Güncelleme Tarihi:
Onur BAŞTÜRK
Yaz geldiğinde Çeşme ve Bodrum dolaylarında olup bitenler de radarıma takılanlar arasındaydı.
Peki ya ülkenin diğer büyük şehirleri?
Oralarda neler olup bitiyordu? İyi ya da kötü, medyaya farklı yüzleriyle konu olan kentlerin sosyal hayatı nasıldı?
İnsanlar nasıl eğleniyorlardı? Oradaki trendler neydi?
Bunu merak ediyordum, hem de çok.
İşte bu Anadolu turnesinin amacı budur.
Türkiye’nin nasıl eğlendiğine bizzat yerinde şahitlik etmek...
Üç hafta boyunca aralıklarla tam yedi ile gidip geldim: Adana, Diyarbakır, Gaziantep, Trabzon, Konya, Denizli ve Eskişehir.
Elbette gidilecek daha çok kent var.
Ama ilk etapta bunları belirledim, belki yılın ikinci yarısında bir turne daha yapıp geriye kalan illere de giderim, kimbilir?
Peki bu kadar kent, bu kadar mekân ve insan gördükten sonra nasıl bir sonuca vardım?
Özetlemek gerekirse durum şudur:
Konya hiç de sandığınız gibi değil. Evet dışardan kapalı kutu. Geceleri sokaklar boş görünüyor ama gayet eğlenceli mekânları var.
İstanbul’daki eski Etiler eğlencesi ve eski Etiler şarkıcılarının benzerleri Konya’nın olmazsa olmazı olmuş....
Adana hep pavyonlarıyla bilinen, öyle meşhur olmuş bir kent.
Oysa tam tersine, yurtdışında okuyup tekrar şehrine dönmüş yeni Adana gençliği bambaşka bir şeye dönüştürmek üzere şehri.
Çünkü giyinmeyi, yemeyi içmeyi, eğlenmeyi seviyorlar.
Kendi Reina’larını (adı Lava) yaratmışlar, gayet güzel eğleniyorlar.
Trabzon iki arada bir derede. Rus kadınlarının satıldığı pavyonlar hâlâ var, yanı sıra orta halli canlı müzik mekanları da. DJ müziğine yeni yeni alışıyorlar. Trabzon mekanlarının en büyük sıkıntısı çıkan kavgalar. Ortam çok huzurlu değil.
Diyarbakır’ın sabaha kadar açık bir diskosu var, gençler orada kurtlarını dökebiliyor bir tek.
Orada kurdunu dökemeyen ise nargile, okey ve tavla üçlüsünün hâkim olduğu modern kıraathanelerde vaktini geçiriyor. Genç nüfus çok, bunu sokakta yürürken dahi hissetmek mümkün. Hani sayısal veriye bile gerek yok.
Ama sosyal hayat çeşitliliği ne yazık ki az.
Gaziantep ise en şaşırtıcı yerlerden...
Cevahir büyüklüğünde son model bir AVM’si, (SankoPark), Etiler tarzında “Eller havaya” mekânı ve eski bir hanın içinde açılmış İngiliz esintili pub’ıyla Gaziantep’te ortaya karışık bir eğlence söz konusu.
Denizli ve Eskişehir’e gelince...
Bu yazı yazılırken iki şehrin turu tam bitmemişti.
Ama şimdiden şunu söyleyeyim: Eskişehir’in canlılığı herkesin dilinde zaten. Orası ayrı bir model. Ve aslında tüm şehirlerin bu modeli örnek alması gerekiyor. Denizli de sürprizli ama. O kadarını söyleyeyim.
Neyse, sonuç olarak hepsinin devamı, ayrıntılarla harmanlanmış daha fazlası, yarından itibaren Kelebek’te olacak tabii.
Ve işte şimdi huzurunuzda “Türkiye Nasıl Eğleniyor”dan bazı başlıklar...
BURASI KONYA
Konya’nın gizli starı Aliş!
Evet, Konya’nın asıl starı Aliş! Herkes onu konuşuyor, “Mutlaka gitmelisin” diyorlar. Gece yarısı saat 12’yi geçerken gidiyorum Aliş’in çıktığı Ella adlı kulübe. Ella büyük bir mekân. Eskiden sinemaymış. Ve Aliş sahneye çıkıyor. Beyaz gömleğinin birkaç düğmesi özellikle açık bırakılmış, buz mavisi jean pantolonu ve beyaz spor ayakkabılarıyla karşımızda Aliş.
Hem şarkı söylüyor hem de arada şahane espriler patlatıyor. Huysuz Virjin’in daha da müstehcen versiyonunu düşünün... Ama herkesi eğlendirdiği gün gibi ortada.
“Epeydir koli kesmedim” diyor mesela argo tabirle Aliş, yani “cinsel ilişkiye girmedim”. Göğüs ucunu azıcık gösterdikten sonra şarkı arasında, bu kez de açılımlara dokunduruyor: “Her şeyin açılımı yapıldı, bize hâlâ açılım yok”. Seyircilere de takılıyor Aliş, yine aynı edepsiz tonda. Kimse kızmıyor. Çünkü Aliş çoğu müşteriyi tanıyor. Çünkü kendisi de Konyalı. Yıllardır Konya’daki mekânlarda sahne aldığı için nabzı çok iyi tutuyor.
