Güncelleme Tarihi:
Asena, Kelebek’e verdiği röportajda hayatına dair tüm sırları birer birer itiraf etti. Annesinin kendisini üç aylıkken sokağa bıraktığını anlatırken gözyaşlarına boğulan oryantal, "Üç aylıkken kapı önüne bırakılmışım. İyi ki babam tesadüfen beni görüp, babaanneme bırakıyor. Yoksa şimdiye kadar çoktan ölüp gitmiştim" dedi.
Benim içim dışım bir, gizlim saklım yok diyorsunuz, ama bir o kadar da kapalı kutusunuz. Aslında pek çok sırla yaşıyorsunuz...
- Evet, öyle. Sizin bilmediğiniz o kadar çok özelim var ki... Ama adı üstünde, özel. Kaldı ki bir şey söylesem de yanlış yazılıyor.
Neler yanlış yazıldı?
- Ailemle ilgili meseleler... Mesela babam için "paspas" dediğim yazıldı. Ben böyle bir şey söylemedim ki... O kasetleri defalarca izledim. Orada sadece, "Ailemle olan ilişkimde beni ikinci, üçüncü şahıslar ilgilendirmiyor. Onların benim gözümde yerdeki paspasın üzerindeki toz zerreleri kadar değeri yok" demişim. Ben bunu söylerken, baba ya da anne dememişim ki!
Kimden söz ettiniz peki?
- İkinci, üçüncü kişiler; halam olabilir, dayım olabilir ya da dostum dediğim kişiler olabilir. Ben orada "baba" kelimesini hiç kullanmamışım. Ben popüler olduğum günden itibaren, yani 11 yıldır, hem babam hem de annemden hep iyi bahsederim. Hiçbir zaman onlardan kötü şekilde söz etmem.
Öz anne ve babanız yaşıyor değil mi?
- Evet. Annem de evli, babam da... İkisinin de bir sürü çocuğu var. Ben ise kendi dünyamda mutluyum. Beni rahat bıraksınlar, başka bir şey istemiyorum.
BENİ ÇÖPE ATACAKLARMIŞ
Geçtiğimiz günlerde yaptığınız bir açıklamada evlilik dışı dünyaya geldiğinizi söylemişsiniz. Eğer sizi üzmeyecekse biraz ailenizden bahseder misiniz?
- Ben gayrımeşru doğdum, ama benim çocuklarım aslanlar gibi analı babalı doğacak. Benim annemle babam evlenmemiş. Sonra annem ortadan kaybolmuş. Üç aylıkken babaannemin kucağına gitmişim. O beni büyütmüş. Babamla ilgili konuşmalarımdan sonra yüzlerce mail aldım. "Büyüktür, babadır, elini öp, böyle konuşma, çarpılırsın" gibi mail’lerdi bunlar. Emek veren mi önemli, yoksa hiç emeği geçmeyen biri mi? Benim bildiğim Türk halkı emeğe saygısızlığı kabul edemez. Şimdi ben, üç aylıktan itibaren beni koruyan, büyüten, bakan kadını bir tarafa atacağım, benimle hiç ilgisi olmayan insanı baş tacı yapacağım, öyle mi? Hayatta böyle bir şey olamaz! Ben, babaanneme ihanet edemem, nankörlük yapamam. Beni kim büyüttüyse, benim için ata odur. Madem anne-baba-evlat ilişkileri kutsal şeyler, neden babaanneme ben bakıyorum? Oğlu, yani babam nerede? O bırakın bakmayı gelip de hatırını bile neden sormuyor? Nerede kaldı kutsallık? Annesini arayıp sormayan, evladına mı bakar! Ben olanlar için kimseye kırgın değilim. Onlar öyle bir yol çizmiş kendilerine, ben de böyle bir yol çizmişim. Yıllar sonra ortaya çıkıyorlar, bir evlatları olduğunu hatırlıyorlar. Beni kızdıran işte bu...
Eskiden annenizle görüşüyordunuz ama...
- Bir zamanlar görüşüyordum, doğru. Sonra olmadı işte. Şimdi aramızda neler geçtiğini anlatacak değilim. Kısacası artık görüşmüyorum. Ben insanlar için, annem-babam için değerli olsaydım, şu an onlar benim yanımda olurlardı. Benim başıma kötü şeyler geldi, o zaman neredeydiler? Kimse ortaya çıkmadı. Annemin ilk eşinden olan ağabeyim çıkmış ortaya... Ben zor durumdayken neredeydiler? Sonra babam çıkıyor, annem çıkıyor, konuşuyor! Ben acı çekerken hiçbiri yoktu ortada, hepsi beni bir tarafa atmıştı. İyi ki babaannem varmış. Yoksa beni çöpe atacaklarmış.
