Güncelleme Tarihi:
MERAL GÖKÇAYLI VE KIZI MELİS MURATHANOĞLU
Anne-kız ilişkiniz nasıldır?
- Meral Gökçaylı: Ben Melis’i 19 yaşında doğurdum. Bu yüzden biz kardeş gibi, arkadaş gibi büyüdük. Birbirimizden hiçbir şey saklamadık.
- Melis Murathanoğlu: Annem sakin, iyi niyetli, olaylar karşısında soğukkanlı bir kadındır. Onun hayata karşı duruşu ve her problemi sevdiklerine yansıtmadan kendi içinde çözmesi, en sevdiğim özellikleri.
Eleştiriniz olur mu peki?
- M. Murathanoğlu: Bazı olaylar karşısında fazla sakin ve tepkisiz oluşunu çok sevmiyorum sanırım.
Melis 10 yaşındayken siz eşinizden boşandınız... Hatta problemli bir ayrılık süreci oldu. Melis Hanım bir süre halasında kaldı, sonra tekrar bir araya geldiniz. Bu zorlu süreci nasıl atlattınız?
- M. Gökçaylı: Ben ayrılmaya iki sene öncesinden karar vermiştim zaten çünkü evliliğimiz yürümüyordu. Dediğiniz gibi arada Melis ile görüşemediğimiz zamanlar da oldu, ama o süreci çok çabuk telafi ettik. Tekrar bir araya geldik ve şimdi ilişkimiz eskisinden de kuvvetli. Biz hem kardeş, hem arkadaş, hem de anne-kız gibiyiz.
OĞLUM DUYGULARINI TAM YANSITMIYOR
Boşanmış bir ailenin çocuğu olarak büyüdünüz. Bu durum sizi nasıl etkiledi?
- M. Murathanoğlu: Hem iyi hem kötü olarak etkiledi. Bir dönem bazı problemlerden dolayı görüşemedik. 12 yaşlarındaydım. O yaşta anneden uzak kalmak kötüydü ama diğer taraftan kendi kendime büyüdüm, kendi ayaklarımın üzerinde durmasını öğrendim.
Siz de bir annesiniz...
- M. Murathanoğlu: ıyi bir anne olduğumu düşünüyorum fakat oğlum Neşet ıskenderun’da yaşadığı için onunla yeteri kadar ilgilenemiyorum. Her gün telefonla konuşsak bile bunun anne-oğul ilişkisi için yetersiz olduğunu düşünüyor, kendimi kötü hissediyorum. Bunun bir dönem olduğunu, ileride bu açığı kapatacağımızı umuyorum.
Neşet ile ilişkiniz hangi dinamikler üzerine kurulu?
- M. Murathanoğlu: Genellikle her şeyi paylaşıyoruz. Arkadaş gibiyiz. Ama bazen fazla otoriter olabiliyorum.
Anne-babasının ayrılığı onu nasıl etkiledi peki?
- M. Murathanoğlu: Boşanmanın ilk yıllarında psikologlardan yardım aldık. Maalesef yaşına göre çok fazla şey yaşadı.
İskenderun’da mutlu mu?
- M. Murathanoğlu: Oraya 1 yıl 3 ay önce taşındı. Gidişi çok ani oldu ve ıstanbul’da doğup büyümüş bir çocuk olarak elbette zorlandı. Mutlu olma kısmına gelince, çok duygusal bir çocuk olduğundan bütün duygularını söylemiyor, bazılarını kırmamak adına susuyor.
Onun uzakta olması sizi nasıl etkiliyor?
- M. Murathanoğlu: Çok zorlanıyorum, çok özlüyorum. Her şeyiyle yeteri kadar ilgilenemediğim için kendimi tam anlamıyla annelik yapıyor gibi hissedemiyorum.
Neşet’in babasıyla ilişkisi nasıl?
M. Murathanoğlu: Çok yakınlar. Hem arkadaş hem de baba gibi bir baba...
KANSERİ VURAL'IN DESTEĞİ İLE YENDİM
Hayat felsefenizi sorsam...
