Güncelleme Tarihi:
Türkiye’ye her gelişinizde, burada kendinizi evinizde gibi hissettiğinizi söylüyorsunuz. Bu bizim için bir onur elbette ama neden böyle hissettiğinizi öğrenebilir miyiz?
- Büyükannem ve büyükbabam İzmirli, babam da Türkiye’de doğmuş. Bu ilk neden. İkinci neden ise Türk insanlarının sıcaklığı. Nereye gidersem gideyim, Türkler’i gördüğümde ailemi görmüş gibi oluyorum. Bu duygu bende üç yıl önce burada ilk konserimi verdiğim sırada oluştu. Türkler’in bana gösterdiği sevgi, hayal edemeyeceğim boyuttaydı. Türkler de İsrailliler gibi çok sıcak insanlar.
Son albümünüz “Sentir” çok beğenildi. Bu albüm için yola çıktığınızda neler anlatmak istemiştiniz?
- Hayatım boyunca oryantal müzik yaptım, o yüzden bu albümde oryantal müzikten biraz uzaklaşmak istedim. İlk albümüm, Türk stilindeydi. Daha sonra flamenkoyu benimsedim. Üçüncüde bir karışım yaptım, dördüncüde ise “Tamam, artık yeni bir stil bulmalıyım” dedim ve Küba stilini denedim. Müziğimle oraya yolculuk yapmak istedim.
“Sentir”in anlamı nedir?
- Sentir, ‘hissetmek’ anlamına geliyor. Bir albüme ya sevdiğiniz bir şarkının ismini verirsiniz ya da anlatmak istediğiniz şeyden yola çıkarak bir isim bulursunuz. Ben bu isimle sadece “Buyurun, bu albümüm. Dinleyin ve hissettikleriniz sizin olsun” demek istedim.
YENİ ALBÜM DOĞUMDAN SONRA
“Bu albümle birlikte gerçek bir şarkıcı olduğumu hissettim” demişsiniz. Albümün hangi özelliği size bunu hissettirdi?
- 2008 yılının kasım ayında, bir akşam sahnedeydim. O konserde çok sihirli bir an yaşadım. Ve o an bir şarkıcı olduğumu hissettim. Sahneden inince orkestrama “Beni kaç yıldır tanıyorsunuz?” diye sordum. “8-10 yıldır” dediler. Ben de “Ben şimdi şarkıcı oldum” dedim ve ondan sonra da “Sentir”i yaptım. O yüzden bu albümün benim için farklı bir yeri var.
Ne yaşadınız peki o sihirli anda?
- Bilmiyorum, sözlerle ifade edebileceğim bir durum değildi. Dediğim gibi, sihirli bir andı...
“Sentir” 2009’da çıktı. Yeni bir albüm çalışmanız var mı?
- Şu anda hamileyim ve yeni albüme de doğumdan sonra başlamayı planlıyorum. Bu yılın sonunda stüdyoya girebilirim belki. Bu konuda bir acelem yok açıkçası. Ben bir makine değilim, o yüzden iki yılda bir albüm çıkaranlara inanmıyorum.
ETKİLİYORUM ÇÜNKÜ ŞARKI SÖYLEMİYORUM, AĞLIYORUM
Çok farklı bir sesiniz ve yorumunuz var, öyle ki şarkılarınızın sözlerini anlamayanları dahi etkileyebiliyorsunuz, bunun sırrı ne?
- Evet etkiliyorum, çünkü ben şarkıyı söylemiyorum, ağlıyorum... Aslında bu durum annemle ilgili. O üzgündü, hâlâ da üzgün. Ve onun üzüntüsü, çok küçük yaşlarımdan beri benim içimde... Benim için şarkı söylemek bir özgürlük. Eğer mümkünse sahnede ölmek isterdim.
“Üzgün olduğum zamanlar şarkı yapabiliyorum” diyorsunuz ve bir sürü güzel şarkınız var. Yani hep üzgün mü yaşıyorsunuz?
