OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 01, 2004 00:00
"Ceyda, doğum sancıları başlayana kadar gizlemeyi başardı hamileliğini. Son dört ay bol elbiseler, eşofmanlar giydi fark edilmesin diye. O akşam hastaneye götürülürken de üzerinde üvey babasının eşofmanları vardı.(...)Teyzesi açık açık para teklif edip, bebeği öldürmesini istedi! Doktor, gözlerini teyzenin gözlerinin içine dikti, ‘Eşim 2.5 aylık hamile. Ben de baba olacağım yakında. Siz benden doktor değil katil olmamı istiyorsunuz!’ dedi.SUNUŞHer yaşam özel bir yolculuktur. Aynı yollardan, aynı istasyonlardan geçen, hatta aynı otobüste yanyana koltuklarda oturanlar bile farklı bir yolculuk gerçekleştirirler. Her yolcu farklı bir serüven yaşar.Bugüne değin ünlülerin yaşamlarını yazan bir kişi olarak, bundan böyle işte o yalnız yolcuların öykülerinin peşinden koşacağım. Elektronik posta, faks ve mektuplarla gönderilecek öyküleri, yeniden kaleme alacağım. Her gün bir öykü olmak üzere haftada üç gün yayınlanacak bu öyküler. Böylece ünlü olmayan insanların ancak medyatik bir olay olduğunda ojektiflerin önüne çıkabilen ‘sıradan’ yaşamları, bu sayfalara yansıyacak. Yaşamın bizden bağımsız akan o zengin ırmağını bu öykülerden okuyup, farklı bir Türkiye ile tanışacağız. Tabii bu yaşam öykülerini yazmadan önce, ‘kahramanı’ ile konuşup, gerçekliğini araştıracağımı, ancak istememesi halinde adını gizli tutacağımı da hatırlatmak isterim.Yaşam öykünüzü bekliyoruzFax: 0 (212) 677 0 888 e-mail: fbildirici@hurriyet.com.tr Mektup adresi: Anlatsam Roman Olur Hürriyet Medya Towers Güneşli/İstanbul. Web sayfası: www.hurriyet.com.tr/anlatsamAnneler Günü hediyeni burada bırakmışsın...O gün anneler günüydü. Kosova’daki Cihan, annesine telefon etti kutlamak için. ‘Anneler günün kutlu olsun anne.’ Annesinin sesi soğuk ve endişeliydi:- Sağol oğlum. Hediyeni de aldım.Cihan, iyice meraklandı. ‘İyi de anne ben sana hediye yollamadım ki!’ Annesi, kinayeli bir üslupla verdi cevabını:- Yollamamışsın, askere giderken burada bırakmışsın. Daha evlenmeden bir torun verdin bana.O an şimşekler çaktı Cihan’ın beyninde, ‘Ceyda’. Evet, onunla birlikte olmuşlardı ama askere gittikten sonra hiç görüşmemişlerdi. Neler olup bittiğini bilmiyordu Cihan. ÇOCUĞU DÜŞÜRMEK İÇİNNE TAKLALAR ATTI AMAOysa Ceyda, neler çekmişti Cihan’ın yokluğunda. Hamile olduğunu anlayınca acı içinde kıvranmaya başlamıştı. Güldüğü zaman camları titreten neşeli genç kız olmaktan çıkmıştı. Hiç sevmediği beden derslerinin müdavimi haline gelmiş, bebek düşsün diye yapılmadık spor hareketi bırakmamıştı.Kurtulmayı başaramayınca ailesinden gizlemek için çok uğraşmıştı. Nasıl gizlemesin? Henüz liseyi bile bitirmemişti. Lise son sınıf öğrencisiydi. Büyük hayalleri vardı geleceğine ilişkin.Annesi onu çok seviyor, üzerine titriyor, onun üzülmemesi için elinden geleni esirgemiyordu. Hatta Ceyda, ‘Üvey baba’sını evden kovmuş; kadıncağız çok sevdiği kocasına ‘Kal’ bile diyememişti.Ceyda, doğum sancıları başlayana kadar gizlemeyi başardı hamileliğini. Son dört ay bol elbiseler, eşofmanlar giydi fark edilmesin diye. O akşam hastaneye götürülürken de üzerinde üvey babasının eşofmanları vardı.Annesi deliye döndü öğrenince. Üzerine korkunç bir ağırlık çökmüştü bir anda. 10 yıl yaşlandı sanki. ‘Kimden?’ demek aklına bile gelmedi. Hemen kız kardeşini aradı, yardıma çağırdı.Ceyda, annesi, teyzesi ve amcasıyla birlikte hastaneye girerken hepsinin yüzü acı içindeydi. Dokunsalar ağlayacak gibiydi her biri. KEŞKE KANSER OLSAYDI DAHA KÖTÜSÜ HAMİLE!En çok altüst olan, hatta sinirlenen teyzesiydi. Yardıma gelmesi için aradığı eşine haberi verirken ‘Ceyda keşke kanser olsaydı ama daha kötü, hamileymiş’ diyecek kadar içerlemişti 17 yaşındaki yeğenine.Teyze, Ceyda, doğum için ameliyathaneye alınırken genç doktorun eline sarıldı:- Lütfen kurtarın kızımızı. Genç çocuk bir yanlışlık yapmış işte. Açık açık para teklif edip, bebeği öldürmesini istedi! Bebeğin ölümüyle her şeyin eski haline döneceğine, yaşananların temize çekilebileceğini sanıyordu o panikle.Doktor, gözlerini teyzenin gözlerinin içine dikti. ‘İkisi de sizin kızınız’ dedi. Bebeğin kız olduğu öğrenilmişti o arada. Ardından, teyzesinin içine işleyen bir söz etti doktor:- Eşim 2.5 aylık hamile. Ben de baba olacağım yakında. Siz benden doktor değil katil olmamı istiyorsunuz! Teyze ile anne birbirlerine baktılar. Doktorun sözleri ağır gelmişti. İtirazdan vazgeçip, ‘Sezaryen olsun bari’ dediler anlamsız biçimde.Ceyda’nın içini ölüm korkusu kaplamıştı. Ameliyathaneden bir daha çıkamayacağına inanıyordu. Annesiyle teyzesinin elini öptü: ‘Hakkınızı helal edin.’ Dünyada en son istediği şey bir bebekti. Anne olmaya ise hiç hazır değildi. Fakat çaresi de yoktu. Olayı duyan hastane personelinin acıyan bakışları arasında alındı ameliyathaneye.Gözlerini açtığında odaya alınmıştı Ceyda. Doktor ve çevresindekiler ona üzüntüyle bakıyordu. Heyecanla doktora sordu:- Ne oldu, bebeği kaybettik değil mi?- Hayır, maalesef nur topu gibi bir kızın oldu...‘Maalesef’ sözcüğü beyninin içinde defalarca yankılandı Ceyda’nın ‘Maalesef.. Maalesef nur topu gibi...’ Yıkılmıştı. ‘Beyaz gelinlik giyemeyeceğim ben artık’ dedi içinden. Bebeğini görmek aklına bile gelmedi. Gözlerinden yaşlar süzüldü yanaklarına. Sessizce ağlıyor, bir deprem yaşıyordu içinde.Annesi, teyzesi Ceyda’nın yüzüne bakmıyorlardı. Odadaki ölüm sessizliğini annesinin dişlerinin arasından dökülen sözcükler bozdu:- Kızımın kızı oldu ama kızım öldü.O sırada yan odadan alkışlar, kahkahalar geliyordu. O ailenin de bir kızı olmuştu. Orası bayram yeri gibiydi, Ceyda’nın odası ise matem evi...Tabii çok geçmeden beklenen soruyu yönelttiler Ceyda’ya. ‘Kimden oldu bu çocuk?’ Ceyda, gizlemedi: - Cihan. O şimdi Kosova’da asker.
Haber vermeyin ona.Annesi sinirlendi. ‘Bak sen babanı hiç hatırlamıyorsun, bu ne kadar kötü bir ÅŸey deÄŸil mi? Kızın da babasını tanımasın mı?’ Ceyda küçük yaÅŸtayken ölmüştü babası. ‘OÄžLUN KOSOVA’DA AMASEN BABAANNE OLDUN’Cihan’ın babası kuafördü. Ertesi gün kötü bir sürpriz olarak ‘torun’ haberini alınca ne yapacağını bilemedi adam. Sinirden çıraklarını kollarından tutup dışarı attı:- Gidin dışarı, öyle aylak aylak dolaÅŸmayın.Sonra eve gidip, karısına verdi kara haberi. ‘OÄŸlun dünyanın bir ucunda ama yine de başımıza türlü çorap örüyor.’ Kadın anlamadı doÄŸal olarak. ‘Ne oldu? Ne yaptı Cihan?’ Adam, sinirle tısladı:- Ne olacak, babaanne oldun!Ä°ÅŸte oÄŸlu Kosova’dan telefon ettiÄŸinde bu konuÅŸma henüz yapılmıştı. Arayıp da sormaya fırsat kalmadan anneler günü için telefon etmiÅŸti oÄŸlu.Annesi, ‘Bir kızın oldu’ deyince hemen kabul etti Cihan. ‘Evet, o benim kızım anne’ dedi ve hemen sordu:- Ceyda’dan deÄŸil mi anne? Biz birbirimizi çok seviyoruz. O çocuk benim.Annenin yüzü aydınlandı, üzerinden ağır bir yük kalktı o an. ‘Helal olsun oÄŸlum, inkar etseydin çok üzülürdüm.’ Kara tablo bir anda tersine dönmüştü. Ä°ki aile görüştü, hazırlıklar yapıldı. Ve Cihan askerden döner dönmez evlendi iki genç.Fakat ne yazık ki, evlilik bekledikleri gibi gitmedi. Henüz birlikte yaÅŸama hazır olmayan iki genç için evliliÄŸi yürütmek kolay olmadı. Ä°lk iki yıl mutluydular. Sonra deÄŸiÅŸti tablo. UyuÅŸturucu bağımlısı olduÄŸunu öğrendi Ceyda. SaldırganlaÅŸmıştı Cihan. Eve geç saatlerde geliyor, kavga çıkarıp bir de kırıp döküyordu. Alkol ve sigaradan medet uman Ceyda fazla dayanamadı bu birlikteliÄŸe. Dört yılın sonunda bebeÄŸi Sevgican’ı aldığı gibi çıktı o evden. ‘Annesinin meleÄŸi’ bugün beÅŸ yaşında...CUMA:KÖPRÃœNÃœN AYAKLARI İÇİN JAPONYA’YA GÄ°DERKEN BAÅžIMA NELER GELDÄ°...Â
button