Oluşturulma Tarihi: Aralık 25, 2004 01:06
Yayıncılık dünyasının yeni bir bebeği oldu. Dört senedir bebeklerle ilgili alanlarda çalışan ve BabyTurkMarket.com online alışveriş sitesinin de sahibi olan Nilden Bayazıt Tunç, Anne & Trends isimli yeni bir aylık dergi çıkarmaya başladı.
Yayın yönetmeni, bu sayfalarda yakından tanıdığınız Nora Romi Özkılıç. Nora gibi derginin kadrosundaki herkes anne veya baba olunca dergi de okuyucuya ‘içeriden’
haberler vermeyi garanti ediyor. 14 ve 4 yaşında iki çocuk annesi, reklamcı-sunucu Rana Erkan, New York anne-bebek dünyasından haberler verecek olan reklamcı Ahu Terzi ve babalığı anlatacak olan işadamı Selim Ataz derginin köşe yazarları.
Derginin önümüzdeki haftasonu bayilerde olacak ilk sayısında bakın neler var: Şarkıcı Teoman’ın çocukluk resimleri. Yoga öğretmeni Nevşah Fidan’ın işi ve kızı arasında paylaştırdığı hayatı. Modacı Cengiz Abazoğlu ile çocuk alışverişi. Elif Germiyanlıgil’in kızı Elif’in
rüya odası. Çocukların yaptığı resimlerden karakter tahlili. Dizilerin anne karakterleri. Fem Güçlütürk’ün oğlu San ile gittiği Maldivler seyahati. Derginin bu ayki röportaj konuğu ise oyuncu ve manken Arzum Onan ile 4 yaşındaki oğlu Can. İşte fotoğraflarını Nihat Odabaşı’nın çektiği, Nora Romi Özkılıç’ın yaptığı bu röportajdan bazı bölümler.
ANNEME SORMAM LAZIM!
Fotoğraf çekimine mola verdiğimiz bir andı. Arzum Onan bize çay ve kurabiyeler ikram etmiş, üstünü değiştirmeye çıkmıştı. Can ise yanımızdaydı. Aç ve heyecanlı olan bizler kurabiyelere saldırırken Can’a da ‘Sen de yesene, çok güzeller’ diye seslendik. Aldığımız cevap bizi dağıttı: ‘Anneme sormam lazım!’
Orada anne ya da baba olmayanlar için bu cevap fazla bir şey ifade etmiyordu ama Nilden ve ben ağlamaklı bir ifadeyle birbirimize baktık. Nasıl olabilirdi bu? Biz aynı yaşta çocuk sahibi iki anne olarak iş yerinde her gün çocuklarımızın krizlerinden ve sınır tanımama arzularından bahsederken, boncuk gözlü bir oğlan bizi koltuğa yığmıştı.
Arzum Onan’la söyleşimiz bu cümle üzerine başladı. Onun da hoşuna gitmişti bu durum. Ne var ki küçük bir açıklaması vardı: Geçirdiği alerjik bir rahatsızlıktan dolayı çok acı çekmiş, bazı yiyecekleri yememesi gerektiğini öğrenmişti. Ama açıkçası bu açıklama bizi tatmin etmedi!
Yaklaşık 2.5 saat çekim yaptık. Hem de bahçede... Hava serindi. Arzum Onan tecrübeli ve iyi niyetli bir çekim şaheseriydi. Fakat ileride muhtemelen babasından daha yakışıklı olacak olan oğlu Can (Özür dileriz Mehmet Bey, ama öyle görünüyor!!!) daha da profesyoneldi. Çekimin sonuna kadar katıldı. ‘Anneni öp’ dediğimizde öptü, ‘Sarıl’ dediğimizde sarıldı...
DİKKATİ BABADAN TİTİZLİĞİ ANNEDEN‘Bebekliğinden beri onunla konuştum’ diye anlatıyor Arzum Onan. ‘ Üç-dört aylıkken başladım hem de... Büyümeye başladığında, hayır demem gereken zamanlarda neden hayır dediğimin açıklamasını bile tekrar tekrar yapıyordum. Yine aynı şeyi yapmaya kalktığında yine hayır deyip, yine üşenmeden elli kere nedenini açıklıyordum. Hatta bazen Mehmet benimle dalga bile geçerdi ‘ha, anladı anladı, konuş’ diye. Muhtemelen anlamıyordu ama o zamanlar gösterdiğim bu sabrın meyvesini bir gün yiyeceğimi biliyordum.’
