Güncelleme Tarihi:
Yapımcılık ruhuma aykırıymış bunu anladım
Halil Sezai
Yapımcılık işine girmek nereden çıktı?
- ‘Çilek’ filminin hikâyesini ve senaryosunu yazanlar arkadaşlarım. Bir gün sohbet ederken “Ne kadar paramız var? Nerede çekeriz?” diye konuşmaya başladık. İş yürümeye başladı.
Yapımcılığı sevdiniz mi?
- Yapımcıların hayatının para bulup para vermek olduğunu gördüm. Bunun ruhuma aykırı bir sıfat olduğunu anladım. Bundan sonra bir daha yapar mıyım bilemiyorum.
Film gişe yapmazsa büyük kayba uğrar mısınız?
- Evet. Filmin bir-bir buçuk milyon arası bir bütçesi var. Ama batsam da çıksam da yeni tecrübelere açığım.
Neden çekimler Zonguldak Ereğli’de yapılıyor?
- Karakterimizin adı Çilek ve Ereğli’de doğup büyüyor. Zaten Ereğli’nin meşhur Osmanlı çileği var.
Peki Çilek karakteri için neden Azra Akın’ı seçtiniz?
- Filmin casting’ini ben yaptım ve tanıdığım insanlarla çalışmak istedim. Azra’nın duruşunu ve bakışını biraz dürterek karaktere uyduracağımı düşündüm.
Akraba olduğunuz doğru mu?
- Evet. Anne tarafından akrabayız. Annelerimiz Emirdağlıymış. Anneannelerimiz kuzen.
TÜRKİYE’DE SANAT YAPTIĞIM İÇİN MUTLU DEĞİLİM
Kartvizit hazırlasak mesleğinize oyuncu mu yoksa şarkıcı mı yazdırırsınız?
- Kartvizitim olsa herhalde derviş falan yazardım. Çünkü yarın bambaşka işler de yapıp kafama göre takılabilirim. Müzisyen değilim. Gerçek müzisyen olan arkadaşlarım var. Ben şarkı söyleyip beste yapıyorum. Bana ünlü sanatçı falan dediklerinde çok bozuluyorum. Çünkü bir pop şarkıcısı ya da benim gibi bir insan sanatçıysa, gerçek sanatçılara ne diyeceğiz? Bana şarkıcı demek en uygunu.
Ama albümleriniz çok satıyor...
- Bu popüler kültürün getirdiği bir şey. Hangi gerçek sanatçının albümü ya da resimleri deli gibi satıyor?
İlk aklıma gelen Sezen Aksu...
- Benim demek istediğim Sezen Aksu ya da Fazıl Say gibi sanatçılar değil. Benim gibi bir-iki albüm yapmış adamlar.
Türkiye’de yaşayıp sanatla ilgilendiğiniz için mutlu musunuz?
- Ülkemde yaşadığım için mutluyum ama yaptığın işler sorgulanıyor, bir sürü izin alman gerekiyor. Tiyatro sahneleri kapatılıyor. Çok üzülüyorum. Çünkü kendimi bildim bileli ülkedeki yönetim, sanat ve siyaset adına memnun olduğum bir dönem yaşamadım.
İçinde bulunduğumuz süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Siyaset konuşmayı sevmeyen bir insandım. Fakat Gezi olaylarına gittim. Muameleyi gördüm. Şu anki yönetimde sempati duyacağım bazı kanallar vardıysa bile sempatimi kaybettiler. Hakaret ve saygısızlık olmadığı sürece bir ülkede herkesin derdini anlatmasından yanayım. Eskiden başı kapalı komşumun okula gidememesine çok üzülüyordum. Şimdi aynı muamelenin diğer tarafından olanlara üzülüyorum ve aklım almıyor.
AŞKTA ET, KEMİK BİRBİRİNE KARIŞIYOR
Siz aşktan ne çektiniz ya?
- Evet çektim ve çekmeye de devam ediyorum. Herkes aşkı farklı yaşar. Kimi takmaz ama ben aşkla bütünleşiyorum. Et, kemik birbirine karışıyor. Sonra da kan revan içinde yerlerde yatıyorum. İyileşene kadar da çok zaman geçiyor.
Hayatınıza yeni biri girdiğinde de mutlu olmuyor musunuz?
- Aşkta daha önceki kalıntılarla birbirimizi kabul ediyoruz. Üç yıldır bir birlikteliğimiz vardı. Yollarımız ayrıldı; bu, benim için yeni bir süreç.
Şarkı yazmanız için aşk şart mı?
- İlk şarkımı 14 yaşımda yazdım. İnsan 7’sinde neyse 70’inde de odur. Annem beni böyle doğurmuş. Dünyaya kalbi kırık gelmişim.
Çapkın mısınız?
- Bir dönem denedim ama beceremiyorum. Benim bir insanı koklamam, tanımam, sarılmam, vakit geçirmem lazım. Tek gecelik kızları kasar, çok zorlarım.
Bol kıyafetleriniz, saçlarınız, şarkıları yorumlayışınız, hemen her şeyiniz eleştirildi. Bunları kafaya takar mısınız?
- Hiçbirine ne kızıyor ne de umursuyorum? Bunları konuşanlara değil popüler kültürü onlara dayayanlara ve hakarete varan saygısızlıklara kızıyorum.
O saç ve kıyafetlerin amacı imaj mıydı?
- Evet böyle giyiniyordum. Giydiğim bol kıyafetlerden, bol pantolonlarımdan size ne? Belki de don giymeyi sevmiyorum.
Âşıkken roller coaster’a binmiş gibi oluyorum
Azra Akın
Canlandırdığınız Çilek’le başlayalım. Nasıl bir karakter?
