OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 18, 2004 00:00
Aslında o da yıllardır Amerika’ya gitme hayaliyle yaşıyordu. Bir diyetisyen olarak kendini geliştirebileceği bir ülkeydi Amerika. (. . .) Zehra çok üzüldü. Okul yıllarını hızla gözden geçirdi.
Başak’ın spastik çocuk taklidini yaptığı günü hatırladı.Dersin başlamasını beklerken sınıfın arka tarafından kahkahalar yükseldi. Başak, elini titretip, vücudunu eğip bükerek spastik çocuk taklidi yapıyor, onu çevreleyen arkadaşları da eğleniyordu.Zehra’nın canı sıkıldı. ‘Aşkolsun Başak! Hastalığın taklidi yapılır mı? Bir gün başımıza gelmeyeceğini kim bilebilir?’ diye düşündü. Sınıf dışında karşılaşınca uyaracaktı onu.Başak ve Zehra’nın babaları, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden sınıf arkadaşıydı. Kızlarının Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nde buluşması, iki babayı sevindirmiş, kızlarını tanıştırmışlardı. Fakat kızlar yakınlaşamadı birbirine. 12 Eylül askeri müdahalesinden hemen önceki yıllardı. Başak, dönemin modasına uygun biçimde çoğunlukla bir bot-bir kot giyerdi. Neşeli tavırlarıyla dikkat çeker, esprileriyle, taklitleriyle sınıfı güldürürdü sürekli. Zehra, o gün Başak’ı uyarmaya karar vermişti ama gerçekleştiremedi bu düşüncesini. Sonra da unutup gitti. Yıllar sonra başka bir vesileyle hatırlayana kadar da aklına hiç gelmedi.BAŞAK’IN GÜZEL HABERLERİ VARDI EVLENİP AMERİKA’YA GİDİYORDU 1980’de mezun olduktan sonra hepsi iş bulma telaşına düştü, arkadaşlar arasında iletişim koptu. Askeri müdahalenin ilk aylarıydı, tayinler durdurulmuştu. Tayinlerin açılmasını beklemek üzere memleketi Edremit’e dönen Zehra, birkaç ay bekledikten sonra bir arkadaşının yardımıyla Ege Üniversitesi’nde iş bulabildi.Başak’la yeniden karşılaştığında İzmir’de göreve başlayalı altı ay olmuştu. Annesini muayene ettirmek üzere hastaneye gelen Başak, Zehra’nın da o hastanede çalıştığını sınıf arkadaşlarından duymuştu. Sevinçli görünüyordu, güzel haberleri vardı. Evlenip Amerika’ya yerleşecekti! Onun için çok sevindi Zehra. Aslında o da yıllardır Amerika’ya gitme hayaliyle yaşıyordu. Bir diyetisyen olarak kendini geliştirebileceği bir ülkeydi Amerika. Bilimsel alanda önemli ilerlemeler sağlanmıştı orada. Ancak maddi imkansızlıklar nedeniyle Amerika çok uzak görünüyordu Zehra’ya.Başak’a bu hayalinden söz etmedi. Yanlış anlaşılabilirdi. O, heyecanla evlilik ve Amerika hazırlıklarını anlattı, Zehra dinledi. Vedalaşıp ayrıldıktan sonra yıllarca
haber alamadılar birbirlerinden. Bir süre sonra Zehra da evlendi, Akören soyadını aldı. Evlilik sonrasında İzmir’den ayrılarak Bursa Uludağ Üniversitesi’ne geçti. Birbiri ardına hızla akıp gidiyordu yıllar.Üniversitede diyetisyenlere gereken önem verilmiyordu. Sistem oluşturulurken