“Beni dinlemeye genelde çalışan kesim gelir” diyor. Peki Konya’nın muhafazakâr imajı? “Evet Konya dışardan öyle görünür. Ama içine girdiğinizde o kadar muhafazakâr değildir. İyi bir eğlence hayatı var. Tamam, eskiden çok daha iyiydi, ama yine de hiç fena değil”.
Bu arada Aliş, Belediye’nin düzenlediği etkinliklere de katılıyormuş. Orada da hiç yadırganmadığını söylüyor.
BURASI DİYARBAKIR
Asmin’de sabaha kadar dans
Asmin, Kürtçe’de “gökyüzü” anlamına geliyor.
Benim konakladığım Dedeman Oteli’nin hemen karşısındaydı Asmin adlı kulüp.
Aslında bir katı restoran, alt katı kulüp. Sabah beşe kadar açıkmış. Buraya “Güneydoğu’nun sabaha kadar açık tek kulübü” diyorlar. Yedi yıldır açıkmış mekân.
Ben Asmin’e girdiğimde içerde göz gözü görmüyordu.
Hani çok çok eskiden diskolarda sis makinesi çalıştırırlardı ve göz gözü görmezdi ya sisten. İşte Asmin’in ortamı da aynen öyleydi.
Önce yoğun sisten gerçekten hiçbir şey göremedim, sonra gözlerim insanları seçmeye başladı: Yüksek volüm yabancı pop müzik eşliğinde danseden, Diyarbakır’ın “artık çılgın olmak isteyen” gençleri... Diskodaki yoğun sis de şehrin ortamını anlatıyor gibiydi. Henüz hiçbir şey netleşmemiş, kafalar hâlâ karışık. Ama sis perdesinin ardına saklanmış da olsa, ne olursa olsun eğlence...
BURASI ADANA
Kendi Reina’nı kendin yarat
Her şehirde gittim ama bir tek pavyonuyla meşhur Adana’da pavyona gitmedim! Oysa Afrodit’ten herkes bahsediyordu. Adana’nın pavyonla anılıyor olması haksızlık. Lava’ya gidince ve orada “yeni Adana gençleri”yle tanışınca kesinlikle buna karar verdim.
Gençlerin çoğu yurtdışında ya da İstanbul’da okumuş. Hepsi giyimine-süsüne düşkün.
Yeni Adana gençliği “Gossip Girl”deki gibi ilişkiler yaşıyor aynı zamanda. Bir genç gelip aniden kulağıma, “Ben şu kızla” diyor, aşk entrikalarından bahsediyor şehvetle...
BURASI GAZİANTEP
Dedeman’da toplu kopma ayini
Anteplinin esas koptuğu yer meğer Dedeman’ın diskosuymuş.
Ama Dedeman’ın oteli öyle şehir merkezinde filan değil, şehrin bayağı dışında.
Ben gittiğimde şaşaalı bir düğün töreni yeni bitmişti.
Hem düğün davetlileri hem de Antep’in merkezinden kopup gelenler öyle bir dansediyorlardı ki...
Toplu halde kopma ayini diyorum ben buna.
Benzerine Diyarbakır Asmin’de de rastladığım.
Ve İstanbul’da asla rastlayamayacağınız türden.
Şöyle oluyor toplu halde kopma ayini: Herkes sanki aynı anda dansediyormuş gibi, aynı vahşi/seksi/ritim yoksunu hareketleri tekrarlıyormuş ama çok da eğleniyormuş gibi bir durum.
Bir karmaşa. Bir zincirleme aksiyon. Hani açıklaması cidden zor.
BURASI TRABZON
Peçetesiz olmaz abi
Anadolu’da eğlence demek, canlı müzik demek. Trabzon’un en eski canlı müzik mekânı Süleyman Bar da şehrin ağır toplarından. Süleyman’ın hem bar hem de restoran kısmı var. Restoran kısmında yemek yerken sigara yasağına karşı buldukları ilginç çözümü de keşfetmiş oluyorum. İsteyen istediği kadar sigara içebiliyor! Bulunduğumuz mekânın üstü kapalı oysa. Ama beş dakika sonra bir bakıyorum ki, üzerimizde tavan hareket ediyor! Meğer açılır-kapanır bir sistem yapmışlar. Pratik Trabzonlular!
Bu deneyim sonrası yan tarafa, Süleyman’ın barına geçiyorum. Saatler 12’yi gösterdiğinde bir erkek şarkıcı çıkıyor sahneye. Şarkıcıdan çok ona atılan deste deste peçeteler ilgimi çekiyor. Hemen ön masada Trabzonspor Kulübü’nün başkanı da varmış.
Onlar peçete atıp durunca, bu gelenek karşısında daha fazla cool durmanın manasızlığını görüyorum.
Efkârlı şarkıya deste deste peçeteyle karşılık vermek aslında şu demek:
“Helal olsun, çok iyi okuyorsun adamım!”