- Çilek gibi! Tatlı mı, ekşi mi; bilemezsin ya, karakter de böyle işte.
Ne kadar size benziyor?
- Aksiyon yüklü bir film. Ben de aksiyonu seviyorum. Çocukluğumda bile sürekli koşar, ağaçlara tırmanıp düşerdim. Bu yüzden rol bana keyif verdi.
Sette ayağınızın kırıldığı yazıldı. Ardından reklam yaptığınız bile söylendi. İşin aslı neydi?
- Bu tip kötü niyetli haberler artık beni etkilemiyor. O gün yamaçta çekimlerimiz vardı. Aceleyle yürüyordum ve ayağımı çarptım. Serçe parmağımın tırnağı çıktı. Hastaneye gittik. Çıkışında fotoğrafçıları görünce içgüdüsel olarak yüzümü kapadım. Anlık bir tepkiydi.
Yüzünüz sürekli gülüyor. Hep böyle misiniz?
- Hep böyleyim. Çocukluk fotoğraflarımda da aynıyım.
Hiç mi sinirlenmezsiniz?
- İşimiz medyayla. Ayaküstü sorulan sorulardan rahatsız olsam da “Boş ver Azra” deyip gülmeyi ve tebessüm etmeyi seçiyorum.
‘Şeker kız Candy’ algısının altında vamp bir tarafınız yok mu?
- Bu, her kadının içinde var. Yalnız bazılarında daha yüzeyde ve görünür. Bendeyse pek öyle değil.
TACI TAKMAK HAYALİYLE YAŞAMADIM
Sizdeki kumaşı kim keşfetti?
- Bir aile dostumuzun isteğiyle Türkiye’de düzenlenen ‘Elite Model Look’ yarışmasına bir fotoğrafımı gönderdik. Tam başvurduğumu bile unutmuşken çağırdılar ve dereceye girdim. Ardından iyi ajanslarla çalışmaya başladım. Sonra Hollanda’da “Acaba sanat akademisine mi gitsem? Hangi bölümde eğitim alsam?” diye düşünürken ‘Türkiye Güzellik Yarışması’ teklifi geldi. Henüz kariyer planı yapmamıştım. Üç hafta düşündüm ve Türkiye’yi de merak ettiğim için kabul ettim. İşte hayatta bazı şeyler size geliyor.
O zaman güzellik yarışmalarına katılan kızlar gibi sizin çocukluk hayaliniz o tacı takmak değil miydi?
- Hiç bu hayalle yaşamadım. Güzellik yarışmalarını arayan biri olmadım, onlar geldi ben de karar verip girdim.
Dünya güzeli olacağınızı tahmin ediyor muydunuz?
- Bu, güzellikten öte bir şeydi.
Nasıl yani?
- Sizi o yarışmada sadece güzel olduğunuz için seçmiyorlar. Yoksa o yarışmada benden daha da güzel kadınlar vardı.
Yani siz kendinizi o kadar da beğenmiyor musunuz?
- Dünya güzeli seçildim diye “Dünyanın en güzel kadını bu” diyemezsiniz. Ayrıca herkes beni beğenmek zorunda değil. Bence bir sebepten ötürü seçildim.
Nedir o sebep?
- Yarışmada kalbiniz ve yardımseverliğiniz önemli. Ben küçüklüğümden beri yardımseverim. Beni de iyilik elçisi olmam için seçtiklerine inanıyorum. Şimdi de Songül Öden’le Birleşmiş Milletler Türkiye Nüfus Fonu’yla birlikte şiddete karşı çalışmalar yapıyoruz.
İNSANLAR İÇİMDEKİ AZRA’YI GÖRSÜNLER İSTEDİM
Dünyanın en güzel kadını seçilmiş olmak yıllar sonra ne hissettiriyor?
- Bence hepimiz bir ruhuz! Kimliğimiz, nereden geldiğimiz, ten rengimiz önemli değil.
Sonuçta güzellik oyunculukta etken olmadı mı?
- Sizin bana “güzel kadın” demeniz benim bir işi iyi yapmam için yeterli değil. Başarılı olmanın formülü kesinlikle çalışmak ve emek harcamak.
21 yaşından itibaren Türkiye ve dünyadaki dergilerin kapaklarını süslediniz. Erken yaşta gelen şöhretle nasıl başa çıktınız?
- Tabii bu kadar insandan ilgi görmek ve bunu içselleştirmek zordu. En büyük yardımcım ailem oldu. Çünkü çocuk yaştan itibaren birey olmama izin verdiler. Omurgam sağlamdı, karakterim yerine oturmuştu.
‘Güzel kadın, boş kadındır’ yaftasını çok yediniz mi?
- Önyargı dünyanın en büyük hastalığı. Öyle düşünen yaklaşmasın zaten bana. İnsanın kendisi gibi ve gerçek olması önemli. Ben kimsem oyum. Ruhumu görmek istemiyorsanız bu sizin probleminiz.
Peki dünyanın en güzel kadınını dünyanın en yakışıklı adımı mı etkiler?
- Bu da bir önyargı.
Romantik misiniz?
- Evet. Romantik filmlere, şiirlere bayılırım.
Aşk sizi nasıl bir kadın yapıyor?
- Hareketli ve heyecanlı oluyorum. Roller coaster’a binmiş gibi hissediyorum.
YÜZÜME SÖYLESİNLER
Film çekimleri sırasında yüzüme kanlı makyaj yapıldı. O sırada bir aile bebekleriyle geldi ve bir hatıra fotoğrafı çektirmek istedi. O çocuğun elinde benim kanlı yüzümle bir fotoğrafım olsun istemedim. Buna hemen ardından Twitter’dan tepki geldi. Orada yazacaklarına yüzüme söyleseler, açıklardım.