Anasını Satayım Harekatı her şeyin başlangıcı oldu

Güncelleme Tarihi:

Anasını Satayım Harekatı her şeyin başlangıcı oldu
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2006 00:00

Genç heykeltıraş Can Erçin, 10 yıl kaldığı Paris’te doktorasını tamamlayıp umut içinde döndüğü İstanbul’da büyük hayal kırıklığı yaşamıştı. Sanatıyla para kazanabileceğini düşünmüştü ama işler hiç de öyle yürümedi. Kendi kendine "Anasını Satayım Harekatı" adını verdiği bir iş yaptı. Altı yıl önce şehri terk edip, Ayvalık’ın Cunda Adası’na yerleşti. Ve tesadüfen, burada Tariş Zeytin Genel Müdürü Fatih Cenikli’yle karşılaştı. Tanışmaları, kendisi ve Tariş için dönüm noktası oldu.

"Benimle çalışırsanız Tariş batar" uyarısına karşın, Cenikli ısrar etti. Ambalaj ve şişe tasarımıyla işe başlayan Erçin, daha sonra posterden, zeytinyağı butiklerine kadar Tariş’in bütün tasarımlarını üstlendi. Büyük bir umutsuzluk içinde geldiği Cunda Adası’nda çalışmayı sürdüren Erçin, "Tariş kalkışması" adını verdiği kampanyayı şimdi ABD ve Kanada’dan sonra Japonya ve Rusya’ya da taşımaya hazırlanıyor.

Can Erçin, 49 yaşında. Kumral mavi gözlü, esprili, entelektüel. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü mezunu. Okuldan mezun olunca Fransa’ya gidip sanatını geliştirmek için 10 yıl Paris’te yaşadı. Orada heykeller yaptı, üniversitelerin mimarlık tarihi, dizayn programlarına katıldı.

Erçin, üniversite yıllarında çevresinde hep iyi bir öğrenci olarak bilinirdi. Hocaları da üstüne titrerdi. 1983’te mezun olunca, kendi tabiriyle o gazla Fransa’ya gitti. Ancak yine kendisinin söylediği kadarıyla hayatın, hiç de okul gibi olmadığını Paris’te kısa sürede öğrendi:

LÜMPEN, ENTEL DANTEL OLMASIN İSTEDİM

"Fransa’da hem doktora hem de heykel yaptım. Geçinebilmek için de ev restorasyonlarında çalıştım. 10 yıl böyle devam etti. Sonra Türkiye’ye döndüm. Kuzguncuk’ta bir ev tuttum. Sanatla tabii ki para kazanılır, diyordum. Ama heykel yapmak için de para lazımdı. Kağıtlardan heykeller yapıp üzerilerine mürekkep damlatıyordum. Yaparken de çok zevk alıyordum. Ayrıca da ucuza da mal oluyordu. Bunlardan çok sayıda ürettim. Sonra sergi açarak satmak istedim. ’Kağıttan şeyler’ dedim adına da. 3 ayrı sergi açtım. Gezenler aynı acımasız tepkiyi verdi: "Hasta mısın, manyak mısın, ne bunlar?" Satamadım tabii ki. Sefalet başladı. Ben de sanata, İstanbul’a, her şeye küstüm."

Sanatın Türkiye’de geçer akçe olmadığına karar veren, çareyi İstanbul’u terk etmekte bulan Can Erçin, sonra yollara düştü. Ayvalık’tan başlayıp Muğla’ya inmek ve beğendiği bir yere yerleşmek için. Buna da "Anasını Satayım Harekatı" adını vermişti.

"Kalacağım yer deniz kenarı olmasın, lümpen, entel ve dantellerin olmadığı bir yer olsun istedim. Otobüse atladım Ayvalık’a geldim. Çok beğendim, bir ev kiraladım. Cebimdeki para ancak damı akan bir ev kiralamaya yetiyordu. Zorlukla 6 ay geçirdim. Ev sahibim Fatma Hanım’a 5 aydır kiramı veremiyordum. Bir gün arkadaşımla iskelede otururken, Fatih Cenikli’yle tanıştırıldım. Tariş Zeytin AŞ’nin genel müdürü olduğunu öğrendim. Sohbet sohbeti açtı. Sonra bana iş teklif etti. Benimle çalışırsanız Tariş batar, dedim. Ama beni ikna etti, eskiz hazırlamam için bir hafta süre verdi. Eve koştum. Döküntü bilgisayarın başına oturdum. Eskizlerin üstüne çatıdan yağmur damlıyordu. Dosyamı hazırlayıp Tariş’e gittim. Cenikli cingöz bir adam. Yaptıklarımı görünce bana güvendi. Sen işine bak, bundan sonrası sana teslim, dedi."