Çöpe mi atacaklardı?
- Evet, üç aylıkken sarılıp sarmalanıp kapı önüne bırakılmışım. İyi ki babam tesadüfen geçerken beni görüyor da, alıp babaanneme getiriyor. Babam iyi ki bu iyiliği yapmış. Yoksa şimdiye kadar çoktan ölüp gitmiştim!
Yani anneniz sizi kapının önüne mi bırakıp gitmiş?
- Bilmiyorum. Evde kimse yokmuş. Babam da tesadüfen kapının önünde görmüş beni, almış babaanneme getirmiş. Allah’tan alıp, getirmiş. Bütün bildiğim bu... Neyse, işte benim bütün hikáyem bu. Artık kurcalanmazsa çok sevinirim. Başka anlatacak bir şeyim yok çünkü.
Peki... Şimdi Serhat Fafal’la birliktesiniz. Nasıl tanıştınız? Almanya’daki ablanız bir iddiada bulundu. Serhat Fafal’la nişanlı olduklarını, sizin Fafal’ı onun elinden aldığınızı iler sürdü. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
- İster inanın, ister inanmayın, bu konuda sadece bir tek şey söyleyeceğim; ben kimsenin ne sevgilisini ne de nişanlısını elinden aldım. Ben öyle bir adamla birlikte değilim. Ben, benim sevgilimle birlikteyim. Nişanlılık, sevgililik varsa, ispatlansın! İnsanlar o kadar adi ki, yalancı şahitler de çıkarırlar ortaya... Bunu da yaşadım. Ama ben kiminle birlikte olduğumu çok iyi biliyorum. O sadece benim sevgilim. O benim yani... Kimsenin bir şeyi değil.
BEN HİÇ EN İYİYİM DEMEDİM
Serhat Bey sürekli kaçıyor, yüzünü saklıyor, neden?
- Erkek arkadaşımın yüzünün tanınmasını istemiyorum, o da istemiyor. Çünkü adam işadamı, görünmek istemiyor.
Almanya’da çalışıyor, değil mi?
- Hem orada hem de Finlandiya’da...
Ne iş yapıyor?
- Ticaretle uğraşıyor.
Ama uzun zamandır burada galiba...
- Sürekli değil. Bir-iki ay benim yanımda, burada kalıyor, sonra yine yurtdışına çıkarak, işleriyle ilgileniyor.
Geçtiğimiz günlerde meslektaşınız Tanyeli’yi mahkemeye verdiniz. Ne geçti aranızda?
- Benim kendisiyle öyle samimi, içli dışlı bir dostluğum olmadı. Vurulduğum zaman herkes gibi hastaneye geldi. Hatta altı kere geldi. Hep başucumda durdu. Buraya kadar her şey normal. Hatta ben mesleğe ilk başladığım da kendisi Çelik’le beraber bir trafik kazası geçirmişti. Ben o zaman kendisini tanımıyordum, ama meslektaş olduğumuz için çiçeğimi alıp hastaneye gitmiştim. Onun dışında bir diyaloğumuz olmamıştır. Ben zaten kendi halinde biriyim. Kimseye sataşmam, kimse için kötü konuşmam. Son zamanlarda Tanyeli’nin benim hakkımda ağır açıklamalarda bulunduğunu okudum. Televizyonda da birkaç konuşmasına şahit oldum. Çok üzüldüm. Ama yine de çıkıp bir şey söylemedim. Ta ki işi hakaret boyutuna getirinceye kadar. O zaman da konuşmadım, gittim dava açtım. Ben hayatımda hiçbir gün "Ben en büyüyüm, en güzelim" demedim. Hiçbir zaman da demem. O demiş olabilir. Saygı duyuyorum. Bana onu sorduklarında da "Türkiye’nin en büyük oryantalidir. Ben oryantal değilim, dansözüm" demişimdir. Asla ağır konuşmamışımdır.
Evlenmeyi düşünmüyor aşkı özgürce yaşıyoruz
Serhat Fafal’la evlilik planları yapmaya başladınız mı? Hayır... Biz iyiyiz böyle. Evlilik çok kutsal bir şey, çocuk oyuncağı değil. Ayrıca benim için erken daha... Ben de, Serhat da henüz evliliğe hazır değiliz. Ben evli düşünemiyorum kendimi zaten, böyle
Röportaj: Sema DENKER
Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN