Oluşturulma Tarihi: Eylül 24, 2005 00:00
Haber geçenlerde bizim Dünya sayfasında çıktı: Penguenlerin Yürüyüşü adlı Fransız belgeseli, Amerikalı muhafazakarların yeni gözdesi olmuş.İsa’nın Çilesi filminden çok keyif aldıkları için, imparator penguenlerinin zorlu üreme savaşını konu alan filme de ‘Penguenlerin Çilesi’ adını koymuşlar. Filmi pek sevmişler, çünkü tek eşlilik, kürtaja karşı yaşamın değeri ve evrim teorisine karşı ‘akıllı tasarım’ gibi muhafazakar değerleri savunuyormuş. Bunlar iyi güzel de, penguenler aslında onların bildikleri gibi değil... Filmin dar penceresinden bakınca pek mazbut görünen bu hayvanların dünyasında başka cinsel tercihler de var; eşcinsellik gibi. Kaldı ki, onların üreme mevsimi boyunca devam eden tek eşliliği de tamamen doğanın dayatması. Yani içgüdüsel.Olay, bu yılın başlarında, Almanya’nın Bremerhaven Hayvanat Bahçesi’nde geçiyor. Bahçede Humboldt cinsi beş çift penguen var. Doğal olarak üresinler ve sayıları artsın isteniyor. Ancak hayvanlar oralı bile değil. Aile kurmak gibi bir niyetleri yok. Çok geçmeden, aile kurmaları beklenen üç çiftin aslında gay olduğu anlaşılıyor. Bunun üzerine, İsveç’teki bir hayvanat bahçesinden, pek ateşli oldukları söylenen dört dişi pengueni Bremerhaven’e getirtmek için girişim başlatılıyor. Bu haber duyulur duyulmaz da gay ve lezbiyen dernekleri ayaklanıyor. Gay penguenler zorla heteroseksüel yapılacak diye kıyamet kopuyor. Hayvanat bahçesine protesto mesajları yağıyor ve sonunda kentin belediye başkanı, ‘Bırakınız gay kalsınlar’ diyerek hayvanları İsveç’ten ithal dişilerle yüzleşme eziyetinden kurtarıyor. New York’taki Central Park Hayvanat Bahçesi ise çok daha tutkulu bir aşka sahne oluyor. Roy ve Silo adlı, çeneden çizgili tipte iki gay penguen tam altı yıldır aktif biçimde birlikte yaşıyor. Bugüne kadar bütün cazip dişileri reddeden Roy ve Silo, yakın gözlemcilerin anlattığına göre birbirlerine sarılıp oynaşırken kendilerinden geçiyorlar. Üstelik aile kurmaya da hevesliler. Yumurta diye, taşların üstüne kuluçkaya yatmaya filan kalkışıyorlar. İşte bu noktada, Alman disiplinine maruz kalan Bremerhaven’deki penguenlerden daha şanslı oldukları ortaya çıkıyor. Çünkü hayvanat bahçesi Roy ve Silo’ya hazır döllenmiş bir yumurta sunuyor, onlar da aynı dişi ve erkek penguenlerin yaptığı gibi sırayla kuluçkaya yatarak, bir yavru dünyaya getiriyorlar. Kıza Tango adı veriliyor.Amerikalı muhafazakarlar muhtemelen bu hikayeleri duymamış olmalı ki, Fransız yönetmen Luc Jacquet’nin çektiği Penguenlerin Yürüyüşü filminden kendi Hıristiyan değerlerine uygun bazı etik sonuçlar çıkarmaya; belgeseli, ‘tek eşlilik doğa yasasıdır’ belgesine dönüştürmeye çalışıyorlar. Önce World Magazine’den Andrew Coffin, dişi ve erkek penguenlerin, yumurta kutup soğuğunda donmasın diye nöbetleşe kuluçkaya yatmasını ‘akıllı tasarım’ teorisini destekleyecek kuvvetli bir vaka olarak gösteriyor. Malum Başkan Bush’un da evrim teorisine karşı bu tezi desteklediği biliniyor. Sonra Cumhuriyetçi Partili gençlerin bir araya geldiği bir konferansta aynı konu gündeme geliyor. Muhafazakar Hıristiyan değerlerini savunan The National Review adlı derginin editörü burada yaptığı konuşmada gençlere Penguenlerin Yürüyüşü belgeselini izlemelerini salık veriyor; ‘Çünkü bu