TERZİYİM, ZEYTİNYAĞI GİYDİRİRİM

Ancak 28 bin üyeli, 93 yıllık dev bir kooperatifin imajını değiştirmek hiç de kolay olmadı. Tariş; Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, Genel Müdür Güngör Şarman ve Cenikli’nin çabasıyla önemli bir dönüşüm geçirse de, üye çiftçilerin gelişime ayak uydurması epey zordu.

"Homurdanmalar kulağıma kadar geliyordu. Böyle etiket mi olur! Böyle şişe mi olur! Bu ne rezillik! Tariş’i bu adam rezil edecek, diyorlardı. Neyse ki Cenikli devreye girdi. Herkesi susturdu. Özgürce çalışmamı sağladı."

Erçin, zeytinyağı şişelerinin yeniden tasarımıyla başladı işe: "Dünyanın en iyi zeytinyağlarını üretmemize karşın pazarlamada hep sınıfta kalmışız. Tariş zaten yıllardır iyi ürünler veriyordu, ama bir türlü güzel şişelere koyamamışlar. İyi zeytinyağı, plastik şişede satılmaz. Ben sadece terzilik yapıp zeytinyağlarını giydirdim. Şişeleri değiştirdim. Pazarlamada kalıpları kırdık. Ben buna Tariş kalkışması diyorum."

Tariş, şimdi bazı şişeleri Paşabahçe’den alıyor, bazılarını ise İtalya ve Almanya’dan getirtiyor. Seçilen şişelere de yine Erçin karar veriyor.

İLHAM KAYNAĞI CUNDA’NIN ÇEVRESİ

Can Erçin’in ilham kaynağı, yaşadığı Cunda’nın doğal, mimari, kültürel dokusu. Ayvalık ve Cunda’daki yapıların, taşların, freskleri andıran duvarların, yüzyıllık zeytin ağaçlarının fotoğraflarını çekiyor. Yakın çekimle elde ettiği dokuları elektronik ortama aktarıp, etiketlerde, afişlerde kullanıyor.

Erçin, bu yüzden zeytin ve zeytinyağı konusunda çalışmak için Ayvalık’ın çok doğru bir yer olduğuna inanıyor. Zaten yaptığı etiketlerde, şişe ve kutu tercihlerinde, sabun tasarımlarında, bu yörenin izlerini kolayca görmek mümkün.

FEMİNİSTLERDEN SIKI ZILGIT YEDİM

Tüm firmalar, teneke üzerinde benzer zeytin fotoğrafları kullanıyordu. Ama Tariş devini uyandırmak, için bir provokasyon lazımdı. Farklı bir dil gerekiyordu. Sarayın delisi olmalı, ilginç bir yol bulmalıydım. Bir kış günü, çok bilinen memecik zeytinlerinden ikisini aldım, yan yana koydum,

fotoğrafını çektim. Ne şekilleriyle oynadım ne de isimlerini değiştirdim. Tariş’in tutucu kesimi hemen karşı çıktı. Ne ayıp şey, dediler. Zeytinler gerçekten meme şeklindeydi. Fotoğrafım önce etiket, sonra basın ilanı olarak kullanıldı. Feministlerden epey sıkı zılgıt yedim.

MADEM YEMEK SANAT KABUL EDİLİYOR, SATIŞ YERLERİ DE GALERİ GİBİ OMALI

Erçin’in Tariş ambalajlarına getirdiği yeni yaklaşım çok tutunca, Türkiye ve yurtdışında açılacak mağazaların da tasarımını üstlenmesi istendi. Bunun üzerine Türkiye’deki butiklerin yanı sıra Tariş’in ABD Chicago ve Kanada Montreal’deki dükkanlarının da iç dekorasyonlarını yaptı. Erçin, mekanları ürünleri gölgelemeyecek sadelikte tasarladığını söylüyor: "Madem yemek sanat olarak kabul ediliyor, bizim ürünlerimiz de sanat ürünleri. Satış yerleri bakkal, marketten ziyade kitapçı, kırtasiyeci, sanat galerisi havasında olmalı. Şimdi, Tokyo ve Moskova’da Tariş dükkanları açılacak. Onlar da bu yaklaşımı taşıyacak."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!