- Mutlu olduğum zaman yaratıcı olamıyorum. Tabii ki mutlu bir yaşamım var ama içimde derin bir üzüntü de var. Bu üzüntü de benim için nimet. İnsanlar üzgün olmaktan kaçarlar ama bende durum tam tersi.
Bu sizin için çok zor değil mi?
- Hayır, ben yaşamayı seviyorum. Ailem var, arkadaşlarım var, mutlu bir insanım. Ama ruhum oldukça yaşlı.
ANKARA’DA KENDİMİ MJ GİBİ HİSSETTİM
Türkiye’ye birçok kez geldiniz, burada yaşayıp da hiç unutamadığınız bir anınız var mı?
- Evet, var. Geçen yıl Ankara’da sahne aldığımda kendimi Michael Jackson gibi hissettim. Bir şarkı yapıyorsunuz ve ertesi gün o şarkı başkalarının oluyor. Ankara’daki insanlar da bana şarkılarımın kendilerinin olduğunu gösterdi. Ben söyleyemedim sahnede, onlar bütün şarkılarımı benim için söylediler. Bu çok değişik ve güzel bir histi. O an şarkıları yaşadık hep beraber.
Türkiye’den Gazze’ye yardım götürülürken üzücü bir olay yaşanmıştı, biliyorsunuz. Bir sanatçı olarak, bu olay hakkındaki yorumunuzu öğrenebilir miyim?
- Bu konudaki fikirlerimi söyleyemem, çünkü ne söylersem birileri incinecek. Bu yüzden hiç politika konuşmam. Ben müzisyenim ve benim dilim bu. O olay yaşandıktan bir hafta sonra konser için Türkiye’ye gelmiştim ve İsrail’deki birçok kişi bana “Neden Türkiye’ye gidiyorsun” diye sormuştu. Ama ben geldim. Gazze’ye ya da İran’a çağrılsam, oralara da giderim. Benim insanları yargılama hakkım yok. Ben insanların yaşamlarına saygı duyulmasından yanayım. Sizden farklı olanlara saygı duymanız önemli. Zaten bizlerin problemi de bu, kimse kimseye saygı duymuyor.
İBO’NUN SICAKLIĞINI ASLA UNUTAMAM
Daha önce İbrahim Tatlıses’le sahne aldınız, onun hayranlarından olduğunuzu da biliyoruz. Hayranı olduğunuz bir sanatçıyla aynı sahneyi paylaşmak neler hissettirdi size?
- Ben Orhan Gencebay dinleyerek büyüdüm. Büyüdüğümde de İbrahim Tatlıses’i keşfettim. Aynı sahneyi paylaştığımız gün, hayatımın en güzel günlerinden biriydi. 2009 yılında “İbo Show”a katılmıştım, oradaki sıcaklığını ve samimiyetini de asla unutamam. Başına gelenleri öğrendiğimde gerçekten çok üzüldüm.
BEBEĞİM SAHNEDE TEKMELEDİ
Hamileyken sahneye çıkmanız zor olmayacak mı?
- Sahnede olmak bana kendimi hafif hissettiriyor, hamile değilmişim gibi... Bebeğim her zaman benimle, beni dinliyor. Dinlendiğim zaman ise varlığını gösteriyor, tekmeliyor. Normalde konserler sırasında çok sakin oluyor ama ilk kez dün gece sahnedeyken tekmeledi.
Bebeğinizin cinsiyeti ne?
- Erkek.
İsmine karar verdiniz mi?
- Birkaç isim düşündüm ama sanırım onun yüzünü gördükten sonra ismine karar vereceğim. Yüzü, bana hangi ismi koymam gerektiğini söyleyecek. Bebeğim geldiğinde benim için büyük değişiklikler olacak. Şu an hayatımdaki en güzel dönemi yaşıyorum, çünkü hem şarkı söylüyorum hem de onu bekliyorum. Benim hayatımdan daha büyük bir duygu bu.