Can fiziksel olarak nefis bir karışım gibi dursa da bir süre sonra babaya daha fazla benzediğini hissediyorsunuz. ‘Acaba huylarında da bu durum böyle mi?’ diye düşünmeden edemiyorsunuz. Annesi anlatıyor: ‘Mehmet en ufak bir detayı bile kaçırmaz. Can da bu özelliği almış babasından. Benden aldığı özellik de titizliği. Yapraklarla oynamaz ama bahçeyi süpürür. Her şeyin yerli yerinde olması ister. Daha çok bana veya babasına benziyor diyemiyorum, her gün de yeni şeyler çıkıyor.’ Belli ki, bir de Galatasaraylılığı babasından. Anne takım tutmuyor, evde de pek maç muhabbeti olmuyor ama Can, Cimbom tişörtüyle dolaşıyor.
KARDEŞ YERİNE ARKADAŞCan’ın mutlu, rahat ve huzurlu olduğu hemen göze çarpıyor. Bunda karakterin etkisi büyük ama evin içindeki huzurun çocuğa yansıdığı da bir gerçek. Bu durumda Arzum’a sormadan edemiyoruz: Herkesin gözünde ideal çift olan, hayran kitlelerini bu evlilik ile birleştirip daha da fazla hayran kazanan bir çift olarak, her şey göründüğü gibi mi?
‘Biz belki de her şeyi fazla göz önünde yaşamadığımız için öyle görülüyor’ diye başlıyor Arzum Onan. ‘Kavganın pek olmadığı bir evdir burası. Tartışmalarımızı, fikir ayrılıklarımızı yüksek sesle birbirimize gösteren bir çift değiliz. Konuşarak pek çok şeyi halledebiliyoruz. Can’ın bundan dolayı da huzurlu bir çocuk olduğunu biliyorum.’
Arzum Onan çocuk sahibi olunca hayatının değiştiğini söylüyor. Öncelikle kendisine daha iyi bakmaya başlamış. Gerçekten de, gayet güzel görülüyor. ‘Bana bir şey olmaması lazım, benim iyi olmam lazım’ diye düşünüyor haklı olarak. Ayrıca hayatının ritmini de çocuğa göre ayarlamış. Arkadaş çevresi bile değişmiş. Her anne gibi, anne olanlarla daha çok görüşmeye başlamış. Daha duygusal ve daha merhametli de olmuş.
Arzum Onan’a son bir soru soruyorum. Benim sevmediğim bir soruyu hem de. İkinci çocuk düşünüp düşünmediğini. Şimdilik düşünmüyorlarmış. Tek çocuklarda kardeş isteği sıklıkla görülmesine rağmen Arzum Onan böyle düşünmüyor: ‘Kardeş ve karındaş çok farklı şeyler. Benim temennim iyi ve kalıcı arkadaşlıklar edinmesinden yana. İleride yalnız kalacak diye ikinci çocuk doğurmayı düşünmüyorum. İleride zaten kendi ailesi olacak.’ Ama ille de doğurmam değil demek istediği. Tıpkı benim gibi. Güzel arkadaşlıklar yaşayan insanlar arkadaşın kardeşten de yakın olabileceğini biliyorlar. Onan’ın şu anda tek düşündüğü, sağlıklı ve ne istediğini bilen, mutlu bir evlat yetiştirmek. Ve bu yolda da inanın çok iyi gidiyor!
ANNEMİN KÖŞESİ
Anneme ne almak isterim
Yılbaşı geliyor ama cıvıl cıvıl sokaklarda dolaşma imkanı bulamıyorum. Oturduğum yerden düşünerek anneme bir yılbaşı hediyesi fikri arıyordum ki buldum: Anneme otel alacağım! Şansızlık ki, Four Seasons’ı kaçırdım. Başka bir otel bulmam lazım.
Böylece annemin oyalanmasını, kafasını dağıtmasını sağlayabilirim. Lokanta kısmında yemeklerini yapar, pastanede uçuk tatlılarını satar, konferans ve balo salonlarında süsleme becerilerini gösterir. Coşar da coşar, uçar da uçar. Boş zamanlarında da odaları temizler artık!
Ama nerdeee! Gidip bir rimel alabilirsem bile kendimi şanslı sayarım. Ama doğruya doğru, almak isterdim anneme bir otel. Ne güzel bir sürpriz olurdu değil mi? Maksat marjinallik olsun!