.
- Belli mi olur dizi aşkı belki gerçeğe dönüşür?
Yavuz Bingöl:
Bir bakalım önce dizide olacak mı? Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu demişler.
İpek Tuzcuoğlu: Benim süren ilişkim var tabii, devam ediyor Hakan’la. Ben tebrik ediyorum ünlü bir kadınla beraber olmak çok daha zor birşey bir erkek için Türkiye’de. Çünkü hayran hayran bakıyorlar. O niye baktı oluyor. Hezeyanları daha fazla. Ben öyle değilim, benim kendime göre oyunculuk kariyerim var ama starlara bakıyorum da, hakikaten yalnız kalıyorlar. Ben kendimi yaşamayı seviyorum, ben star gibi yaşamayı sevmiyorum, bana uymaz! Ben 38 bedenim bana 44 beden verirsen üzerimden düşer.
Yavuz Bingöl: 16 yaşında Türkü adında bir kızım var. İpek’le çok iyi anlaşıyorlar. Bana da aşık. Birisi gelecek kızını istiyorum diyecek, işte ben o adamı düşünüyorum şimdiden, nasıl bitireceğim diye.
İpek Tuzcuoğlu, ‘Çocuklar Duymasın’daki gibi ‘Özel hayata dikkat etmek’ gibi kuralları olup olmayacağı sorusunu şöyle yanıtladı: ‘Eşimden ayrılma sürecini ben de geçirdim. Bu bir tercih meselesidir. Neyi hayatında kullanıp kullanmayacağınla da ilgilidir. Benim hayatımda kullanacağım tek birşey var. O da oyunculuk gücü. ‘
Annem konservatuvara gitmiş, bizim köyde dansöz oldu demişler
Yavuz Bingöl: Annem Şahsenem Bacı Türkiye’deki az sayıda kadın ozandan biri. Özellikle müslüman toplumlarda ve 60’lı -70’li yıllarda millet kadın ozanı taşlardı. Zaten annem köyden gelip Muzaffer Sarısözen’in öğrencisi olduğu zaman, köydeki dedemin komşuları, arkadaşları ‘Bizim Mahmut’un kızı var ya, Ankara’ya dansözlüğe gitmiş’ demiş. Halbuki konservatuvara gitmiş.
Ben annemden çok şey öğrendim. Şu an yaşayan ve sanatın zirvesindeki birçok kişi annemin yakın arkadaşı. Ama hiç kimsenin kapısını çalmadık. Bir tek annem Arif Sağ hocaya 80’li yılların sonunda bir demo kasetimi götürmüştü. Ben de yanındaydım ve o da arabasında bir şarkı dinleyip, daha şarkıyı bitirmeden, ‘Ya oğlum senin daha bir fırın ekmek yemen lazım’ diyerek kaseti bana geri vermişti. O beğenmediği ‘Sen Türkülerini Söyle- Turnalar’ adlı ilk kasetim bir milyon sattı. Bir tek ona, o da belki bir yardımı olur, girişim olur diye annem beni yönlendirmişti ama olmadı.
Sonra hep ben kendim çabaladım. Aile terbiyesi, sevgisi çok önemli. Nerede bulunman gerek, nerede bulunmaman gerek bu çok önemli. İyilik yap denize at lafına inanıyorum ben. Zamanında yaptığın iyilikler mutlaka karşına çıkıyor. Neyse sonuçta ben bu noktaya geldim kendi çabamla.
İkimiz de anne kuzusuyuz
İpek Tuzcuoğlu: Ben yola çıktığımda hala anneme söylemem, şuraya gidiyorum diye. Gittiğim yerden ararım ‘Geldim’ diye. Evhamlı çünkü. Annem her şeyimi bilir. Annem çok istedi İstanbul’a gelmemi. Yavuz da 1995 yılında İstanbul’a gelmiş, ben de aynı yıl geldim.
Yavuz Bingöl: 15 yaşında annem babamla ayrılınca 1990 yılına kadar biz annemle hayatı göğüsledik. 1995 yılında 31 yaşına girdiğimde, annemin yanından ayrılmaya karar verip Ankara’ya gittim. Piyanist - şantör olarak iş buldum. Orada 5 yıl kaldım, 3’üncü yılında evlendim. Annemden ayrılmak benim için inanılmazdı, bizim bir ayrılış sahnemiz vardı aynı filmlerdeki gibi. Düşünsene 31 yaşında ben annem evde yalnız diye eve gidiyordum. Çünkü bizim yaşadığımız muhitte kadın dul olunca, kocası olmadığı için gece 12’den sonra eve kimse gelemezdi. Sağda solda ne derler? İzmir Gültepe gecekondu bölgesinde 13 yıl oturduk. Ben kendi yolumu çizmek için Ankara’ya gitmemin 5’inci yılının sonunda kaset yaptım ve Yavuz Bingöl oldum ben de.