Tolga TANIŞ
Oluşturulma Tarihi: Ekim 18, 2008 00:00
New York Times, krizden hemen önce, kentin psikiyatrik tedavi gören zenginleriyle ilgili bir haber hazırladı ve jetsetin doktorlara neler çektirdiğini anlatan öyküler topladı. Bu tür hastalara karşı psikiyatrların nasıl davranması gerektiğini de, Manhattan’da yüksek sınıftan en çok hastaya sahip, bu alandaki en tecrübeli ismine sordu. Herkesin akıl danıştığı bu psikiyatr, Dr. Byram Karasu idi. Byram, yani Bayram. New Yorklu zengin çocukların ve onların 4-5 evlilik yaşamış, ultrazengin ailelerinin en ünlü doktoru, 73 yaşında, Erzurumlu bir Türk’tü: Dr. Toksöz Bayram Karasu.
Dr. Bayram Karasu’nun ismini, daha önce Türkiye’de çıkan bir kitaptan hatırladım. 2006’da "Yahudi Efendi" adıyla yayınlanan romanı okuduğumda çok şaşırmıştım. Sultan Vahideddin’in Yahudi cariyesinden gizli bir oğlu daha olduğunu anlatıyordu öykü. Romanın yarısının kurgu, yarısının gerçek olduğu söyleniyordu. Ama aslında içinde derin psikolojik tahliller olan ve manik-depresif bir adamın dinler arasında kendini keşfetmesini anlatan bir kitaba neden o dönemki Sabetayist modasına uygun bir isim konulduğunu anlamamıştım. İngilizce’sinden çevrilmiş kitabın orijinal adı "Tanrı ve Deliliğe Dair"di halbuki.
Dr. Karasu, kentteki en zenginlerin yaşadığı, hatta geçenlerde Tom Cruise ve ailesinin de taşındığı Upper East Side (Yukarı Doğu Yakası)’daki muayenehanesinde randevu verdi bana. Central Park’ın tam yanında, Guggenheim Müzesi’ne bakan gösterişli binada, yeşil duvar kağıtlarıyla süslenmiş, loş, dar ve eski duran odada konuşmaya başladığımızda, herhalde alışkanlık sonucu saatine baktı.
Hastalarından 45 dakika için 600 dolar seans ücreti alan ve genelde haftada iki seans terapi uygulayan Karasu ile İngilizce konuştuk. "Lokanta Türkçesi" diye tarif ettiği kırık Türkçe’si yerine İngilizce’yi o tercih etti.
İlk sosyetik hastasını, daha 1969’da kente gelir gelmez, o yıl ölen bir doktordan devralmış. Sonra ondan duyan diğerleri derken, kısa sürede New York sosyetesinin doktoru haline gelmiş. "Beni zenginler konusunda zengin hastalarım yetiştirdi" diyor. New York’ta yaşayan ve iki yıl önce ölen Ahmet Ertegün, Arif Mardin gibi isimleri bilirken neden Karasu’yu çok tanımadığımızı sordum. Etrafında fazla Türk dostu olmamasına bağladı. Ertegün ve Mardin ile hayattalarken görüşüyormuş. Bir de yine New York’ta yaşayan, Osmanlı Hanedanı’nın şu andaki reisi Ertuğrul Osman Efendi ile. Onun dışında çok Türk tanıdığı olmadığını söylüyor.
PASİNLER’DEN NEW YORK’ADr. Toksöz Bayram Karasu, 1935, Erzurum, Pasinler doğumlu. Hasankale’de Erzurum Lisesi’ni bitirip 1953’te İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne giriyor. Mezuniyetin ardından da lisede parasız yatılı okuduğundan devlete borcunu ödemek için bir süre Adana’da çalışıyor.
Zorunlu hizmeti bitince askere gidiyor. Tezkeresini alır almaz ise Kanada’daki Montreal Üniversitesi’ne giriyor. St. Jeanne D’Arc Hastanesi’nde eğitim görüyor. 1964’te Amerika’nın ünlü Yale Üniversitesi’nden kabul alıyor. Yale’in ardından New York’a taşınıyor. O günden beri, tam 39 yıldır New York’ta. Bugün Albert Einstein Tıp Okulu’nun psikiyatri ve davranış bilimleri bölüm başkanı. Kendisine bağlı 10 hastane var.
Yahudi Efendi kitabında, "Her insan kendi taklitlerinin toplamıdır" diyor Karasu. Kendisiyle konuşurken aklıma o sözü geliyor. Türk gazetecilere hayat hikayesini anlatırken, ailesinin durumu yüzünden parasız yatılı okumak zorunda kaldığını söyleyen ama New York Times’ın "Zengin bir Yahudi evinde büyümüş" diye yazdığı biri.