diyet hizmetleri hiç düşünülmemiÅŸti. Diyetisyenler, her gün çıkan yemeÄŸin sayımını yapıp kaydederek, ‘rasyon memureliÄŸi’ yapıyorlardı, o kadar.Amerika, Zehra’yı bu girdaptan kurtulma isteÄŸinin simgesiydi. Kurslara gidiyor, Ä°ngilizcesini geliÅŸtirmeye çalışıyordu. Böylece umudunu canlı tutmayı baÅŸarıyordu. Neredeyse hiç aklından çıkmıyordu Amerika.DOKTORLARIN HİÇBÄ°RÄ° ONA SORU SORMADI Bir gün üniversite rektörü Prof. Dr. Ayhan Kızıl ile asansörde karşılaÅŸtıklarında, bu ÅŸansı deÄŸerlendirmek üzere harekete geçti:- Hocam, ben observer diyetisyen olarak Amerika’ya gitmek istiyorum. Beni destekler misiniz?Rektör, hiç düşünmeden yanıtladı onu. ‘Tabii kızım’ dedi, ancak nasıl gideceÄŸini sormadı. Belli ki geçiÅŸtirmiÅŸti. Ama bu kadarı bile yetti Zehra’ya. Heyecandan dili tutuldu.Asansörden indikten sonra kendini şöyle bir yokladı. MüthiÅŸ motive olmuÅŸtu rektörün iki sözcüğüyle. Amerika’ya mutlaka gidecekti. Ama nasıl?Artık emekliliÄŸi yaklaşıyordu, genç bir diyetisyen deÄŸildi. Ä°ÅŸ yaÅŸamı son derece sıradan ve sıkıcıydı. Ãœstelik mutfakta ÅŸef diyetisyenken yoÄŸun bakım diyetisyenliÄŸine verilmiÅŸti. Ambar memurlarının yolsuzluklarını açığa çıkarınca, ödüllendirilmek yerine sürülmüştü.Rektörle asansörde karşılaÅŸmasının hemen ardından yoÄŸun bakım servisinde yaÅŸadığı olaylar, Zehra’ya ne kadar doÄŸru düşündüğünü bir kez daha gösterdi. Bursa’nın önde gelen ailelerinden olan KarasarlıoÄŸlu ailesinin dokuz yaşındaki oÄŸulları yoÄŸun bakıma alınmıştı. Doktorlar çocukla ilgileniyor ancak hiçbiri, diyetisyen olarak ona çocuÄŸun beslenmesiyle ilgili bir tek soru bile sormuyordu. PARA YÃœZÃœNDEN HAYALÄ°NDEN VAÇGEÇECEK DEĞİLDÄ°Bir ay sonra çocuk aşırı ölçüde zayıflamış, ishali baÅŸlamıştı. Artık ölümü bekleniyordu. Zehra, sonunda dayanamayıp müdahale etti. Asistana gidip, ‘Böyle olmaz. ÇocuÄŸun beslenme düzenini deÄŸiÅŸtirmemiz lazım’ dedi. Doktorlardan izin çıkınca, yeni bir burundan beslenme programı hazırladı. Ailenin de yardımıyla çocuÄŸun ishali durmakla kalmadı, 10 gün içinde 5 kg. aldı. Bu geliÅŸmeye çok sevinen KarasarlıoÄŸlu ailesi, burundan beslemeye yarayan malzemelerin hazırlandığı bir ‘gavaj odası’ yaptırdı.Zehra, Amerika’ya gitmiÅŸ olsa mesleki bilgisini geliÅŸtireceÄŸini ve daha çok hastaya yardım edebileceÄŸini düşünüyordu.Zihninin yine Amerika ile meÅŸgul olduÄŸu günlerden birinde üroloji kliniÄŸinde çalışıyordu. Dr.Ãœmit ÅžimÅŸek de yanındaki telefonda konuÅŸuyordu. Doktor Ãœmit’in ne konuÅŸtuÄŸunun farkında deÄŸildi, dinlemiyordu. Telefonu kapatınca, aniden dönüp sordu:- Amerika’da tanıdığınız var mı? Ben observer diyetisyen olarak gitmek istiyorum.Bu soruyu sorarken ne Doktor Ãœmit, ne de ailesiyle ilgili bir bilgisi vardı. Sadece o an aklına geleni yapmıştı. Doktor Ãœmit, ‘Var’ dedi; ‘Erkek kardeÅŸim Bülent orada makine mühendisi. EÅŸi de diyetisyen. Sanırım yardımcı olabilirler.’Gözleri parladı Zehra’nın. Yıllardır açılmasını beklediÄŸi hayal kapısına ilk kez somut bir biçimde dokunuyordu sanki!Doktor Ãœmit, yardım sözünü hayata geçirmekte