film tek eşliliği teşvik ediyor. Akıllı tasarım teorisi için çok sağlam bir zemin bulduk’ diyor.Sonra bütün tutucular, penguen gerçeğini hiç araştırmadan bu zemine tutunuyor. Bazı kilise grupları, penguenlerin çektiği eziyeti görünce, İsa’nın Çilesi’nden sonra en çok sevdikleri bu filme Penguenlerin Çilesi adını veriyorlar.Bu hareket karşısında, gay haklarını savunan liberal sol da boş durmuyor. Bir blog yazarı şu iddiada bulunuyor: ‘California Hayvanat Bahçesi’ndeki gay penguen çift öyle mükemmel kuluçkaya yatıyor ki, heteroseksüel penguenlerin yumurtalarını alıp onların yuvasına koyuyorlar. Heteroların altına da yumurta zannetsinler diye kaya parçası veriyorlar.’ EKSİ 60 DERECEDE YAŞAM MÜCADELESİ Tabii ki kimse tek eşliliğe karşı değil. Ancak filmde zorlu yaşam koşulları anlatılan penguenlerin, tek eşliliği düstur edinmiş gibi algılanması da gülünç. İster gay, isterse çok ahlaklı heteroseksüeller olsunlar, penguenlerin yaşamını insan değerleriyle karşılaştırmak çok absürd. Çünkü Antarktika’da ölüm-kalım mücadelesi veren o hayvanların türlerini devam ettirebilmek için başka çaresi yok. Bulundukları doğal ortamda çoğalabilmeleri için yılda sadece bir üreme dönemi boyunca aile bağlılığı sergilemek zorundalar. Yani bu, doğanın kurgusu içinde içgüdüsel bir davranış. Ve yavru yumurtadan çıktıktan sonra beraberliğe devam eden çiftlerin oranı sadece yüzde 20. Üreme tamamlandıktan sonra seri bir şekilde eş değiştirdikleri biliniyor. Erkeğin de kuluçkaya yatması, tamamen ayakta kalabilme savaşıyla ilgili. Çünkü yumurtayı sıcak tutarken hem dişi hem de erkeğin aynı anda beslenebilmesi mümkün değil. Dişi yumurtladıktan sonra hemen olay yerini terk ediyor. Erkek yumurta donmasın diye kuluçka nöbetindeyken, dişisi beslenmek için uzaklaşıyor. Bu sırada erkek, eksi 60 derece soğukta, ağzına tek lokma girmeden, vücudunda depoladığı besinlerle idare ederek, kuluçkada bekliyor ve dişi döndüğünde vücut ağırlığının yüzde 50’sini kaybetmiş oluyor. Sonra yavru 150 günlük oluncaya kadar penguen çiftinin anne-baba sorumluluğu devam eriyor. Süre dolunca da yavru terk ediliyor. Bu tablonun, insanın aile değerlerine hiç benzemediği kesin. Çünkü onların dünyası tamamen içgüdüsel. Ve çok ilginç, kutup ortamından koptukları zaman o içgüdülerden de kopabiliyorlar. Mesela geçen temmuz ayında dişi penguen Zurita’nın başına gelen olay, bu kopuşun kanıtı. ABD’nin Chicago kentindeki Brookfield Hayvanat Bahçesi’nde yaşayan Zurita yumurtladıktan sonra eşi Gazpacho tarafından terk ediliyor. Hayvan, ‘nasıl olsa buzul ortamında değiliz, o tek başına da yumurtaya bakar’ mı dedi, nedir bilinmez, Zurita’nın semtine bile uğramıyor. İçgüdülerine sadık kaldığı anlaşılan Zurita, kuluçka için ille bir erkek de lazım diye, diğer erkek penguenlere yanaşmaya çalışıyor. Ancak dişilerin saldırısına uğruyor. Hayvanat bahçesindeki biyologlar, bu işte Gazpacho’nun bir kabahati olmadığını, çünkü eşiyle birlikte kuluçka bilincine sahip olamayacak kadar genç olduğunu ileri sürüyorlar. Neticede 42 günlük kuluçka dönemi boyunca Zurita’ya yardımcı olup, elleriyle besliyorlar. Ve Zurita, erkeğin yardımı olmadan bir yavru dünyaya getiren ilk Humboldt cinsi penguen oluyor.
button