Oluşturulma Tarihi: Nisan 28, 2005 00:00
ANKARA’ya karayoluyla üçüncü gelişim bu.Birincisi üniversiteye girdiğim yıl, 1956’da üç arkadaşımla birlikte otobüsle gelmiştim.Kerman Kural, Erdoğan Onaral, Gündüz Badak.Birbirimizle eğlenmekten, kentle uğraşamamıştık. Ankara’ya gerektiği ilgiyi gösteremediğimden, bende iz bırakmamıştı.İkinci kez karayoluyla geldiğimde, bilişim kongresine Ertuğrul Özkök’le birlikte gelmiştim.Bu da üçüncüsü.İkisinde de yol arkadaşlarım, dostlarım vardı, kilometreleri fark etmemiştim bile. ‘Otomobil uçar gider’ şarkısı o anlardaki duygularımı özetleyebilirdi. Şimdi yalnız başıma, bir otomobilin içinde giderken, çok sevdiğim, gerçekliğine inandığım bir sözü tekrarlıyorum:‘Tarik (yol) mühim değil, refik (arkadaş) mühim.’Dar anlamda kullanacak olursak ‘yoldaş’ın sözlük ötesindeki manevi yerini şimdi daha iyi algılayabiliyorum.1960 yılından itibaren, Ankara’ya yataklı trenle veya uçakla gitmeye başladım.1960, bu kentle, kentte yaşayanlarla dostluk kurduğum yıldır.27 Mayıs 1960’tan sonra eski Türk Dil Kurumu’na üye seçilmiştik, Dil Kurultayı’na gittik.Bu sefer karayoluyla gelmeme rağmen, gece yaptığım yataklı tren yolculuklarını çok severim. Nedim’i anımsarım:‘Arkadaşın yol olsun, ama o da suskun, uyumuş olsun.’ Karlı gecelerde, kamyon farları, birer ateşböceğidir sanki. O çok sevdiğim şarkıyı mırıldanırdım.‘Uzayıp giden tren yollarıAçılıp sarmayan yarin kolları’Kış yolculuklarında ‘Kış Düşleri’ni yaşardım.1960’tan sonra Ankara’yı sevmeye başladım. Çünkü İstanbul’la arasındaki farkı keşfetmiştim.İstanbul payitahttı, Ankara başkent.Çöküşün grafiğini İstanbul’da gördüm, kurtuluşun resmini Ankara’da.Kurultay’a trenle gidişimizin unutulmaz bir anısı vardır.Edip Cansever, Metin Eloğlu daha yaşıyordu.Hepimiz Selahattin Hiláv’ın deyişiyle ‘medeni bir
yemek’ yiyorduk. Çünkü Selahattin Hiláv’a göre içki yemeğin yavaş yenilmesini sağladığından, yemeğe birden yüklenilmiyor ve güzel bir görüntü veriyordu.Ancak, Polatlı’ya vardığımızda içki stoku tükenmişti.* * *ANKARA’ya her gelişimin bir nedeni vardır. Zaten ne zaman sebepsiz ve gerekçesiz yollara düştüm ki...Bilkent Üniversitesi’nde Behçet Necatigil’in ölümünün 25. yılındaki ödül törenine geldim.İyi bir şairi anmak için nice uzun yollar kat edilir.* * *ANKARA’nın kitapçıları, plakçıları da bir başkadır.Buraları, kozmopolit İstanbul’a göre daha mı tutkulu, daha mı adanmıştır. Geldiğim zamanlarda, bu kitabevlerini, müzik mağazalarını dolaşmadan dönemiyorum.Soluk soluğa bir program değilse tabii.Ankara’ya gelmek de güzel, İstanbul’u özlemek de.
button