Sözleri bazen mistik boyut taşıyor. Budizm ve Taoizm ile birlikte 3 semavi dini bir elin beş parmağına benzetiyor ama kendi inancıyla ilgili pek konuşmak istemiyor. Son 7 yıldır dinleri araştıran bir teolog olduğunu, Yahudi ya da Sabetayist olmadığını anlatıyor. "Babam ateist, annem dindar olmayan bir Müslüman’dı" diyor. Selanikli ünlü İttihatçı, Osmanlı Meclisi’nin tanınmış Yahudi üyesi Emanuel Karasu ile arasında bir akrabalık bağı olup olmadığını sorduğumda, "Hiçbir akrabalığım yok" diye cevap veriyor.
Evli. Hatta 33 yıllık karısı Sylvia da kendisi gibi bir psikiyatr. O da New York Presbyterian Hastanesi’nde, Cornell’de çalışıyor. Muayenehaneleri aynı binada altlı üstlü. Çocukları yok. Her ikisi de kendini mesleğine vermiş. Beraber yazdıkları bir kitap da var: Evliliği Sürdürme Sanatı.
Terapinizi helikopterde yaparsınızBirkaç yıl önce Dr. Karasu’yu, hastalarından New York’lu çok ünlü bir eğlence dünyası patronu aramış. Kendisi değil tabii, sekreteri. Bu
son dakika telefonunda sekreter, ısrarla randevu saatini değiştirmeye çalışıyor, Karasu da o hafta tek uygun vaktinin bir akşam saat 7 olduğunu söylüyormuş. Sekreter sonunda kendince en uygun formülü bulup Karasu’ya şöyle demiş: "O saatte beyefendinin akşam yemeği var, saat akşam 10 yapalım. Gerçi yemekten sonra kendisi Hamptons’a uçacak ama sizi bir araç gönderip aldırırız. Siz de böylece terapinizi helikopterde yaparsınız." Dr. Karasu kabul etmemiş. Meğer öğrencilerine de hep, "Sakın hastanızla tekneye, uçağa filan binmeyin" diyormuş. Buna psikiyatride "Kral Ludwig Sendromu" deniliyor. 19. yüzyılda yaşayan ve ruhsal sorunları nedeniyle "deli" lakabıyla anılan Bavyera Kralı Ludwig, bir gün doktoruyla birlikte göle açılıyor ve ikisi de boğularak ölüyor. Gölde neler olduğu bilinmiyor.
8 milyon dolarlık anksiyete kriziNew York’lu zenginlerin buhranları nasıl olur, diye merak ediyorsanız, işte bir örnek: Sabah East Hampton’da 50 milyon dolara bir malikáne sattıktan sonra helikopterle Manhattan’daki ofisine dönen emlak kralı, akşama doğru da Upper East’teki sanat galerisinde kendine 8 milyon dolarlık bir tablo beğenir. Tabloyu alırsa, o ay kazandığı bütün komisyonu vermek zorunda kalacaktır. Anksiyete krizine girer tabii ve soluğu terapistinin ofisinde alır. Ancak genç doktor, uzun süredir gördüğü hastasıyla kendini o kadar özdeşleştirmiştir ki, onun zenginliği kendi zenginliği, onun mutluluğu kendi mutluluğu olacakmış gibi "Al" der. "Seni mutlu edecekse al". Adam da rahatlamış bir halde gidip tabloyu alır. Ama genç doktor bir türlü rahat edemez. Hocasını arar. "Hocam ben böyle bir şey yaptım ne dersiniz" diye. Genç doktorun aradığı Profesör Bayram Karasu, "Hiçbir bağımlılık, bağımlı olunan objeyle tatmin edilemez; sen nasıl böyle bir tavsiye verirsin" diyerek öğrencisini uzun uzun azarlar.
ŞİİR KİTABI ÇIKARIYOR
Kitap yazmak, Bayram Karasu’nun hayatında şu dönem çok önemli. Hastanedeki işlerini hafiflettiğini, daha az hasta kabul ettiğini ve artık daha çok kitap yazmak istediğini söylüyor. Yahudi Efendi dışında daha önce yazdığı, Huzurlu Yaşama Sanatı ve Mutluluğun Ruhu adlı iki çoksatanı var zaten. Şimdi onlara, önümüzdeki yıl babası Cemal Karasu’ya ithaf ettiği ve içinde 99 şiiri bulunan Ruhumun Damarları adlı yeni bir kitap eklemeye hazırlanıyor. "Hayatta birçok iş başardım ama babam yaşıyor olsa benimle en çok bu kitap yüzünden gurur duyardı" diyor. Şiir kitabının ardından New York’lu zengin hastalarıyla ilgili hikayeleri toplayacağı başka bir kitap yazacak. "Ne isim koyacağımı düşünüyorum" diyor.