- M. Murathanoğlu: Aslında anı yaşamaktan, mutlu olduğum şeyleri yapmaktan çok keyif alıyorum. Ama Neşet doğduğundan beri dünyaya farklı bir gözle bakıyorum. Artık her şeyden önce onu düşünüyorum, planlarımı ona göre yapıyorum. Sorumluluk ağır basmaya başladı.
Hayatınızın dönüm noktaları neler? Hangi olaylar sizi bu noktaya getirdi?
- M. Murathanoğlu: Benim için en büyük değişim anne olmak. Bu beni çok daha olgun ve anlayışlı biri yaptı.
- M. Gökçaylı: Kanser! Bu hastalıkla beraber küçük de olsa bir boşvercilik başladı bende. Her insanı daha pozitif ve olduğu gibi görmeye başladım. En büyük desteğim eşim Vural’dı. Çok üzüldü ama bana üzüntüsünü hiç belli etmedi. “Biz bunun altından kalkacağız. Nezle gibi bir şey” dedi.
Kendinizi nasıl tanımlarsanız?
- M. Murathanoğlu: Ufak şeylerden mutlu olurum. Duygularımı yüz ifademden hemen anlayabilirsiniz. Çocuksu bir tarafım var ve bunu seviyorum; kolay mutlu olmamı ve çevreme pozitif bir enerji vermemi sağlıyor bence. Hayattan çok büyük beklentilerim yok. Huzurlu ve mutlu bir hayatımın olması, sevdiklerimle beraber olmak gibi mütevazı isteklerim var.
YALNIZ KALMAK EN BÜYÜK KORKULARIMDAN
“Satrançta olduğu gibi, doğumda ve ölümde de yalnızız.” Siz hiç böyle bir duyguya kapıldınız mı peki?
- M. Murathanoğlu: Yalnız kalmak aslında en büyük korkularımdan biridir. Sevdiklerimle beraber olmalıyım ben...
“Çocukluğun arka bahçesi vişne ekşisi tadındadır.” Öyle mi?
- M. Murathanoğlu: Boşanmış bir anne-babanın çocuğu olduğum için tabii ki buruk hatıralarım var. Ama tam da tabirdeki vişne gibi bunun tadı: Güzel hatıraların yanında içimi sızlatan şeyler...
“Sen kendini sevdiğin halde biri sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demek.” Hiç böyle hissettiniz mi?
- M. Murathanoğlu: Ben her zaman kendini seven biri oldum. ınsanlardan bana nasıl davranmalarını istiyorsam ben de onlara öyle davranırım. Ama birini sevmiyorsam rol yapamam, onun da beni sevmesini beklemem. Biraz empatik bir durum bence.
EŞİM MELİS’İ ÖZ KIZI GİBİ SEVER
24 senedir evlisiniz. ılişkiniz hangi dinamikler üzerine oturuyor?
- M. Gökçaylı: Sevgi, saygı, anlayış, birbirine hürmet ve aşk! Biz bir aşk evliliği yaptık. Aslında ben önce Vural’ın müşterisiydim, henüz evlenmemiştim. Sonra ikimiz de evlendik, boşandık. Ben sıkıldım ve çalışmak istedim. Müşterek bir tanıdığımızdan Vural’ın bir asistana ihtiyacı olduğunu öğrendim. ılk önce çok iyi arkadaş olduk. Sonra da evlenme teklif etti.
Melis ile eşinizin ilişkileri nasıl?
- M. Gökçaylı: Vural, Melis’i kendi kızı gibi sever. Vural’ın kızları da benim çocuklarım. Aramızda hiç ayrı gayrı yoktur.
SEVDİĞİN KİŞİYİ DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMAYACAKSIN
Aşk insanı değiştirir mi?
- M. Murathanoğlu: Ben birini sevdikten sonra onu değiştirmeye çalışmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Eğer birini seviyorsanız olduğu gibi, yani iyisiyle kötüsüyle seversiniz.
- M. Gökçaylı: ınsan değişmeden de aşık olabilir. Vural’dan müthiş bir kültür aldım ve onun birikimlerini paylaştım. Ama karakterimde hiçbir değişiklik olmadı.