gecikmedi. Amerika ile birkaç gün içinde baÄŸlantı kurdu, kardeÅŸinden gelen öneriler doÄŸrultusunda Zehra’nın, Pittsburgh Ãœniversitesi’ne resmen baÅŸvurmasını saÄŸladı.Kalacak yer sorununu da bir doktor arkadaşının yardımıyla çözdükten sonra geriye kalmıştı para probleminin çözümü. Uçak biletini alacak, onu alsa bile Amerika’da bir ay yaÅŸamasına yetecek birikimi yoktu.Ama nasıl olsa çözecekti! Hayalini gerçekleÅŸtirmeye bu kadar yaklaÅŸtıktan sonra para yüzünden vazgeçecek deÄŸildi!Pittsburgh Ãœniversitesi’nden onay belgesi gelince, Rektör Prof. Dr. Kızıl’ın karşısına çıktı. Asansördeki konuÅŸmayı hatırlattı ona. ‘Ben hazırım’ dedi. Belgeyi gösterdi gururla. Açık açık anlattı durumunu. Ãœniversite yardım etmezse gidemeyeceÄŸini söyledi.Rektör, koÅŸulların zorluÄŸundan söz etti önce ama Zehra’nın azim ve ısrarı karşısında uçak biletini üniversite bütçesinden karşılamayı kabul etmekten baÅŸka çaresi kalmadı.ONU BEKLEYEN KÖTÃœ SÃœRPRÄ°ZZEHRA’YI ÇOK ÃœZDÃœ 1 AÄŸustos 1998 günü Pittsburgh Havaalanı’na ayak basarken, ‘Nihayet baÅŸardım’ diyordu içinden; ‘Nihayet Amerika’dayım.’Doktor Ãœmit’in kardeÅŸi Bülent karşılayacaktı Zehra’yı. Ä°nternet aracılığıyla yazışmışlar, bütün ayrıntılarda yardımcı olmuÅŸtu Bülent ona. Åžimdi de karşılamaya gelerek büyük incelik gösteriyordu.Bülent’i tanımakta zorluk çekmedi, kardeÅŸine çok benziyordu. Ama Bülent’in yalnız gelmesi ÅŸaşırtmıştı Zehra’yı. Diyetisyen olmasına raÄŸmen yazışmalar sırasında hiç devreye girmeyen karısı, meslektaşını karşılamaya da gelmiyordu! Buraya bir soru iÅŸareti koydu.Kente doÄŸru yola çıktılar. Zehra’yı kalacağı yere bırakmadan önce yedi yaşındaki kızını, daha önce bıraktığı partiden aldı Bülent. Küçük kız Zehra’ya tanıdık gelmiÅŸti. Gözlerine takıldı kaldı araba yola devam ederken. Biraz sonra hatırladı bu bakışları nereden tanıdığını! BaÅŸak, evet BaÅŸak’ın gözlerine benziyordu bu gözler! Hemen dönüp, sordu; ‘EÅŸinizin ismi neydi acaba?’ Bülent, ‘BaÅŸak Öztan’ deyince bir çığlık attı Zehra; ‘BaÅŸak! Sınıf arkadaşım BaÅŸak!’Bülent, ÅŸaÅŸkınlıktan donmuÅŸtu. Zehra, ‘BaÅŸak nasıl?’ deyince kendine geldi:- BaÅŸak, ALS hastası. Boyundan aÅŸağısı tutmuyor, o yüzden sizinle yazışamadı.Zehra çok üzüldü. Okul yıllarını hızla gözden geçirdi. BaÅŸak’ın spastik çocuk taklidini yaptığı günü hatırladı. YüreÄŸi burkuldu. Kalacağı yere gitmekten vazgeçip, önce BaÅŸak’ı görmek istedi. Okul arkadaşını karşısında gören BaÅŸak çok ÅŸaşırdı. Birbirlerine sarılıp aÄŸlaÅŸtılar.Ä°kinci çocuÄŸunun doÄŸumundan altı ay sonra yataÄŸa düşmüştü BaÅŸak. Yaklaşık beÅŸ yıldır yatalak durumdaydı. Kas erimesine neden olan hastalığından kurtulma umudu yoktu. O dönemde yardımcısı iÅŸi bırakmıştı. Ona bakacak, aynı zamanda arkadaÅŸlık edecek birini bulmakta zorlanıyorlardı. Zehra, bir ay boyunca üniversiteden arta kalan zamanını BaÅŸak’ın yanında geçirdi. Bir gün Bülent, kenara çekti Zehra’yı, ‘BaÅŸak’ın iyileÅŸmesi mümkün deÄŸil’ dedi; ‘Ben artık bu hayata dayanamayacağım. BoÅŸanıp, onu Türkiye’ye göndereceÄŸim.’Zehra, önce itiraz etti; ‘Hastalık bu. Kimin başına geleceÄŸi belli olmaz.’ Dinledikçe onu yumuÅŸatamayacağını anladı. Çok katıydı, haklı olduÄŸu yönler de vardı kuÅŸkusuz. Kolay deÄŸildi yatalak bir kadınla birlikte olmak. Ancak ayrılmak, hele çocuklarından ayırmak onu öldürmekle eÅŸdeÄŸerdi:- Onu Türkiye’ye göndermek büyük kötülük olur, o buna dayanamaz.Farklı bir yöntem önerdi Zehra; ‘BaÅŸak için ayrı bir ev tut. Ä°stediÄŸi zaman çocuklarıyla görüşebilsin. Sen de rahat edersin böylece.’Zehra, Türkiye’ye döndükten sonra Bülent’in önerisini uyguladığını öğrendi. BoÅŸanma davası açmış, BaÅŸak için de ayrı bir ev tutmuÅŸtu. BaÅŸak, üzülüyordu kuÅŸkusuz ama durumunu olduÄŸu gibi kabullenmiÅŸti. Her ÅŸeye raÄŸmen direnme gücünü yitirmemiÅŸti.Polis olma hayaline ek öykü‘Polis olma hayalini o gereksiz kavga bitirdi’ baÅŸlığıyla yayınlanan öyküye, Numune Hastanesi 2. Ãœroloji Klinik Åžefi Doç. Dr. Mesut Çetinkaya’dan yankı geldi. 24 yıllık üroloji uzmanı olan Çetinkaya, polis adaylığı ile ilgili saÄŸlık yönetmeliÄŸi nedeniyle ortaya çıkan çeÅŸitli sorunlara tanık oluyor. Çetinkaya, öyküdekine benzer biçimde tanık olduÄŸu bir olayı aktardı:‘1990’ların baÅŸlarında bir polis adayı hastanemize baÅŸvurdu. Emniyet Genel Müdürlüğü SaÄŸlık Dairesi görevlileri, bizden önce muayene etmiÅŸ ve bir testisi diÄŸerinden 2-3 milimetre daha küçük olduÄŸu için adaylığını reddetmiÅŸlerdi. Adayın itirazı üzerine kurum, hakem uzman-hastane olarak bize baÅŸvurmuÅŸtu. Testisler ileri derecede küçük-atrofik olmadıkça kiÅŸinin endokrinolojik geliÅŸimini ve cinsel performansı etkilemez. Aday evliydi ve iki çocuÄŸu vardı. ‘Cinsel güçle ilgili bir ÅŸikayet ya da sorunun var mı?’ diye sordum. ‘Hayır’ cevabını verdi. Ben de ‘saÄŸ testiste sola göre minimal küçüklük olmakla birlikte cinsel gücü etkileyecek özellik taşımaması sebebiyle polis adayı olabileceÄŸi’ kanaatimi belirttim. Ancak genel cerrahi uzmanı Op. Dr. Ali Bey benim kanaatimin tersine karar verdi. Ben adaya bu durumu anlatarak, her iki kurum aleyhine de tazminat davası açarsa ÅŸahitlik yapacağımı söyledim.’Bu gencin polis yapılmamasını yanlış bulan Çetinkaya, ‘Bir polis adayının saÄŸlam bir ruhsal yapısı ve saÄŸlam bir kiÅŸiliÄŸinin olması varikoseli olmasından daha önemli’ diyor. Haklı olarak, polis adaylarının bir testisinin diÄŸerinden 2-3 mm. küçük olmasının bu denli üzerinde durulacak bir sorun olmadığına dikkat çekiyor. Umarım, tam bir ‘Türkiye karakteristiÄŸi’ taşıyan bu ‘sorun’daki gariplik, yetkililerin de dikkatini çeker. YaÅŸam öykünüzü bekliyoruzFax: 0 (212) 677 0 888 e-mail: fbildirici@hurriyet.com.tr Mektup adresi: Anlatsam Roman Olur Hürriyet Medya Towers GüneÅŸli/Ä°stanbul. Web sayfası: www.hurriyet.com.tr/anlatsamOKURA PUSULAÇARÅžAMBA: TURÄ°ST KIZ BUL HAYATINI KURTARÂ
button