Ankara ekolü

Güncelleme Tarihi:

Ankara ekolü
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 04, 2005 00:00

ÇETİN Altan usta bir yazısında ‘her yazarın bellediği birkaç konusu vardır; hergün ayrı bir yazı yazıyormuş gibi yapsa da, döner dolaşır o birkaç konudan birini işler’ demişti.Onun bu sözü üzerine, ben bu tuzağa düşmeyeceğim; mutlaka her yazımda farklı bir konuyu ele alacağım, kendimi tekrar etmeyeceğim diye karar almıştım. Zaman zaman farklı konular bulup çıkardım. Bazan da çok işlenmiş bir konunun farklı bir veçhesini gün ışığına çıkarmaya çalıştım. Ne kadar başarılı oldum bilmiyorum. Ama son zamanda belli konuları dönüp dolaşıp gagaladığım muhakkak. Ama dayanamıyorum. Ülkemin áfákını sarmış ‘bátıl iktisat inançları’ yüklü bulutlar bir türlü dağılmıyor. Bu da iddialı bir laf oldu. Kusuruma bakmayın.* * *2001’den beri ülkemizde, benim ‘örtülü kur çıpası’ diye adlandırdığım bir para politikası ‘başarıyla’ uygulanıyor. 2000’in başında, IMF’nin akló ve naktó desteğiyle, ‘kur çıpası’ uygulamasına geçilmişti. Sonunda çökmesine rağmen bu program da hedeflerini tutturma bakımından başarılıydı. Bir yıl içinde enflasyon % 69’dan, % 39’a inmiş ve milli gelir (GSYİH) %7.4 artmıştı. Kemal Derviş’in müellifi olduğu ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’ anlaşıldı ki, çökmemesi için sıkı maliye politikasıyla takviye edilmiş bir tür kur çıpası modeliymiş. Kur çıpasının amacı, TL ye istikrar kazandırmaktır. Bu da TL’nin döviz karşısında değer kaybetmemesine bağlıdır. Bunun için öncelikle TL faizleri yüksek tutulur. Ayrıca, TL’ye dönmüş dövizli iç tasarrufların ve sıcak paranın, sıkışıp kalma endişesinin ortadan kaldırılması şarttır. TL yatırımcılarına güven vermek için MB’nin yeterli rezervi olmalıdır. MB’nin zarar etmesi pahasına bu da yapılmıştır. Yiğidin hakkını yememek şart. Bu politika sonuç vermiştir. Elde edilen büyüme rakamları ve enflasyon düşüşü göğüs kabartıcıdır. Ancak her politikanın olduğu gibi, bunun da bedeli olmuştur. Bu bedel, a) yüksek reel faizi ‘faiz dışı fazla’ vererek sürdürmek ve devlet eliyle fakirden zengine gelir aktarmak, b) kamu borçlarını arttırmak, ve c) cari işlem açıklarını büyütmektir. İşler bir hayli düzelmiştir. Aynı bedel ödenmeye devam edilmemelidir.* * *Bugün konumuz, MB’nin döviz rezervleri. Bu rezervlerin hikmeti mevcudiyeti nedir? Nasıl oluşur ve ne işe yarar? Azı mı, çoğu mu iyidir? Önce MB döviz rezervlerini boş duran finansman kaynağı gibi görenlere (böyle görenler de varmış) bir açıklamam olacak. Amerikalıların bir değimi vardır. ‘Pastayı hem yemek, hem de elde tutmak mümkün değildir’. MB’nin döviz rezervleri kullanmak isteyenler, önce TL biriktirmelidir. Bu TL tasarruflarla, isterlerse MB’nin dövizlerini alabilirler. Ama hem TL tasarrufum cebimde kalsın, hem de MB’nin dövizlerini bana verin olmaz. MB, son tahlilde bir bilançodur. İçeri bir şey girmeden, dışarı bir şey çıkmaz. MB’sı rezervleriyle ilgili esas sorun, bunların mevcudiyetidir. Merkez Bankalarının mecbur kalmadıkça (yani ülke cari işlem fazlası vermedikçe ve/veya yabancı sermaye akımına uğramadıkça) rezerv biriktirmesi anlamsızdır. Merkez Bankası’nın rezerv tutması ‘ahláki zafiyet’ yaratır. Nasıl olsa MB’nin rezervi var, dövizde ani bir yükselme olsa, MB buna müdahale eder, biz de bu arada paramızı dışarı çıkartabiliriz diyen sıcak para spekülatörlerine ‘devlet eliyle, millet sırından’ rant transferi yaratır. Cari açık veren ülkelerin merkez bankalarının rezervleriyle övünmesi, ‘Mekke’de dilenip, Medine’de sadaka vermeye’ benzer. Bu, sabit kur devrinden kalma demode bir uygulamadır. TL’ye itibar, MB’nin döviz rezerviyle değil, Türk ekonomisinin döviz kazanma gücüyle sağlanır. Son Söz: En büyük rezerv, küçük de olsa, sürekli cari işlem fazlası vermektir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!